Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
etmiştir. Kuvvet komutanları ve çeşitli heyetler Çin’de incelemelerde bulunmuştur. Ancak işbirliği alanında somut sonuçlara henüz ulaşılmamıştır. Bunun nedeni Çin teknolojisinin çok yüksek bir teknoloji olmaması, Çin’in daha çok Rus teknolojisini alıp, onu geliştirmeye çalışmasıdır. Batı teknolojileri daha üstündür. Türkiye’ye batıdaki yüksek teknolojiyi en gelişmiş seviyesinden alıp, özümseyip, yükselterek, üzerine koymak daha avantajlı gelmektedir. Savunma sanayisindeki gelişmelerin ilerlemeyişinin baş sebebi budur. Batıdan alınamayan teknolojilerde Çin’e başvurulmaktadır. Türkiye savunma sanayisinde Batı’dan gerekli ilgiyi göremez ve Çin’in teknolojisi de gelişme kaydederse, o zaman Türkiye Doğu teknolojilerine yönelebilir. Böyle bir gelişme olursa, Çin ile Türkiye’nin savunma sanayisindeki işbirliği artacak, bu diğer askeri alanlara da kayabilecektir. Askeri alandaki ilişkiler diğer alanlarda da etkisini gösterebilecektir. C S TRATEJİ 17 EKONOMİK İLİŞKİLER Çin’in ekonomik gelişimine baktığımızda, bunun bazı sıkıntılar yarattığı, bu sıkıntıların dünyada olduğu kadar Türkiye’de de bazı yansımaları olduğu görülmektedir. Çin malları ucuz işçilikten dolayı dünya pazarlarına hızlı ve geniş şekilde yayılmaktadır. Türkiye de bundan etkilenmektedir. Piyasaya bakılınca, her tezgâhta Çin malları görülmektedir. Bunun ana sebebi çeşit bolluğu ve ucuzluktur. Ucuzluğun yanında kalite son derece düşüktür. Bir kere kullanılıp atılabilecek mallardır ancak ihtiyacı geçici de olsa karşıladığından rağbet de görmektedir. Bu durum talebi artırmakta, talep arttıkça Türk sanayisi geriye gitme endişesiyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu nedenle Dış Ticaret Müsteşarlığı’nca, diğer ülkelerin yaptığı gibi bir takım kotalar konmaktadır. Özellikle tekstil konusunda dünyada bir takım kısıtlamalar uygulanmıştır. Bu kısıtlamalar zamanla kalkmaya başlayınca, bu konuda hem yurt içinde, hem de yurt dışında önemli yeri olan Türk tekstil sanayi zarar görmüştür. Kalite bakımından üstün olmasına rağmen, ucuz ve cazip mallardan dolayı Çin ile rekabet etmek zorunda kalan Türkiye, sıkıntılı duruma girmiştir. Uygur Türkleri Türkiye Çin’le benzer bazı sorunlar yaşıyor. Çin’in kuzey Irak’taki yapılanma ve Kıbrıs Rumlarıyla ilişkiye girmesini engelleyemeyen Türkiye, Tayvan ve Uygur bölgesini örnek gösteremiyor. İki ülke arasındaki potansiyel değerlendirilemiyor. politikalara yönelmesi önemlidir. Türkiye çok yönlü politika, buna paralel olarak çok yönlü ekonomi politikası uygulamak ve ticaret yapmak mecburiyetindedir. Tek yöne saplanıp kalması uygun değildir. ABD’yle de, AB ve Avrupa ülkeleriyle de, Kafkasya’yla da, Orta Asya’yla da, ŞİÖ üyesi diğer ülkelerle de, Ortadoğu ve Uzak Doğu ülkeleriyle de politika ve ticaret yapacaktır. Bu çok yönlü politikayı ve ticareti uygulayarak dengeleri kurmak suretiyle, kendini merkeze almak, bir merkez ülkesi olmak durumundadır. aleyhinde isteklerde bulunması, ulusdevlet anlayışını yok etmeye çalışması, üniter yapıyı bozma tehlikesi de bir tehdit olarak algılanmaktadır. Ayrıca özelleştirme adı altında Türkiye’nin stratejik değerlerinin ve bankacılık sisteminin gittikçe artan bir şekilde yabancı sermayenin kontrolüne geçmesi de tehdit olarak ortaya çıkmaktadır. Bu konuda iki ülke arasında birbirinin aynı olmasa da bazı benzerlikler vardır. Aynı olmasa da iki ülkenin dünya sorunlarına bakış açısı ile karşılaştığı tehdit ve risklerdeki benzerlikler, ilişkilerin geliştirilmesinde olumlu rol oynayabilecek hususlardır. İki ülkenin yakın işbirliği içinde olması, hem Türkiye’nin, hem de Çin’in bölgede ve dünyada güç kazanmasına imkân yaratacaktır. ÇİN STRATEJİLERİNİN YANSIMALARI Çin’in hâlihazırda dünya politikasında çok etkili olmak istemeyişinin sebebi, kendisini tamamen kalkınmaya vermesidir. Çin’in üç safhalı bir stratejisi vardır. Stratejinin birinci ayağı, sınırlarında ve ülke içinde güvenliğini sağlamaktır. İkincisi ekonomik alandaki kalkınmasını tamamlamaktır. Üçüncüsü kalkınmayı son noktaya doğru taşımakla birlikte silahlı kuvvetlerinin gücünü artırarak dünya politikasında etkili duruma gelmektir. Şu anda Çin, ikinci safhayı sürdürmektedir. Bu nedenle dünya politikalarına fazla angaje olmayıp, gücünü ve enerjisini burada harcamamakta, bunları tamamen ekonomik kalkınma yolunda kullanarak ilerlemeye çalışmaktadır. ABD’nin Afganistan ve Irak’a olan müdahalelerinde ve diğer konularda fazla taraf olmamaya çalışmasının, çok elzem olmadıkça politik duruma karışmamasının, angaje olmamaya özen göstermesinin sebebi budur. TÜRKİYE ÇİN BENZERLİKLERİ Türkiye ile Çin’in dünya sorunlarına bakışında, karşılaştıkları tehditlerde ve risklerde benzerlikler vardır. Bu konu Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ’un bu yıl içinde Çin’e yaptığı ziyarette de benzer şekilde dile getirilmiştir. Bu benzerliklerde iki konu başat rol oynamaktadır. Birincisi küreselleşmedir. Küreselleşme Çin’de de etkisini göstermekte, küreselleşmenin esas aracı olan büyük sermaye Çin’e girdikçe Çin, liberalleşme yönünde ilerlemekte, Çin’in o demir perdesini eritip içine nüfuz etme imkânını bulmaktadır. Küreselciliğin en önemli aktörü, Soğuk Savaş sonrasında dünya siyaset sahnesine güçlü şekilde çıkan ABD’dir. ABD bu süreci tek odaklı dünya düzeninin hâkimi sıfatıyla dünya üzerinde kurmaya çalıştığı hegemonyanın bir aracı olarak kullanmaktadır. Yabancı büyük sermaye, bir taraftan Çin’in kalkınmasını sağlamak maksadıyla kullanılırken, diğer taraftan bu büyük sermaye ülke üzerinde hâkimiyeti sağlamanın aracı olarak da rol oynamaktadır. Ayrıca küreselleşmenin ülkelere yaklaşımında görünürdeki araçlar olarak kullanılan demokrasi, insan hakları ve özgürlük düşünceleri de ülkeye girme çabası içindedir. Ancak Çin’in mevcut nüfusu ve yapısı, özgürlük, demokrasi ve insan haklarının alabildiğine genişletilmesine elverişli olmayıp, önlenemediği zaman ülkeyi dağılma sürecine sokabilecek bir tehlike olarak ortaya çıkmaktadır. Bu durumda küreselleşme, Çin’in kalkınmada faydalandığı ancak aynı zamanda karşısına tehdit olarak da çıkan bir gelişmedir. Diğer taraftan küreselleşme başta olmak üzere AB’nin, insan hakları, özgürlük ve daha fazla demokrasi yaklaşımı ile Türkiye’den ülke güvenliği ANLAŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ İki ülke ilişkilerinin gelişmesinin, her iki ülkenin çıkarına olacağı açıkken, Çin’in Kıbrıs Rum Kesimi ve Irak Kürtleri ile ilişki kurması ve bunu arttırma eğilimi göstermesi, Türkiye açısından arzu edilmeyen bir gelişmedir. Bu durum, Türkiye’nin uluslararası ortamda doğru politika yürütemediği sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Türkiye, Tayvan konusundan dolayı sıkıntı içinde olan Çin’e Kıbrıs konusundaki haklılığını anlatamıyor ise Doğu Türkistan’daki ayrılıkçı hareketten dolayı Kürt politikası, bölücülük ve ayrılıkçılık konusundaki düşüncelerini Çin’e anlatamıyor ise bu durum diplomasi açısından bizim bazı yanlışlar yaptığımızı, yeterli çalışma içinde olmadığımızı gösterir. Türkiye haklı olduğu konularda doğru bir dış politika izleyemezse, doğru bir diplomasi yürütemezse o zaman uluslararası ortamda hiçbir haklı davasını savunamaz. Bu sadece Çin ile olan ilişkilerde değil, diğer ülkelerle ilişkilerde de geçerlidir. Bu durumda Türkiye’nin doğru bir diplomasi yürütmesi, dış politikadaki haklılığını diğer ülkelerin yanında, dünyada bir güç odağı olma yolunda hızla ilerleyen Çin’e de anlatması, en akılcı hareket tarzıdır. Buna rağmen Çin, menfaatini Türkiye’de değil diğer taraflarda görmekte ısrar ederse, o zaman bu ilişkileri belirli bir düzeyin ötesine taşımamız da mahzurlu olacaktır. Ancak desteğini kazanmakta ısrar etmenin ve bunu sağlamanın yaratacağı avantaj, tabiî ki aksi yöndeki düşünceden çok daha iyidir. TÜRKİYE’NİN POTANSİYELİ Türkiye’nin Çin, Rusya, Japonya, Hindistan gibi yeni dünya düzeninin gelecekteki güç odakları ile geliştirmeye çalıştığı ilişkilerini, ABD ve AB’ye alternatif olacak ilişkiler olarak değerlendirmek yanlıştır. Bu ilişkilerin geliştirilmesi Türkiye’nin politik, ekonomik, askeri ve kültürel etki alanını arttırmaya yöneliktir. Çünkü Türkiye’nin alternatife ihtiyacı yoktur, ihtiyaç duyduğunda da kendisi alternatif yaratabilir. Türkiye’nin içinde bulunduğu jeopolitik ortam ve sahip olduğu jeopolitik güç bu imkânı vermektedir. Ancak bunu uygulayabilecek doğru