Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Özgen ACAR ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 ekoslovakya Komünist Partisi Birinci Genel Sekreteri Aleksandır Dubçek Ankara’da tamı tamamına 150 gün büyükelçilik yaptı. Dubçek, bu süre içinde dünyada ilk ve son kez bir yabancı gazeteciye demeç verdi. Şanslı gazeteci bendim. Ancak, demecinde 1968 “Prag Baharı”na değinince geri çağrıldı ve bir daha Ankara’ya dönemedi. Dubçek ile önce, sanal ortamda, Prag’da Çekoslovak halkının gözyaşları arasında tanıştım. Varşova Paktı ülkelerinin işgali altındaki Çekoslovakya’nın başkentine 21 Ağustos’tan iki gün sonra ulaşmıştım. Dubçek ve beş arkadaşı gözaltına alınarak Moskova’ya götürülmüşlerdi. Prag sokaklarında çiçekli “bahar” bitmiş, tanklı “sonbahar” başlamıştı. Birkaç gün sonra yerli meslektaşlardan, Dubçek ve arkadaşlarının Prag’a döndüklerini, saat 17’de TV’de “ulusa sesleneceğini” öğrendim. Konuşmayı izlemek için otele döndüm. Lobide toplanan, yerli yabancı herkes konuşmayı sessizce bekliyordu. Saat 17’ye doğru ekranda Dubçek’in konuşacağı bir yazıyla duyuruldu. Duyuruya Beethoven’in ünlü “Yazgı Senfonisi” olarak bilinen “5. Senfonisi” eşlik ediyordu. Herkes o an Dubçek’in “yazgısını” anlamıştı. Sessizliğin yerini hıçkırıklı gözyaşları aldı. Dubçek yorgun bir yüzle ekranda göründü. “Siyasal yaşamım sona eriyor” diye başladığı konuşmasını “Beni bir maceracı olarak, hatta bir sağcı olarak gösterme yolundaki çabaları onaylıyorum” sözleri ile noktaladı. Bu “zorunlu itirafın” Moskova’da dikte ettirildiği anlaşılıyordu. Tüm görevlerine, demokrasiyi hedefleyen Çekoslovak halkı değil totaliter Kremlin son vermişti. Bunun tersi bir olay, yıllarca sonra Bağdat’ta yaşandı. Totaliter Saddam Hüseyin’i, demokrat ABD devirmekle kalmayacak, idam edilmesi ortamını da yaratacaktı. Kremlin, Dubçek’i görevden almakla yetinmişti. 1968 yılı dünyada “demokrasi, özgürlük ve insan hakları için” önemli bir dönüm noktasıdır. Anımsanacağı üzere aynı yıl 3 Mayıs’ta Paris’te Sorbon öğrencilerinin ayaklanması, Fransız parlamentosunun feshi ile sonuçlanmakla kalmamış, bir salgın olarak tüm Avrupa ülkelerine yayılmıştı. Ç Aleksander Dubçek’in Günahı neydi? Dubçek, 40 yıl önce ‘insan yüzlü sosyalizm’ yaklaşımı nedeniyle Kremlin’in tepkisini çekmişti. Dubçek’in yaklaşımının benzeri daha sonra Gorbaçov tarafından ‘glastnostaçıklık’ olarak gündeme getirildi. Bu kavram Avrupa’nın haritasını değiştirdi. karşıtı yazarlara yeniden yazma olanağı sağladı. Yugoslavya ve Romanya’nın Komünist liderleri kendisini desteklerken, Doğu Almanya Komünist Partisi, Kremlin’i kışkırttıkça kışkırtıyordu. Prag’taki bahar rüzgârları Parisli öğrencileri de etkiledi. Prag ve Paris çıkışlı “demokrasi, insan hakları, özgürlük rüzgârlarının” Varşova Paktı ülkelerindeki gençliğin de aklını çelmeye başlaması, Kremlin’de tehlike çanlarını çaldırdı. Böylece, 1968’de Kremlin’in gündemine 1956 Macaristan ayaklanması benzeri bir madde girdi. 20 Ağustos gecesi Prag Havaalanı üzerinde bir Sovyet nakliye uçağı motor arızası nedeni ile ivedi iniş izni istedi. Moskova, Çekoslovakya’nın işgali için, bu uçağa “Troya’nın tahta atı” gibi bir görev vermişti. Havaalanına inen uçaktan çıkan Sovyet komandoları uçuş kulesini ele geçirdikten sonra, pek çok Sovyet uçakları art arda havaalanına asker ve silah indirmeye başladı. Bu askerler Prag’ın önemli noktalarına el koyarken, sınırdan da Varşova Paktının tankları Çekoslovakya’yı işgal etti. Dubçek, “Prag Baharı” denilen “insan yüzlü sosyalizmi” başlatmasından ve tüm görevlerden uzaklaştırılmasından tam iki yıl sonra büyükelçi olarak atandığı Ankara’ya 26 Ocak’ta geldi. Ertesi günü ilk işi Ankara’da Sovyetler Birliği Büyükelçisi Vasili Fedoroviç Grubyakov’u ziyaret etmek oldu. Sovyet Büyükelçisi, zoraki diplomat Dubçek’e Ankara’da nasıl davranması konusunda nasihate kalkınca şu yanıtı aldı: “Ben bir diplomat değilim. Beni, siz diplomat yaptınız. Belki bir diplomatın nasıl hareket etmesini sizin kadar pekiyi bilemem. Ama aklım ve mantığım bana yeter.” Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a güven mektubunu sunmadan önce Sovyet elçiliğine yapılan bu ziyaret, Ankara diplomatik çevrelerinde Dubçek’in Grubyakov’a “onurlu bir güven mektubu” sunduğu yorumunu yaptılar. Dubçek, soyadı özgürlük anlamına gelen Çekoslovakya Cumhurbaşkanı Ludvik Svoboda’nın imzasını taşıyan “güven mektubunu” 3 Şubat’ta Sunay’a sundu. İşin ilginç yanı Svoboda, 2. Dünya Savaşı’nda Rusya’dan Çekoslovak esirlerini Türkiye üzerinden kaçırmakla görevli örgütün İstanbul’daki temsilcisi idi. İşin bir başka ilginç yanı Dubçek’in kaldığı Çekoslovak Büyükelçilik Prag Baharının 40. Yılı: Özgen Acar ve Aleksander Dubçek Rezidansı yine 2. Dünya savaşında bir başka sürgün başbakanı büyükelçi olarak konuk etmişti. Adolf Hitler’in Nazi diktatörlüğünü Almanya’ya getiren Başbakan Franz von Papen Ankara’da büyükelçi olarak aynı binayı rezidans olarak kullanmıştı. Aynı yatak odasında artık “totalitarizm karşıtı” Dubçek kalıyordu. Yerli ve yabancı basın, Dubçek’in Ankara’ya gelişinden sonra elçilik binasını kuşattı. Tüm mülakat istekleri geri çevrildi. Bu arada ülkesinden, dünyanın dört bir köşesinden ve Türklerden yüzlerce mektup alıyordu. Bu mektuplardan ilginç örnekler verebilirim. Bir Hollandalı, yeni bir lale soğanı üretmişti. Dubçek, lalenin ana vatanı Türkiye’deydi. Lale üreticisi Hollandalı, Türkiye, Hollanda ve Çekoslovakya’yı bu yeni soğanda simgesel olarak birleştirmek ve laleye Dubçek adını vermek için izin istiyordu. Alçakgönüllü Dubçek nazik bir yanıt ile izin vermedi. Bir Alman, pasaportunu Dubçek’e gönderdi. Dubçek’e, pasaporttaki resmini değiştirip Türkiye’den kaçmasını, özgürlüğüne kavuşmasını önerdi. Dubçek, “Moskova ya da Prag’ın tuzağı olabilir” düşüncesiyle mektubu ve pasaportu Prag’a gönderdi. Böylece “Bakın, isteseydim, kaçar bir başka ülkeye sığınırdım” iması ile iltica haberlerini yalanladı. Çekoslovakya’dan gelen mektupların bir süre sonra azalması Dubçek’i üzüyordu. Vatandaşı bir ortak dostumuz aracılığı ile bana bu durumu “Benim, ülkemde unutulduğum hissini bende uyandırmaya çalışıyorlar. Bende yalnız kaldığım kanısını yaratmak istiyorlar” sözleri ile aktarmıştı. Dubçek, Ankara’da 150 gün boyunca ancak bir akşam sinemaya gitti. Gerek Çekoslovak, gerek Sovyet Büyükelçiliğinden “kuyruklarını” atlatarak Gölbaşında balık ya da ördek avına gidiyordu. Akçakoca’da ne kadar iyi yüzücü olduğunu kanıtladı. Bir keresinde beş gün ortadan kayboldu. Her iki elçilik yetkilileri panik içindeydiler. Dubçek, kaçmış mıydı? Oysa Dubçek Mersin’de siyah gözlükleri ile plajda güneşleniyordu. Gözlüklerini çıkardığında bir Türk öğrencinin kendisini tanıması Dubçek’i sevindirdi. Ankara’ya döndüğünde elçilikte kıyamet koptu. “Ben büyükelçiyim! Amirinizim, siz bana hesap soramazsınız. Beni bu görevden alırlar hapsederler, o zaman hesap sorarsınız. Merak etmeyin bir yere kaçacak değilim” yanıtını verdi. İNSAN YÜZLÜ SOSYALİZM Parisli öğrencilerden dört ay önce Ocak’ta, Dubçek, Çekoslovak Komünist Partisi Birinci Genel Sekreterliğine seçilmişti. Göreve başladıktan birkaç hafta sonra “En kapsamlı demokratikleşme sürecine girileceğini” açıklaması Kremlin’de şaşkınlık, dünyada yankı uyandırdı. “Totaliter komünizmin” yerini “insan yüzlü sosyalizmin (socialismus s lidskou tvari)” alacağını söylemeye başladı. Önce yazılı ve görsel basından parti sansürünü kaldırdı. Dışlanmış parti TASLAKTA OLMAYAN GÖNDERME 2. Dünya Savaşında Prag’da görev yapmış iki Rus diplomat o günlerde Ankara’da Sovyet Büyükelçiliğinde görevliydiler. Prag, bu iki Rus’a törenle verilmek üzere Ankara’ya iki madalya gönderdi. Dubçek, değil bu madalyaları iki Rus’un göğüslerine takmak, törene bile katılmadı. Onurlu bir tepkide bulunmuştu. Ben de tüm meslektaşlarım gibi geldiği andan beri kendisinden mülakat istemiştim. Elçiliğin basın ataşesi “Neden öteki elçilerden mülakat