15 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net Adalet hukuka göre değil, siyasete göre dağıtıldı… C S TRATEJİ ÇELİŞKİLİ KARARLAR UAD’nın namı diğer Dünya Mahkemesi’nin işi aslında hiç kolay değildi. Davanın en zor yanı ise mahkemenin yetkisizliğine ilişkin uyuşmazlığın çözülmesine ve soykırımın varlığının tespitine ilişkindi. Yoksa Sırbistan’ın sorumluluğuna ilişkin belirlemenin yapılması hiç de güç görünmüyordu. Soykırımın failinin "meçhul" bırakılması ihtimal dışıydı çünkü ICTY kararlarıyla da fail çoktan "meşhur" olmuştu. Ancak dava farklı bir seyir izledi. UAD, sadece BM’ye üye devletler arasındaki anlaşmazlıklara ilişkin hüküm verebiliyor olmasına ve BM Güvenlik Konseyi Yugoslavya’nın üyeliğini geçici olarak 1992’de ertelemiş, ülkeyi ancak 2000’de SırbistanKaradağ şekliyle kabul etmiş olmasına rağmen mahkeme kendisini yetkili gördü. Üstelik Yugoslavya’dan geriye kalan SırbistanKaradağ, Soykırım Sözleşmesi’ni de 2001’de imzalamıştı. UAD kararlarının hukuka uygunluğunun sorgulanması açısından Yugoslavya’nın kendisine uygulanan bombardıman gerekçesiyle 1999’da bazı NATO üyelerine karşı açmak istediği davanın aynı mahkeme tarafından "BM üyesi olmadığı" gerekçesiyle reddedildiğini de hatırlamak gerekir. Balkan Kasabı Miloşeviç de "ülkesinin BM üyesi olmadığı için ICTY’nin kendisini yargılama yetkisinin bulunmadığı" yönünde itirazda bulunmuştu ancak yine de hatta onun konuşmama protestosuna rağmen yargılama yapılmıştı. UAD da kendi kararına rağmen ICTY ile aynı yolu seçti ve mahkeme heyetindeki beş karşı oya rağmen yargılamayı gerçekleştirdi. UAD Karadağ’ı dava dışı bırakırken de olası sorumluluğunu araştırmak yerine oldukça düz bir mantık kurdu. Karadağ’ın geçen sene SırbistanKaradağ Federasyonu’ndan ayrıldığını ve davanın bir parçası olmadığını ve Sırbistan’ın tek başına Yugoslavya’nın hukuksal kimliğini devam ettirdiğini açıkladı. B osnaHersek’in 20 Mart 1993 tarihinde Uluslararası Adalet Divanı’nda (UAD) dönemin Yugoslavya Federal Cumhuriyeti’ne karşı Soykırım Sözleşmesi’nin ihlal edildiği gerekçesiyle açmış olduğu dava 14 yıl sonra sonuçlandı. Gerçi davanın görülebilmesi için Bosna’nın 2003’te başvurusunu yenilemesi gerekmişti. Boşnaklar, 19921995 yılları arasında Yugoslavya’nın dolayısıyla Sırbistan ve Karadağ’ın saldırısına uğradıklarını ve çok sayıda sivil kayıp verdiklerini savunurken Sırplar bu iddiayı reddederek Bosna savaşının "üç etnik grup arasındaki iç savaş" olduğu değerlendirmesini yapıyorlardı. Bosna, Belgrad’daki hükümetin Yugoslav Başkanı Slobodan Miloseviç’in Bosnalı Sırpları silahlandırdığını, finansal destek verdiğini ve Büyük Sırbistan’ı yaratmak için soykırım ve etnik temizleme kampanyasını cesaretlendirdiğini söylüyordu. Buna karşılık Sırbistan ise, Sırp paramiliter gruplarının hareketlerinden sorumlu olmadığını, savaşın etnik gruplar arasındaki bir anlaşmazlık olduğunu ve 1948 Soykırım Anlaşması’nda tanımlandığı şekliyle Boşnak Müslümanların tamamının veya bir kısmını yok etmek gibi bir niyetin bulunmadığı savunmasını yapıyordu. UAD, iki ana konuyla uğraşmak durumundaydı; yaşananlar bir soykırım mıdır ve Sırbistan’ın bir devlet olarak bunda sorumluluğu var mıdır? Batı kirli ruhunu temize çekti Yugoslavya’nın dağılma sürecinde BosnaHersek’te yaşanan katliamlar ve insanlık dramı tarihin sayfalarında yerini alıyor. Srebrenitsa’da Boşnakların topluca öldürümeleri, uzun süren yargılama sonucunda "soykırım" olarak kabul edildi. Ama soykrımı yapan belli değil… itibaren uluslararası insaniyet hukukunun ağır bir şekilde ihlali kapsamındaki filleri işleyen failleri yargılamak üzere oluşturulan Eski Yugoslavya Hakkındaki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde (ICTY) yargılanıyordu. UAD’nın esas görevi ise "devlet"in sorumluluğunun tespiti yönündeydi. Dava 27 Şubat 2006’da görülmeye başlanmış, duruşmalar 9 Mayıs 2006’ya kadar sürmüştü. 15 hâkimden oluşan mahkeme heyeti kararını 26 Şubat 2007’de açıkladı; hüküm özetle "Srebrenitsa"da soykırım var ancak Sırbistan’ın soykırım yaptığını ispatlayabilecek yeterli kanıt yok şeklindeydi.(1) UAD’nin Başyargıcı Rosalyn Higgins tarafından okunan karara göre Sırbistan soykırım yapmamıştır, soykırım için plan yapmamış, eylemi kışkırtmamıştır, soykırıma iştirak etmemiştir ancak soykırımı önleme yükümlülüğünü ihlal etmiş ve suçun cezalandırılması ve suçluların teslimi konusundaki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Sırbistan sadece soykırımı seyretmekten sorumlu tutuldu ve hatta önleme yükümlülüğü ihlali söz konusu olmasaydı bile soykırım suçu gerçekleşecekti mantığından yola çıkılarak mali tazminata da gerek duyulmadı. ‘YÜZYILIN DAVASI’ Dünyanın gözü Lahey’deydi çünkü UAD ilk kez bir devleti soykırım suçuyla yargılıyordu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra görülmüş en büyük katliam söz konusuydu ve verilecek karar sivillere karşı işlenen suçların önlenmesi için uluslararası toplumun gösterdiği yaygın çabanın tescili ve ödüllendirilmesi olacaktı. 1948 tarihli "BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" bu dava sürecinde gerçek bir katliam üzerinde yorumlanacaktı dünyanın en yetkili mahkemesi tarafından. Üstelik verilecek karar için bir temyiz makamı olmadığından "koskoca" Adalet Divanı’nın kararı insanlık tarihindeki kara lekenin temizlenmesi adına çok önemliydi. Katliamlardan sorumlu tutulan bazı üst düzey yetkililer zaten eski Yugoslavya sınırları içinde 1991'den İSPAT MAĞDURA YÜKLENDİ Teknik konuların aşılmasından sonra davanın zor olan ikinci kısmı geldi. Soykırım Sözleşmesi’ndeki unsurların gerçek bir katliamda aranması gerekiyordu. Nitekim "BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi" de diğer BM konvansiyonları gibi içinin doldurulması taraflara veya karar mercilerine bırakılmış, "ancak" ibaresiyle tanıma eklemlenmiş istisnalar taşıyan bir çerçevedir. Sözleşmedeki tanım Srebrenitsa katliamının bir soykırım olduğunu doğruluyor ancak "organizasyon", "plan ve uygulamanın mevcudiyeti" ile "kasıt" kriterleri de getirerek mahkemenin isterse Sırbistan’ı sorumlu bulmamasını sağlayabiliyor. İşte tam da bu yorumla şekli nedeniyle Srebrenitsa ile sınırlı tutulmak kaydıyla bir soykırımın söz konusu olduğu UAD tarafından kabul ediliyor ancak Sırbistan bundan sorumlu tutulmuyor. Lahey’de "kasıt" ve "saik" kriterleri, Sırbistan yetkililerinin organizasyona etkisi yönünden tartışıldı. Yani "en yüce" mahkemeye göre Sırbistan devletinin organ veya görevlileri, katliamlara destek vermiş olabilir ancak bu desteğin soykırım eyleminde kullanılmasını amaçlamış olduklarına dair yeterli kanıt bulunmamaktadır. Mahkeme böylesi ağır bir suç için kesinliği ortaya çıkarılmış kanıtlar arıyordu ve ispat yükü de Bosna’ya aitti. Mladiç Sırbistan eylemlerini dahi Miloşeviç Karadziç
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear