24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 Erdal SARIZEYBEK TUSAM İç Güvenlik ve Terör Danışmanı esarizeybek@tusam.net ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 ürkiye zor bir dönemden geçiyor; laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna karar verilen iktidar partisi Anayasa Mahkemesi’nce mahkum ediliyor ama laiklik karşıtı örgütlenmeye giderek cumhuriyet rejiminin temel değerlerini değiştirme çabası içerisinde olan Fethullah Gülen ağır ceza mahkemesinde beraat ediyor. Basit bir mantıkla her iki olay yan yana getirildiğinde, laiklik karşıtı eylemleri yüzünden bir siyasi parti yargılanıyor ve mahkum oluyor, ama aynı eylem içerisinde olan bir cemaat beraat ediyor, hukuken nasıl açıklanabilir bu? Bu tür eylemlerin geçmişine bir göz atıp yasal bir çözüm arayalım. T Şiddet içeren ve şiddet içermeyen eylemler ayrımında… HIYANETİ VATANİYYE KANUNU Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında TBMM’nin iki numaralı kanunu Vatana İhanet Kanunu’dur. Bu kanun Özal anlayışı ile 1991 yılında kaldırıldı. Yerine çıkarılan Terörle Mücadele kanunu ise cumhuriyet rejimini koruma açısından yeterli değil. Vatana ihanet nedir? bakıldığında; cumhuriyet rejimini yıkmak ya da rejimin temel değerlerini ortadan kaldırmak amaçlı yapılan her eylem vatan hainliğiyle eşdeğer tutulmuş ve bu suç, en ağır ceza olan idam cezasıyla karşılık bulmuştur. TERÖRLE MÜCADELE KANUNU 12 Nisan 1991 tarihinde çıkarılan 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu ile Mustafa Kemal döneminin ve cumhuriyetin ilk kanunlarından olan Hıyaneti Vataniye Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Kaldırılmış ancak yerine ikinci bir Vatana İhanet Kanunu’nu çıkarılmamıştır. Günümüz anayasasında cumhurbaşkanlarının ancak “Vatana İhanet” suçundan yargılanabileceği yazılıdır, buna karşın günümüz Türkiyesinde böyle bir kanun yoktur. Eylemi suç sayan kanun olmadığından yine günümüz Türkiyesinde vatana ihanetin suç olmadığını da söylemek mümkündür. Kaldı ki yine günümüz Türkiyesinde vatana ihanet suçunun maddi ve manevi unsurlarını açıklayan hukuki bir kaynak da bulunmamaktadır. Sade ve masum bir gözle konuya bakılarak Özal siyasetinin yürürlükten kaldırdığı Hıyaneti Vataniyye Kanunu’nun yerini Terörle Mücadele Kanunu almıştır ve Mustafa Kemal döneminde vatana ihanet olarak görülen suçların yerini de günümüzün küresel terör suçları almıştır, denilebilir ama gerçek öyle değildir. Birincisi; Mustafa Kemal döneminin temel endişesi iç güvenliği korumak değil yeni kurulan Türk Cumhuriyeti’nin varlığını ve bekasını korumaktı. İkincisi ise; o dönemde vatana ihanet suçundan anlaşılan sadece günümüzde yaşadığımız terör olayları değildir; kutsal din duygularımızın siyasete alet edilmesi de, bu temiz duyguların kötüye kullanılarak halk arasına nifak ve ayrımcılık tohumlarının ekilmesi ve bu amaca yönelik yapılan tüm eylem ve söylemler de vatana ihanet suçunun oluşması için yeterli sayılmıştır. Dolayısıyla Mustafa Kemal ruhu ile vatana ihanet suçuna bakıldığında, günümüzde sıkça dile getirilen “devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne” yönelik tehditler ile “anayasal cumhuriyet rejiminin laik, demokratik, sosyal hukuk devleti” yapısına yönelik tehditlerin vatana ihanet suçları olarak kanun kapsamına alındığı açıkça görülmektedir. Yeni değiştirilen TMK’da ise bu ruh ve bakış yoktur; kanun bölücü terörü sadece bir suç olarak görmekte ve sıradan bir suç soruşturmasında uygulanan prosedürü esas almaktadır. Üstelik bu kanun ile irtica tehdidi bir siyasi parti suçu sayılmış, tarikat ve cemaatlerin eylemleri ise suç olarak dahi nitelendirilmemiştir. Bu çerçeveden bakıldığında, yürürlükten kaldırılan Hıyaneti oluşturmuştur. diniyeyi siyasi gayelere esas olan veya Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 14 maddeden ibaret bulunan alet ittihaz maksadiyle cemiyetler teşkili bu yana kuruluş felsefesine karşı Hıyaneti Vataniye Kanunu'nun vatan memnudur. Bu kabil cemiyetleri teşkil eylemlerin hedefi olmaktan kendini bir haini sayılanları tarif eden birinci edenler veya bu cemiyetlere dahil türlü kurtaramamıştır. Laiklik karşıtı maddesi, 15 Nisan 1923 günlü ve 334 olanlar haini vatan addolunur. Dini veya eylem olarak ifade edilen irticanın, sayılı Kanunla değiştirilmiş ve mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez ”Saltanatın ilgasına ve hukuku şekli devleti tebdil ve tağyir veya bütünlüğüne yönelik eylem olarak hâkimiyet ve hükmüranîsinin gayri cemiyeti devleti ihlâl veya dini veya anlaşılan terörün yıkıcı ve bölücü kabili terk ve tecezzi ve ferağ olmak mukaddesatı diniyeyi alet ittihaz ederek tehdidiyle hep yaşamıştır. üzere Türkiye halkının mümessili her ne suretle olursa olsun ahali arasına Mustafa Kemal döneminde bu hakikisi olan Büyük Millet Meclisi’nin fesat ve nifak ilkası için gerek zararlı faaliyetler vardı ama terör şahsiyeti maneviyesinde mündemiç münferiden ve gerek müçtemian kavli değildi, laiklik karşıtı eylem değildi. bulunduğuna dair 1 Teşrinisani 1338 veya tahriri veyahut fiili bir şekilde 1920 yılında terör; devletin varlığına tarihli karar hilâfına veya Türkiye veya nutuk iradı veyahut neşriyat icrası karşı isyan, laiklik karşıtlığı ise 1925 Büyük Millet Meclisinin meşruiyetine suretiyle harekette bulunanlar kezâlik yılından itibaren kutsal din duyguları isyanı mutazammın kavlen veya haini vatan addolunur” şeklinde bir üzerinden siyaset yapmak, bu amaçla tahriren veya fiilen ankastin muhalefet düzenleme ile dinin politikaya alet cemiyet kurmak eylemleri ile özdeşti. veya ifsadat veya neşriyatta bulunan edilemeyeceği ve bu suçun da vatan Bu suçların adı terör ya da irtica değil kesan haini vatan addolunur” hükmü hıyaneti sayılacağı” hükme vatana ihanet idi, bu kanunu vardı ve eklenerek saltanatı geri getirmeye bağlanmıştır. (556 sayılı Kanun). cezası idamdı. çalışanların da vatan haini sayılacakları 1925 değişikliği aslında bugünkü Geçmişteki adıyla Hıyaneti hükme bağlanmıştır. laiklik karşıtı eylem olarak adlandırılan Vataniyye Kanunu TBMM’nin iki Cumhuriyet rejimine karşı yapılan irtica ile mücadelenin de temel hukuki numaralı kanunudur ve 29 Nisan ve Musul ile Kerkük’ün kaybedilmesine zeminini sağlıyordu. 1920’de çıkarılmıştır. Özelliği nedir; yol açan Şeyh Sait ayaklanması üzerine, Mustafa Kemal döneminde Türkiye Cumhuriyeti’nin inşasını 25 Şubat 1925 tarihinde Hıyaneti cumhuriyet rejiminin temel değerlerinin yapacak olan TBMM’nin otoritesine Vataniye Kanunu’na yeni bir ekleme korunması amacıyla çıkarılan Hıyaneti karşı çıkması olası kişi ve gurupların yapılmış ve ”Dini veya mukaddesatı Vataniye Kanununa bu bilgiler ışığında etkisiz hale getirilmesi amacıyla yürütme erkinin Kapatma davasının odağındaki kurum: Anayasa Mahkemesi... güçlendirilmiş olmasıdır. Kanunun birinci maddesinde yer alan “Büyük Millet Meclisi’nin meşruiyetine isyanı mutazammım kavlen veya fiilen veya tahriren muhalefet ve ifsadatta bulunan, haini vatan addolunur” şeklinde hüküm ile Büyük Millet Meclisi’nin meşruluğuna başkaldırma niyetinde olarak, söz, eylem ve yazı ile karşı koyanlar ve karışıklık çıkarmak isteyen kişiler vatan haini sayılmıştır. Burada görülen vatana ihanet kavramı; “yeni cumhuriyet rejimini ve rejimin ortaya koyduğu temel yapıyı yıkmak için harekette bulunanların eylemi” şeklinde değerlendirilmiş ve günümüzdeki terör eylemlerine karşılık gelen yasal mevzuatın temelini
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear