24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 ST R A T E J İ c Cumhuriyet Strateji 3 Kasım 2008/227 Küresel sistemin kobayı İşgal altındaki Irak, herhangi bir ahlak sistemiyle açıklanacak durumdan çıkarak, kaos kavramının somut halini sergiliyor. Toplumsal bölünme 1 milyon nüfuslu Hıristiyanları da vurmaya başladı… BD’nin 2003 yılındaki işgalinden bu yana Irak’ta, her alanda kendini gösteren bölünmüşlük özellikle toplumsal anlamda giderek derinleşiyor. İşgalin başından bu yana ciddi anlamda toplumu dinsel, mezhepsel ve etnik bağlamda sınıflara ayıran, ayırmakla kalmayıp bu sınıfları birbiriyle çatıştıran “işgal sonrası sistem” Irak’ı en temel şekilde “devlet” olmaktan alıkoydu. Zira bugünün Irak’ında bir örgütlenmeyi devlet olarak nitelendirmenin en temel koşulları olan “sınırları belirlenmiş bir toprak parçası (vatan), bu toprak parçası üzerinde bir düzen içerisinde yaşayan halk (ulus) ve hukuki anlamda egemenlik” koşullarından bahsetmek imkansız duruma geldi. Irak’ta 2003 yılından bu yana yaşanan gelişmeler neticesinde ülkeyi esir alan sisteme genel olarak bir isim vermek gerekirse, hiç şüphe yok ki bu isim “kaos” olur. ABD’nin istilaya doğru evrilen işgali ile Irak tahtına kurulan söz konusu kaosla birlikte artık ulusal sınırları zorlanan, hiçbir şekilde bir düzene haiz olmayan, toplumsal ve siyasi anlamda paramparça olmuş, adeta mikro taneciklere ayrılmış, bölük pörçük bir insan yığınına sahip, bu insan yığınına reva görülen haksız, hukuksuz bir düzen(sizlik)in hakim olduğu ve egemenliğin organizma dışı bir aktöre doğru kaymış olduğu yani en temel anlamda devlet olma özelliğini fiilen yitirmiş bir Irak var bugün karşımızda. Irak’ta işgal toplumsal bölünmeyi derinleştiriyor… A H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net öyle bir hal aldı ki tarafların “kutsalları” da zaman zaman şiddet eylemlerine hedef oldu. Hal böyle olunca da toplumsal anlamdaki kırmızı çizgiler ve tolerans sınırları yerle bir oldu. Sonraki süreçte gelişen olaylarla beslenip, büyütülen, görünmez el tarafından sevk ve idare edilen bir “iç savaş” efsanesi yaratıldı. Bu sırada 21. yüzyılın terör canavarı olarak lanse edilen “El Kaide” de Irak’taki kaos düzeninin devamı için üzerine düşeni yaptı. Irak’ın büyük çoğunluğunda bunlar yaşanırken, kuzeyde ise durum biraz daha farklı oldu. ABD’nin bizzat kendi eliyle kuzeydeki Kürtlere tanıdığı ayrıcalıklar ve sağladığı olağan üstü imkanlar Kürtlerin savaştan olabildiğince izole olmasına ve tarihlerinde hiç olmadıklara kadar güç sahibi olmalarına neden oldu. Böylece oluşan kargaşa ortamında ülkedeki güç odakları alabildiğine kayganlaşmış oldu. SIRA HIRİSTİYANLARDA Görüldüğü üzere işgal sonrası süreçte tam anlamı ile istikrarlı bir kaosun hakim olduğu Irak’ta, o malum “görünmez el”in yarattığı ya da yaratılmasına meydan ve imkan verdiği söz konusu iç savaş efsanesinin son kurbanı ise Irak’ın kadim halkı olan Hristiyanlar oldu. İşgal öncesinde 1 milyona yakın nüfusları ile geçmişte olduğu gibi bugünün de paylaşılamayan şehirlerinden biri olan Musul ve civarında yaşayan Irak Hıristiyanları, işgal sonrasında baş gösteren olaylardan kendilerini uzak tutmaya çalışmışlardı ancak, yaşadıkları bölgenin “Musul” olması işleri değiştirdi. Önce göçe zorlandılar ve baskılar sonucunda birçoğu kadim topraklarını bırakıp gitmeye mecbur edildiler. Gitmemekte direnenler ise şimdilerde bunun bedelini canlarıyla ödemeye başladılar. Ekim ayı içerisinde, Hıristiyanlara yönelik saldırılarda onlarca insan hayatını kaybederken, binlerce aile daha Musul’u terk etmek zorunda bırakıldı. Hıristiyanlara yönelik saldırıların faili konusunda ise iki farklı görüş hakim. Kimileri her ne kadar yazılı açıklamalarla saldırıları kesinlikle üstlenmediklerini ifade etse de, açıkça El Kaide’yi adres gösterirken; diğer görüş ise Kürtlerin “Kürdistan”ın olmazsa olmazı olarak gördüğü Musul’un, Kerkük’teki Türkmen ve Araplardan “temizlendiği” gibi Hıristiyanlardan “temizlenmesi”nin söz konusu olduğu yönünde. Görüldüğü üzere Irak’ta oynanan postmodern oyun, tüm ahlak ve insan dışılığıyla devam ediyor. Ülkedeki tüm toplumsal yapılar hatta bugün “korunaklı” görünen Kürtler bile her an topun ağzındaki yerini alabilir. Çünkü hedef belli: küresel hakimiyet”. Ve hedefe giden yolda Irak bir araç, Irak bir kobay… Putin’in soğuk savaşı nce petrol fiyatlarının artması, ardından ABD’nin dünyayı kasıp kavuran ekonomik krizle baş etme çabaları, her halde en çok Vladimir Putin’in işine yaramıştır. Kosova’nın rövanşını almak için gücünü kanıtlamak açısından bu olaylar Vladimir Putin’in kaçırmayacağı fırsatlardı. İçerde ve dışarıda son derece güçlü bir imaja kavuşan Putin, Gürcistan’da Saakaşvili’nin beceriksizlik olarak yorumlanan Güney Osetya saldırısını vakit yitirmeden bastırma cesaretiyle Kafkaslarda Rusya aleyhine gelişebilecek denklemi kendi lehine yönlendirmesi açısından başarılı oldu. Rusya’nın Doğu ve Orta Avrupa ülkelerini korkutarak bunları NATO ve ABD’ye daha da yakınlaştırması ise dünya siyasetinin son yıllardaki önemli evrilme hareketi olarak değerlendiriliyor. Putin’in sanıldığı kadar güçlü olmayan Rus Silahlı Kuvvetleri’ni hangi ölçülerde ve daha nerelerde diplomasisini desteklemek için kullanabileceği şimdilik yanıtı zor bir soru olarak duruyor. Ama Soğuk Savaş dönemindeki gibi Venezuela’ya askeri yoldan adım atması da “ben bir dünya gücü olmak istiyorum” düşüncesinin ve hedefinin açık bir göstergesi olarak değerlendiriliyor. Batı ülkelerinde Putin’in bu agresif politikasının bir bedeli olacağı söylenirken, bu bedelin ödenmesinin ve hatta Ahmedinejad ile ABD hesaplaşmasının Batı Dünyası’nın bu en önemli ekonomik krizinde epey bir süre için ertelendiğini söylemek de olası. Çünkü biliyoruz ve görüyoruz ki Avrupa ülkeleri esasen askeri, ekonomik ve siyasi konularda bir uzlaşma içinde değiller. ABD ise seçimler ve ekonomik kriz ortamında eli kolu bağlanmış durumda. Halkının dikkatini dağıtmak için bile dışarıda bir gerginliği tırmandırıp içerideki sıkıntıları bastırma konusunda elinde pek fazla inandırıcı neden yok. Cumhuriyetçilerin seçim kaybetme pahasına böyle lükslere başvurma olanakları yok. Saakaşvili’nin hesabı… KOBAY IRAK… Küresel sistemin ve bu küresel sistem içerisinde özellikle de Ortadoğu coğrafyasını kapsayan bölgesel sistemin birçok anlamda postmodern söylem ve eylemlere teslim olduğu, ulusdevlet yapılarının direk ya da dolaylı olarak hedef alındığı bir dönemin ilk uygulama alanlarından biri olan Irak’ta, devlet yapısının kökünden sarsılması, egemenliğin şiddet yolu ile başka ellere geçmesi ve bu süreçle eş zamanlı olarak zaten Saddam Hüseyin diktatörlüğü altında birbirlerine karşı bilen(diril)en toplumsal yapıların oluşan kaosun maharetiyle tamamen ayrışması Irak’ın mevcut küresel sistemin kobayı olduğunu akıllara getiriyor. Büyük oranda enerjiye endekslenen küresel/bölgesel güç dengelerinin elinde adeta oyuncak haline gelen Irak’taki uygulamaların ilk sonucu mezhepsel anlamda ŞiiSünni ayrışması oldu. Hatta bu ayrışma kısa sürede Irak’ta Amerikan askerleri... Ö Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear