24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 ST R A T E J İ c AKP Genel Merkezi 13 ulusal çıkarları gözetmeyen ülke yöneticilerinin de vatana ihanet suçundan yargı önüne çıkarılması zorunlu görülmektedir. Vataniye Kanunu yerine çıkarılan Terörle Mücadele Kanunu’nun cumhuriyet rejimini koruyacak bir nitelik taşımadığı açıkça görülmektedir. İRTİCA VE TERÖR İLE İHANET Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alan terör genel anlamıyla; “cebir ve şiddet kullanarak Anayasa’da belirtilen cumhuriyetin niteliklerini ve düzenini değiştirmek, Türk devletinin ve cumhuriyetinin varlığını tehlikeye düşürmek, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmak, temel hak ve hürriyetleri yok etmek” şeklinde tanımlanmıştır. Bu tanım, kelimenin tam anlamıyla PKK terör örgütünün eylemleriyle örtüşmektedir. Çünkü PKK terör örgütünün siyasi hedefi Türk devletinin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmaktır. Yine bu tanım, Mustafa Kemal döneminde çıkarılan Hıyaneti Vataniyye Kanunu’nun birinci maddesinde yer alan vatan hainliği kavramıyla da suç ve ceza açısından örtüşmektedir. Ancak yürürlükten kaldırılan Hıyaneti Vataniye Kanunu’nda kutsal din duygularının siyasete alet edilmesi, bu amaçla cemiyet kurulması ya da bu yolda eylem ya da söylemlerde bulunulması vatana ihanet suçu olarak kabul edilmişken, günümüz Terörle Mücadele Kanunu’na bakıldığında bu yönde yazılmış bir hükmün bulunmadığı görülmektedir. Çünkü cebir ve şiddete başvurulmadan anayasal cumhuriyet rejimini değiştirmeye çalışmayı kanun terör suçu olarak saymamaktadır. Fethullah Gülen’in irticai eylemlerinden dolayı yargılandığı mahkemede beraat etmesinin altında bu boşluk yatmaktadır. Yani bugün Türkiye’de şiddet yoluyla rejimi değiştirmeye çalışmak terör suçudur ama şiddete başvurmadan aynı eylemin yapılması suç değildir. Peki, irticaya yönelik yasal bir mevzuat hiç mi yoktur? Elbette ki vardır; Anayasa’nın 68. maddesi 4. fıkrasında “Siyasî partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, Devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne millet egemenliğine, demokratik ve lâik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz” şeklinde yer alan hükümle laik rejim karşıtı eylemler bir siyasi parti suçu olarak değerlendirilmiştir. Aykırı hareket edenler hakkında da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın açacağı dava üzerine Anayasa Mahkemesi’nce siyasî partilerin kapatılması kararının verilebileceği hükme bağlanmıştır. Bu durumda iki husus ön plana çıkmaktadır; birincisi cebir ve şiddet kullanmadan anayasal düzeni değiştirmeye kalkan bir siyasi partiye ancak kapatma cezası uygulanabilmekte, ikinci ise cebir ve şiddet kullanmadan anayasal düzeni değiştirmeye kalkışan kişi ya da guruplara karşı ise uygulanabilecek bir kanun ve ceza bulunmamaktadır. VATANA İHANET KANUNU Türkiye’de Vatana İhanet Kanunu çıkarılmalı ve devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü ile devletin laik rejimine karşı eylemler bu yeni kanun çerçevesinde değerlendirilmelidir. Laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği Anayasa Mahkemesi kararı ile tescil edilen bir partinin iktidar olduğu günümüzde böylesi bir kanunun çıkarılması mümkün görülmemektedir. Bu dönemde çıkarılması mümkün olmasa da bu konu gündemden hiç düşürülmemeli ve devran döndüğünde bu kanun yaşama geçirilmelidir. Geçiş döneminde ise şiddet içermeyen irtica faaliyetlerinin de terör suçları kapsamına alınmasını istemek demokratik, sosyal, laik ve hukuk devleti olan Türkiye’de en doğal haktır. Türk Milleti Mustafa Kemal’in Askeri’dir, Türk Cumhuriyeti ve Türk Devleti’nin en büyük teminatıdır. Dört bir yandan gelen tehditlerle kuşatılan Türk Milleti, bu zorlu döneminde Türk’ün varlığına ve bekasına karşı eyleme geçenleri bir gün mutlaka tarih önünde terör ve irticadan değil vatana ihanet suçundan yargılayacaktır. Terörle Mücadele Kanunu, şiddet içeren ve ülke bütünlüğünü hedef alan eylemleri muhatap alıyor. Şiddet içermeyen ve rejimi hedef alan eylemler suç kapsamında bulunmuyor. Ülkenin rejimi ve bütünlüğünün korunabilmesi için Vatana İhanet Kanunu yeniden çıkarılmalı… Bu açıklamaları güncel örmeklerle çerçevelemek gerekirse eğer, irticasiyasi parti ilişkisinde örnek olarak; bugünün iktidar partisi olan AKP, laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline geldiği gerekçesiyle yargılanması ve sonuçta Anayasa Mahkemesi tarafından suçlu görülerek devlet yardımdan mahrum bırakılma cezası ile mahkum edilmiş olması söylenebilir. İrticakişicemaat ilişkisinde ise, laik cumhuriyet rejimini değiştirmek için örgüt kurmak suçundan Fethullah Gülen yetkili ağır ceza mahkemesinde yargılanması ancak eyleminde şiddet unsuru bulunmadığından beraat etmiş olması çarpıcı bir örnek olarak gösterilebilir. İrtica ile mücadele içinde yaşadığımız trajediyi okurların gözleri önüne serebilmek için; Mustafa Kemal döneminde böyle bir parti aynı eylemleri yapsaydı eğer, vatan hainliği ile suçlanacak ve vatan hainliğinden idam cezasına çarptırılmış olacaktı, şeklinde bir varsayımda bulunmak mümkündür. Benzer şekilde Fethullah Gülen’in irticaya yönelik faaliyetleri için de; cumhuriyetin ilk yıllarında aynı suçtan mahkeme önüne çıkmış olsaydı, vatan hainliği suçlamasıyla yargılanacak ve belki de en ağır cezaya mahkum edilmiş olacaktı, demek mümkündür. görülebilir ama Türk milleti için terörden öte bir vatana ihanet suçu olarak kabul edilmelidir. Bugün Türkiye’nin cumhuriyet anayasal rejimi hangi tehditlerle karşı karşıyadır; biri; bölücü terör, diğeri ise; irticadır. Şiddete dayalı terör suçlarını içeren Terörle Mücadele Kanunu şiddete dayanmayan irtica suçları için açık kapı bırakmakta, bir şekilde irticanın yolunu açmaktadır. Terör suçları devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü hedef alırken irticai eylemler cumhuriyetin laik rejimini hedef almaktadır. Birinde üniter devlet yok edilmeye çalışılırken diğerinde laik devlet yıkılmaya çalışılmaktadır. Şehit kanlarıyla kurulan Türk devletinin varlığına ve bekasına yönelik bu suçların bu kutsal topraklarımızın özelliği nedeniyle terör değil vatana ihanet olarak değerlendirilmesi şarttır. Bununla birlikte son yaşanan olaylar ve uygulamalar Türk ulusunun ulusal çıkarlarının yok sayıldığını göstermektedir. Ulusal çıkarlarını koruyamayan ulusların varlığını sürdürebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle değişmez ancak geliştirilebilir olan ulusal çıkarların Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ile somutlaştırılması ve VATANA İHANET KAVRAMI Cumhuriyetin 2 sayılı kanunu olan Hıyaneti Vataniyye Kanunu Özal siyaseti tarafından yürüklükten kaldırılmış, yerine Terörle Mücadele Kanunu çıkarılmıştır ancak bu kanun, önceki kanunun ruhunu yansıtmamaktadır. Milyonlarca şehit pahasına kazanılan cumhuriyet rejimini yıkmaya çalışmak başka ülkelerde terör suçu olarak Erdoğan
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear