05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/10 PAZAR YAZILARI 11 KASIM 1990 Rerlin'den Doğu'nungizemi Berlin'in doğusu bir gizemi ve yalnızlığı yaşıyor. Yaşlı bir adam 20 yıldır gittiği Macar lokantasında şaşkınhğa uğruyor. Batılı bir işletmecinin satın aldığı lokanta tamamen değişmiş. Adam dönüp giderken, bir kadın ardından bağırıyor: "Kimliğini unuttun!" FATİH M. YILMAZ BERLİN — Brandenburg'un hemen arkasında başlıyor yal- nızlık. Berlin'in doğusu artık yalnızlıklann başkenti. Bir gizi saklıyor Doğu Berlin. Evlerden, barok binalardan, kütüphane- lerden, müzelerden caddelere gi- zemin gücü düşuyor. Kalabalık- lar içinde yalnızlaşma duygusu- nu yaşamamış insanlar, kendi kentlerinde şimdi yalnızlığı, tu- haflığı yaşıyorlar. Unter den Linden'den Marks- Engels meydanına doğru, gizem daha da artıyor. Brandenburg- un hemen arkasında başlayan meraklılar topluluğu, Marks- Engels meydanından itibaren yerini düzen ve intizama bırakı- yor. Cumhuriyet Sarayı'nın he- men arkasmdaki Marks ve En- gels'in heykelleri, anlamını yiti- riyor. Bir çocuk, heykelleri ge- çerek boş caddeleri hızla adım- hyor. Televizyon kulesine açılan bir toplu konut kompleksinde- ki bir camdan bakan yaşlı ka- dın, perdeyi hızla çekip, yalnız- lığına gömülüyor. Doğu Avrupa'nın en hızlı ca- suslannın bir dönem cirit attığı Palast Hotel'de şimdi yaşlı çap- kınlar, körpe Doğu Alman kız- lanna ucuz Batı malları hediye ediyor. Saçlan omuzlanmn üze- rinde çok düzgun kesilmiş ola- ğanüstü güzellikte bir kız, ote- lin önünden anılannı düşünmek Paris'ten Gizli servis zor durumdaFransız istihbarat servisi RG'nin adı karanlık bir cinayete bulaştı. Eşcinsel bir papaz öldürüldü. Gizli servis elemanlarının eşcinsel papaz aracıhğı ile bulacakları erkek fahişeleri, Adalet Bakam'nın özel yaşamını araştırmak için kullanmak istedikleri öne sürülüyor. SABETAY VAROL PARİS — Son zamanlarda "genel istihbaraf'ın başı dertte. Fransız Haberalma Örgütü'nün adı hem eşcinsel bir papazın ölümüyle sonuçlanan karanlık bir cinayete bulaşıyor hem de aynı örgüt, söz konusu cinayet- le ilgili olarak bir kısım devlet erkânımn özel hayatlarmı ahlak dışı yollardan kurcalamakla suç- lanıyor. Üç resmi haberalma ör- gütünden biri olan "genel istih- barat", (kısa adıyla "RG") Fran- sa'da normal koşullarda, Içişle- ri Bakanlığı'nın hiznıetinde ça- bşır. Geçmişte de birçok skandala adı kanşan bu kuruluşun başı şundan dertte; her şeyden önce kendine CCL "Centre Dn Christ Liberateur" (Kurtancı Hz. tsa Merkezi) adını veren, nevi şahsına münhasır bir "ki- Hse"nin baş papazının öldürülü- şü ile istihbarat örgütü arasında doğrudan ilişki kuruluyor. Papazın ve kilisesinin, bir sü- redir "dinsel faaliyet" perdesi al- tında erkek fahişe pazarladığın- dan şüpheleniliyordu. Bu yuz- den de kilisenin kendi de eşcin- sel papazı Joseph Douce, uzun süreden beri istihbarat eleman- lannca takip altında tutuluyor, "Kurtancı Hazreti tsa Merkezi" nin telefonları dinleniyordu. "KiMse"nin, kâğıt üzerindeki amacı, eşcinselleri çevre baskı- sından kortımaktır. tddiayagö- re ise "sübyancılığı" cesaretlen- dirmekte ve kışkırtmaktadır. Papaz efendinin din ve felse- fe kisvesi altında ne iş çevirdiği bir yana, sonuç olarak orta yer- de cinayet var, kan var. Ve de is- tihbarat elemanı Komiser Jean Marc Dofonrg, bundan birkaç ay evvel sırra kadem basmadan önce eşcinsel papazı son gören kişidir. Zaten ceset bulunmadan önce papaz Douce'nin ölmûş olabileceği söyleniyordu. Cina- yetin dedikodulan arşı âlâya varmışken papazın cesedi birkaç giin önce nihayet bulundu. Ama ölüm nedeni otopsiye rağmen saptanmış değil. Ceset bulunmadan önce de zaten istihbarat komiseri Dufo- urg'un, iki meslektaşıyla birlik- te papazı işkenceyle öldürdükle- ri iddia edilmiş, görevleri askı- ya alınmıştı. Ancak komiser ve arkadaşları hakkında kamu da- vası açacak yeterlikte kanıt ne- dense yok. Istihbaratçı polis, ga- zete sayfalannda suçlandığı hal- de hakkında bir türlü dava açıl- mayınca, ünlü avukat Jacques Verges'e başvurarak kendine ve- kil atadı. Bir işin içine Verges bulaşmaya görsün, Fransızlann gözünde, olay baştan skandal kokuyor demektir. Nitekim Jean Marc Dufourg, yaptığı yeni bir açıklamayla or- talığı birbirine kattı. Bu açıkla- maya göre "RG", sosyalist hü- kümetin Adalet Bakanı Pierre Arpaillange'in ve iki kamu TV'sinin ortak genel müdürü Philippe Guilhaume'un özel ha- yatlannı incelemek üzere soruş- turma yürütüyormuş. Açıklama doğru mu, değil mi henüz tam olarak belli değil, ama cinayet- le iki önemli şahsiyetin özel ha- yatlarının soruşturulması ara- sında ince bir bağ olduğu da id- dia ediliyor. İlişki basit: Iddiaya göre RG elemanları papaz Joseph Dou- ce aracılığıyla genç bir erkek eş- cinsel fahişe tedarik edecekler ve bu genç aracılığıyla Fransız Es- tablishmenti'nin iki önemli ki- şisine yanaşacaklarmış. Tabii, soruşturma yürütüldüğü iddia- sı doğruysa -ki doğru olduğuna dair bazı önemli işaretler var- bu haberalma örgütünün çok biı- yük işlere ve şahısların özel ha- yatlanna burnunu soktuğunun belirtisidir. TV Genel Müdürü Guilhau- me hem "eşcinsel olmadığını" çok ciddi Le Monde gazetesine yaptığı yazılı bir açıklamayla ilan etti hem de kendisine "iftira" atan yayın organlannı mahkemeye vereceğini duyurdu. Tabii, eşcinselliğin utanılacak bir şey olmadığını belirtmeyi ih- mal etmeden. Şimdi tüm projek- törler "RG" üzerine dikili du- rumda. Kuruluşun 3900 görev- lisi haklannda kamuoyunda yü- rütülecek tartışmayı ve hüküme- tin vereceği kararı heyecanla bekliyor. Bazıları kurumun fes- hini bile önerdi. istemiyorcasına paltosuna sarı- lıp adımlannı sıklaştırıyor, kâ- labalıklara kanşıp yalnızlaşıyor. Berlin'in batısından aldıkları giysileri bir türlü üzerlerine ya- kıştıramayan 4 kişilik bir aile metroya koşuyor. Kadın, bir an yamndan geçen Batılı bir kadı- na bakıyor, duruyor. Adam, ka- nsını kolundan çekiyor. Çocuk ağlıyor. Kadın, çorabının çirkin olduğundan yakımyor. 4 kişilik aile, Demokratik Almanya'nın onur tablolanyla süslü metro- nun yalnızlığına gömülüyor. Liechtenberger'in batısındaki proletarya mahallelerinin birin- deki bir kafede, 3 adam ve bir kadın bira içiyor. Kadın, sürek- li ağlıyor. Garson kız, kadına iç- ki vermeyeceğini söylüyor. Ma- sadaki zebellah adam garson kı- za sarkıntıhk ediyor. Kız, ada- mı tokatlıyor. Masadaki kadın daha fazİa ağlıyor Barmen, Marlboro'sundan kuvvetli bir nefes çekip, '^pıkın" diyor. Sar- hoş kadın ve 3 adam, caddenin sessizliğinde kayboluyorlar. Her zaman gittiği Macar lo- kantasının merdivenlerini güç bela çıkan yaşlı bir adam, bu kez tanıdığı garsonlan göremiyor. Beyaz örtülü masalarla donan- mış lokantada değişik bir hava esiyor. Batılı bir işletmecinin sa- tın aldığı lokantanm daha fazla para kazanmak isteyen genç kız- larla dolu olduğunu görüyor. Hiçbir şey söylemeden gerisin geri lokantadan çıkmaya yelte- niyor. 20 yıl öncesine kadar sev- gilisi olan kadın adını söylüyor. Duymayıp koşarak merdivenle- ri iniyor. Kadın, "Kimliğini unuttan" diye bağırıyor. Kızlar gülüyor. Şehre akşam çöküyor. Sokak- lar ve evler daha da yalnızlığa gömülüyor. Berlin'in doğusunu gezmeye gelen Batılılar kenti terk ediyor. Yeni Forum'un do- ğum yeri olan kilisede Bach ça- lınıyor. Rüzgâr, Pergamon Mü- zesi'nin üzerinden daha kuvvetli esiyor. Bir Sovyet hastanesinde ömrünün son anlannı yaşayan yaşlı bir "Demokratik Alman" düşünüyor. Bir evden sokağa es- ki eşyalar atüıyor. Şehir tama- men yalnızlığa bürünüyor. Brandenburg'un önünden Sovyet alanına doğru uzanan caddede birleşme karşıtı duzen- lenen bir gösteriden dönenlerin cılız sesi duyuluyor. Birleşme karşıtı gösteriye destek veren Türkler Batı'ya doğru yol alıyor. Biri, "Doğu Alman kızUn çok saf olnyor" diyor. Gizem, bir sonbahar akşamında Berlin'in doğusunda hükümranlığını eni- konu ilan ediyor. Atina'dan En kolavı kedi-kopek beslemek. Ama kişilik ujumu yaptıkun soara. Londrd'dan Kedi-köpek sanayiiİngiltere'de kedi-köpek besleyenlerin sayısı son yıllarda hızla arttı. Bazı bürolar kedi-köpek. beslemek isteyenlere bir form doldurtuyor ve sahibinin 'kişiliğine uygun' bir köpek öneriyor. Kedi-köpek sanayii gittikçe genişleyen bir sektör. EDtP EMİL ÖYMEN LONDRA — Bir köpeğin ka- fası nasıl çalışır? Hayattan bek- lentisi nedir? Ne gibi kaygılan vardır? Neye üzülür, neye sevi- nir? Nasıl âşık olur? Nasıl nef- ret eder? Siyaset hakkında ne düşunür? tngiltere'de yaşayan bu önemli yaratığı daha iyi anla- mak için Köpek Gibi Düşü- nün" diye bir kitap çıktı. 'Es- tağfumllah'diyen olmadı. Za- ten daha önce de kedilerin ru- hunu okumak için anlı şanlı başka bir kitap çıkmıştı piyasa- ya. 'Bir Kedi Sizi Gözlüyor'da kediler, dünyanın gidişi hakkın- da fıkir yürütüyordu. Nasıl ko- nuşurlar, ne söylerler, nasıl me- rak ederler? Hepsi açıklanıyor- du nihayet. Orta ve alt sınıf tngilizin evin- de yemek masasının üzerinde gezinen, sahibiyle aynı tabaklar- dan yiyen, yatağuıa giren, ku- cağına çıkan kedi ve köpekler için bundan iyi tanıtım vesilesi olamazdı. Kitabevleri, kâğıdı ve fotoğ- rafı tanıtım uğruna harcamıyor elbette. On yılda lngiltere'de köpek besleyenlerin sayısı 5.5 milyondan 7.5 milyona, kedi besleyenler 5 milyondan 7 mil- yona çıkmış; kedi-köpek bakımı tam bir sanayi. Süpermarketler- de kedi-köpek mamaları vesai- re ile çocuk bakım gereçleri ay- nı yerde satılıyor. Kedi-köpek sanayii, çocuk sanayiinden ile- ride. Nüfus artmıyor yassı ada- da, ama kedi-köpek besleyenle- rin sayısı artıyor. Bir türlü evlenemeyen erkek- lerle kadınlan eşleştiren evlilik büroları gibi, şimdi bir de 'Dog- nı Hayvana Dogru Sahip' bü- rosu para kınyormuş. Bir ster- lincik yolluyorsunuz, size bir form gönderiyorlar. Sorulara verdiğiniz yanıtları bilgisayar değerlendiriyor, kişiliğinize uy- gun bir köpek oneriyor. Evlilik- te bile bu kolaylık yok. Çocuk sahibi olmanın güçlükleri malum. En kolayı kedi-köpek besle- mek. Ama kişilik uyumu yap- tıktan sonra. Ne de olsa, köpe- ğin kişiliği bakalım uyacak mı? Köpekler, hiyerarşi merakhsı. Evin reisini tanıyor tanımasına da reisten aşağısında kafası ka- nşıyormuş. örneğin çocuklar, köpeğin kendilerinden de aşağıda bir sosyal mevkiye nza göstermesini istediğinde bazan köpek bu sos- yal haksızlığa dayanamayıp ısı- rıyormuş. Kedilerde ise sorun, hiyerar- şi değil, kişilik bozukluğuymuş. İstatistik bakımdan çoğunun 'nıh doktoruna' ihtiyaa varmış. Avam Kamarası'na girmesine izin verilen tek köpek-, âmâ bir milletvekilinin uysal ve eğitimli köpeği. Ama köpekler, geçen haftaki oturumda hararetli tar- tışmalara neden oldu. Konu, 'Acaba köpek beslemeye nıhsat mı versek' di. Öyle ya kucakta taşınanı var, minyatürü var, ka- fası sahibinin kafasından büvük devler var. Hele birkaç tanesi birilerini paralayınca, 'en sevgili yaratık' falan, ama İngilizlerde şafak at- tı. Sokak köpeği ya da sokak kedisi gibi kavramların tanın- madığı bu ülkede kedi ve kö- peklerin geleceği sağlam. Han- gi parti iktidara gelse de gerçek saltanat onlarda. DOĞRU YOL PARTİSİI I • I 3. BUYUK KONGRESI 24-25 KASIM 1990 GÜNLERİ ANKARA ATATÜRK SPOR SARAYI'NDA AŞAĞIDAKİ GÜNDEM GEREGİ TOPLANACAKTIR Kongre Delegeleri ile Doğru Yol Partisi ve davasına gönül veren bütün vatandaşlanmız bu toplantıya davetlidir. KONGRE GÜNDEMİ 24 Kasım 1990, Saat: 11.00 1 — Yoklama ve açılış 2-Kongre Başkanlık Divanı Seçimi (1 Başkan, 4 Başkan Yardımcısı, 8 Katip) 3-Atatürk ve Şehitlerimiz için saygı duruşu 4-Genel Başkan'ın konuşması 5-Komisyonlar teşkili a) Ülke Meseleleri Komisyonu b) Parti Meseleleri Komisyonu c) Tüzük Komisyonu d) Hesap ve Bütçe Komisyonu e) İtiraz ve Şikâyetleri İnceleme Komisyonu f) Dilek ve Teklifleri İnceleme Komisyonu 6—Anıtkabir'i ziyaret heyetinin tespiti (Her ilden bir üye olmak üzere) 7-Genel Başkan seçimi için adaylık kabulü ve müracaatların Seçim Kurulu Başkanlığı'na gönderilmesi (Adaylık müracaatları Saat 15.00'te sona erer) 8- Hesapları İnceleme Komisyonu Seçilmesi (3 kişi) Genel İdare Kurulu ve Merkez Karar Kurulu faaliyet raporu ile gelir gider hesap raporu ve bilançosunun okunması müzakeresi ve oylanması 9-Seçim Sandık Kurulu'na üye seçimi 10- Genel Başkan Seçimi 25 Kasım 1990, Saat: 10.00 11 -Komisyon raporlarının okunması, müzakeresi ve oylanması 12-Genel İdare Kurulu, Merkez Karar Kurulu ve Yüksek Haysiyet Divanı Seçimleri için adaylık kabulü, listelerin hazırlanması ve Seçim Kurulu Başkanlığı'na gönderilmesi. (Adaylık müracaatları saat 15.00'te sona erer.) 13—Siyasi konuşmalar 14-Dilek ve Temenniler 15—Merkez Kurullan Seçimleri 16-KAPANIŞ Gazeteci evleninceGünaydın gazetesinin Atina muhabiri Maria ile ARD TV ekibinin elemanı Yorgo'nun düğünü çok heyecanlı oldu. Kolonaki semtinde geceyarısı yaşamı renklendiren gelin- damat, daha sonra Romeo gece kulübünde geleneklere uygun olarak masada dans ettiler. STELYO BERBERAKİS ATİNA — Geçen hafta için- de Atina'da yapılan birçok dü- ğünun arasmdan kuşkusuz en çok ilgiyi Maria ile Yorgo'nun düğunü çekti. Maria ile Yorgo, hundan beş yıl önce tstanbul'- lan Atina'ya goç etmiş ve geçen hafta da "diinya evine biriikte" girmeye karar vermiş iki genç arkadaşımız. Maria, "Günay- dın" gazetesinin, Yorgo ise Ati- na'daki Alman ARD TV ekibi- nin bir elemanı. lkisinin de aileleri, yakın dost ve akrabalan Istanbul'da oldu- ğu için düğünün yapıldığı Fali- ron semtindeki Meryem Ana Kilisesi, tstanbul'dan özel ola- rak gelen Türk ve Rum ahbap- larla dolmuştu. Ayrtca Atina'daki Turk Bü- yukelçiliği, konsolosluğu, basın ataşeliği temsilcileri ile Türk ga- zetelerinin Atina muhabirlerinin yanı sıra yüzlerce davetli Maria ile Yorgo'nun düğününü izledi- ler. Maria, uzun beyaz gelinli- ği; Yorgo ise siyah damatlık kostümü ve papyonu ile bu "alı- şılmadık giysileri" içinde, san- ki "hızlı gazetecilik" yaşamının vermiş olduğu o "hissizük mas- keleri"ni ikisi de bu özel gun için atıvermişlerdi bir yana. İkisi de heyecanlı, ne yapacağı- nı bilmeyen iki çocuk gibiydi. Damat, kilisedeki "randevu" ya geleneklere aykın olarak "tam vaktinde" geldi. Aslında 10 dakika önce gelmesi gereki- yordu. Çünkü saat 21.00'de başlayan düğüne gelinin en faz- la 10 dakika gecikmeyle gelme- si ve damadı kilisenin merdiven- lerinde "bekletmesi" gerekiyor- du. Oysa damat tam 21.00'de, gelin ise 21.40'da geldi. Yani damat 10 dakika yerine 40 da- kika bekledi ve kilise içinde "homurdanmalar" başladı. Obrkemli düğun töreninden sonra Atina'daki Türk koloni- sinin "müptelası" olduğu deniz kıyısındaki Mithos'ta aile ve Türkiye'den gelen dostlar için yemek verildi. Verilen bu "resmi" yemek saat 01.30'da sona erdi ve ko- nuklar evlerine döndü. Ancak damat ile gelin, bu "ilk ve son" gecelerinin böyle sona ermesini istemiyordu âdeta. Gelin araba- sına atladıklan gibi Atina'nın merkezindeki ünlü Kolonaki meydanında almışlardı soluğu. Saat 02.00'yi geçiyor ve Kolo- naki meydanı, kalabalıktan ge- çilmiyordu. Maria ile Yorgo'yu "diiğün giysileri" içinde Kolo- naki sokaklannda yıirürken gö- renler donup kalıyor, alkışlıyor, otoların kornalanna basıyor, "muduca yaşayın" sloganları atıyordu. Maria ile Yorgo, Kolonaki'- nin eğlence yerlerinden biri olan Romeo gece kulübüne doğru yöneldiler. Kapıdaki görevli, ge- linle damadı görünce biraz şa- şırarak her zaman yaptığı gibi bu kez "Aynlmış masanız var mı" sorusunu soramamış, "... içeriye buynın, hoşgeldiniz" di- yebilmişti. Romeo'nun içi hınca hınç do- luydu. Bu "beklenmedik" ko- nuklar için derhal "seferber" olan garsonlar, anında bir ma- sayı "boşaltülar" ve gelin ile damadın 6 kişilik grubunu bu masaya oturttular. Yandaki ma- salar gelin ile damadın adına şampanyalar açıyor, kadeh kal- dırıyor ve çiçekler gönderiyor- du. Romeo'nun en büyük özel- liklerinden biri pistinin küçük olması nedeniyle bayanların masaların ustüne çıkıp dans et- mesi. Bu "gelenek" geline de önerilinee, gelin ilk önce tered- düt etti. Ama daha sonra Ro- meo'nun müdavimlerinin "sal- dınsına" uğrayan Maria, gör- kemli gelinliği içinde masaya çıkanldı ve coşkulu alkışlar arasında sabahın 6'sına kadar masanın üstünde göbek attı. Müdavimlerden biri, damat Yorgo'ya "Yahu damat bey sa- atin kaç olduğundan haberin yok galiba, gelini ne aman ger- değe sokacaksın" dediğinde şar- kıcılar dahil tüm ROMEO "ahalisini" gülmekten kırdı geçirdi. Budapeşte'den Ey arayan piyanistBudapeşte'de ev arayan bir piyanist yalnız güzel kızlarla tanışmakla kalmaz, kentin sosyal yapısı ve psikolojik eğilimleri hakkında da ayrıntılı bilgi sahibi olabilir. MEHMET MESTÇt BUDAPEŞTE — "Bu kent- te ev aramanın en güzel yanı hiçbir zaman oturmak istemeye- cefiniz semtleri bir defalığına dahi olsa ziyaret etmek ve bu zi- yaretlerden büyük hazlar koparmaktır" diyerek anlatma- ya başladı Ispanyol dostum. "İnsan çekiciliğinden kurtu- lamaz. Birkaç zaman sonra içi- ne yerleşeceginiz evin eski sakin- lerinin operaya dürbünlü mü, durbunsüz mü gittikleri, kaçta yatıp kalktıklan, Habsburg Imparatoriuğu'na sempati mi antipati mi besledikleri sizi çok meraklandırtr. Şehrin merkezin- deki bazı mahallelerde cephele- ri savaşlarda sıkılmış kurşunlar- dan delik deşik olmuş apart- manlann son harpte kaç ölü verdiklerini merdivenlere sakın sormayın, onları göz yaşlanna boğarsınız." Dostum gunün birinde Elisa- beth köprüsüyle Zincirli köprü arasındaki ağaçlardan kopalı günler geçmiş, sonbahar yap- raklı uzun caddeyi keşfetmiş ve bütün benliğiyle buraya sanl- mış. En çok etkilendiği binala- nn saklı ihtişamından çok cad- deyi boydan boya kat eden tramvay yolunun zarifliği ile kaldırımların üzerindeki Tuna nehrine ve Peşte yakasına bakan paslı bankların solgun sarımtı- rak renkleri olmuş. Defalarca boş bir daire bula- bilmek umuduyla bu cadde üze- rindeki apartmanların girişleri- ni aşındırmış. Kendini bu bina- lardan birinin en yüksek katın- da Schumann'm senfonik etüt- lerini çalışırken ve yorulduğun- da balkona çıkıp nehrin belli be- lirsiz kokusunu içine çekerken hayal etmiş. Bir keresinde 11. bölgenin ırak yerlerindeki bir iki ucuz ad- res geçmiş eline. Möricz- Zsigmond Meydanı'ndan salla- na sallana güneye doğru giden gürültülü tramvaya binmiş. Şehrin parlaklığını kaybedip dev sosyal konutlara dönüştüğü du- raklardan birinde inmiş. Etrafı fabrikalarla çevrili adresteki evin kapısını çalmış. Kapıyı açan 25 yaşlarmdaki kızdan çok hoşlanarak içeride uzunca bir süre oyalanmış ve sonunda evi beğenmediğini belirterek teşek- kür edip ayrılmış, ama kızı er- tesi akşam sinemaya davet et- menin uygun olacağını düşün- müş. Sonra dostum müzikçi olarak ev aramarun keyiflerinden ve sı- kıntılanndan bahsetti. Bir defa- sında evinin minicik pis bir oda- sını kiraya veren hoşgörüsüz bir kadın onun piyanist olduğunu öğrendiği an, kapı dışarı etmiş. Etrafı dağlarla ormanlarla çev- rili 2. bölgedeki adreste ise ev- lerini kiraya veren müzik ve re- sim hayranı harika bir kan-koca ile karşılaşmış. Dostum girer girmez adam apartmandaki diğer müzikçile- rin ve çevrede gittikçe bollaşan hırsızların varlığından bahset- miş. Gerçi sonuçta kirada anla- şamamışlar, ama Macar piya- nistleri uzerine uzun bir süre ke- yifle sohbet etmişler. Nihayet dostum sıkılır gibi ol- muş ve işi kısa yoldan halletmek ümidiyle adres bürolarına baş- vurmuş. Insanlann hücumuna uğramış bu bürolarda en ucuz adresleri elde etmeye uğraşan Çinli, Koreli, Afrikalı fakir öğ- rencilere rastlamış. Elinde geniş bir liste tutan Madonna kılıklı kızcağız, dostumun isteklerine cevap veren hiçbir adres çıkara- mayınca, dostum son çare ola- rak günlük ilan gazetesi Expres'i yakından takip etmeye başlamış ve kısa bir süre sonra aradığım bulmuş. "Artık piyanistlere büyük sempati duyan, şancılardan vc piccoloculardansa, hiç hoşlan- mayan sokaklan daha iyi tanı- yonım" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle