24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 Yabancı hekim sorunu Lozan’da yabancı hekimler konusu Türkiye’nin istediği yönde düzenlendi. Yabancı hekimlerin Osmanlı dönemindeki misyonerlik çalışmaları özellikle Ermeniler üzerinde etkili olmuştu. ürkiye’de hekimlik mesleğinin Türk yurttaşlarına hasredilmesinin 80. yılındayız. Cumhuriyetin ilk yıllarında, kısıtlı insan kaynağıyla başlattığı kalkınma hamlesiyle paradoks gibi görünen bir kanun yasalaşmıştı. Uzun adı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun olan bu düzenleme ile Türkiye Cumhuriyeti’nde hekimlik, diş hekimliği, hemşirelik ve ebelik mesleklerinin sadece Türkler tarafından icra edilebileceği hükme bağlanmıştı. Seksen yıldır yürürlükte olan hüküm, 2007 yılında değiştirilmek istenmiş, Cumhurbaşkanı Sezer tarafından veto edilmişti. Ancak düzenlemenin gerekçesi olarak ileri sürülen hekim sayısının yetersizliği iddiası hâlâ dillendiriliyor. Oysa 2008 Türkiye’sinde 120 binden fazla hekim faaliyet gösterirken, 80 yıl önce bu sayı 1200 kadardı. Sadece bir tıp fakültesi bulunan ve hekim sayısı yetersiz olan bir ülkede, bu düzenleme bir çelişki gibi görünebilir. Cumhuriyet yönetiminin, halkın sıtmadan, trahomdan, veremden kırıldığı bir dönemde, bu düzenlemeyle amacı ne olabilirdi? Elbette sorunun oldukça karmaşık bir tarihsel ve siyasal arka planı vardı. Tanzimattan Lozan’a… T Erkin GÖÇMEN Hukukçu Tıp Doktoru bilgi@erkingocmen.av.tr komisyonlarını da kendi denetimlerine almak istiyorlardı. Keza, sadece Osmanlı uyruklu hekimlerden oluşan karantina komisyonlarının, siyasal sebeplerle ticari faaliyetlerine engel çıkarabileceklerini düşünüyorlardı. Nitekim bu konuda denetimi hiçbir zaman elden bırakmamışlardır. Yabancı hekimlerin çalışma serbestisi öncelikle bu sebeple çok önemliydi. Sorunun siyasal cephesinde ise misyonerlik faaliyetleri vardı. 19. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle İngiliz, Fransız ve Amerikan misyonları İstanbul ve Anadolu’da çok sayıda eğitim ve sağlık kurumu açmıştı. Bu sağlık kurumlarının hekim gereksiniminin karşılanması son derece önemliydi. Bu sebeple yabancı hekimlerin diploma tescili ve denklik sınavına girme zorunluluğuna tabi tutulması, misyonerlik faaliyetlerinin zora girmesi anlamına gelecekti. Oysa hekimler misyonların en önemli elemanlarıydı. Nitekim, Birinci Dünya Savaşında, Ermeni halkın kısmen dahi olsa Protestanlaştırılmasının meyveleri toplanmıştır. Özellikle Amerikan misyonlarının Doğu Anadolu’daki faaliyetleri Ermeni ayaklanmalarında önemli bir etki yaratmıştır. Günümüzde Dünya Tabipler Biriliği’nin Ermeni iddialarına yakınlığı da biliniyor… Birbirini kontrol etme ve ortak tehdit algısının RusÇin ilişkilerindeki doğal sonu… LOZAN ÇÖZÜME KAVUŞTURDU Devletin egemenlik yetkisiyle yakından ilişkili olan yabancı hekimler meselesi, Lozan’da müzakere edilerek nihai çözüme kavuşturulmuştur. Konferansın henüz başında kapitülasyonların kaldırılması konusunda Türk heyetinin direncini gören yabancı delegeler, bu konuda çok fazla ısrar edemeyeceklerini anlamışlar ve yabancıların elde ettiği diğer fiili ve hukuki imtiyazları güvenceye almak istemişlerdir. Bu amaçla Konferansın başında Türk heyetine sunulan taslakta, yabancıların Türkler için serbest olan her türlü mesleği icra edebileceği hükmü yer almaktaydı. Türk heyetinin başlangıçta taktik sebeplerle pek ses çıkarmadığı bu öneri, sonraki aşamalarda kesinlikle kabul edilmemiştir. Sonuçta Lozan’da Türkiye’deki yabancıların 1923’de kazanılmış hakları korunmuş, bu tarihten sonrası için yeni hak tesisi ikili özel anlaşmalara bırakılmıştır. Ancak Türkiye ikili anlaşma yapmadığı için 1924’ten itibaren yabancı hekimler konusunda istediği düzenlemeyi yapma yetkisini kazanmıştır. Nihayet 1928’de yürürlüğe giren yasa ile hekimler ve diğer sağlık çalışanlarının Türk yurttaşı olmaları zorunlu kılındı. Hekimliği Türklere hasreden düzenleme daha sonra, yalnızca Almanya’daki faşist rejimden kaçanlar için esnetildi. Son dönemde başlayan yabancı hekim tartışması şimdilik durulmuş görünüyor. Ancak olayı dar teknik perspektiften ele almak derinliğini kavramayı zorlaştırmaktadır. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” diyen bir önderin, “Beni Türk hekimlerine emanet ediniz” sözünün anlamı da bu derinlikte yatmaktadır. Yeryüzünün en kutsal mesleği olan hekimlik, küresel güçler tarafından emperyalizmin hizmetine alınmak isteniyor. Çünkü insan hakları savunuculuğu görüntüsü altında yürütülen ulus devletlerin çökertilmesi operasyonlarında hekimler önemli roller üstlenebiliyor. Yabancı hekimler meselesinin de bir bağımsızlık ve egemenlik sorunu olduğunu tarih bize hatırlatıyor. KAPİTÜLASYONLAR Gerileme döneminde Osmanlı’nın imzalamak zorunda kaldığı ticaret anlaşmaları ile yabancılara çeşitli imtiyazlar ve yargısal bağışıklıklar tanınmıştı. Kapitülasyonlar adı verilen bu ayrıcalıklar ile dış güçler, Osmanlının kaynaklarına el koyma ve ülkeyi açık pazar haline getirme tasarımında çok önemli mevziler elde etmişlerdi. Nitekim bu süreç, devletin önce sömürgeleştirilmesi sonra da adım adım parçalanması ve dağılması ile sonuçlandı. Yabancı hekimler sorunu da bu dönemin bir türev sorunu olarak gelişti ve nihayet Lozan’da çözüme kavuşturuldu. Kapitülasyonlarla büyük devletlere tanınan imtiyazlar arasında, yabancı hekimlerin çalışma ve teşebbüs serbestisi bulunmamaktaydı. Buna rağmen yabancı hekimler, uzun süre diledikleri gibi mesleki faaliyetlerini sürdürmüşler, herhangi bir hukuki engelle karşılaşmamışlardı. Her ne kadar 1861 yılında çıkarılan Tababeti Belediye İcrasına Dair Nizamname ile, yabancı hekimlere diplomalarını tescil ettirme ve bilim sınavına girme zorunluluğu getirilmiş olsa da bu hüküm, elçiliklerin baskısı ile fiilen hiçbir zaman uygulanmamıştır. Keza büyük devletler, yabancı hekimlerin faaliyetlerine engel çıkarılmamasını çok önemsiyordu. Osmanlı’da yabancı hekim sorununun ekonomik boyutu karantina komisyonlarının yetkileriyle ilgilidir. Karantina Komisyonları, 19. yüzyılda limanlarda ticaret gemilerinin bulaşıcı hastalıklar yönünden denetlenmesi amacıyla kurulmuştu. Bu komisyonlar, salgın hastalık görülen ülkelerden gelen gemilerin, yükleme ve boşaltma işlemlerini durdurma yetkisine sahipti. Kapitülasyonlarla büyük ticari imtiyazlar elde etmiş yabancı devletler, karantina Zorunlu stratejik işbirliği Muharrem EKŞİ Ankara Üniversitesi, UİB Doktora Öğrencisi R usyaÇin ilişkileri, çatışan çıkarlara rağmen, örtüşen çıkarlar temelinde Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) çerçevesinde ‘zorunlu stratejik işbirliği’ perspektifinde gelişmektedir. SinoRusso ilişkilerini kurumsal bir mekanizma bünyesinde yönlendirme işlevi gören ŞİÖ’nun bu yıl gerçekleşen toplantı ve bildirileri(1), artık bariz bir şekilde iki ülkenin iç ve dış faktörler nedeniyle zoraki jeopolitik işbirliğine gittiklerini göstermektedir. İŞBİRLİĞİNE MAHKUM SinoRusso işbirliğinin dayandığı parametreleri neorealist ve neoliberal yaklaşım(2) doğrultusunda değerlendirmek mümkündür. Rusya ve Çin, realist açıdan ortak tehdit algılamaları, güvenlik ikilemi ve liberal perspektifte karşılıklı ekonomik entegrasyon ve enerji faktörleri nedeniyle zorunlu işbirliğine gitmektedir. İki ülke arasında; ABD hegemonyası ve tek kutuplu dünya sistemi, ABDJaponya ittifakı, NATO’nun Doğu’ya genişlemesi ve her ikisinin de ABD’ye karşı görece zayıflığına karşı ortak tehdit algılamaları söz konusudur. Ayrıca, RusyaÇin arasındaki güvenlik ikilemi temelinde nükleer caydırıcılık (nuclear deterrent), Rusya’nın yeniden güçlenmesi ve Çin’in süper güç potansiyeli etkenleri mahkumun ikilemi(3) ilişkisindeki gibi tarafları rekabetten uzak tutmakta ve işbirliğine (diğer bir ifadeyle Nash dengesine(4) yönlendirmektedir. Bununla birlikte, ekonominin hızla büyümesi ve buna paralel Cumhuriyetin ilk sağlık bakanlarından Refik Saydam
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear