22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Doç. Dr. Mustafa HERGÜNER Denizcilik stratejisi açısından da TÜRK DONANMASI’NIN GÜCÜ Türkiye Cumhuriyeti İkinci Dünya Savaşının önemi tartışılmaz… bütün yükünü Boğazlar, Mersin ve C S TRATEJİ ustafa Kemal Atatürk’ün birinci yüzyıla yaklaşan Cumhuriyet Türkiye’sinin tüm sektörlerine önderliği ve büyük katkıları vardır. Her birinin araştırılması ve yeni bulgulara ulaşılması şüphesiz ülkemizin çağdaşlığına çok önemli boyutlar kazandıracaktır. Akademik birikimimizin denizcilik olması, bizi O’nun denizcilikle ilgili yönlerini araştırmaya itmektedir. Bundan böyle Atatürk’ün denizcilikle ilgili yönlerini günümüz penceresinden incelemeye çalışacağız. Bu suretle hem O’nun yüceliğini ve hem de ülkemizin O’nu anlamakla kazanacaklarını ifade etmeye çalışacağız. M SICAK DENİZLER Bilindiği gibi Anadolu Coğrafyası’nın "Sıcak Denizlere" açılan üç kapısından birisi ErzurumMurat Yaylası ile başlayan ve İskenderun Körfezi ile tamamlanan eksendir. (Diğer ikisi halen Yunanistan’ın elinde bulunan Batı Trakya ile yaklaşık altı asırdır hükümranlığımızda olan Türk Boğazlarıdır.) Bilindiği gibi Mustafa Kemal Paşa’nın, Osmanlı Ordusu’ndaki son görevi SinaFilistin Cephesi’nde ölümüne savaş veren Yıldırım Orduları Grubu’dur. Önce 7. Ordu ve daha sonra, bu grubun komutanlığını deruhte gerekiyordu. Ancak, Fransızlar işi ağırdan eden Atatürk, İngiliz kuvvetlerinin İskenderun aldıklarından 3 Mayıs 1938’de başlayan seçim Körfezi’ne girişin önlediği için Yıldırım Orduları çalışmaları istenen biçimde yürümüyordu. Bu arada Grubu kaldırılmış, kendisi İstanbul’a çağrılmıştır. Atatürk’ün hasta olduğu rivayetleri ortalarda Ancak O, İstanbul’a gitmeden önce 5 Kasım 1918’de dolaşıyordu. Mersin’e gelmiş ve Milli Mücadeleyi ilk olarak Mersin ziyareti bu atmosfer içinde yapıldı. burada örgütlemiştir. Ankara’dan trenle gelen Cumhurbaşkanı 20 Mayısta Mustafa Kemal ATATÜRK Mersin’i 9 kez Mersin’de, 24 Mayısta Adana’da askeri birlikleri dört onurlandırmıştır. (Bilindiği gibi Lozan’a göre saatlik sürelerle hem de ayakta olarak denetlemişti. Akdeniz sınırımız MersinPayas ile son buluyordu. Güney yazının bu ilk sıcakları Ulu Önderimize pek İskenderun henüz Anavatana katılmamıştı.) Bu dokunmuştu. Ama ne var ki "Hatay Davası" nedenle Mersin Atatürk’le onurlanan kentlerimizin hızlanmış, 4 Temmuz 1938’de Türk Askeri Hatay başında gelmektedir. Kente 5 Kasım 1918’den sonraki Topraklarına girmişti. ikinci (1923) ve üçüncü (1925) ziyaretlerini eşi Latife Hanım ile yapan Büyük Kurtarıcı 19261935 yılları arasındaki 4,5,6 ve 7. ziyaretlerini denizden yapmış, bir anlamda İtalyan Diktatörü Mussollini’ye siyasi cevaplar vermiştir. Ama sekizinci ve dokuzuncu ziyaretleri elbetteki hepsinden farklıdır. ATATÜRK, Kasım 1937 günü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) açılış konuşmalarında pek çok konunun yanında Hatay Konusu’na da değinmişti. Meclisin açılışından hemen sonra 12 Kasım 1937’de beraberinde Başbakan Celal Bayer ve bazı bakanlar oldu halde doğu gezisine çıkmış, 19 Kasım günü Mersin’e gelmişti. O’nun bu 8. ziyaretinin temel amacı elbetteki Milletler Cemiyeti ve Fransa ile sürdürülen ‘Hatay Konusu’ idi. Bu gezi O’nun son Yurt Gezisi idi. Mayıs 1938’de Mersine yaptığı 9. ziyaret bunun dışındadır. Hatay’ın anavatana katılmasına ait gelişmeler, Boğazların tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin hükümranlığına bırakıldığı Montrö Antlaşması (20 Temmuz 1936) ile hızlanmıştır. Fransızlarla 29 Mayıs 1937’de imzalanan "Sancak’ın Durumu ve Hukuki Varlığını Belirleyen Antlaşma’nın" ardından bölgenin bağımsızlığı ve Türk egemenliğine geçmesi Kıbrıs’ın Anadolu’ya için yapılan çalışmalar süratlendirilmişti. konumunu gösteren Bu cümleden olarak Hatay’da seçim uydu fotoğrafı... yapılması ve idarenin teslim edilmesi Anadolu coğrafyasının denize çıkış yollarından biri ErzurumMurat yaylasından başlayarak İskenderun Körfezi’ne ulaşır. Diğeri Türk Boğazları olarak kabul görür. Doğu Akdeniz enerji merkezi İskenderun’da yaşayacaktır. Savaş sırasında Türkiye, İngiltere ve Fransa’nın (sonradan Amerika) oluşturduğu bağlaşıkların yanında olurken, Sovyet Rusya’nın yayılmacı politikasını yakın takibe almış, Almanya ile ilişkilerini tam bir tarafsızlık stratejisinde ve dostça sürdürmüştür. Ama ne var ki, savaşın bütün acımasızca sürdüğü Akdeniz ve Karadeniz’de Türkiye deniz gücü olarak bundan nasibini almıştır. Bu cümleden olmak üzere Mersin ve İskenderun Körfezleri savaş sırasında büyük sorumluluklar yüklenmişlerdir. Öncelikle askeri denizciliğimizin eğitim kurumları bu bölgeye taşınmışlardır. Deniz Harp Okulu ve Lisesi ile Deniz Astsubay Okulu Mersin’e taşınırken Deniz Er Eğitim Alayı İskenderun’a taşınmıştır. Öte yandan yine de bu bölgeler savaşanlar için esir değişiminde kullanıldığı gibi, İngiltere ve Fransa’ya ait savaş gemileri buralardan ikmal yapmışlardır. Aynı şekilde Türk Deniz Gücü’nün geliştirilmesine yönelik olarak İngiltere ve Fransa tarafından verilen savaş ve ticaret gemilerini teslim alınışı da yine bu stratejik Doğu Akdeniz limanlarından yapılmıştır. Bilindiği gibi İkinci Dünya Savaşı’nın stratejik olgularından birisi de İsrail Devleti’nin kuruluşudur (1948). Savaş sırasında İsrail’e göç eden Yahudiler, İstanbul’dan Toros Expresi vasıtası ile Suriye ve İsrail’e veya yine Türk Boğazları, Ege ve Akdeniz Limanları yolu ile denizden İsrail’e gitmişlerdir. Doğu Akdeniz Limanları’nın stratejik değerindeki yükselme İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra da devam etmiştir. 1950’li yıllarda başlayan Kıbrıs Buhranı, Türkiye’ye buradaki soydaşlarımızın korunmasında yeni sorumluluklar getirmiştir. Nihayet 1974 Kıbrıs Barış Harekatı ile Doğu Akdeniz’deki sorumluluk alanı genişleyen Türkiye 1980’li yıllarda donanmasını Akdeniz’e indirmiştir. Bu suretle 1809 Kaleyi Sultaniye Antlaşması’ndan beri İngilizlere (İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan Altıncı Filosu’nu) bırakılan denizlerdeki hükümranlık 1990’lı yıllardan itibaren Türk Deniz Gücü tarafından kullanılır olmuştur. Bir başka anlatımla Türk Donanması, bugün Türkiye’nin çevre denizlerinde "Deniz Kontrolü" kurmak ve bunu devam ettirme gücündedir. ENERJİ KAYNAKLARI Dünyanın tespit edilmiş petrol rezervlerinden kullanılabilir miktar 130 milyar ton civarındadır. Halen yıllık petrol tüketimi 4 milyar ton olduğu düşünülürse mevcut rezervlerin 30 yıl yeterli olduğu anlaşılmaktadır. Durum doğal gaz rezervleri için aynıdır. 130 milyar ton civarında olan doğalgaz rezervlerinin yılda 2 milyar tonu kullanılmaktadır. Bu hesaplara göre doğalgaz rezervlerinin yeterliliği 60 yıldır. Günümüzde böylesine stratejik değer taşıyan enerji kaynakları Türkiye’nin kuzeyi, doğusu ve güneyinde yoğunlaşmıştır. Sadece Ortadoğu’daki petrol rezervlerinin 100 milyar tona yaklaşması, konu hakkında bir bilgi vermeye yeterlidir. Rusya, Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu’da yoğunlaşan petrol ve doğal gaz rezervleri, Türkiye’nin bu enerji ham maddelerinin terminal pazarı olmasını dikte
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear