22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

6 Melek KIRMACI TUSAM Avrupa Araştırmaları Masası kirmaci@tusam.net olonya, bir aydan uzun bir zaman önce patlak veren hükümet krizinin çözülebilmesi için 21 Ekim’de sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Başbakan Jaroslaw Kaczynski’nin koalisyon hükümetinin ortaklarından Meşru Müdafaa Partisi (SDP) lideri aynı zamanda Başbakan Yardımcısı ve Tarım Bakanı Andrzej Lepper’i adı yolsuzluk ve rüşvet skandalına karıştığı iddiasıyla görevden almasıyla patlak veren hükümet krizi, İçişleri Bakanı Janusz Kaczmarek’in görevden alınmasıyla geri dönülemez bir yola girdi. Kriz, Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin Polonya’nın Ekim ayında ya da en geç Kasım ayında genel seçimlerin yapılması yönündeki kararı ile son buldu. Yolsuzluğu temizleme sözüyle Eylül 2005’te yapılan genel seçimleri kazanan Jaroslaw Kaczynski’nin genel başkanı olduğu Hukuk ve Adalet Partisi’nin (PiS) kurduğu azınlık hükümeti, böylelikle dağıldı. Şimdi Polonya halkı, olması gerekenden iki yıl önce sandık başına gitmeye hazırlanıyor. Yolsuzluk iddiaları, siyasi krizlerin sonucu… C S TRATEJİ Lepper, PiS ile bütçe konusunda yaşanan anlaşmazlık nedeniyle hükümetten ayrılmıştı. Üstelik geçen Eylül’de yaşanan bu siyasi kriz Polonya’da bir yıl içinde yaşanan siyasi krizlerin üçüncüsüydü. Temmuz ayında patlak veren siyasi krizi tırmandıran son nokta ise Ağustos ayında Başbakan Jaroslaw Kaczynski’nin koalisyonun önemli isimlerinden İçişleri Bakanı Janusz Kaczmarek’i görevden alması oldu. Tarım bakanlığında milyonlarca dolar yolsuzluk yapıldığı ve tarım arazilerinin ticari amaçlara yönelik yeniden düzenlendiği iddiasıyla görevden alınan Tarım Bakanı Lepper’den sonra Kaczmarek, "bir rüşvet olayında yolsuzlukla mücadele operasyonunun başarısını imkansız kıldığı sanılan kişilerce çevrelendiği" gerekçesiyle Kaczynski tarafından görevden alındı. Gizli bilgileri sızdırdığı ve hakkında yapılan rüşvet soruşturmasını gölgelemeye çalıştığı gerekçesiyle göreve geldikten yalnızca altı ay sonra görevden alınan Kaczmarek ile KatolikMuhafazakarMilliyetçi koalisyon hükümeti de dağılmış oldu. Kaczynski’nin bu kararı kaçınılmaz olarak erken seçim kararını tetikledi. Son olarak Cumhurbaşkanı Lech Kaczynski’nin ana muhalefetteki Yurttaşlar Platformu Partisi lideri Donald Tusk ile görüşmesinin ardından yaptığı açıklamada Polonya’nın bu yıl bitmeden erken seçime gideceği kesinleşti. Siyasi bunalımı gidermek amacıyla erken seçime gitme kararı alan Polonya, on haftadan daha az sürecek seçim kampanyasının ardından sandık başında yeniden kaderini tayin edecek. PiS’in ülkeyi sürüklediği siyasi karmaşa ve uluslararası arenada uğrattığı prestij kaybı karşısında Polonya, bu defa muhafazakarliberal Yurttaşlar Partisi tarafından kurulacak bir koalisyon hükümeti tarafından yönetilebilir. Eylül 2005 seçimlerini kıl payı farkla kaybeden Yurttaşlar Platformu Partisi, seçim kampanyası için hazır olduğunu söylüyor. Son kamuoyu yoklamalarının sonuçları seçimi Donald Tusk’un liderliğindeki PO’nun kazanacağını doğrular nitelikte. Zira Kaczynski’nin PiS’inin oyların yüzde 23’ünü PO’nun ise yüzde 33’ünü alacağına yönelik tahminler oldukça güçlü. P Polonya erken seçime gidiyor KRİZ SEÇİM GETİRDİ 25 Eylül 2005 parlamento seçimlerinden sonra Polonya’nın sürüklendiği, kurtulmaya çalıştıkça daha da derinleşen siyasi bunalım Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçişin hızlı olduğu Polonya’yı olması gereken 2009 yılından iki yıl önce erken seçime götürüyor. Ülkede yaşanan siyasi kriz, Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından Batı tarzı demokrasi ve serbest piyasa ekonomisine geçişin hızlı olduğu diğer merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde yaşanan siyasi krizlere benzer şekilde gerçekleşiyor. Polonya’da serbest piyasa ekonomisine hızlı geçiş nedeniyle yaşanan problemlerin yeni demokraside doğurduğu sonuç ise siyasi elitin halkı değişimden dışlayarak kurduğu elitler iktidarı oldu, tıpkı diğer merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinde olduğu gibi. Bu süreçte ortaya çıkan en büyük sorun ise kimi zaman hükümetle bağlantılı üst düzey yolsuzluklar ve rüşvet. 1990’larda başlayan rejim değişikliği sürecinde yapılan yolsuzlukların hükümetlerle olan bağlantısının ortaya çıkmasının ardından yönetimle ilişkisi kesilmiş ve değişimden koparılmış halk, değişim yanlısı partilere karşı geleneksel değerlerine ve dinine daha bağlı muhafazakâr partilere yöneldi. Sonuç ise ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran iktidarlara tepki olarak Polonya halkı, ya sandığa gitmedi ya da muhafazakâr PiS partisini seçti. PiS, rejim değişikliğinin ülkeyi yolsuzluk, kültürel yozlaşma ve ekonomik bunalıma sürüklediğini, bunalımdan kurtulmanın tek yolunun ülkede 1990’larda başlayan rejim değişikliğini yeniden başlatmak olduğunu söyleyerek iktidarı ele geçirdi. Katılımın yalnızca yüzde 40,6 olduğu Eylül 2005 seçimlerinde PiS, oyların yüzde 27’sini, PiS’in liberalmuhafazakâr rakibi Yurttaşlar Platformu (PO) ise oyların yüzde 24,1’ini alarak 460 sandalyeli Sejm denilen Meclis’te 288’ini, 100 sandalyeli Senato’nun ise 83’ünü kazanmıştı. Ancak Parlamento’da yeterli çoğunluğa sahip olmayan PiS, Polonyalı Aileler Ligi (LPR) ve Öz Savunma Partisi (Samoobrona) de koalisyona yaklaşık altı ay sonra katıldı. Yapacağı rejim değişikliğinin Kaczynski kardeşlerin ‘yönettiği’ Polonya, erken seçim kararı aldı. Sağcı partilerin kurduğu koalisyon, önce Tarım Bakanı ardından İçişleri Bakanı’nın görevden alınmasıyla zora girdi. Ekim ya da Kasım ayında yapılacak seçimler öncesinde liberaller önde gidiyor. ahlaklı, töresel ve dürüst olacağını söyleyen PiS’in kurduğu muhafazakârkatolik koalisyon "kökten dinci Katolik, eşcinselliğe ve kürtaja karşı ve koyu bir AB aleyhtarı" idi. Adı yolsuzluk ve rüşvet olaylarına karıştığı iddiasıyla görevden alınan SDP lideri Andrzej Lepper, Polonya’yı yöneten ikiz kardeşler... ORTA AVRUPA’NIN KRİZİ Polonya’yı olması gerekenden iki yıl önce seçime götüren nedenin yolsuzluk iddiaları olduğu yorumu oldukça doğru. Her ne kadar AB Polonya’da yaşanan siyasi krizin ülkeye özgü koşullardan kaynaklandığını söylüyorsa da aslında yolsuzluk ve rüşvet, merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinin ortak sorunu. Demokrasiye ve serbest piyasa ekonomisine geçişin hızlı olduğu bölge ülkelerinde, AB’nin genişleme politikasının en önemli ayağı olan şartlılık prensibinin tanımlandığı Kopenhag kriterlerini yerine getirmek adına hızlı reformlar yapıldı. Ancak reformların getirdiği değişim halka anlatılamadı. Rejim değişikliğinin hızlı yaşandığı bu ülkelerde üst düzey yolsuzluklar ve rüşvet günlük hayatın bir parçası haline geldi. Nitekim Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün (Transparency International) Küresel Yolsuzluk Algılama Endeksi bunu doğrular nitelikte. 2006 yılı verilerine göre Polonya’nın notu 10 üzerinden 3,7. Birliğe yeni üye olan Bulgaristan ve Romanya’nın notu ise sırasıyla 4 ve 3,1. Yolsuzluğun Orta Avrupa’da ne denli büyük bir problem olduğunu yeni yeni anlayan AB ise aday ülkeler ile yürüttüğü müzakerelerde bu konu ile çok daha ciddi bir şekilde ilgileneceğini söylüyor. Ancak AB’nin Orta Avrupa’sının yaşadığı bu hızlı değişimin yarattığı siyasi sancıları gidermek hiç de kolay değil. koalisyonu kendilerinin değil PiS’in bozduğunu söyledi. Lepper, TVN24 televizyonuna yaptığı açıklamada "Artık bu tür bir hükümette yer almayacağız diyerek" partisinin koalisyondan ayrılacağını bu nedenle parti üyesi Çalışma ve Bayındırlık bakanlarının hükümeti terk edeceğini açıkladığında Polonya’da erken seçim çanları yeniden çalmaya başladı. Zira Polonya’da yaşanan bu son siyasi kriz, ülkenin Eylül 2005 seçimlerinden bu yana gördüğü ilk kriz değil. Geçen Eylül ayında Başbakan Kaczynski önderliğindeki PiS, Polonyalı Aileler Ligi ve Samoobrona ile kurduğu koalisyon hükümetinde
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear