24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 ST R A T E J İ c seçildiği basına söylendi. Oradaki arkadaşları ile Prag öncesinde bir değerlendirme yapmak istemişti. Dubçek’in uçağı Budapeşte yolundayken Ankara’ya gelen ikinci kriptoda elçilik müsteşarına beş hafta süreyle “maslahatgüzarlık” yetkisi veriliyordu. Demek ki Dubçek ülkenin geleceği önemlidir. Bundan ümitliyim. Tek tesellim de budur.” Eşi Anna Dubçekova da birkaç gün sonra Ankara’dan ayrılırken kendisine Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Büyükelçisi Ahmet Zaim, Çek ve Slovak halklarını simgeleyen iki kanarya hediye etti. Çekoslovakya, daha sonra karşılıklı anlayış sonucu barışçıl bir ortamda Çek Cumhuriyeti ve Slovakya olarak ikiye ayrıldı. Zaim, bu hediye ile Kıbrıs’taki siyasal duruma gönderme yapmıştı. Fransa’da 1789’da Paris’te Bastile Cezaevindeki 15 İtalya, Yugoslavya ve Çin Komünist Partileri karşı çıkarken, Türkiye’de İşçi Partisi bir ikilem yaşayıp bölündü. Dubçek’ten 11 yıl sonra Leonid Brejnev “perestroyka” sözleriyle “yeniden yapılanma” kavramını Kremlin’in gündemine soktu. Mihail Gorbaçov, bu ekonomik kavrama 6 yıl sonra, tıpkı Dubçek gibi “insan yüzlü sosyalizmin (socialismus s lidskou tvari)” “düşünce ve ifade özgürlükleri” ilkesini de ekleyerek “glasnost (açıklık)” kavramını, Kremlin ve tüm Varşova Paktı ülkelerine yerleştirince bugünkü Avrupa haritası doğmadı mı? Dubçek’in “insan yüzlü sosyalizmin (socialismus s lidskou tvari)” söylemi ile Gorbaçev’in “glasnost”u arasında ne fark vardı ki? Beethoven’ın 5. Senfonisi ile başlayan “Dubçek’in yazgısı”, günümüzde Avrupa’nın yazgısını bu kez Beethoven’in özgürlüğü hedefleyen 9. Senfonisi ile belirleyecektir. Dubçek’in yazgısının, Beethoven'in “özgürlüğü” simgeleyen "9. Senfonisinin" Avrupa Birliğinin yayılışının kapısını aralayan bir dönüm noktası olduğundan kuşkumuz yok. Peki ama, 40 yıl önce Dubçek’in siyasal ve ekonomik öngörüsünün günahı neydi? istemiyorsunuz da Dubçek’ten istiyorsunuz?” sorusu ile isteğimi geri çevirdi. Ancak, ortak dostumuz aracılığı ile 9 Mayıs Çekoslovakya’nın Nazi işgalinden kurtuluşunun 25. yıldönümü nedeniyle Türkiye ve Çekoslovakya arasındaki ilişkiler bağlamında bir mülakat istedim. İsteğim “sorular yazılı olmak koşulu” ile kabul edildi. Sorularım Prag’a gitti. Taslak yanıtlar geldi. Dubçek, yanıtlara son biçimini verdi. “Prag Baharı” adlı bir müzik festivaline gönderme yaparak kendisine yakıştırılan “Prag Baharı” simgesini bir yabancı gazeteciye verdiği mülakatta ilk kez ima etti. Bu gönderme Prag’tan gelen taslakta yoktu. İki gün sonra Basın Ataşesi, bana Dubçek’in bir daha hiçbir gazeteciye mülakat vermeyeceğini bir mektupla bildirdi. 28 Mayıs’ta Prag’tan gönderilen bir kriptoda “ilk uçakla Prag’a gelmesi ve 30 Mayıs’ta Ankara’ya dönmesi” bildirildi. 29 Haziran’da İstanbul’dan Budapeşte’ye gidecek Macar Hava Yolları uçağına bindi. Oysa aynı gün bir saat sonra bir Irak yolcu uçağı doğruca Prag’a uçuyordu. Bratislava’da hasta annesini ziyaret için Budapeşte yolunun dönemeyecekti. Nitekim Dubçek, protokolün gerektirdiği veda ziyaretlerini yapmak için bile Ankara’ya geri gelemedi. Bana verdiği demeçten hemen sonra ortak dostumuz Dubçek’in şu değerlendirmesini aktardı: “Benim Türkiye’de görevim çok kısa sürecektir. Bunu biliyorum. Hatta günün birinde hapsedilebilirim. Bunlar umurumda değil. Çünkü kişiler önemli değil, bir ayaklanma özgürlüklerin, insan haklarının, demokrasinin dünyada yayılmasına ve Avrupa coğrafyasında haritaların değişmesine nasıl neden olduysa, Dubçek’in Prag Baharı da 20 yıl sonra, Kremlin odaklı totalitarizmli Avrupa’da haritaların değişmesinin kıvılcımı oldu. Çekoslovakya’nın işgaline Fransa, P KK terör örgütü 1978 yılında kuruldu, 1984 yılında Eruh baskınıyla adını duyurdu. Türkiye günümüze kadar bölücü terörle mücadele için ciddi kaynaklar ayırmak zorunda kaldı, kalıyor. Terörün yan etkileri, zaman zaman toplumsal barışı zorlayarak ortaya çıkıyor. Terörün kuşkusuz, ekonomik, siyasi, diplomatik, iç ve dış çeşitli etkenleri bulunuyor. Bunların yanı sıra Türkiye’de terörün kökenine ilişkin bilimsel çalışmalar fazla değil. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un “dağa çıkış engellenmeli” yönündeki değerlendirmesi, bu konunun kökenlerine dikkatleri yöneltti. Dağa kimler çıkıyor, nasıl bir sosyal ortamda yetişiyor, psikolojileri nasıl, motivasyonları neler, hangi yaş aralığında dağa çıkış yoğunlaşıyor, ne tür önlemler alınabilir şeklindeki sorular gündeme geldi. Yukarıdaki sorulara verilebilecek yanıtlar açısından bu konudaki bilimsel çalışmalar Türkiye’de ne yazık ki sınırlı. Bu noktada, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim görevlisi ve Politik Psikoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Abdülkadir Çevik’in “Politik Psikoloji” adlı kitabı dikkat çekiyor. Çevik, bilim adamı olmasının yanı sıra terörün hedefi olan insanları yakından tanıyor, Kürt kökenli insanlarla empati kurabiliyor, çünkü kendisi de Mardin doğumlu… Çevik’in avantajlarından biri de sorunu yaşayan insanlar üzerinde yoğun gözlem yapmış olması. Bölgesel koşulları, insanların geleneklerini, deyim yerindeyse “içerden algılayabilen” bir bilim adamı. Gözlemlerini, izlenimlerini, araştırmalarını topladığı kitabı Dost Çevik, terörü anlatırken Abdullah Yayınları’ndan çıktı. Kitapta ilgi çekici değerlendirmeler yer alıyor. Kitabın konu Öcalan’ın açıklamalarından sık sık örnekler veriyor. “Apo”nun başlıklarından bazıları şöyle: çocukluğundaki travmaları “iyileştirmek “Terörizm, Etniklik ve Etnik için terörü bir araç olarak kullandığı” Terörizmin Psikolojisi”, “Güneydoğu tespitini yapan Çevik, şu değerlendirmeyi Anadolu Bölgesi’nin Psikososyal yapıyor: Yapısı”, “Etnik Terörizmin Psikolojisi”, “Henüz “Etnik Teröristin çocukluğunda Kişisel vik Çe dir lka Yazar: Abdü kızdığı bazı Motivasyonları”, fa. Dost Yayınları, 120 say hayvanlara nasıl “Mağdurluk ve tuzaklar Ezilmişlik”, kurduğunu ve onları “Yaralanmış öldürdüğünü ifade etmektedir. Çevresini Narsisizm”, “Bölünme”, “Ait Olma ve ve kendini olumlular ve olumsuzlar Hayatta Kalma”, “Yansıtmalı Özdeşim”, olarak iki ayrı ve bütünleşmemiş “Kökten Dinci Kimlik ve Terör”, kategoride algılamakta, kendi “Kökten Dincilikte Dış Psikolojik olumsuzluklarını çevreye dışlamakta, Etkenler”, “İç Psikolojik Etkenler.” ötekilere mal etmekte ve onları yok Çevik, terör örgütüne ederek bunlardan katılma potansiyeli olanları kurtulmaya çalışmaktadır.” çocukluk ve ergenlik Çevik’in terörist dönemlerinde, yaşam psikolojisine ilişkin dikkat koşulları içinde çeken bazı saptamaları değerlendiriyor. İnsanların şöyle: yaşlarına göre karar verme Teröristler genellikle süreçlerinin nasıl olduğunu ailelerin ihmalinin ya da anlatan Çevik, kişilik horgörüsünün kurbanı ya da oluşumundaki yaş narsistik yaralanmalardan dönemine şöyle dikkat etkilenmiş kişilerdir. çekiyor: Terörist olmak suretiyle “Toplumu gözleyen eski, işe yaramaz, değersiz, herkesin rahatlıkla fark zedelenmiş, horlanmış edebileceği gibi, terör kişilikten kurtulmakta, eski yapan kişiler genellikle kimlik reddedilerek sahte ve ergenlik çağında olan bireylerdir. yanıltıcı da olsa güçlü bir kendilik ve Teröristler genellikle 25 yaşın altındadır. kimlik oluşturulup yaşatılmaktadır. 25 yaş üzerinde ya da 25 yaşından sonra terörist olanlar çok nadirdir.” “Bizim sorunlarımızın nedeni biz Politik Psikoloji değil, onlardır” saptaması teröristlerin hayatlarındaki yanlışlıkların doyurucu psikolojik açıklamasını sağlar. Çevik, kitabının son bölümünde siyasilere, bürokratlara, güvenlik güçlerine önemli önerilerde bulunuyor. “Mağdurluk psikolojisinin” önlenmesi gerektiğine dikkat çeken Çevik, “Kürtçe müzik kasetleri yasaklandığında mağdurluk psikolojisi çok daha yaygındı. Yasağın kalkması bu kısır döngüyü bir ölçüde kırmıştır” değerlendirmesini yapıyor. Devletin sosyal niteliğine ve tüm yurttaşları kucaklaması gerektiğine vurgu yapan Çevik’in, şu değerlendirmesinin üzerinde de önemle durulmalı: “19801991 döneminde liberal ekonomi uygulamaları altında kantarın ucu bu koruyucu kollayıcı devlet anlayışından çok uzaklaştığından bütün etnik grupları kucaklayan ve altında barındıran Türk kimliği çadırına güven sarsılmıştır.” Çevik’in güvenlik güçlerine yönelik önerileri ve örnekleri de Türkiye genelini kapsıyor: “Bu konuda eğitimsizliğimizin bir örneği 1213 Mat 1995’te İstanbul Gaziosmanpaşa’da yaşanan olaylarda görülmüştür. Sebebi ne olursa olsun, hiçbir güvenlik gücünün halka şiddetle muamele etmemesi en önemli ölçüttür.” Kitapta, politikacılara yönelik getirilen uyarı ise kapanmayan yaranın tespiti niteliğinde: “Yerine getirilemeyecek sözler vererek toplumda beklenti yaratmak ağır hayal kırıklıklarına neden olabilir. Bu da terörizmi artırmaktadır. Toplumda yöneticilere güven duygusu yaratılmalıdır.”
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear