Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 27 Ekim 2008/226 ST R A T E J İ c 13 bölüyorsunuz Peki ya adına demokrasi deyip devleti ayağa düşürmenize ne demeli? Kapalı kapılarınız bile kalmadı, söküp attınız bir bir! Sahi siz, devlet nedir, bilir miydiniz? Şimdi de bize diyeceksiniz ki; kahrolsun PKK! Ama PKK kahrolmuyor. PKK mafya oldu artık haraç alıyor. PKK ağa oldu artık hem de kaçak! Siz dediniz değil mi, gel masaya oturalım diye? Kime? Şimdi bir umut da verdiniz! Sahi siz terör nedir bilir misiniz? Ateş hiç size düşmedi değil mi? Peki ya sizce devlet nedir? Devlet, gece korkusuzca uyumak, sabah yeni güne başlamanın mutluluğunu hissetmek, demektir. Şemdinli’nin Konur köyünde buz gibi ayranı subaşında içmek, Van’ın Gürpınar ilçesi Oğuldamı köyünde tereyağında kırmızı benekli alabalığı yemek, Çatak Yukarı Narlıca’da Uzuntekne’nin otunu kesmek demektir. Teröristten vazgeçtik. Bulursak çaresini insanı insanca yaşatmanın, onlar kolay. Kaçaktan vazgeçtik; hudut da bizim, kaçak da bizim, bulursak çaresini insanı insanca yaşatmanın, bu da kolay. Her şey tamam peki, halkımız ne olacak! Canımızdan da vazgeçtik diyelim hep şehit olalım, peki devlet ne olacak? Son yirmi yıldır devlete güvenen kaldı çaresiz. Sizce kader mi bu? Hayır! Kimden medet umacağız? ABD mi, İran mı bize yardım edecek? Hayır! Yoksa İsrail’e mi kaldık? Hayır! O zaman özümüze dönelim ve bize bizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini anlayalım artık! Biz gücü halkımızda arayalım, başkasında değil! Yüreğimizi ferah tutalım; hudutlar korunur, kaçak da önlenir, terör de önlenir terörist de. Açlıkla, işsizlikle de baş ederiz. Ama eğer ki halkı anlamazsak, halkın yanında olmazsak, uzaktaki köy bizim köyümüz demezsek, canlar bizim canımız giden de gelen de bizim demezsek, işte o zaman korkalım. O zaman uyumayalım, kabus görmemek için! Hem de hiç uyumayalım, emin olmadığımız bir yarına başlamamak için! Asıl merak ettiğimizse bu hesap kimin ve soracak kim? “Değerli milletvekilleri, hayvan girişleri, başta Şemdinli, Yüksekova ve Başkale olmak üzere tüm İran ve Irak sınırları boyunca olmaktadır. Biraz önce de belirttiğim gibi, İran, Afganistan, Hindistan, Pakistan gibi ülkelerin hastalıklı hayvanları, İran ve Iraklı tüccarlar tarafından sınırlarımıza getirilmekte ve bazı Türk vatandaşları tarafından burada satın alınmaktadır. Bu hayvanlar yurda girişte, sınırlarımızın karşı tarafında PKK’nın üç beş kişiden oluşan gümrük merkezlerinden geçmekte, bu geçişte de PKK’ya, hayvan başına ödenen fiyatın yüzde 1015’i oranında bir para ödenmektedir. Bu yolla, PKK’nın, sırf geçen yıl topladığı para mevcudu 30 trilyon lirayı aşmıştır. Özellikle, bölücü örgütün son yıllardaki finans kaynağı hayvan kaçakçılığıdır.” Diyor ki bu milletin vekili, milletin bakanı sizi şehit eden mermilerin, silahların nasıl ve nereden alındığını biliyoruz. Peki, soru şu o zaman; biliyorsunuz madem, neden önlemiyorsunuz? Yine kesin olmayan rakamlara göre, 19872001 yılları arasında teröristlerle güvenlik kuvvetleri arasında çıkan silahlı çatışmada; 23.473 terörist ölü, 3.196’sı ise sağ olarak ele geçirilmiş, 2.381 terörist teslim olmuş. Yaralı olarak ele geçenlerle bu rakam 29.671’e ulaşıyor. Büyük bir rakam bu, çok da önemli. Soru şu: Kim bu 29.671 kişi? Irak’tan mı geldi, yoksa İran’dan mı? Hayır! Saymayın üçü beşi, bunların hepsi içimizden çıktı. Nasıl mı? Bunların hepsinin aynı gün terörist olduğunu düşünmüyorsunuz, değil mi? Öyleyse yıllara bakalım. Örgüt ne zaman kuruldu? 1978.Yıl 2008, katılımlar halen devam ediyor. O halde diyelim bunlar tam 30.000 olsun. Aradan geçen yıl sayısı 30. Demek ki her yıl 1.000 kişi katılmış örgüte. Eh, bu sonuç normal! Sonra hepsine de katılım demeyelim; bunun içinde cebren kaçırılanı var çocuk yaşta, kandırılanı var cahil, iş bulma umuduyla gideni var. Bunları düşerseniz karşımıza taş çatlasa bin kişi çıkar. Kemikleşmiş kadro bu! Demek ki onca yıl, şu bin kişiyle baş edememişiz biz! Şimdi soracaksınız, bu kadar kişi nasıl kandırıldı, nasıl kaçırıldı? Göçleri unutmayınız, işsizliği, eğitimsizliği, aşireti. Bir de bunlara seçtiklerimiz ve onların atadığını ekleyin yani otorite kaybeden yöneticilerimizi, saygınlığını ve de halkın güvenini yitiren devletin adamını. Eh! Bu sonuç da normal! Hâlâ Türk bayrağının dalgalandığına şükredelim. Gerçekten ne olup bittiğini bilemedik mi? Bildik de söylemedik mi yoksa? Yıl 1992. Yer Şemdinli. Güvenlik güçlerindeki silahlar: G3 Piyade Tüfeği, MG3 Otomatik Tüfek, 89 mm. Roketatar ve tabanca, esas itibariyle bunlar. Teröristlerdeki silahlar: Kaleşnikof Piyade Tüfeği, Biksi Otomatik Tüfek, RPG7 Roketatar, Kannas Keskin Nişancı Tüfeği. Karşılaştıralım ikisini, terörist ağır basar. Doğru değilse söylediğimiz, teröristlerin yıllar önce kullandığı silahları biz şimdi niye satın alıyoruz ki? 89 mm.lik roketatarımız yok artık. Kullanmıyoruz, ya hurdaya gitti ya da depoya. Yerine RPG7 var. Yani Çelik teröristlerin roketi! 92’den sonra bolca Kannas aldık, Çin’den Rusya’dan, Biksi ile beraber. Bunlar da teröristlerin kullandığı silahlar. Biraz garip değil mi? Üstelik acı. Bir yandan terörist hep bir adım ilerde, diğer yandan hep aynı yerlerden alışveriş yapıyoruz. Merak ediyorum inanın, ölürken kimler seyrediyordu bizi? Hudutlarımız açık, gelen geçiyor, giden geçiyor. Asker hududu koruyamaz, etten duvar örmekle hudut korunur mu hiç! Hududu korumak sistem işi! Sadece uyuşturucu olsa iyi. Aklınıza ne gelirse Van ve Hakkâri’den geçer. Kaçak, terörü finanse etti, sormadılar mı hiç, nereden gelir bu kara para diye? Kaçağın terörü finanse ettiğini, ama gerçek anlamda terörü beslediğini biliyor muydunuz? Peki, kaçaktan alınan her yeni liranın bize mermi olarak döndüğünü? Peki ya teröristle kaçakçının hudutta buluştuğunu? Ya kaçakla mücadele edenin karakolunun basıldığını? 91’de onca terörist, niye Feyzullah’ın Samanlı Karakolu’na saldırdı dersiniz? Katil Öcalan niye, “Yüksekova ve Başkale bizim için önemlidir” diyor? Biliyorsunuz demek! Ya da bilmiyordunuz öyle mi? geçmiyor şehit haberi almadan. Çanakkale olsaydı, biz de derdik aynısını. Biz herkesten önce bağırırdık Sakarya olsaydı. Anladım, siz bize diyeceksiniz ki; vatan bölünmez! Siz değil misiniz Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eşbaşkanı? Masa üzerinde haritaların nasıl çizilmiş olduğunu da mı görmediniz? Kaybettiğiniz otoriteyi katillerin nasıl ele geçirdiğini de görmüyorsunuz değil mi? Göz göre göre vatanı DEVLET NEDİR? Şimdi bize diyeceksiniz ki, şehitler ölmez! Peki, siz değil miydiniz ütülü ve koyu renk elbiselerinizle şehit törenlerine gelen ve de giden! Sormadınız mı hiç kendinize bu şehit neden şehit! Her gün al bayrağa sarılı tabutları kara toprağa gömüyoruz, gün Öcalan 1978 yılında kurulan bölücü örgütle 30 yıllık mücadelenin sonucunda şiddet zaman zaman düştü, zaman zaman yükseldi. Bu konudaki istatistikler aynı zamanda sonuçları ağır, pahalı deneyimleri de içeriyor. Örgütün insan ve para kaynakları 30 yıla karşın halen zayıflatılabilmiş değil.