Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Strateji 13 Ekim 2008/224 ST R A T E J İ c 7 kudretini kendisinde görebilen bir siyasi zihniyetin, Avrupa ve Irak’ta gerek siyasi mülteci gerek damat gerekse terörist olarak cirit atanları dış politik gücüyle alıp getirememesi ve Türk adaletine teslim edememesi de olayın bir başka dikkat çekici yönüdür. Hava harekâtından kaçıp Barzani’ye sığınan teröristlere ise ne işlem yapılmış olduğu kamuoyu tarafından hala bilinmemektedir. Bu açıklamaların ışığında şu gerçeği açıkça dile getirmekten kimse korkmamalıdır; Türkiye’deki siyasi irade, askeri operasyonlar hariç, bilinçli olarak terörle mücadele etmeği için bu mücadele bir trajediye dönüşmüştür. öncesi ağır bombardımana tutulan Basyan kampından çıkan teröristlerin Aktütün karakoluna baskın düzenleyebilmeleri mümkün olabilir miydi? Bugünkü durumu daha iyi analiz edebilmek için son birkaç ay içerisinde Şemdinli’de yaşanılan olaylara yakın planda bakmak gerekir; İran sınırında ve Alan karakolunun yanı başındaki Alan köyü yoluna teröristler tarafından mayın döşendi ve üç vatandaşımız hayatını kaybetti. Bu eylem; Hakurk ana kampındaki terörist grupların Mezargediği üzerinden Jerma kampı ile bağlantısını sürdürmekte olduğunu ve de İran sınırı boyunca eylem yapma gücünü koruduğunu ifade eder. Sonrasında ise önce Şemdinli girişi Şapatan Gediğine patlayıcı madde yerleştirilmesi ve ardından şehir merkezine yakın yerdeki Gomane Tepeden komando taburuna iki kez üst üste saldırı yapılması, sınırkampterörist üçlüsü arasındaki bağın işlediğini açıkça gösterir. Eyleme konu olan yerler bize, Hakurk MezargediğiJerma ve Beyaz Dağ bölgelerindeki durdurulamayan terörist hareketlerini ve bu hareketli unsurların ilçe merkezi dahil bölgede eylem yapma gücünü koruduklarını anlatmaktadır. Bunu takiben Ortaklar bölgesinde askeri konvoya pusu kurulması, bir korucunun şehit olması ve iki askerimizin yaralanması ise, HakurkJerma Basyan terör kamplarının işletildiğinin göstergeleri olarak değerlendirilmelidir. 8 Eylül günü Beyyurdu bölgesinde 6 şehit verdiğimiz eylem ve Aktütün Karakolu’na yapılan saldırı ise, Şemdinli’nin yıllar öncesinde olduğu gibi bugün de teröristler tarafından kuşatılmış olduğunu ifade etmektedir. “Terörist Şemdinli’den ne istiyor?” şeklinde bir soru akla gelebilir. Yaşadığımız olaylardan ders çıkararak bu soruya, “terörist Türkiye’yi yönetenlerden Şemdinli’yi istiyor, Şemdinli’de otorite olmak istiyor, devlet olmak istiyor” diye cevap vermek gerçeğin samimi bir ifadesi olur. Yapılan eylemlerin amacı budur; güvenlik güçlerini savunmaya zorlayıp kırsal alanda hareket inisiyatifini elde etmek, bu inisiyatifi halk üzerinde otoriteye dönüştürüp Yüksekova ve Başkale’deki kaçakçılığa uzanmak, Ekim ayı itibariyle Hakurk’a çekilecek teröristlerin intikal emniyetini sağlamak ve bu şekilde varlığını gösterip yeni katılımlara yol açmaktır. Görmezden gelinen bu tehdit var olduğu sürece Şemdinli’den gelecek yeni şehit haberlerini duymak an meselesidir. Bir çaresi yok mudur bu trajedinin? Elbette vardır ancak bunu açıklayabilmek için önce yaşanılan güne bakmak gerekir. Son saldırıda şehit olan askerlerin cenaze törenlerinden... ŞEMDİNLİ VATAN TOPRAĞIDIR PKK terör örgütünün genel hatlarıyla bir bilinmeyeni artık yoktur, her boyutuyla örgüt deşifre edilmiştir. İstihbarat kuruluşları bu örgütün can damarlarını kesebilmek için gerekli olan yeterli bilgiye sahiptir. PKK terör örgütüne artık bazı dış ülkeler değil Irak, ABD, İsrail ve AB ülkeleri destek vermektedir. Bu örgüt bazı yollardan değil, başta uyuşturucu olmak üzere her türlü kaçaktan, Avrupa’da yaşayan gurbetçilerimizden aldığı haraçtan, yasal görünümlü sayısız şirketlerinden elde ettiği kara paralarla örgütü finanse etmektedir. Yine bu örgüt eleman kaynağını hainler arasından değil, ülkemizin doğu bölgesinde uzun yıllardır hüküm süren feodal yapı, işsizlik, yoksulluk, aşırı nüfus, göçler, cehalet ve eğitimsizliğin neden olduğu sorunlar yüzünden bunalıma düşmüş gençlerimiz arasından temin etmektedir. Örgüte katılımlar bilinçli değil çaresizliktendir; “devletin çözemediği sorunları dağdaki sorunsuz özgürlük çözebilir” düşüncesiyle yola çıkan gençler dağa çıkışı kişisel ve toplumsal sorunlarının çözümü için bir çare olarak görmektedir. Bu sürecin durdurulması için bir adım ileri atılmadığından dolayı da dağa çıkmadan önce “bu vatanın evladı olan gençler”, dağa çıktıktan sonra “vatan hainine” dönüştürülmektedir. Bu durumda Türkiye’nin karşısında çıkış yolu; ulusal özellikte, devamlılık arz eden, terörü yok etmek amacını güden, burada sayılan her etkeni her boyutuyla ele alan bir stratejik planı öncelikle hazırlamak ve sonrasında da kararlı bir seferberlik anlayışıyla uygulamaya koymaktan geçmektedir. Askeri operasyonları “tek çözüm” olarak görmek Türkiye’yi arzu ettiği sonuca ulaştıramayacaktır. Yalnız ekonomik tedbir ya da yatırımlar veya yasal düzenlemeler de kök salmış bu soruna çare olamayacaktır. Siyasi zihniyet bu soruna bir bütün olarak ve de ulus devlet anlayışıyla bakmadığı sürece çözümün nerede ve nasıl olacağını da asla göremeyecektir. Terörün hedefindeki Şemdinli bu sorunun önemli bir parçasıdır. Türk milletinin hak ettiği huzur ve güvenliği sağlamak için bir adım atılacaksa eğer, bu adım Şemdinli’de atılmalıdır; devletin var olduğu, Şemdinli’nin vatan toprağı olduğu, Şemdinli’de yaşayan vatandaşlarımızın Türk milletinin bir evladı olduğu artık kanıtlanmalıdır. Şemdinli’nin terörden arındırılması, bölücü örgütün gücünün ne kadar kırıldığının da çok büyük oranda göstergesi olabilir. İlçe yalnızca terör güzergahında değil, kaçakçılık güzerganıda da önemlidir. Son dönemde ilçe sınırları içinde yapılan saldırılar, hem terör örgütünün hem de devletin ilçedeki durumunu sergiliyor. silahlı teröristin yok edilmesi konusu ile sınırlı değildir, olmamalıdır. Terörle mücadele bir bütündür, çok boyutludur, ulusal niteliklidir, devamlılık ve kararlılık ister. Askeri operasyonlar bu mücadelenin küçük bir parçasıdır. Türkiye’de bir trajediye dönüşen terörle mücadelenin resmine dikkatlice bakıldığında, terörün zemin bulduğu kırılamayan bir feodal yapı, durdurulmayan bir dağa çıkış süreci, göz ardı edilen Avrupa siyasi cephesi, girilemeyen Irak kuzeyindeki kamplar ve örgütün etkisiz hale getirilmeyen siyasi kol ve kanatlarıyla ortaya çıkan bütünsellik hemen görülecektir. Bu çok boyutlu ortam içerisinde kendine yaşam bulan teröristin “siyasi hedefe ulaşma” umudunun kırılmayışı ise yeni katılımlara kapı aralamaktadır. Demokratik hak ve özgürlükleri Anayasanın öngördüğü sınırlar içerisinde kullanmayan ve bunu terör örgütünün propagandasına dönüştüren DTP’nin faaliyetleri de bu kapıyı ardına kadar yeni terörist adaylarına açmaktadır. Teröristlerin Irak ve Avrupa’da elde ettiği hareket serbestisi ile bu ülkelerde yaşam alanı bulabilmesi sorunu iyiden iyiye çıkmaza sürüklemektedir. Bununla birlikte devlet kasasından para çalanların izini Uzakdoğu adalarına kadar sürebilen bir MASAK’ın PKK terör örgütünün kara para trafiğini bugüne kadar çözememiş olması oldukça düşündürücüdür. Ortadoğu ve Kafkaslarda uluslararası siyasi arabuluculuğa soyunmak güç ve MÜCADELEDE GÜNCEL DURUM Dağdaki mücadele otuz yıldır sürmektedir ama sonuca bir türlü ulaşamamıştır, mücadelenin bu şekliyle sonuca ulaşması da olası değildir. Çünkü askeri operasyonlar siyasi destekten yoksundur ve sürdürülen hava harekâtı ile kesin sonuca ulaşmak taktik anlamda mümkün değildir. Kaldı ki Türkiye’nin terörle mücadelesinin boyutu dağdaki