Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
U ARALIK 1990 HABERLER CUMHVRİYET/U
Edirne'ye 25 gağlık evi
• EDtRNE (AA) — Edirne merkez ve ilçelerinde bu yıl
sonuna kadar 25 sağlık evi hızmete açılacak. Vali Ünal
Erkan tarafından dün açılışı yapılan Yıldırım Sağlık
Evi'nde 6*sı doktor, 32 personel görev yapacak. 7 köy ve
30 mahalleye hizmet verecek olan sağlık ocağından 30
bin kişi yararlanacak.
Bursa'da 15 gözaltı
• BLRSA (Cumhuriyel Biirosu) — Bursa'da aralarında
Uludağ Üniversitesi öğrencilerinin de bulunduğu 15
kişinin 4 gündür ayrı ayn yürütülen operasyonlarla
gözaltma alındığı bildirildi. Öğrencilerin siyasi polis
tarafından üniversite kampusu çıkışında ve evlerinde
gözaltma alındığı öğrenildi. Bursa Emniyet Müdürü,
Siyasi Şube Müdurü Sadrettin Keskin, Cumhuriyet
muhabirinin konuyla ilgili sorusuna, "Şu an açıklama
yapmam mümkun değil. Operasyon bittikten sonra
basına açıklama yapacağız" demekle yetindi.
OzaTa sözle hakareüer
• Haber Merkezi — Cumhurbaşkanı Turgut ÖzaFa
hakaret etmekten sanık taksi şoförü Dilaver
Azizoğlu'nun yargılanmasına dün devam edilirken Uşak
Otobüs Garajı'nda da cumhurbaşkanına sözle hakaret
ettikleri öne sürülen biri emekli öğretmen, iki kişi şikâyet
üzerine gözaltma alındı. Ankara 4. Asliye Ceza
Mahkemesi'ndeki dünkü duruşmada taksi şoförü Dilaver
Azizoğlu suçlamaları kabul etmeyerek kendisini
müşterileri Güler Alemdar ve Fatma Percandan'ın şikâyet
ettiğini, cumhurbaşkanına kesinlikle hakaretinin söz
konusu olmadığını, emniyetteki ifadesinin de baskı
yoluyla ahndığını iddia etti. Mahkeme başkanı tanıklann
dinlenmesi için duruşmayı ileri bir tarihe erteledi.
Yüksek Askeri Şûra toplanttsı
• ANKARA (AA) — Yüksek Askeri Şûra, 21 aralık
cuma günü Başbakan Yıldırım Akbulut'un başkanlığında
toplanacak. Genelkurmay Genel Sekreterliği Basın ve
Halkla tlişkiler Şubesi'nden yaptlan açıklamada, Yüksek
Askeri Şûra'nın olağan toplantısının 21 aralık cuma günü
sabah saat 09.25'te başlayacağı, şûra üyelerinin daha
sonra Arutkabir'i ziyaret ederek çelenk koyacakları
bildirildi. Gündemindeki konuları görüşecek olan Yüksek
Askeri Şûra'nın toplantısı bir gün sürecek.
Kaçakçılarla çatışma: 1 ölti
• DOCUBEYAZIT (Cumhuriyet) — İran-Türkiye
sınırında, yurda kaçak eşya sokmak isteyen kaçakçılarla,
güvenlik güçleri arasında çıkan silahlı çatışmada, İran
uyruklu bir kişinin öldüğü bildirildi. Doğubeyazıt
Emniyet Amirliği'nden alınan bilgiye göre önceki gece
Türkiye-lran sınırının Kozlu mevkünde, yurda kaçak eşya
sokmak isteyen bir grup kaçakçı, devriye gezen güvenlik
kuvvetleriyle karşılaştı. Dur ihtanna sılahla karşılık veren
kaçakçılarla, güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada
İran uyruklu olduğu öğrenilen Murtazan Ramazanzade
ölü olarak ele geçirildi. Kaç kişi olduklan
öğrenimemeyen diğer kaçakçılar ise gecenin
karanlığından yararlanarak tekrar Iran'a kaçtılar.
t
Kamu Çalışanlan Sempozyumu'
• ANKARA (AA) — Türk Mühendis ve Mimar Odalan
Birliği (TMMOB) tarafından düzenlenen "Kamu
çalışanları" sempozyumu 15 aralık cumartesi günü
yapılacak. TMMOB'den yapılan açıklamaya göre Maliye
ve Gümrük Bakanı Adnan Kahveci, SHP Genel Başkanı
Erdal lnönü, DYP Genel Başkanı Süleyman Demirel ve
TOBB Başkanı Yahm Erez, sempozyumun açılışında birer
konuşma yapacaklar. Sempozyumun öğleden sonraki
bölümünde ise TMMOB Başkanı Teoman Alptürk'ün
yöneteceği "Kamu'da ücrct sorunu ve sendikalaşma"
paneli yapılacak.
GAP sağlık planı
• ANKARA (AA) — Sağlık Bakanı Halil Şıvgın, "GAP
Sağlık Master Planı" çalışmalanyla bolgedeki illeri sağlık
altyapısı bakımından iyileştirmeyi amaçladıklarını
bildirdi. Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Mardin,
Diyarbakır, Batman, Siirt ve Şırnak vali, vali yardımcıları
ve sağlık müdürlerinin katıldıklan toplantıda konuşan
Sağlık Bakanı Şıvgın, GAP ile ilgili çalışmalann sonuna
geldiğini hatırlatarak, bölgenin Türkiye geneline göre
düşük olan sağlık altyapısı standartlarının iyileştirilmesi
ve sulu tarıma geçişin getireceği sağlık sorunlannın
çözümü için yoğun çahşmalar yaptıklarmı söyledi. Bu
amaçla ilk kez böylesine önemli bir master planı projesi
başlattıklannı belirten Şıvgın, çalışmaların (TÜSTAŞ)
Türkiye Sınai Yatırım Tesisler A.Ş. tarfından
yürütüldüğünü belirtti.
'Rürtce' yargılanacak
• ANKARA (UBA) — Insan Haklan Derneği (İHD)
üçüncü olağan kongresinde Kürtçe konuştukları
gerekcesiyle haklannda dava açılan (tHD) Diyarbakır
delegesi Vedat Aydın, avukat Ahmet Zeki "Okçuoğlu ile
Halkın Emek Partisi Diyarbakır 11 Başkanı Mustafa
özen hakkında Ankara DGM'de açılan davaya 18 aralık
sah günü başlanacak. Ankara DGM Savcıhğı, üç sanık
hakkında "Milli duyguları zayıflatıcı propaganda
yapmak" suçundan 10 yıla kadar ağır hapis cezası istedi.
HEP Diyarbakır ll Başkanı Mustafa özen, İHD
Diyarbakır delegesi Vedat Aydın ile avukat Ahmet Zeki
Okçuoğlu, 27-28 ekim tarihlerinde Ankara'da toplanan
İHD kongresinde Kürtçe konuştuklan gerekcesiyle
gözaltma alınmışlar, bunlardan Özen, DGM Savcıhğı
tarafından serbest bırakılırken Okçuoğlu ve Aydm
nöbetçi mahkemece tutuklanmışlardı. Vedat Aydın,
savcılık ve mahkeme ifadesinde Kürtçe'nin anadili
olduğunu, bu dilde konuşmaya devam edeceğini
bildirmişti.
Zeybek'ten Alevflere övgti
• ANKARA (UBA) — Kültür Bakanı Namık Kemal
Zeybek, Aleviliğin Türk halkını etkileyen, sahip çıkılması
gereken bir kültür olduğunu söyledi. Zeybek, Aleviliğin
yalnız Anadolu'da değil Avnıpa'da da yaygın bir kültür
olduğunu belirterek Hacı Bektaş'ı Veli'yi anma
törenlerinin gelecek yıl daha geniş çaph ve uluslararası
boyutlarda kutlanacağını bildirdi. Zeybek, Hacı Bektaş'ı
Veli ile ilgili olarak hazırladıklan kitabın çok büyük bir
ilgi gördüğünü söyledi. Böylece Alevilik kültürünü
anlatan sağlıklı bir kaynak yaratüdığını kaydedilen
Zeybek, Türk halkını etkileyen bu kültüre sahip çıkmak
gerektiğini belirtti.
Iki dergiye toplatma karan
• İSTANBUL (AA) — Devrimci Emek ve Yeni Ülke
adh dergilerin son sayıları, Istanbul Devlet Güvenlik
Mahkemesi karanyla toplatıldı. Devrimci Emek'in aralık
özel sayısı ile Yeni Ulke'nin 9 aralık tarihli 8. sayısının,
"bölücü propaganda yapıldığı" gerekcesiyle toplatıldığı
bildirildi.
NOTLAR
DemirePden 'takvim^ Akbıılut'tan 'direniş'Demirel erken genel seçim önerince
Akbulut'un yüzünde bir karartı dalgalandı.
Akbulut kur konusuna gelince muhalefet
kahkaha attı.
CANAN GEDtK
ANKARA — SHP Genel
Başkanı Erdal lnönü de DYP
Genel Başkanı Sülevman Demi-
rel de ısrarlıydılar. Muhalefet,
artık "sine-i millet" yerine, çı-
kışı "erken genel seçim"de gö-
rüyordu. Hatta Demirel, tarihi
bile veriyordu:
"7 nisan...Erken olur diyor-
sanız 5 veya 12 mayıs, geç olur
diyorsanız 31 mart günü seçim
yapalım..."
Akbulut, muhalefet liderleri
konuşurken ««rpHi eülüyordu.
TV kameralan kendisine yönel-
diğinde, TRT'den izleyenlerin
aktardığma göre çoğunlukla ka-
lemi ile kısa notlar alıyor, ara-
da sırada çantasınm içinden kır-
mızı kaplı bir dosya çıkararak
evirip çeviriyor, sonra da yeni-
den çantasına yerleştiriyordu.
Rahattı başbakan...
Demirel erken genel seçim
önerince, yüzünde bir karartı
dalgalandı o kadar.
Bakanlara göre Demirel
"blöf" yapıyor, "yalan" söylü-
yordu. Yeşili sevenleri ormana
davet eden Enerji ve Tabii Kay-
naklar Bakanı Kurt'a göre er-
ken seçimin önündeki en büyük
engel DYP'lilerin "kanlanydı":
"DYP'lilerin kanlan, bizim
kaniara gidip, 'aman bir çılgın-
lık yapabilir, onlan tutun' di-
yorlar." -
Akbulut ve hükümet üyeleri-
ne göre Demirel, eski bütçe ko-
nuşmalarını tekrarlamış, yeni
hiçbiı öneri getirmemişti.
SHP Genel Başkanı tnönü'-
nün öğleden sonraki konuştna-
sı Meclis çalışmalarına ilgisi za-
ten zayıf olan ANAP'lüan ge-
nel kurul salonuna çekmeye ye-
terli olamamıştı. Oysa lnönü,
Demirel'in kısaca da olsa değin-
diği Torumtay'ın istifasından,
Körfez krizine, Doğu ve Güney-
doğu'da uygulanan olağanüstü
halden, hükümetin Cumhurbaş-
kanı özal tarafından devre dışı
bırakılmasına, hükümete dışiş-
leri bakanı dayanamamasına ve
Zonguldak grevine kadar gün-
cel siyasi sorunları uzun uzun
gündeme getirdi. lnönü "erken
genel seçim' dedi. Demirel ile
Fnönü'nün ayrıldıklan nokta ise
"erken genel seçim için anaya-
sa değişikliği gerekmediği" idi.
Akbulut, kürsüye çıktığında
kimilerine göre Önceleri tutuk-
tu. 1979'da kur'un 300 lira ol-
duğunu söyleyince, muhalefetin
kahkahaları salonda çınladı.
Görüşmeleri izleyen ekonomi
bürokratlan başlarını elleri ara-
sına aldılar:
"Hiç girmeyecekti bu kur
meselesine"...
"tnsan haklan meselesinde
DEMİREL — Anayasayı degiştirelim, nisanda seçim yapalım. (Fotoğraf: AA)
BAŞKENT'TEN
Bütçe Açığına Siyaset Doldu...
AHMET TAN
ANKARA — Brüt 11 saatlik bütçe ma-
ratonunda soluk soluğa siyaset yapıldı. Bu
arada olan, elbette son on yıhn en geniş
ödemeler dengesi açığını, tarihin en büyük
borç yamasmı taşıyan bütçeye oldu. Bütçe
güme gitti...
Belki de iyi oldu. Çünkü 1991 bütçesi fık-
radaki "Bırak dağmık kalsın" türünden bir
bütçe Tepesinde üç teli kalmış müşterisinin
saçlarını tararken iki telini koparan acemi
berbere, kızgın müşterinin verdiği buyruk-
tur bu!
"Bırak dagınık kalsın."
ANAP iktidanna ve Özal'a iki muhale-
fet lideri de dün aynı şeyi söylediler:
"Bırak dağınık kalsın.. Sen önce şu seçi-
mi yap..."
"Gelin anayasayı degişurelim, millervekili
sayısını 600'e çıkaralım, seçmen yaşını 18'e
indirelim" diyen Özal'a, Demirel'in
"tamam" diye meydan okuması kulisleri
alevlendirdi.
Çankaya'yı el sıkmak için bile muhatap
almayan DYP liderinin, "sorumsuz" Cum-
hurbaşkanı'na yaptığı ve ne ölçüde icten, ne
ölçüde gerçekçi olduğu belli olmayan bu
çağn hem ANAP'ta hem de SHP'de görü-
nür bir kafa kanşıklığı yarattı.
Siyasette tilki trafiği
Demirel'in "sine-i millet" çağnsının du-
manı dağılmadan, Özal'm Anayasa değişik-
liğine "tamam" demesini ANAP'klar, DYP
liderinin kafasındaki tilki trafiğinin hızlan-
dığına işaret sayıyorlar. İlk kez, Demirel'in
tilkilerinin, Özal'ınkileri yaya bırakabilece-
ğini düşünüyorlar...
SHP'lilere geVince, onlar zaman kazan-
ma peşinde.
İnönü'ye, "Demirel ile sine-i millet göriiş-
mesi ne olacak" diye sorduk. "Sayın Demi-
rel'in çağrısı görüşmeyi etkilemez" dedi.
Sine-i millet konusunda tutum belirleme-
ye çalışan SHP, dünkü çağrı ile daha da sı-
kışmış görünüyor. Göze çarpan endişe,
"Özal'ın tilkileri ile Demirel'inkilerin ara-
sında ezUmemek."
SHP'nia, adı bizde saklı yöneticilerin-
den birisine "yani nasıl" diye sorduk.
"Her şey otabilir" dedikten sonra şu ola-
sılıkları sıraladı:
"Karşımızda sosyal demokrasiyi öcü gö-
ren, gösteren iki sağcı lider var. Kökleri, kö-
kenleri aynı. Cumhurbaşkanhgı seçimini ye-
nikmeyi, yeni iktidan yeni Meclis'i belirle-
meyi gündeme getiriyorlar. Özal ile Demi-
rel gizlice anlaşabilirler. İki parti el altın-
dan, taban boyle istiyor diye birleşlirilebi-
lir. Cumhurbaşkanlıgı ile Başbakanlığı ara-
larında paylaştırmaları dahil, uzun ve kısa
dönemli her olasılıga karşı hesaplı olmamız
gerek."
Işte böyle.
Bütçeye yansıyan tıkanma...
Ama, bunca uzun ve kısa donemli he-
saplar arasında, 1991 yıh bütçesi üzerinde
gerçekçi değerlendirmeler yapılamadı.
Bütçeyi hazırlayanlar politikacılar değil,
yüksek bürokratlar. Bu bürokratlann tümü,
dün Meclis'te idiler. Ama onlar da tıpkı si-
yasetçiler gibi ilgilerini bütçeye değil, *'se-
çim"e yöneltmişlerdi.
Çünkü ekonomideki tıkanıklık bütçeye
yansımıştı. Bütçedeki tıkanıkbğın nedeni de
siyasal tıkanıklıktı. Bunu açıkça belirti-
yorlardı.
Seçim ile bu ölçüde ilgili olmalarının ne-
deni, teknik olarak "ekonomideki diigümün
giderek kördüğüme dönüşmesi" idi.
Dünkü görüşmelere katılan ekonomi,
Maliye bürokrasisi Meclis salonundaki
oturma düzeni nedeni ile, muhalefet tara-
fından kulise çıkıyordu. Bu durum, bürok-
ratları çok sevindirdi. İki nedenle.
Birincisi, iktidar tarafmda dolaşsalar,
milletvekilleri kendilerini "ilimize, ilçemi-
ze ödenek" diye rahatsız edeceklerdi.
Ikincisi ise bu iktidar nasıl olsa bir gün
gidecek, hiç olmazsa "yeni iktidar" ile göz
aşjnaüğma girme fırsatını değerlendirmekti.
Bütçeden görünen Türkiye...
Bütçenin girdisinden çıktısından sorum-
lu ytiksek bürokratlarla 1991 bütçesi üze-
rinde konuştuk.
Işte satır başları ile anlatüanlar:
— Bütçedeki başlangıç açığı, tarihin en
büyük açığı. 20.2 trilyonluk bu açığın, 30
trilyona çıkması sürpriz sayılmamalı.
— Açığın büyümesi Hazine'yi iç borç ba-
tağına sürükleyecek. İç borç ve anapara
ödemeleri için 38 trilyon liraya yakın bir
borçlanma gerekecek. Bu, cumhuriyet ta-
rihinin mutlak olarak da en büyük borç-
lanması.
— Fiyatlar artarken döviz piyasasındaki
belirsizlik de sürecek. Hazine'nin kısa va-
deli tahvil çıkarmaya yönebnesi ise serma-
ye piyasasını cansızlaştıracak.
— Zincirleme KİT zamları kaçınılmaz.
— ödemeler dengesi açığı ise 1980 yılın-
dan bu yana, en yüksek düzeye ulaşmış du-
rumda. Kapanacağına ilişkin bir ışık da
yok.
— Körfez krizinin patlak vermesinden bu
yana Hazine dış piyasalardan bir dolar bi-
le kredi almadı, alamadı. Çünkü hem eko-
nomideki olumsuzluklar hem de kriz, Türk-
iye'nin kredibilitesine gölge düşürdü.
Bütçenin arkasında milletvekilleri yok.
Bunları anlatan bürokratlar var.
"Peki, çıkış" diye soruyorsunuz.
Yanıt, "Bir an önce seçim ve sağlam bir
iktidar" diyorlar.
Dün Meclis koridorlarını doldurmaları,
hazırladıklan bütçenin nasıl değerlendiril-
diğini değil, böyle bir "ışıgın" olup olma-
dığını görmek istemelerinden...
bizi küçük görenlere sesleniyo-
nım. Onlann atmış olduklan
bir adım bile yoktur" derken,
TV'ye gözleri yorgun Hasan
Celal Giizel'in görüntüsü ge-
liyordu.
Akbulut'un muhalefeti en az
1980 öncesi kur politikası kadar
güldüren bir başka sözü, "F-16
savaşan uçaklar" sözü oldu.
Torumtay'ın istifasının ardın-
dan lnönü ile yaptığı ikili görüş-
meyi anlattıktan sonra giderek
açıldı, Zonguldak grevini sona
erdinnek için sendikaya çağrı
yaparken tutukluğundan eser
kalmadı. Parlamenter sistemin
çift başlı olduğunu söylerken
muhalefetin, "haydaaa" şeklin-
deki tepkisi üzerine, "işte bu
haydalardan oluyor bu iş" ya-
nıtım verirken kendisi de gü-
lüyordu.
En sonunda baklayı ağzmdan
çıkardı:
"Neyinize bakıp da erken se-
çime gidelim diyorsunuz".
Kuliste yeniden soruldu. Ak-
bulut'a göre "Erken seçim fa-
lan yoktu. Seçim 1992'de yapt-
lacakü."
Çok az ANAP'L, başbakarun
bu acıklamasıy'a Cumhurbaş-
kanı özal'a ters düştüğünü fark
edebildi. Anayasa değişikliğin-
den sonra seçim yapılabileceği-
ni iki gün önce de tekrarlamıyor
muydu özal?
Bir üst düzey ANAP'lı, Mec-
listen aynlırken çevreden duyul-
mayacak biçimde mırıldandı:
— Ya öğlen arada Turgut
beyle görüsmemiş ya da başba-
kan da Köşk'e direnişe geçiti."
ISTAHBUL'ılan HIKMET ÇETIMKAYA
Demirel'i Dinlerken...
İSTANBUL — Dünya, insan
haklannın 42. yıldönümünü
kutluyor. TV TBMM'den canlı
yayın yapfyor. DYP lideri Demi-
rel, Maliye ve Gümrük Bakanı
Adnan Kahveci'den sonra kür-
süye geliyor, sözlerine "İnsan
haklannın yıldönümü bugün"
diye başlıyor...
Demirel, her zaman olduğu
gibi yine iyi hazırlanmış. ANAP
sıralarından sataşmalara kar-
şın, Türkiye'nin sosyal ve eko-
nomik görüntüsünü çok iyi çi-
ziyor. Kameralar, zaman zaman
yakın plan çekiyor. Bakanların
yüzlerinde hafif bir gülümseme
var. Sanırız içlerinden şöyle di-
yorlar:
— Demirel doğru söylüyor,
bizim içimizden geçenleri bili-
yor sanki...
Dünya, insan haklannın 42.
yıldönümünü kutluyor. Biz,
TV'den hem canlı yayını izliyor
hem de cezaevlerinden gelen
mektupları okuyoruz...
Oğuzhan Müftüoğlu, Ali
Baştımar, M. Ali Yılmaz ve ar-
kadaşlarının gönderdiği mek-
tup, "Bizim açımızdan hayli
önem taşıyan konuyu size an-
latmak istiyoruz" diye başlıyor.
ANAP iktidarının son zaman-
larda cezaevlerindeki siyasi tu-
tuklulara karşı yürüttüğü poli-
tika çiziliyor mektupta...
Birlikte okuyalım isterseniz:
* "Hükümet ve Adalet Bakan-
lığı'nda egemen olan belirli bir
zihniyet, özellikle son zaman-
larda cezaevlerindeki siyasi tu-
tuklulara açlık grevi ve ölüm
oruçlarına zoriayıcı bir taktik
yürütmektedir. Bu yolla ulaşıl-
mak istenen amaçlardan biri-
nin (belki de asıl amaçlarının)
zaten on yıldır en ağır koşullar
attında yaşayan, aylar süren iş-
kencelerden, sayısız açlık grev-
levinden ve ölüm oruçlarından
geçen ve bu nedenle doğal
olarak vücut dirençlerini, sağ-
lıklarını önemli ölçüde yitiren
tutuklulan iyice yıpratmak, de-
yim yerindeyse azar azar, par-
ça parça öldürmek olduğu an-
laşılmaktadır."
•
Süleyman Demirel, konuşu-
yor. Sataşmalara aldırış etmi-
yor. ANAP'lılan anlayacakları
sözcüklerle susturuyor. Şimdi
sıra kendisine gelen mektup-
larda. Kırsal kesimin sorunla-
rını yansıtıyor, çoğu Zongul-
dak'ın Karapınar kasabasında
3 haziran seçimlerinden önce
verilen sözler, hasta karısını
hastaneye götüremeyen yurtta-
şın, mazot alamayan üreticinin
mektuplarını tek tek okuyor.
— Milleti inim inim inletiyor-
sunuz... Ekonomik politikanız
Nasrettin Hoca'nın göle yoğurt
çalmasına benziyor...
Daha neler, neler...
ANAP'hlar laf atıyor. Oemirel
mektupları okuyor:
— Dinleyin, dinleyin bakın
ne diyor, cevap verirsiniz bel-
ki...
Acaba hep memuriar, işçiler,
köylüler mi mektup yazıyor De-
mirel'e? Cezaevlerinden hiç
mektup gelmiyor mu, oralarda
olup bitenler Demirel'e yanst-
tılmıyor mu?
Her neyse...
Bize cezaevinden gönderi-
len mektubu, dünya insan hak-
lannın 42. yıldönümünü kutlar-
ken okumak, o bitmeyen açılan
bilmem kaç kez yınelemek çok
zor geliyor insana...
Türkiye çağı yakalıyor,
AGİK'e imza atıyor...
Cezaevinden gelen mektup
şöyle sürüyor:
"Bu amaçla, cezaevlerinde
siyasi tutuklulann uzun direnis-
ler, ölüm oruçları ve ölümler
pahasına elde ettiği haklara yö-
nelik kısıtlamalar (tutuklulann
bu hak gaspını asla kabul et-
meyeceklerini bile bile) günde-
me getirilmektedir. Böylece o
cezaevindeki tutuklular açlık
grevlerine, ölüm oaıçlanna zor-
lanmakta, diğer cezaevlerinde
de kaçınılmaz olarak günlerce
süren destek açlık grevleri
gündeme gelmektedir. Otuzlu-
kırklı günlere gelinceye dek
beklenmekte, tutuklulann ka-
muoyunun ilgisini çekmek için
açlık grevleri yaptığı biçıminde
gayri ciddi açıklamalar yapık
makta, yeterli zaman gectikteri'
sonra ise gasp edilen haklar
yeniden tanınarak eylem sona
erdirilmektedir. Sonuçta ölüm
olmamışsa bile ölüme birkaç
adım yaklaşmış, bedenleri, ka-
raciğerleri, mideleri, beyinleri
biraz daha tahrip edilmiş in-
sanlar kalmaktadır geriye."
•
TV TBMM'den canlı yayın
yapıyor. Dünya, insan haklan-
nın 42. yıldönümünü kutluyor...
Kişi hak ve özgürlüklerinde
kısıtlamalar sürüyor... Fişlen-
dikleri için devlet memuru ola-
mayan, asistanlık sınavında
geçerti not almalarına karşın
üniversiteye giremeyen genç
insanlar sokaklarda dolaşıyor.
Anti-laik tırmanışı Meclis
görmezlikten geliyor nedense.
'Sine-i millet', anayasayı değiş-
tirme tartışması ise sürüyor. .
Biz dün TV'den canlı yayın-
da Süleyman Demirel'i izlerken
kişi hak ve özgürlüklerinin kı-
sıtlanmasına, cezaevierine,
anti-laik tırmanma ya karşı sus-
kunluğunu bir türlü anlayama-
dık.
Neden konuşmadı bu konu-
da, söyleyecek bir şeyi mi yok-
tu?
Hani Demirel on yıl içinde
'çok değişmişti?
CUNEYT ARCAYUREK yazıyor
Sine-i Millet Biçim Değiştire Değiştire
ANKARA — Meğer TÖ'nün sevgili bir iki gaze-
tecisine verdiği siyasal içerikli demeçleri yanıtlar-
ken Demirel'in önemli bir nedeni varmış.
Erken seçime gitmenin üç koşulundan söz
eden TÖ'nün sözlerini geçen pazar yorumlamak
istemediğini söylerken meğer Demirel, başka bir
hesap yapıyormuş.
Demirel, iki gazetedeki demecinden sonra si-
yasal hasımlarını köşeye sıkıştırdığı sanısıyla Çan-
kaya'da dört köşe oturan TO'ye, bütçe görüşrne-
lerinin ilk günü vuracağı darbenin öğelerini ha-
zırlıyormuş.
İki saat kürsüde kaldıktan, TÖ'ye 'hodri mey-
dan dediğin işte böyle çekilir' dedikten sonra Mec-
lis'teki odasında bana, konuşmanın kâğıttan oku-
duğu o bölümünü tam dokuz saatte yazdığını söy-
ledi. Hata yapmak istemiyordu, o yüzden anaya-
sa değişikliğıyle seçim konulannı "irticalen
söylemek" istememiş, yazılı metinden okumayı
yeğlemişti.
"Ne var ki" diye başladım söze, "SHP'ye siz-
den beklemediği bir armağan oldu öne sürdük-
leriniz. Hele canlı olan sine-i millet tartışmalany-
la, konuyu görüşmek üzere çarşamba günü İnö-
nü ile buluşacağınız açıklandıktan sonra."
"Yok canım, nereden çıkarıyorsunuz bunlan"
dedi Demirel: "SHP bildirisi, Sayın Hikmet Çetin'in
açıklamaları ülkeyi seçime götürecek yöntemle-
rin bulunmasını istemiyor mu? İşte seçime gitme-
nin aracı. Onlan Ecevit'in seçime girip SHP'nin
yerini almasından da kurtarıyorum."
Doğrusu, Demirel hafıften dalga geçiyordu. Beş
on dakika önce Meclis kürsüsünde TÖ'nün öne
sürdüğü koşulları kabul ettiğini net ifadelerle açık-
lamıştı. Sevgili gazetecilerine açıkladığına göre
TÖ, erken seçim için (a)- Seçmen yaşının 18'e in-
dirilmesini, (b)- Millervekili sayısının 600'e çıkarıl-
masını, (c)- Cumhurbakanının halk tarafından se-
çilmesini belirgin koşullar olarak öne sürüyordu.
Demirel her koşula evet diyor, milletvekilliği ya-
şının 25'e indirilmesini de önerilere ekliyordu. De-
mirel'in hodri meydanı başta ANAP, sine-i millet
arayışları arasında DYP'yle erken seçim yollarını
tartışacağını sanarak yarını bekleyen SHP'de -
söylendiği an- derin bir şaşkınlık yarattı.
TÖ'nün deyimiyie muhalefetin, hele Demirel
1
in bu tür önerilere 'kıvırtacağını' düşünen ANAP,
naklen yayında birden DYP liderinin açık bono-
suyla karşı karşıya kalıyordu.
Son demeçlerinde TÖ, bir yerde siyasal kurnaz-
lığını yine kanıtlayarak ANAP'ı erken seçimden
'kıvırtacak' ifadeler de kullanmıştı. Örneğin,
1991'de öngördüğünü duyumsattığı erken seçimle
ilgili koşulları, ara yere sıkıştırdığı 'kişisel gorüş'
diye takdim ediyor. "Kuşkusuz, gerekli işlemleri
TBMM'nin yani ANAP çoğunluğunun yapmaya
hakkı" olduğundan dem vuruyordu.
Demirel, bu ince hesabı görmüştü. Akbulut'un
"Eee, ne yapalım, bunlar Cumhurbaşkanı'nın ki-
şisel görüşlerıdir" deyıp sıkıştığı köşeden kaçmaya
çalışacağını dikkate almıştı. Kürsüde TÖ'yü amaç-
layarak "O sizin adınıza konuşuyor, siz de onun
adına dinleyin" diyordu. Kürsüden indikten son-
raki söyleşimizde bu irdelemeleri "Siz onun ve-
klli, o sizin vekili" anlamında kullandığım belir-
tiyordu.
Üstelik TÖ, konumunu yine bir yana atarak buz
gibi pazarhğa girişiyordu partilerle. Özellikle
DYP'yle. Önerilerini yaşama geçirecek ANAP gru-
buydu. TÖ'den yansıyan önerileri ANAP grubu da
benimsiyorsa, öneriler ANAP grubu adına yapıl-
mışsa anayasa değişikliğini hemen getirmeliydi
iktidar. Demirel, "Eksik sayınızı biz tamamlayaca-
ğız, işte 60 milletvekilimiz" derken ANAP iktida-
rını bağlamaya çalışıyordu. Hem de anayasa de-
ğişikliğine hem de 7 Nisan 91'de genel seçime.
Ya da daha erken veya mayısı aşmayacak bir
tarihe.
Demirel'e şunları söyledim: "Peki ama, iktidar
şayet kabul ederse önerilerinizi TÖ istifa etmeye-
cek, yukarıda kalarak hem milletvekıli hem de ken-
di seçimini mi idare edecek?"
"Bizim Isparta'da bir deyim vardır, Alan da ka-
çan mı' derler" dedi Demirel. Anayasa değişikli-
ğinin kabulünden hemen sonra TO, istifa edece-
ğini, seçime değin bir ya da iki ay cumhurbaşkan-
lığına Erdem'in vekâlet edeceğini bildirdi. "Seçim
eşit koşullarda olacak" diyordu.
Akbulut, kulise çıktı. Demirel'e "Meseleyi hod-
ri meydana bağlamaya niyetimiz yok" diye kaça-
mak kokan bir yanıt verdi. Bir iki aydır hodrimey-
dan çeken bizzat manevi maddi liderleri TÖ'ydü
oysa. Başbakan galiba yine adresi şaşırmıstı. Ge-
ceye rastlayan konuşmasında "cevap vereceğini"
söyleyerek, Konut'a çıktı. Belki de Çankaya ile te-
lefon ilişkisi kurmaya girişti. Öyle ya, Demirel'in
somut önerilerine ne diyeceklerdi şimdi? Bir yer-
lerden akıl almak gerekiyordu.
SHP lideri inönü, ayaküstü yorum yapmadan
Meclis lokantasına geçti. Saat 14.00'te başlaya-
cağı konuşmanın metnini hazırlamış, basına da-
ğıttırmamıştı. Bakarsın birden değiştirmek gere-
kebilir diye düşünmüş olmalı.
Oysa SHP, (a)- Bugüne kadarki açıklamaların-
da cumhurbaşkanlarının Meclis'te seçilmesinde
direnmışti. Üstelik "kişiler için" anayasa değişik-
lığine asla taraflı değildi. Öyleyse, Demirel'e katı-
lamazdı. (b>- Sine-i millet somut önerilerle geri
planda kalıyordu artık. Nitekim Genel Sekreter
Hikmet Çetin, İnönü konuşmadan önce sıyasetı
doğruladı: SHP, cumhurbaşkanını halkın seçme-
sine karşıydı.
Karşıdan bakınca SHP dün terse düşmüştü.
Daha doğrusu Demirel'in sine-i millet görüşme-
lerinden önce SHP'yi terse düşüren siyasal giri-
şimde bulunduğu gibi bir izlenim alınmıştı.
Neşesi yorgunluğunu bastıran Demirel'e
SHP'yle ilgili izlenimden söz ettik. "Neden me-
seleyi böyle alıyorsunuz ele?" dedi. SHP'yi bu-
gün ya da yarın rahatlattr mı bilemeyiz, ama şu
kısa açıklamayı yaptı:
"Seçim istiyorlardı. Eğer ANAP, önerileri kabul
ettiğini açıklarsa, işte erken seçim, sine-i millete
gerek kalmıyor. Yok eğer reddederse ANAP, o za-
man sine-i millet görüşmelerine devam."
irdeleme siyasal hınzırlık kokuyordu. Ne var ki
SHP'de Demirel gibi düşünenler vardı. Kuliste kar-
şılaştığım Baykal. "Anketlere göre halkın yüzde
84'ü cumhurbaşkanını halkın seçmesini istiyor.
Halka karşı çıkılabilir mi? TÖ'nün önerilerini dik-
kate almak gerekiyor" demişti.
Baykal bu yargıyı anlatırken Demirel henüz kür-
süye çıkmamıştı. Öğleden sonra "bir darbenin si-
vil kılıklı uzantısına" İnönü'nün eleştirileriyle, Ana-
vatan'ı kurtaracak Akbulut'un yanıtlarını dinlemeye
hazırtanıyorduk.
İnönü'nün doyurucu eleştirilerinden sonra, kı-
vırtmalı kıvırtmasız sözcüklerle süslü çok veciz ko-
nuşmasında Akbulut, her konudan söz etti, ama
hiçbir şey soylememe başarısını gösterdi.
Demirel'in erken seçim önerilerine değinmedi
bile. DYP lideri durumu "izin alamamıştır" diye
yorumladı.
Doğruydu. Akbulut bir ara "insanlar yukandan
idare edilir" diyerek yaşadığı ve yaşamak zorun-
da bırakıldığımız gerçeği itiraf etmemiş miydi?