29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
U ARALIK 1990 HABERLER CUMHVRİYET/U Edirne'ye 25 gağlık evi • EDtRNE (AA) — Edirne merkez ve ilçelerinde bu yıl sonuna kadar 25 sağlık evi hızmete açılacak. Vali Ünal Erkan tarafından dün açılışı yapılan Yıldırım Sağlık Evi'nde 6*sı doktor, 32 personel görev yapacak. 7 köy ve 30 mahalleye hizmet verecek olan sağlık ocağından 30 bin kişi yararlanacak. Bursa'da 15 gözaltı • BLRSA (Cumhuriyel Biirosu) — Bursa'da aralarında Uludağ Üniversitesi öğrencilerinin de bulunduğu 15 kişinin 4 gündür ayrı ayn yürütülen operasyonlarla gözaltma alındığı bildirildi. Öğrencilerin siyasi polis tarafından üniversite kampusu çıkışında ve evlerinde gözaltma alındığı öğrenildi. Bursa Emniyet Müdürü, Siyasi Şube Müdurü Sadrettin Keskin, Cumhuriyet muhabirinin konuyla ilgili sorusuna, "Şu an açıklama yapmam mümkun değil. Operasyon bittikten sonra basına açıklama yapacağız" demekle yetindi. OzaTa sözle hakareüer • Haber Merkezi — Cumhurbaşkanı Turgut ÖzaFa hakaret etmekten sanık taksi şoförü Dilaver Azizoğlu'nun yargılanmasına dün devam edilirken Uşak Otobüs Garajı'nda da cumhurbaşkanına sözle hakaret ettikleri öne sürülen biri emekli öğretmen, iki kişi şikâyet üzerine gözaltma alındı. Ankara 4. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmada taksi şoförü Dilaver Azizoğlu suçlamaları kabul etmeyerek kendisini müşterileri Güler Alemdar ve Fatma Percandan'ın şikâyet ettiğini, cumhurbaşkanına kesinlikle hakaretinin söz konusu olmadığını, emniyetteki ifadesinin de baskı yoluyla ahndığını iddia etti. Mahkeme başkanı tanıklann dinlenmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi. Yüksek Askeri Şûra toplanttsı • ANKARA (AA) — Yüksek Askeri Şûra, 21 aralık cuma günü Başbakan Yıldırım Akbulut'un başkanlığında toplanacak. Genelkurmay Genel Sekreterliği Basın ve Halkla tlişkiler Şubesi'nden yaptlan açıklamada, Yüksek Askeri Şûra'nın olağan toplantısının 21 aralık cuma günü sabah saat 09.25'te başlayacağı, şûra üyelerinin daha sonra Arutkabir'i ziyaret ederek çelenk koyacakları bildirildi. Gündemindeki konuları görüşecek olan Yüksek Askeri Şûra'nın toplantısı bir gün sürecek. Kaçakçılarla çatışma: 1 ölti • DOCUBEYAZIT (Cumhuriyet) — İran-Türkiye sınırında, yurda kaçak eşya sokmak isteyen kaçakçılarla, güvenlik güçleri arasında çıkan silahlı çatışmada, İran uyruklu bir kişinin öldüğü bildirildi. Doğubeyazıt Emniyet Amirliği'nden alınan bilgiye göre önceki gece Türkiye-lran sınırının Kozlu mevkünde, yurda kaçak eşya sokmak isteyen bir grup kaçakçı, devriye gezen güvenlik kuvvetleriyle karşılaştı. Dur ihtanna sılahla karşılık veren kaçakçılarla, güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada İran uyruklu olduğu öğrenilen Murtazan Ramazanzade ölü olarak ele geçirildi. Kaç kişi olduklan öğrenimemeyen diğer kaçakçılar ise gecenin karanlığından yararlanarak tekrar Iran'a kaçtılar. t Kamu Çalışanlan Sempozyumu' • ANKARA (AA) — Türk Mühendis ve Mimar Odalan Birliği (TMMOB) tarafından düzenlenen "Kamu çalışanları" sempozyumu 15 aralık cumartesi günü yapılacak. TMMOB'den yapılan açıklamaya göre Maliye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci, SHP Genel Başkanı Erdal lnönü, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ve TOBB Başkanı Yahm Erez, sempozyumun açılışında birer konuşma yapacaklar. Sempozyumun öğleden sonraki bölümünde ise TMMOB Başkanı Teoman Alptürk'ün yöneteceği "Kamu'da ücrct sorunu ve sendikalaşma" paneli yapılacak. GAP sağlık planı • ANKARA (AA) — Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, "GAP Sağlık Master Planı" çalışmalanyla bolgedeki illeri sağlık altyapısı bakımından iyileştirmeyi amaçladıklarını bildirdi. Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, Siirt ve Şırnak vali, vali yardımcıları ve sağlık müdürlerinin katıldıklan toplantıda konuşan Sağlık Bakanı Şıvgın, GAP ile ilgili çalışmalann sonuna geldiğini hatırlatarak, bölgenin Türkiye geneline göre düşük olan sağlık altyapısı standartlarının iyileştirilmesi ve sulu tarıma geçişin getireceği sağlık sorunlannın çözümü için yoğun çahşmalar yaptıklarmı söyledi. Bu amaçla ilk kez böylesine önemli bir master planı projesi başlattıklannı belirten Şıvgın, çalışmaların (TÜSTAŞ) Türkiye Sınai Yatırım Tesisler A.Ş. tarfından yürütüldüğünü belirtti. 'Rürtce' yargılanacak • ANKARA (UBA) — Insan Haklan Derneği (İHD) üçüncü olağan kongresinde Kürtçe konuştukları gerekcesiyle haklannda dava açılan (tHD) Diyarbakır delegesi Vedat Aydın, avukat Ahmet Zeki "Okçuoğlu ile Halkın Emek Partisi Diyarbakır 11 Başkanı Mustafa özen hakkında Ankara DGM'de açılan davaya 18 aralık sah günü başlanacak. Ankara DGM Savcıhğı, üç sanık hakkında "Milli duyguları zayıflatıcı propaganda yapmak" suçundan 10 yıla kadar ağır hapis cezası istedi. HEP Diyarbakır ll Başkanı Mustafa özen, İHD Diyarbakır delegesi Vedat Aydın ile avukat Ahmet Zeki Okçuoğlu, 27-28 ekim tarihlerinde Ankara'da toplanan İHD kongresinde Kürtçe konuştuklan gerekcesiyle gözaltma alınmışlar, bunlardan Özen, DGM Savcıhğı tarafından serbest bırakılırken Okçuoğlu ve Aydm nöbetçi mahkemece tutuklanmışlardı. Vedat Aydın, savcılık ve mahkeme ifadesinde Kürtçe'nin anadili olduğunu, bu dilde konuşmaya devam edeceğini bildirmişti. Zeybek'ten Alevflere övgti • ANKARA (UBA) — Kültür Bakanı Namık Kemal Zeybek, Aleviliğin Türk halkını etkileyen, sahip çıkılması gereken bir kültür olduğunu söyledi. Zeybek, Aleviliğin yalnız Anadolu'da değil Avnıpa'da da yaygın bir kültür olduğunu belirterek Hacı Bektaş'ı Veli'yi anma törenlerinin gelecek yıl daha geniş çaph ve uluslararası boyutlarda kutlanacağını bildirdi. Zeybek, Hacı Bektaş'ı Veli ile ilgili olarak hazırladıklan kitabın çok büyük bir ilgi gördüğünü söyledi. Böylece Alevilik kültürünü anlatan sağlıklı bir kaynak yaratüdığını kaydedilen Zeybek, Türk halkını etkileyen bu kültüre sahip çıkmak gerektiğini belirtti. Iki dergiye toplatma karan • İSTANBUL (AA) — Devrimci Emek ve Yeni Ülke adh dergilerin son sayıları, Istanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi karanyla toplatıldı. Devrimci Emek'in aralık özel sayısı ile Yeni Ulke'nin 9 aralık tarihli 8. sayısının, "bölücü propaganda yapıldığı" gerekcesiyle toplatıldığı bildirildi. NOTLAR DemirePden 'takvim^ Akbıılut'tan 'direniş'Demirel erken genel seçim önerince Akbulut'un yüzünde bir karartı dalgalandı. Akbulut kur konusuna gelince muhalefet kahkaha attı. CANAN GEDtK ANKARA — SHP Genel Başkanı Erdal lnönü de DYP Genel Başkanı Sülevman Demi- rel de ısrarlıydılar. Muhalefet, artık "sine-i millet" yerine, çı- kışı "erken genel seçim"de gö- rüyordu. Hatta Demirel, tarihi bile veriyordu: "7 nisan...Erken olur diyor- sanız 5 veya 12 mayıs, geç olur diyorsanız 31 mart günü seçim yapalım..." Akbulut, muhalefet liderleri konuşurken ««rpHi eülüyordu. TV kameralan kendisine yönel- diğinde, TRT'den izleyenlerin aktardığma göre çoğunlukla ka- lemi ile kısa notlar alıyor, ara- da sırada çantasınm içinden kır- mızı kaplı bir dosya çıkararak evirip çeviriyor, sonra da yeni- den çantasına yerleştiriyordu. Rahattı başbakan... Demirel erken genel seçim önerince, yüzünde bir karartı dalgalandı o kadar. Bakanlara göre Demirel "blöf" yapıyor, "yalan" söylü- yordu. Yeşili sevenleri ormana davet eden Enerji ve Tabii Kay- naklar Bakanı Kurt'a göre er- ken seçimin önündeki en büyük engel DYP'lilerin "kanlanydı": "DYP'lilerin kanlan, bizim kaniara gidip, 'aman bir çılgın- lık yapabilir, onlan tutun' di- yorlar." - Akbulut ve hükümet üyeleri- ne göre Demirel, eski bütçe ko- nuşmalarını tekrarlamış, yeni hiçbiı öneri getirmemişti. SHP Genel Başkanı tnönü'- nün öğleden sonraki konuştna- sı Meclis çalışmalarına ilgisi za- ten zayıf olan ANAP'lüan ge- nel kurul salonuna çekmeye ye- terli olamamıştı. Oysa lnönü, Demirel'in kısaca da olsa değin- diği Torumtay'ın istifasından, Körfez krizine, Doğu ve Güney- doğu'da uygulanan olağanüstü halden, hükümetin Cumhurbaş- kanı özal tarafından devre dışı bırakılmasına, hükümete dışiş- leri bakanı dayanamamasına ve Zonguldak grevine kadar gün- cel siyasi sorunları uzun uzun gündeme getirdi. lnönü "erken genel seçim' dedi. Demirel ile Fnönü'nün ayrıldıklan nokta ise "erken genel seçim için anaya- sa değişikliği gerekmediği" idi. Akbulut, kürsüye çıktığında kimilerine göre Önceleri tutuk- tu. 1979'da kur'un 300 lira ol- duğunu söyleyince, muhalefetin kahkahaları salonda çınladı. Görüşmeleri izleyen ekonomi bürokratlan başlarını elleri ara- sına aldılar: "Hiç girmeyecekti bu kur meselesine"... "tnsan haklan meselesinde DEMİREL — Anayasayı degiştirelim, nisanda seçim yapalım. (Fotoğraf: AA) BAŞKENT'TEN Bütçe Açığına Siyaset Doldu... AHMET TAN ANKARA — Brüt 11 saatlik bütçe ma- ratonunda soluk soluğa siyaset yapıldı. Bu arada olan, elbette son on yıhn en geniş ödemeler dengesi açığını, tarihin en büyük borç yamasmı taşıyan bütçeye oldu. Bütçe güme gitti... Belki de iyi oldu. Çünkü 1991 bütçesi fık- radaki "Bırak dağmık kalsın" türünden bir bütçe Tepesinde üç teli kalmış müşterisinin saçlarını tararken iki telini koparan acemi berbere, kızgın müşterinin verdiği buyruk- tur bu! "Bırak dagınık kalsın." ANAP iktidanna ve Özal'a iki muhale- fet lideri de dün aynı şeyi söylediler: "Bırak dağınık kalsın.. Sen önce şu seçi- mi yap..." "Gelin anayasayı degişurelim, millervekili sayısını 600'e çıkaralım, seçmen yaşını 18'e indirelim" diyen Özal'a, Demirel'in "tamam" diye meydan okuması kulisleri alevlendirdi. Çankaya'yı el sıkmak için bile muhatap almayan DYP liderinin, "sorumsuz" Cum- hurbaşkanı'na yaptığı ve ne ölçüde icten, ne ölçüde gerçekçi olduğu belli olmayan bu çağn hem ANAP'ta hem de SHP'de görü- nür bir kafa kanşıklığı yarattı. Siyasette tilki trafiği Demirel'in "sine-i millet" çağnsının du- manı dağılmadan, Özal'm Anayasa değişik- liğine "tamam" demesini ANAP'klar, DYP liderinin kafasındaki tilki trafiğinin hızlan- dığına işaret sayıyorlar. İlk kez, Demirel'in tilkilerinin, Özal'ınkileri yaya bırakabilece- ğini düşünüyorlar... SHP'lilere geVince, onlar zaman kazan- ma peşinde. İnönü'ye, "Demirel ile sine-i millet göriiş- mesi ne olacak" diye sorduk. "Sayın Demi- rel'in çağrısı görüşmeyi etkilemez" dedi. Sine-i millet konusunda tutum belirleme- ye çalışan SHP, dünkü çağrı ile daha da sı- kışmış görünüyor. Göze çarpan endişe, "Özal'ın tilkileri ile Demirel'inkilerin ara- sında ezUmemek." SHP'nia, adı bizde saklı yöneticilerin- den birisine "yani nasıl" diye sorduk. "Her şey otabilir" dedikten sonra şu ola- sılıkları sıraladı: "Karşımızda sosyal demokrasiyi öcü gö- ren, gösteren iki sağcı lider var. Kökleri, kö- kenleri aynı. Cumhurbaşkanhgı seçimini ye- nikmeyi, yeni iktidan yeni Meclis'i belirle- meyi gündeme getiriyorlar. Özal ile Demi- rel gizlice anlaşabilirler. İki parti el altın- dan, taban boyle istiyor diye birleşlirilebi- lir. Cumhurbaşkanlıgı ile Başbakanlığı ara- larında paylaştırmaları dahil, uzun ve kısa dönemli her olasılıga karşı hesaplı olmamız gerek." Işte böyle. Bütçeye yansıyan tıkanma... Ama, bunca uzun ve kısa donemli he- saplar arasında, 1991 yıh bütçesi üzerinde gerçekçi değerlendirmeler yapılamadı. Bütçeyi hazırlayanlar politikacılar değil, yüksek bürokratlar. Bu bürokratlann tümü, dün Meclis'te idiler. Ama onlar da tıpkı si- yasetçiler gibi ilgilerini bütçeye değil, *'se- çim"e yöneltmişlerdi. Çünkü ekonomideki tıkanıklık bütçeye yansımıştı. Bütçedeki tıkanıkbğın nedeni de siyasal tıkanıklıktı. Bunu açıkça belirti- yorlardı. Seçim ile bu ölçüde ilgili olmalarının ne- deni, teknik olarak "ekonomideki diigümün giderek kördüğüme dönüşmesi" idi. Dünkü görüşmelere katılan ekonomi, Maliye bürokrasisi Meclis salonundaki oturma düzeni nedeni ile, muhalefet tara- fından kulise çıkıyordu. Bu durum, bürok- ratları çok sevindirdi. İki nedenle. Birincisi, iktidar tarafmda dolaşsalar, milletvekilleri kendilerini "ilimize, ilçemi- ze ödenek" diye rahatsız edeceklerdi. Ikincisi ise bu iktidar nasıl olsa bir gün gidecek, hiç olmazsa "yeni iktidar" ile göz aşjnaüğma girme fırsatını değerlendirmekti. Bütçeden görünen Türkiye... Bütçenin girdisinden çıktısından sorum- lu ytiksek bürokratlarla 1991 bütçesi üze- rinde konuştuk. Işte satır başları ile anlatüanlar: — Bütçedeki başlangıç açığı, tarihin en büyük açığı. 20.2 trilyonluk bu açığın, 30 trilyona çıkması sürpriz sayılmamalı. — Açığın büyümesi Hazine'yi iç borç ba- tağına sürükleyecek. İç borç ve anapara ödemeleri için 38 trilyon liraya yakın bir borçlanma gerekecek. Bu, cumhuriyet ta- rihinin mutlak olarak da en büyük borç- lanması. — Fiyatlar artarken döviz piyasasındaki belirsizlik de sürecek. Hazine'nin kısa va- deli tahvil çıkarmaya yönebnesi ise serma- ye piyasasını cansızlaştıracak. — Zincirleme KİT zamları kaçınılmaz. — ödemeler dengesi açığı ise 1980 yılın- dan bu yana, en yüksek düzeye ulaşmış du- rumda. Kapanacağına ilişkin bir ışık da yok. — Körfez krizinin patlak vermesinden bu yana Hazine dış piyasalardan bir dolar bi- le kredi almadı, alamadı. Çünkü hem eko- nomideki olumsuzluklar hem de kriz, Türk- iye'nin kredibilitesine gölge düşürdü. Bütçenin arkasında milletvekilleri yok. Bunları anlatan bürokratlar var. "Peki, çıkış" diye soruyorsunuz. Yanıt, "Bir an önce seçim ve sağlam bir iktidar" diyorlar. Dün Meclis koridorlarını doldurmaları, hazırladıklan bütçenin nasıl değerlendiril- diğini değil, böyle bir "ışıgın" olup olma- dığını görmek istemelerinden... bizi küçük görenlere sesleniyo- nım. Onlann atmış olduklan bir adım bile yoktur" derken, TV'ye gözleri yorgun Hasan Celal Giizel'in görüntüsü ge- liyordu. Akbulut'un muhalefeti en az 1980 öncesi kur politikası kadar güldüren bir başka sözü, "F-16 savaşan uçaklar" sözü oldu. Torumtay'ın istifasının ardın- dan lnönü ile yaptığı ikili görüş- meyi anlattıktan sonra giderek açıldı, Zonguldak grevini sona erdinnek için sendikaya çağrı yaparken tutukluğundan eser kalmadı. Parlamenter sistemin çift başlı olduğunu söylerken muhalefetin, "haydaaa" şeklin- deki tepkisi üzerine, "işte bu haydalardan oluyor bu iş" ya- nıtım verirken kendisi de gü- lüyordu. En sonunda baklayı ağzmdan çıkardı: "Neyinize bakıp da erken se- çime gidelim diyorsunuz". Kuliste yeniden soruldu. Ak- bulut'a göre "Erken seçim fa- lan yoktu. Seçim 1992'de yapt- lacakü." Çok az ANAP'L, başbakarun bu acıklamasıy'a Cumhurbaş- kanı özal'a ters düştüğünü fark edebildi. Anayasa değişikliğin- den sonra seçim yapılabileceği- ni iki gün önce de tekrarlamıyor muydu özal? Bir üst düzey ANAP'lı, Mec- listen aynlırken çevreden duyul- mayacak biçimde mırıldandı: — Ya öğlen arada Turgut beyle görüsmemiş ya da başba- kan da Köşk'e direnişe geçiti." ISTAHBUL'ılan HIKMET ÇETIMKAYA Demirel'i Dinlerken... İSTANBUL — Dünya, insan haklannın 42. yıldönümünü kutluyor. TV TBMM'den canlı yayın yapfyor. DYP lideri Demi- rel, Maliye ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci'den sonra kür- süye geliyor, sözlerine "İnsan haklannın yıldönümü bugün" diye başlıyor... Demirel, her zaman olduğu gibi yine iyi hazırlanmış. ANAP sıralarından sataşmalara kar- şın, Türkiye'nin sosyal ve eko- nomik görüntüsünü çok iyi çi- ziyor. Kameralar, zaman zaman yakın plan çekiyor. Bakanların yüzlerinde hafif bir gülümseme var. Sanırız içlerinden şöyle di- yorlar: — Demirel doğru söylüyor, bizim içimizden geçenleri bili- yor sanki... Dünya, insan haklannın 42. yıldönümünü kutluyor. Biz, TV'den hem canlı yayını izliyor hem de cezaevlerinden gelen mektupları okuyoruz... Oğuzhan Müftüoğlu, Ali Baştımar, M. Ali Yılmaz ve ar- kadaşlarının gönderdiği mek- tup, "Bizim açımızdan hayli önem taşıyan konuyu size an- latmak istiyoruz" diye başlıyor. ANAP iktidarının son zaman- larda cezaevlerindeki siyasi tu- tuklulara karşı yürüttüğü poli- tika çiziliyor mektupta... Birlikte okuyalım isterseniz: * "Hükümet ve Adalet Bakan- lığı'nda egemen olan belirli bir zihniyet, özellikle son zaman- larda cezaevlerindeki siyasi tu- tuklulara açlık grevi ve ölüm oruçlarına zoriayıcı bir taktik yürütmektedir. Bu yolla ulaşıl- mak istenen amaçlardan biri- nin (belki de asıl amaçlarının) zaten on yıldır en ağır koşullar attında yaşayan, aylar süren iş- kencelerden, sayısız açlık grev- levinden ve ölüm oruçlarından geçen ve bu nedenle doğal olarak vücut dirençlerini, sağ- lıklarını önemli ölçüde yitiren tutuklulan iyice yıpratmak, de- yim yerindeyse azar azar, par- ça parça öldürmek olduğu an- laşılmaktadır." • Süleyman Demirel, konuşu- yor. Sataşmalara aldırış etmi- yor. ANAP'lılan anlayacakları sözcüklerle susturuyor. Şimdi sıra kendisine gelen mektup- larda. Kırsal kesimin sorunla- rını yansıtıyor, çoğu Zongul- dak'ın Karapınar kasabasında 3 haziran seçimlerinden önce verilen sözler, hasta karısını hastaneye götüremeyen yurtta- şın, mazot alamayan üreticinin mektuplarını tek tek okuyor. — Milleti inim inim inletiyor- sunuz... Ekonomik politikanız Nasrettin Hoca'nın göle yoğurt çalmasına benziyor... Daha neler, neler... ANAP'hlar laf atıyor. Oemirel mektupları okuyor: — Dinleyin, dinleyin bakın ne diyor, cevap verirsiniz bel- ki... Acaba hep memuriar, işçiler, köylüler mi mektup yazıyor De- mirel'e? Cezaevlerinden hiç mektup gelmiyor mu, oralarda olup bitenler Demirel'e yanst- tılmıyor mu? Her neyse... Bize cezaevinden gönderi- len mektubu, dünya insan hak- lannın 42. yıldönümünü kutlar- ken okumak, o bitmeyen açılan bilmem kaç kez yınelemek çok zor geliyor insana... Türkiye çağı yakalıyor, AGİK'e imza atıyor... Cezaevinden gelen mektup şöyle sürüyor: "Bu amaçla, cezaevlerinde siyasi tutuklulann uzun direnis- ler, ölüm oruçları ve ölümler pahasına elde ettiği haklara yö- nelik kısıtlamalar (tutuklulann bu hak gaspını asla kabul et- meyeceklerini bile bile) günde- me getirilmektedir. Böylece o cezaevindeki tutuklular açlık grevlerine, ölüm oaıçlanna zor- lanmakta, diğer cezaevlerinde de kaçınılmaz olarak günlerce süren destek açlık grevleri gündeme gelmektedir. Otuzlu- kırklı günlere gelinceye dek beklenmekte, tutuklulann ka- muoyunun ilgisini çekmek için açlık grevleri yaptığı biçıminde gayri ciddi açıklamalar yapık makta, yeterli zaman gectikteri' sonra ise gasp edilen haklar yeniden tanınarak eylem sona erdirilmektedir. Sonuçta ölüm olmamışsa bile ölüme birkaç adım yaklaşmış, bedenleri, ka- raciğerleri, mideleri, beyinleri biraz daha tahrip edilmiş in- sanlar kalmaktadır geriye." • TV TBMM'den canlı yayın yapıyor. Dünya, insan haklan- nın 42. yıldönümünü kutluyor... Kişi hak ve özgürlüklerinde kısıtlamalar sürüyor... Fişlen- dikleri için devlet memuru ola- mayan, asistanlık sınavında geçerti not almalarına karşın üniversiteye giremeyen genç insanlar sokaklarda dolaşıyor. Anti-laik tırmanışı Meclis görmezlikten geliyor nedense. 'Sine-i millet', anayasayı değiş- tirme tartışması ise sürüyor. . Biz dün TV'den canlı yayın- da Süleyman Demirel'i izlerken kişi hak ve özgürlüklerinin kı- sıtlanmasına, cezaevierine, anti-laik tırmanma ya karşı sus- kunluğunu bir türlü anlayama- dık. Neden konuşmadı bu konu- da, söyleyecek bir şeyi mi yok- tu? Hani Demirel on yıl içinde 'çok değişmişti? CUNEYT ARCAYUREK yazıyor Sine-i Millet Biçim Değiştire Değiştire ANKARA — Meğer TÖ'nün sevgili bir iki gaze- tecisine verdiği siyasal içerikli demeçleri yanıtlar- ken Demirel'in önemli bir nedeni varmış. Erken seçime gitmenin üç koşulundan söz eden TÖ'nün sözlerini geçen pazar yorumlamak istemediğini söylerken meğer Demirel, başka bir hesap yapıyormuş. Demirel, iki gazetedeki demecinden sonra si- yasal hasımlarını köşeye sıkıştırdığı sanısıyla Çan- kaya'da dört köşe oturan TO'ye, bütçe görüşrne- lerinin ilk günü vuracağı darbenin öğelerini ha- zırlıyormuş. İki saat kürsüde kaldıktan, TÖ'ye 'hodri mey- dan dediğin işte böyle çekilir' dedikten sonra Mec- lis'teki odasında bana, konuşmanın kâğıttan oku- duğu o bölümünü tam dokuz saatte yazdığını söy- ledi. Hata yapmak istemiyordu, o yüzden anaya- sa değişikliğıyle seçim konulannı "irticalen söylemek" istememiş, yazılı metinden okumayı yeğlemişti. "Ne var ki" diye başladım söze, "SHP'ye siz- den beklemediği bir armağan oldu öne sürdük- leriniz. Hele canlı olan sine-i millet tartışmalany- la, konuyu görüşmek üzere çarşamba günü İnö- nü ile buluşacağınız açıklandıktan sonra." "Yok canım, nereden çıkarıyorsunuz bunlan" dedi Demirel: "SHP bildirisi, Sayın Hikmet Çetin'in açıklamaları ülkeyi seçime götürecek yöntemle- rin bulunmasını istemiyor mu? İşte seçime gitme- nin aracı. Onlan Ecevit'in seçime girip SHP'nin yerini almasından da kurtarıyorum." Doğrusu, Demirel hafıften dalga geçiyordu. Beş on dakika önce Meclis kürsüsünde TÖ'nün öne sürdüğü koşulları kabul ettiğini net ifadelerle açık- lamıştı. Sevgili gazetecilerine açıkladığına göre TÖ, erken seçim için (a)- Seçmen yaşının 18'e in- dirilmesini, (b)- Millervekili sayısının 600'e çıkarıl- masını, (c)- Cumhurbakanının halk tarafından se- çilmesini belirgin koşullar olarak öne sürüyordu. Demirel her koşula evet diyor, milletvekilliği ya- şının 25'e indirilmesini de önerilere ekliyordu. De- mirel'in hodri meydanı başta ANAP, sine-i millet arayışları arasında DYP'yle erken seçim yollarını tartışacağını sanarak yarını bekleyen SHP'de - söylendiği an- derin bir şaşkınlık yarattı. TÖ'nün deyimiyie muhalefetin, hele Demirel 1 in bu tür önerilere 'kıvırtacağını' düşünen ANAP, naklen yayında birden DYP liderinin açık bono- suyla karşı karşıya kalıyordu. Son demeçlerinde TÖ, bir yerde siyasal kurnaz- lığını yine kanıtlayarak ANAP'ı erken seçimden 'kıvırtacak' ifadeler de kullanmıştı. Örneğin, 1991'de öngördüğünü duyumsattığı erken seçimle ilgili koşulları, ara yere sıkıştırdığı 'kişisel gorüş' diye takdim ediyor. "Kuşkusuz, gerekli işlemleri TBMM'nin yani ANAP çoğunluğunun yapmaya hakkı" olduğundan dem vuruyordu. Demirel, bu ince hesabı görmüştü. Akbulut'un "Eee, ne yapalım, bunlar Cumhurbaşkanı'nın ki- şisel görüşlerıdir" deyıp sıkıştığı köşeden kaçmaya çalışacağını dikkate almıştı. Kürsüde TÖ'yü amaç- layarak "O sizin adınıza konuşuyor, siz de onun adına dinleyin" diyordu. Kürsüden indikten son- raki söyleşimizde bu irdelemeleri "Siz onun ve- klli, o sizin vekili" anlamında kullandığım belir- tiyordu. Üstelik TÖ, konumunu yine bir yana atarak buz gibi pazarhğa girişiyordu partilerle. Özellikle DYP'yle. Önerilerini yaşama geçirecek ANAP gru- buydu. TÖ'den yansıyan önerileri ANAP grubu da benimsiyorsa, öneriler ANAP grubu adına yapıl- mışsa anayasa değişikliğini hemen getirmeliydi iktidar. Demirel, "Eksik sayınızı biz tamamlayaca- ğız, işte 60 milletvekilimiz" derken ANAP iktida- rını bağlamaya çalışıyordu. Hem de anayasa de- ğişikliğine hem de 7 Nisan 91'de genel seçime. Ya da daha erken veya mayısı aşmayacak bir tarihe. Demirel'e şunları söyledim: "Peki ama, iktidar şayet kabul ederse önerilerinizi TÖ istifa etmeye- cek, yukarıda kalarak hem milletvekıli hem de ken- di seçimini mi idare edecek?" "Bizim Isparta'da bir deyim vardır, Alan da ka- çan mı' derler" dedi Demirel. Anayasa değişikli- ğinin kabulünden hemen sonra TO, istifa edece- ğini, seçime değin bir ya da iki ay cumhurbaşkan- lığına Erdem'in vekâlet edeceğini bildirdi. "Seçim eşit koşullarda olacak" diyordu. Akbulut, kulise çıktı. Demirel'e "Meseleyi hod- ri meydana bağlamaya niyetimiz yok" diye kaça- mak kokan bir yanıt verdi. Bir iki aydır hodrimey- dan çeken bizzat manevi maddi liderleri TÖ'ydü oysa. Başbakan galiba yine adresi şaşırmıstı. Ge- ceye rastlayan konuşmasında "cevap vereceğini" söyleyerek, Konut'a çıktı. Belki de Çankaya ile te- lefon ilişkisi kurmaya girişti. Öyle ya, Demirel'in somut önerilerine ne diyeceklerdi şimdi? Bir yer- lerden akıl almak gerekiyordu. SHP lideri inönü, ayaküstü yorum yapmadan Meclis lokantasına geçti. Saat 14.00'te başlaya- cağı konuşmanın metnini hazırlamış, basına da- ğıttırmamıştı. Bakarsın birden değiştirmek gere- kebilir diye düşünmüş olmalı. Oysa SHP, (a)- Bugüne kadarki açıklamaların- da cumhurbaşkanlarının Meclis'te seçilmesinde direnmışti. Üstelik "kişiler için" anayasa değişik- lığine asla taraflı değildi. Öyleyse, Demirel'e katı- lamazdı. (b>- Sine-i millet somut önerilerle geri planda kalıyordu artık. Nitekim Genel Sekreter Hikmet Çetin, İnönü konuşmadan önce sıyasetı doğruladı: SHP, cumhurbaşkanını halkın seçme- sine karşıydı. Karşıdan bakınca SHP dün terse düşmüştü. Daha doğrusu Demirel'in sine-i millet görüşme- lerinden önce SHP'yi terse düşüren siyasal giri- şimde bulunduğu gibi bir izlenim alınmıştı. Neşesi yorgunluğunu bastıran Demirel'e SHP'yle ilgili izlenimden söz ettik. "Neden me- seleyi böyle alıyorsunuz ele?" dedi. SHP'yi bu- gün ya da yarın rahatlattr mı bilemeyiz, ama şu kısa açıklamayı yaptı: "Seçim istiyorlardı. Eğer ANAP, önerileri kabul ettiğini açıklarsa, işte erken seçim, sine-i millete gerek kalmıyor. Yok eğer reddederse ANAP, o za- man sine-i millet görüşmelerine devam." irdeleme siyasal hınzırlık kokuyordu. Ne var ki SHP'de Demirel gibi düşünenler vardı. Kuliste kar- şılaştığım Baykal. "Anketlere göre halkın yüzde 84'ü cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor. Halka karşı çıkılabilir mi? TÖ'nün önerilerini dik- kate almak gerekiyor" demişti. Baykal bu yargıyı anlatırken Demirel henüz kür- süye çıkmamıştı. Öğleden sonra "bir darbenin si- vil kılıklı uzantısına" İnönü'nün eleştirileriyle, Ana- vatan'ı kurtaracak Akbulut'un yanıtlarını dinlemeye hazırtanıyorduk. İnönü'nün doyurucu eleştirilerinden sonra, kı- vırtmalı kıvırtmasız sözcüklerle süslü çok veciz ko- nuşmasında Akbulut, her konudan söz etti, ama hiçbir şey soylememe başarısını gösterdi. Demirel'in erken seçim önerilerine değinmedi bile. DYP lideri durumu "izin alamamıştır" diye yorumladı. Doğruydu. Akbulut bir ara "insanlar yukandan idare edilir" diyerek yaşadığı ve yaşamak zorun- da bırakıldığımız gerçeği itiraf etmemiş miydi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle