24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Strateji 27 Ekim 2008/226 ST R A T E J İ c 7 verilmesinin aşırı memnuniyetiyle Sarkozy, küresel bir finans zirvesi için yeni ABD Başkanı’nın beklenmesine gerek olmadığını ve 1718 Ekim günlerinde Avrupa Komisyonu Başkanı Barroso ile ABD’ye uçarak zirvenin tarihi ile ilgili olarak George W. Bush ile görüşeceğini açıkladı. BROWN: PARLAYAN YILDIZ Küresel krizin bu şekilde salladığı, üstelik genel seçimlerin yaklaştığı bir ülkenin başbakanının ve iktidar partisinin, anketlerde muhalefet karşısında olukça geriye düşmesi olağan bir durum olarak kabul edilir. Ancak Başbakan Gordon Brown, İngiltere’nin girdiği bu türbülansta hem kendisinin hem de genel başkanı olduğu ve kısa bir süre öncesine kadar anketlerin son 65 yılın en düşük oy oranında olduğunu gösterdiği İşçi Partisi’nin itibar tazelemesini sağladı. Brown’un krizin varlığını gerçekçi bir şekilde kabul etmesi, krizi ivedi ve etkin çözümlerle yönetmesi, bankacılık ve finans sektörünü güvence altına alması ve bu arada da İngiliz ekonomisinin ve serbest piyasanın en büyük kabusu olan “korumacı politikalara” gerek olmadığını açıklaması, ada halkının yüreğine su serpti. Brown’un daha önce Amerikan dolarına istikrar kazandırma çalışmalarına yaptığı ciddi katkı da zaten onun dünya finans çevreleri tarafından, küresel ekonominin en doğru regülasyonunu sağlayacak günümüz akil adamlarından biri kurum tarafından hazırlanıp olarak görülmesini sağlamıştı. denetlenmesi teklifiydi. Brown, “parti değil memleket Cameron’un muhalif ataklarının meselesi” olarak sunduğu acil kurtarma Brown’un krizde parlayan yıldızını planını, muhalefet lideri Muhafazakar söndürmeye şimdilik yetmediğini Parti Genel Başkanı David Cameron’un söylemek lazım. Üstelik, 1516 Ekim destek ve onayı ile kamuoyuna günleri arasında Brüksel’de açıklamıştı. Ne var ki, bu gerçekleştirilen AB Zirvesi sırasında açıklamalardan sonra Brown’un yaptığı “Yeni Bretton Woods yıldızının bu kadar parlayacağını gerekiyor” çıkışıyla Brown, bu sefer öngöremeyen Cameron, çok kısa bir küresel çapta büyük bir etki yarattı. süre içinde muhalefet görevine geri döndü. Brown’un Başbakan olmadan FRANSA’DAN ROL ÇALDI önce Maliye Bakanı olduğunu Brown’un son AB Zirvesi’nde yeni hatırlatan, onun dönemindeki “aşırı ve bir küresel finans düzeninin gerektiğine sorumsuz risk alımı ve harcamaların” dair yaptığı konuşma gerçekten de ekonomiyi bugünkü kırılgan haline büyük yankı yaptı. Bu yeni düzende, getirdiğini savunan Cameron, destek Bretton Woods kurumları olan Dünya vermek yerine hesap sormak Bankası ve IMF yeniden pozisyonunu benimsedi. Kesin tarihi halen belirlenmemiş olan ama 3 Haziran yapılandırılacak, finansal işlemlerde tam şeffaflık sağlanacak, gölge 2010’dan önce mutlaka yapılması bankacılık denilen gizli kapaklı gereken ve seçimlerin beş yerine dört alternatif operasyonlara izin yılda bir yapılması geleneği ile seçim verilmeyecek ve küresel denetim ve harcamalarını kontrol altında tutmak erken uyarı sistemi ile aşırı ve sorumsuz amacıyla farklı seçimleri çakıştırmak risk alımı engellenecek. Bu erken uyarı eğilimi doğrultusunda, Avrupa sisteminin en önemli aracı da, en büyük Parlamentosu seçimlerinin yapılacağı 4 30 küresel finans şirketini toplu olarak Haziran 2009 tarihinde yapılması gözetim, denetim ve tavsiye altında beklenen Britanya genel seçimleri, tutacak bir kurumsal mekanizma olacak. halihazırda iç politikaların en büyük belirleyicisi durumunda. Kriz sektörünün çalışanları öğle yemeğinde... Seçimler bu kadar yaklaşmışken ve anketler, Muhafazakar Parti’nin 1990’larda kaybettiği orta İngiltere’yi yeniden kazanabileceğini gösterirken Cameron, kriz önlemleri konusunda Brown’a verdiği destekle kendi kuyusunu kendisi kazdığını hissetmiş olmalı ki vakit kaybetmeden krize yönelik alternatif önerilerini açıkladı. Bunların arasında en çarpıcı olanı, Britanya bütçesinin Maliye Bakanlığı’ndan bağımsız bir Emlak krizi İngiliz bankalarını da zora soktu. YA SONRA? Sarkozy, her ne kadar dönem başkanı olarak kameraların tekrar kendisine dönmesinden büyük memnuniyet duyup, projeyi, “Avrupa bu zirveyi bu yıl bitmeden istiyor. Avrupa istiyor, rica ediyor; Avrupa bunu sağlayacak” diyerek Avrupa adına sahiplenmiş olsa da, sıra zirve sonuç bildirisine geldiğinde Sarkozy’nin iddialı söyleminden eser kalmadığı görüldü. AB her zamanki tereddütlü haliyle “Avrupa düzeyinde denetim için eşgüdümlülük sağlanması” konusunda fikir birliği içinde olduğunu dile getirse de, güçlü bir irade sergilemekten oldukça uzaktı. Finans dünyası için nasıl bir “ortak denetim mekanizması” önermeleri gerektiği konusunda hazırlıksız yakalanan üye ülkeler, dolayısıyla ortak bir adım atma girişiminde de henüz bulunmayacaklar. Zaten, Sarkozy ve Barroso’nun Camp David’de Bush ile yaptıkları görüşmeden sonra da, Sarkozy’nin hevesli halinin aksine, bir dünya finans zirvesi için ABD’deki seçimlerin sonucunu mutlaka beklemek gerektiği bir kere daha ortaya çıkmış oldu. Küresel finans yönetimi zirvesine hazırlık yapmanın yanı sıra AB’yi bekleyen ev ödevlerinden bir tanesi de, Aralık 2009’da Kopenhag’da yapılacak olan Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi’ne hazırlanmak ve burada Avrupa adına bütüncül, tek bir temsiliyet sergilemek... Ekonomik krizin damgasını vurduğu son Brüksel toplantısı aslında iklim değişikliği ile mücadelede alınacak tedbirler üzerinde artık anlaşılması için tasarlanmıştı ve bir kere daha istenilen boyutta ilerleme kaydedilemedi. AB, küresel finans ve iklim zirvelerinde istediği gibi tek sesle konuşabilecek mi bunu zaman gösterecek. Ancak AB’nin aykırı çocuğu İngiltere’ye dönersek, özellikle son ekonomik kriz Londra’nın parlak fikriyle tek başına öne çıksa da derdine çareyi AB’nin içinde aradığını, küresel bir çözümün ilk ayağı olarak Avrupa seviyesinde sıkı bir finansal kontrolü benimsediğini ortaya çıkardı. Kimilerine göre kriz, İngiltere’yi AB ile kaynaştıracak bir fırsat olacak. Ne var ki, burada göz önüne alınması gereken nokta, İngiltere’nin Avrupa çözümünden ziyade küresel çözümün peşinde olduğudur. Washington Post makalesinde Brown diyor ki; kriz söz konusu olduğunda “İngiltere yok. Avrupa yok. Amerika yok. Bu işte herkes birlikte.” Ekonomik krizin etkilerinin İngiltere’de 2009 yılı sonuna kadar sürmesi ve bu süre içinde işini yitirenlerin sayısının 2 milyonu geçmesi bekleniyor. İngiltere Başbakanı Brown’ın önerileri, ülkesinde ve Avrupa’da yıldızının parlamasına neden oldu. Yeni düzenin nasıl şekillendirileceğine karar vermek için de, çok gecikmeden ama ABD Başkanlık Seçimi sonrasında olacak biçimde, Kasım ayının sonu veya Aralık ayında, bir Dünya Finans Zirvesi toplanacak. Bretton Woods kurumlarının yeniden yapılandırılmasını ilk defa olarak bundan yaklaşık 10 yıl önce, Asya’daki finansal kriz sırasında dile getiren Brown, geçen haftalarda Brüksel’de bu gerekliliğe bir kere daha ısrarla dikkat çekti. Zirve’nin hemen ardından, 17 Ekim günü Washington Post’ta yayımlanan makalesinde de, yeni bir küresel finans yönetiminin, yeni bir düzenin gerekliliğini vurgulayarak, çığır açacak bir reformun fikir babası olarak iyice ön plana çıktı. Ancak, reform fikrinin öncelikle AB Zirvesi’nde dile getirilmiş olması İngiltere’nin, dönem başkanı Fransa’yı anlık olarak gölgede bırakmasına neden oldu. Fransızlar ve avrobürokratlar tarafından “şık” bulunmayan bu durum karşısında fikir, derhal AB’ye mal edildi ve fikrin sözcüsü Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy haline geldi. İngiltere’ye çaldırdığı rolün dönem başkanı olarak yeniden kendisine
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear