Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET/10 HABERLER 6KASIM 1990
Kemal Horzum davası
• ANKARA (AA) — Emlak Bankası'nı 55 milyar lira
dolandırdığı gerekçesiyle 12 yı] 6 ay ağır hapse mahkûm
edilen ve bu cezası Yargıtay'ca bozulan Kemal
Horzum'un yargılanmasına devam edildi. Kemal
Horzum, yargılanmak üzere tutuklu bulunduğu Çankırı
E Tipi Cezaevi'nden jandarma eşliğinde adliye sarayına
getirildi. Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılan
duruşmada, mahkeme başkanı Ismet Kürümoğlu, Isviçre
adli makamlarının Adalet BakanlığYna gönderdiği
Horzum'un Isviçre'deki hesaplarım içeren belgenin
Türkçeye çevrilmesi için oluşturulan 3 kişilik bilirkişi
heyetinin tercüme için süre talebinde bulunduğunu
bildirerek taraflardan bir talepleri olup olmadığını sordu.
Bunun üzerine söz alan Horzum'un avukatı Uğur
Alacakaptan tahliye talebinde bulundu. Savcı ise tahliye
talebinin rcddedilmesini istedi. Kısa bir süre ara veren
mahkeme, tutuklama sebep ve süresi ile delil durumunu
göz önune alarak tahliye talebini ret etti.
Fişek'in cenaze töreni bugün
• ANKARA (AA) — Ankara'da önceki gun ölen Prof.
Nusret Fişek'in cenazesi bugün toprağa veriliyor.
Hacettepe Üniversitesi önünde sabah 9.00'da yapılacak
törenden sonra saat 10.00'da Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi önüne getirilecek olan Fişek'in cenazesi,
11.30'da Maltepe Camii'nde kıhnacak öğle namazmdan
sonra Cebeci Asri Mezarlığı'nda toprağa verilecek.
Hastaneden kaçırdılar
• tstanbul Haber Servisi — Biri kız silahlı 5 kişi
Kartal'daki bir hastanede tedavi altında bulunan bir
yaralıyı kaçırdı. Önceki akşam Kartal'da Özel Ortadoğu
Hastanesi'ne gelen 3 kişi yanlarındaki göğsünden yaralı
Veli Aygör olarak tanıttıkları kişinin polise haber
verilmeden tedavi altına alınmasını istediler. Hastane
yetkililerinin gizlice polise haber vermeleri üzerine,
yaralmın bulunduğu odaya bir güvenlik memuru
konuldu. Ancak dün akşam saat 19.30 sıralarında
hastaneye gelen l'i kız silahlı 5 kişi önce hastane
personelini, sonra da gUvenlik memurunu etkisiz hale
getirdikten sonra silahını gasp edip yaralı Veli Aygör'ü de
alarak hastaneye ait 34 HAT 13 plakalı araçla olay
yerinden uzaklaştılar.
Gözaltına protesto
• İstanbul Haber Servisi — Gültepe Kültür Araştırma
ve Dayanışma Derneği'nde oturdukları sırada polisçe
gözaltına alındıklarını ileri suren bir grup dün
Cumhuriyet gazetesine gelerek durumu protesto
ettiklerini bildirdiler. "Savaşı, keyfi gözaltıları, baskı ve
işkenceleri" kınadıklanru da belirten grup sloganlar
atarak dağıldılar.
Eski GSTi Tuncer öldürüldü
• tstanbul Haber Servisi — Galatasarayh eski milli
futbolcu Tuncer Ince ile ağabeyi Osman Ince dün akşam
bıçaklı ve silahlı saldmya uğradı. Şişli Etfal Hastanesi'ne
kaldınlan eski futbolcu Tuncer İnce hayatını kaybetti.
Mecidiyeköy'de beyaz eşya ticareti yapan tnce kardeşler,
bir süre önce, hırsızlık yaptığı gerekçesiyle işine son
verdikleri llimdar Karadağ adlı kişiyi polise şikâyet
ettiler. Polisin takibi üzerine devamlı kaçmak zorunda
kalan Karadağ adlı kişi, dün akşam 20.00 sıralarında
alkollü olarak İnce kardeşlerin Dereboyu Pazariçi
sokakta bulunan bürolarına geldi. Önce eski milli
futbolcu ve ağabeyine bıçakla saldıran Karadağ çıkan
boğuşmada kolundan ağır yaralanınca belindeki
tabancayla ateş ederek olay yerinden kaçtı. Olaydan
sonra Şişli Etfal Hastanesi'ne kaldınlan Tuncer İnce
hayatını kaybederken, ağabeyi Osman Ince'nin
durumunun ağır olduğu bildirildi. Olayla ilgili olarak
araştırmalara devam eden polis llimdar Karadağ adlı
şahsı yakalayarak gözaltına aldı.
Semra Ozal sergi açü
• SAN FRANCISCO (AA) — Türk Kadınını
Güçlendirme ve Tanıtma Vakfı Genel Başkanı Semra
Özal, San Francisco'da Türk sergisini açtı. Semra Özal,
serginin 3 yıldır düşünüldüğünü ve büyük çabayla
gerçekleştirildiğini kaydederek, serginin olabildiğince çok
kişi tarafından gezilmesini diledi. Bayan özal, "Uzun
süren çabalar sonucu bu güzel eseri meydana getirdik"
dedi. San Francisco'da Türk toplumu ile bir araya
gelmekten mutluluk duyduğunu anlatan Bayan özal,
Kaliforniya bölgesinde Türk kadınlarının politik olarak
da faal olmaları gerektiğini hatırlattı.
Enis Coşkun yurda döndü
• tstanbul Haber Servisi — Barış Derneği Cenel
Sekreteri Avukat Enis Coşkun dun yurda döndü. Türk
İHava Yollan'nın 19.30'da Atatürk
I Havalimanı'na inen uçağıyla
Jİstanbul'a gelen Coşkun, emniyet
Igörevlilerince ifadesi alındıkfen
I sonra serbest bırakıldı. Barış
j Derneği davasından yargılanan
I Coşkun hakkındaki gıyabi
I tutuklama kararı, Istanbul'da
I sıkıyönetimin kalkmasından
I sonra, kardeşi avukat Atilla
[Coşkun'un dava dosyasmın
Idevredildiği Beyoğlu Sulh Ceza
iMahkemesi'ne yaptığı itirazlar
• sonucu kaldırıldı. Enis Coşkun
] 1980 yılı kasım ayından beri
İParis'te yaşıyordu. ,
Fatih Köprüsü'nde intihar
• İSTANBUL (AA) — Bir kişi, Fatih Sultan Mehmet
Köpriisü'nden atlayarak intihar etti. Kimliği henüz
saptanamayan kişi, bir beton taşıma firmasma ait 34 S
9081 plakalı kamyonu saat 13.40 sıralannda köprü
üzerinde durdurduktan sonra korkuluklardan aşağı
atladı. Bazı görgü tanıklannın, bu kişinin suya düştükten
sonra bir süre yüzdüğünü ifade ettikleri belirtildi.
DÜZELTME
• Prof. Dr. Hikmet Sami Türk'ün milletvekili ara
seçimi ile ilgili değerlendirmesi, gazetemizde bu konuda
yer alan haberde yanlış anlamaya yol açabilecek bir
biçimde yer almıştır. Prof. Dr. Türk, milletvekili ara
seçiminin anayasal bir zorunluluk olduğunu, ancak halen
boş bulunan milletvekillikleri için önümüzdeki 11 ay
içinde en geç 6 Ekim 1991 pazar günü olmak üzere
TBMM'nin kararlaştıracağı herhangi bir pazar günü ara
seçim yapılabileceğini, TBMM üye tam sayısının yüzde
5'i oranında bir boşalma olması durumunda ise üç ay
içinde ara seçimi yapılmasına karar verilmesi gerektiğini
söylemiştir. Düzeltiriz.
• Gazetemizin dünkü sayısında, ÖSS başvurulannın dün
başlamasma ilişkin haberimiz "Başvunılar 19 kasımda
başlıyor" başlığıyla yeralmıştır. ÖSS başvurulan 19 kasım
günü sona erecektir. Düzeltiriz.
Başbakan, Cumhurbaşkanı ile görüş ayrılığı bulunmadığını söyledi
Akbulut: Gündemde ara seçim yok"Ara seçim konusunda konuşmanın zamanı
değil" diyen Başbakan Akbulut,
"Cumhurbaşkanının da elbette bu konuda
fikirleri vardır. Bildiğim kadarıyla bazı köşe
yazarları kasıtlı yazıyorlar" şeklinde konuştu.
ANKARA (Cumhuriyet Bii-
rosu) — Başbakan Yıldınm Ak-
bulut, Cumhurbaşkanı Turgut
Özal'ın, "Ara seçimin önüraüz-
deki ytl yapılması gerektiği" bi-
çimindeki açıklamalanna karşın
"Ara seçime biz kaıar vereceğiz"
dedi. özal'la aralannda hiçbir
görüş ayrıhğı bulunmadığını da
belirten Akbulut, gündemlerin-
de ara seçim olmadığı görüşünü
tekrarladı.
ANAP Başkanlık Divam top-
lantısı sürerken bir basın toplan-
tısı düzenleyerek gazetecilerin
sorulannı yanıtlayan Akbulut,
"Ara seçim konusunda konuş-
manın zamanı değil" dedi. Ak-
bulut, muhalefet partilerinin is-
teği üzerine gündemi tespit et-
meyeceklerisji de ifade ederek,
"Zamanı geldiğinde oturur, ka-
rar veririz. Muhalefet partileri-
nin bakiki kastının seçim oldu-
ğunu zannetmiyorum. Bugün
seçim desek kaçacak yer ararlar.
Ara seçimi gündeme alma yet-
kisi de bize aittir" şeklinde ko-
nu$tu.
Akbulut, "Anı seçim konu-
sunda Cumhurbaşkanı Özal ile
aralannda göruş ayrılığı bulu-
nup bulunmadıgı" yoiundakı
bir soru üzerine de şunlan söy-
ledi:
"Benim soylediklerim bunlar-
dır. Hiçbir görüş a> rılığımız ol-
duğunu zannetmi>orum. Cum-
hurbaşkanının da elbette bu ko-
nuda fikirleri vardır, söylemiş-
tir Sayın Cumhurbaşkanı. Ama
işin aslı budur, kendisinin ne
söyleyip ne söylemediğini de bil-
miyonım ve bildiğim kadarıyla
bazı köşe yazarUn evet, burada
ifade edeyim ki kasıtlı ve taraflı
yazıyorlar. Gerektiğinde daha
da bu taraflılık ve kasıtlüıklan-
m dile getirecek hareketleri ola-
cağına inanıyorum. Ve onlan da
tabii kamuoyuna açıklayacağız.
Kalem elimizde diye gerçek dışı
yazılar yazsak hatta partimiz iç
meseleleri ile ilgili yankş intiba-
lara meydan verecek şekilde ya-
n yazmanuı da ne derece isabeüi
olduğunu da görecefiz."
Akbulut, Cumhurbaşkanı
Özai'ın ara seçimin önümüzde-
ki yıl yapılması gerektiği yolun-
daki sözlerinin hatırlatılması
üzerine de "Ona biz karar vere-
cegiz" demekle yetindi.
Akbulut, Yakovas'ın Maraş ve
çevresindeki bazı yerlerin Rum-
lara verileceği yolunda iddiala-
rının hatırlatılması üzerine de
"Ne belgesi varmış elinde. Tiir-
kiye'nin böyle bir sözii, belgesi,
bir isareti mevzuu bahis değildir
o kendi kendine konuşmuş ol-
malı" dedi.
Akbulut, büyük kongrenin
ocak ayına yetişmeyeceğini de
ifade ederek, "Sıkıştırabilirsek
belki şubatta yapanz" dedi.
Niyazi Ahmet Banoğlu, Cemal Kutay ve Necmi Rıza Ayça ödülleriyle (Fotoğraf: Erdogan Köseoglu)
Burhan Felek Basın Hizmet Ödülüverildiİstanbul Haber Servisi — Gazeteciler
Cemiyeti'nin geleneksel Burhan Felek
Basın Hizmet Ödülü bu yıl da
sahiplerini buldu. Her yıl meslekte 50
yılını tamamlamış üç gazeteciye verilen
ödülü bu dönem Cemal Kutay, Niyazi
Abmet Banoğlu ve Necmi Rıza Ayça
kazandılar.
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti Burhan
Felek Konferans Salonu'nda yapılan
UJrende ödülleri Gazeteciler Cemiyeti
Başkanı Nezih Demirkent verdi.
İstanbul Vali Yardımcısı Erdoğan tzgi,
Belediye Başkanı Nurettin Sözen, eski
valilerden Nevzat Ayaz, Namık Kemal
Şentiirk törenin konukları arasındaydı.
Ödül töreninde konuşan Demirkent,
"Burhan Felek halkla bütünleşmiş bir
kişiydi. Elektrik, su gibi halkın güncel
sorunlarıyla uğraşırken çözümler
arardı. Onu bir kez daha rahmetle
anarken umudumuz yeni Burhan
Feleklerin yetişmesi oluyor" dedi.
Aynca Devlet Bakanı Mehmet Yazar,
Kaya Toperi \e Türkiye gazeresi de
Kutay, Banoğlu ve Ayça'ya basına
hizmetlerinden dolayı ödul
v
'erdiler.
CÛHEYT ARCAYOHEK yanyor
NOTLAR
Ecevit'in formülü:
İktidarda buluşalım
CELAL BAŞLANGIÇ
"Sosyal demokratlar nasıl
birleşir?"
Bu soru, yıllardır sahneden
inmeyen "Asiye"li oyunun
adında yer alan "nasıl kurtu-
lur" gibi, neredeyse klasikleşti.
Deniz Baykal'a karşı genel
başkan seçilirken Erdal Inönü'-
nün önemli 'koz'lanndan biri
de "sosyal demokratlann birli-
ği'ydi. Kurultay sonrası Inönü,
geçmiş döneme oranla daha
ağırlıklı olarak bu sorunun üze-
rine gitmeye başladı. Elbette bu
'birlik' çağrılannda Inönü'nün
birinci hedefi de Bülent Ecevit
ve DSP'ydi.
Çağrılara önce "Yakamı bı-
rakın" diye yanıt veren Ecevit,
bir süre önce 'birieşme'yle ilgili
yeni yöntemler önermeye, gide-
rek de bunları aynntılamaya
başladı. Çünkü 'birteşme' söz-
cüğü, sosyal demokrat kamuo-
yunda "iktidann tüsımı" olarak
kabul görüyor ve birliğe karşı
çıkanlara da pek iyi gözle bakıl-
mıyor. Zaten SHP'de Baykal'-
ın kurultayı yitirmesinin en
önemli etkenlerinden biri de
'biriiği sağlayamaz' endişesiydi.
SONAR'ın 'Ekim 1990'ın Si-
yasi Profıli'ne ilişkin araştırma-
sında da benzeri sonuclar var.
Böyle Giderse Bir Gün...
ANKARA — Geçen hatta Köşk'ün
alelacele onayladığı bir yasa, dün laik
çevreleri birbirine katan iki haberin ön-
cüsüydü.
İlk, orta, lise bütün okullarda öğren-
cilere namaz zorunluğu getirileceğıni,
Öğretmenler Günü'nde hutbe okutula-
cağını duyuran haberler dün sabah ön-
ce şaşkınlığa. sonra tepkilere yol açtı.
Türban olayı dinci hareketlerin gele-
ceğini gösteren ilk işaretti. Türbanı, ya-
saklanan bir giyim kuşam sorunu gibi
görenlerin düştüğü yanılgı, dûnkü ha-
berlerle bir kez daha kanıtlanıyordu.
Türban sorununu diledikleri gibi çö-
zenler, önlerine çıkan, ellerine geçen
her fırsatta dinci hareketlerin yasallaş-
masına çalışacaklardı. Nitekim ANAP
içinde idealde birbirine bağlı, âdeta ayn
parti gibi hareket eden bir grup millet-
vekilinden birisi dün, hedeflerine var-
mak için "her fırsatı kullanacaklarını"
açıkça söylüyordu.
Varmak istedikleri hedef belliydi. Ço-
ğu kesimin oy diye, kimilerinin üzerin-
de fazla durulacak sorun olmadığı
inancıyla boşverdikleri olaylarla daha
şimdiden örülen hedef, laikliğin dışla-
dığı her kuralı kabul ettirmekti.
Tepkiler, güncel konularla doğrudan
ilgili bakanı, sabahın erken saatinde
aramaya zorladı. Avni Akyol'la söyleş-
meye başladığımızda gazetelerde baş-
lıca haber olan "iki yeni olayı" henüz
okumamıştı.
Fakat yanıtları hazırdı. Yazılanları din-
ledikçe tepkisi öfkeye dönüşüyordu.
Hutbe okutmaya izin verecek miydi?
Bir değil, beş kerre, üzerine basa ba-
sa "hayır" diyordu. Milli Eğitim Komis-
yonu'nda bir önergeyle zorunlu din
derslerine zorunlu uygulamalar getiren
davranışa sıra geldiğinde birkaç açıdan
hem tepkisini dile getiriyor hem de için-
de bulunduğu siyasal bünyeden yakı-
nıyordu.
Hutbe okutmanın değil olanağı, ola-
sılığı bite yoktu. Haberi, özel kalemden
gelen gazeteden bir kez daha okuyor,
nereden ve nasıl çıktığına akıl erdire-
mediğini duyumsatan cümleler sıralı-
yordu. Oysa, haber bakanlıktan bir ge-
nel müdürden gelmişti. Demek ki ba-
kana haber vermeden, Öğretmenler
Günü'nün programı yapılıyor, oraya
hutbe okunmasına dair bir madde ko-
nuluyor ve kamuoyuna duyuruluyordu.
Demek ki bir yerde "ışler artık açıktan"
yürütülüyordu.
İlk, orta ve liselerde mescit açılması
öteden beri bir çevrenin bir gazetede
savunduğu bir istekti. Evren Paşa'nın
anayasal lütfuyla zorunlu hale getirilen
din derslerinin, zorunlu uygulamalarla
daha genişletilip yerleştirilmesine de-
ğişik yorumlar yapılıyordu.
Bakan Akyol, komisyondaki müzake-
releri yansıtıyor: "Kendi grubundan ye-
di milletvekilinin bilinçli direnişleriyle
karşılaşmış" ve anayasanın ilgili mad-
desine karşın bakanlık teşkilatı yasasın-
daki ilgili madde istenilmeyen yönde
değiştırilmişti.
Akyol'a göre bu değişiklik imam ha-
tip okullanna geçerliydi. Bakanı terse
düşüren "ANAP'lı yedi'ler" bu okullar-
da öğrenim yapılırken pratiğin ıhmal
edildiğini öne sürerek uygulamalı eği-
time geçilmesinde direniyorlardı. Oysa,
teori ile pratik birlikte yürütülüyordu.
Amaçları başkaydı.
"ANAP'lı yedi'ler"den kimilerine gö-
re iseönergeyte hemen bütün okullarda
din dersleri namaz kılınarak veya öteki
gerekler uygulanarak öğretılecekti.
Onerge sadece imam hatip okullarını
kapsamıyordu.
Bir başka bölümü ise Akyol gibi dü-
şünüyordu. İmam hatip okullanndaki
uygulamaların yeterınce olmadığını
öne sürerek daha pekiştirici program-
lar hazırlanmasını istiyorlardı. Şöyle ve-
ya böyle, hedefte buluşuyortardı: Laik-
liği her aşamada kemirmek!
ANAP'ta yeni bir kavga başlamıştı.
Akyol, kendi grubundan gelen darbe ile
sonuna kadar savaşacak, teslım olma-
yacaktı. "Anayasa ve Bütçe Komisyo-
nu'nda olmadı, başaramadım. O za-
man Meclis Genel Kurulu'nda getirilen
o maddeyi anayasa stnırına çekmek
için mücadele edeceğim,
göreceksiniz" diyordu.
Aslında ANAP'ta bir avuç insanın he-
defi, Avni AkyoPdu. Onu da kabineden
dışlatabilseler, yerine diledikleri gibi bir
bakanı hemen getirmek için gereken
cabayı göstereceklerdi.
Ne çare, birkaç nokta daha dikkati
çekiyordu son olayda:
ANAP ve DYP'den, türbanla ilgili ku-
lis ve kürsü savaşımını hangi milletve-
killeri birlikte vermişse; o isimler, o ki-
şilikler zorunlu dinsel uygulamalar öne-
risinde de bir araya gelmişlerdi. Dinsel
konular, bir koalisyon olmuş, başarıyla
yürüyordu.
Önemsenecek öteki nokta ana mu-
halefetle ilgiliydi. SHP'den üç milletve-
kili komisyonda bakana arka çıkmış. Bu
üyeler SHP'nin 'gölge kabinesi'nde Mil-
li Eğitim Bakanı. Ne partiyi harekete
geçırdiler ne de kamuoyunu uyardılar.
Bakan Akypl'un son günleri değer-
lendiren şu sözlerine katılmaz mısınız:
"Şimdi kaptyı açıyorlar. Toplumu alış-
tırıyorlar."
Gerçek böylece kendiliğinden orta-
ya çıkıyor. Bir yanda ne yapacağını ön-
ceden bilen, ona göre hazırlanan ve bi-
Imçle toplu hareket edenler. Öte yan-
da laiklik mücadelesinı rastlantılara bı-
rakan, dağınık eylemler ve oy yitmesin-
den korkarak laikliğe gerektiği ölçüde
sarılmayanlar.
Ya ANAP'lı liberaller? Uikliği ana il-
ke, parti içi savaşımda bayrak yapan
güçlü liberaller, Mesut Bey'ler?
Böyle giderse bir gün...
VEFAT
Merhum Mehmet Beyazıt'ın vefakâr eşi, Nazmiye Kart,
Refika Akyol, Sevim Peker, Şükran Beyazıt,
Türkan Beyazıt, înci Budak ve Selahattin Beyazıt'ın
sevgili anneleri,
Beyazıt, Kart, Akyol, Peker, Budak, Arvas
Persentili, Nizamoğlu, Bastaş, Turancıol, Araı
ailelerinin değerli büyükleri
Baydar,
ve Eryılmaz
HAYRİYE BEYAZIT
5 Kasım 1990 Pazartesi günü vefat etmiştir.
Cenazesi 7 Kasım 1990 Çarşamba günü (yarın)
Teşvikiye Camii'nde kılınacak öğle namazını müteakip,
• Merkez Efendi Mezarlığf ndaki
aile kabristanında toprağa verilecektir.
AİLESİ
Not: Çelenk gönderilmemesi. arzu edenlerin Türk Eğitim Vakfı'na bağışta bulunmalan rica olunur.
SHP'li seçmenlere yöneltilen
"Erdal tnönii'niin genel başkan
secilmesini nasıl karşılıyorsu-
nuz" sorusuna yüzde 82
'olumlu' yanjt alınmış. "Siz de-
lege olsaydınız oyunuzu lnönü'-
ye mi, Baykal'a mı verirdiniz"
sorusuna ise SHP'li seçmenlerin
yüzde 78'i "tnönü" karşüığım
vermiş; yüzde 16'ya yakını da
"Baykal".
Aym araştırmaya göre SHP'li
ve DSP'li secmenler iki partinin
büieşmesine yüzde 73 'evet' de-
mişler. Yüzde 23 de 'hayır'.
SHP'li seçmenlerin yüzde
43.3'ü birleşmenin Inönü baş-
kanlığında olmasını isterken
44.7'si de Ecevit'in genel baş-
kanlığından yana. DSP'li seç-
menlerin ise sadece yüzde 5'i
Inönü'nün genel başkanlıgında
birleşmeye 'evet' diyor.
"Birteşme" olayına yakın za-
mana kadar sert biçimde karşı
çıkan Ecevit, son Zonguldak ge-
zisinde de ayrmtılamaya çalıştığı
yeni "formül"le "Meclis'te
biriik" hedefmi göstermeye baş-
ladı. Bu "birtigi" Bayrampaşa
seçimlerinden hareketle açıklar-
ken Ecevit DSP'yi söyle ko-
numlandırıyor:
— Birçok kimse iyi niyetle
"Canım, işte iyi kötü bir SHP
var. Bir ikinci sosyal demokrat,
Demokratik Sol Parti'ye ne ge-
rek var" diyordu. Neden gerek
olduğu Bayrampaşa'da görül-
dü. Eğer Bayrampaşa'da seçime
SHP'nin dışında DSP girmesey-
di ne olacaktı? Millet SHP'den
hayal kınkhğına uğramıştı. Eğer
DSP olmasaydı SHP'den umut
kesenler sosyal demokrasiden
umut kesmiş olacaklardı. Oylar
ya sağdaki partilere gidecekti ya
da daha soldakilere.
Ecevit'e göre Bayrampaşa se-
çimlerinin matematik olarak bir
anlamı şu: Bayrampaşa'da 1989
seçimlerinde yüzde 30 oy alan
SHP yüzde 8'e indi. DSP'nin
yüzde 17 olan oyu ise yüzde
42'ye yükseldi. Eğer DSP olma-
saydı SHP'nin yitirdiği oylar,
sağdaki ya da daha soldaki par-
tilere gidecekti... İkinci bir ma-
tematik anlamı daha var
Bayrampaşa seçimlerinin: SHP
yüzde 8 oy almış. DSP'nin oyu
ise yüzde 42. DSP artı SHP ise
yüzde 50 ediyor. Sonuç olarak
Türkiye'de sosyal demokratla-
nn ve demokratik solculann oy-
lan yüzde 50'nin üzerinde.
İki partinin birleşmesiyle bu
yüzde 50 oy sağlanamaz mı?
Ecevit bu soruya 'hayır' ya-
nıtını veriyor:
— Sağlanamayacağı şuradan
beUi, SODEP ile HP birleşti de
ne oldu? HP'nin tek başına al-
dığı yüzde 32 oy, yüzde 24'e in-
di. Kıbns'ta üç muhalefet par-
tisi birleşti, bir arada seçime gir-
di ne oldu? Oylarında büyük
düşme oldu. Partileri birleştir-
mekle bu hallolmuyor.
Ecevit sosyal demokratlann
ve demokratik solculann "bir-
leşerek" iktidar olacağı inanan-
da değil. Ancak iktidar olduk-
tan sonra birleşebileceklerini sa-
vunuyor:
— SHP seçim sisteminin adil-
leştirilmesi için eski ayıbmı ör-
tüp, bizimle birlikte demokratik
bir mücadele verir, SHP kendi
ayn alacağı, DSP de kendi ala-
cağı oyları iki ayn kanaldan
Meclis'e yansıtır, Meclis'in ço-
ğunluğu da bu iki partiden olu-
şursa, Türkiye'yi kimlerin yöne-
teceğine o zaman sosyal demok-
ratlar ve demokratik solcular
karar verir...
Ecevit, "sosyal demokratla-
n birleştirme misyonunu" özel-
likle son kurultayda SHP'li de-
legelere 'tescil' ettiren Inönü'ye
de bir dokundurma yapıyor:
— Kimse tüm sosyal demok-
rat ve demokratik sol oylann bir
tanesi bile ziyan olmadan Mec-
lis'e yansımasını benden daha
çok istediğini iddia edemez.
Çünkü demokratik sol hareke-
ti başlatanlardan biriyim Türki
ye'de. Bunun manevi sorumlu-
luğunu taşıyorum.
Sosyal demokratlann birliği
'tabanda'ydı, yok 'tavandaydı'
diye tartışıhrken Ecevit'in bu
konudaki yeni yaklaşımlan
"Meclis'ten çıkacak iktidarda
buluşalım" mesajı taşıyor.
"Sosyal demokratlar nasıl
birleşir" sorusunu, bu yeni yak-
laşımlardan sonra 'Aslye'li oyu-
nun adıyla da birleştirip yeniden
sormak gerekiyor herhalde:
— Sosyal demokratlar müz-
min iktidarsızlıktan nasıl kurtu-
lur?