Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net Müslüman ülkelerin edinmesine tepki gösteriliyor… C S TRATEJİ dolayısıyla teknolojiye sahip iken İslam ülkeleri (Pakistan hariç) bundan şu veya bu şekilde mahrum bırakılmışlardır. Müslüman ülkelerin petrol ve doğalgaza sahip olmaları nedeniyle bu teknolojiye önem vermedikleri söylenemez. Çünkü İran 1970’lerde bu konuda ciddi çalışmalara başlamış ve engellenmiştir. Aynı şekilde Libya ve Irak da engellenirken Suriye ve Mısır gibi enerji kaynakları bakımından çok zengin olmayan ülkelerin de bu güce eriştirilmemiş olmaları ve Türkiye’nin çok ihtiyacı olduğu halde çeşitli şekillerde engellenmesi düşündürücüdür. Buna karşın Meksika, Brezilya, Kanada gibi doğal kaynakları açısından zengin ülkelere "siz enerji kaynakları açısından zenginsiniz, niye bu teknolojileri inşa ediyorsunuz?" diye sorulmaması ve bunların engellenmemesi manidardır. Batılı ülkeler, siyasi veya askeri dayatmaların yanı sıra çevreci örgütleri de engellemede kullanmaktadır. Çevreci örgütlerin, ABD’deki 103, Fransa’daki 59, Almanya’daki 17, İsveç’teki 10 ve İngiltere’deki 23 nükleer santralin inşasına veya faaliyetine göstermelik bazı eylemler dışında kararlı bir şekilde karşı çıkmazken Türkiye’de nükleer santral kurulması söz konusu olduğunda canları yanmışçasına gösteriler yapmaları manidardır. Yine Türkiye’nin çevre sorunlarına bu kadar duyarlı örgütlerin niçin hemen sınırlarımızın çok yakınındaki 4 Bulgar nükleer santraline ve sızdırma dâhil çeşitli sorunları bulunan ve Iğdır’dan taş atımı mesafedeki, Ermenistan’a ait Metzamor nükleer santraline karşı çıkmadıkları sorgulanmalıdır. Bütün bunların ve üzerimizde oynanan oyunların perde arkasındaki yanıtının batılı güçlerin Türkiye dâhil hiçbir Müslüman ülkenin nükleer olanaklara sahip olmasını istememeleri olduğu düşünülebilir. Buna karşı koymuş ve nükleer gücü olağanüstü yollardan elde etmeyi başarmış tek Müslüman ülke, Pakistan’ın da bu konuda cezalandırılması için çeşitli vesilelerle üzerine gidilmesi bu görüşü haklı çıkarmaktadır. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA) başına bir Müslüman bilim adamı getirilmiş olmasına karşın bu ajans Hindistan ve İsrail’e nükleer teknoloji konusunda göz yumarken, Müslüman ülkelerin özellikle uranyum zenginleştirmesine karşı koymuştur. Bu gün gelinen noktada, hala Pakistan’a karşı sınırlamalar ve güçlükler yaratılırken, geleneksel olarak Rusya yanlısı Hindistan’ın nükleer teknolojisinin daha da geliştirilmesi konusunda bizzat ABD Başkanı Bush’un bu ülkeye geçtiğimiz yıl giderek yardım vaat etmesi de tartışılmalıdır. Bu müsamahalarla İsrail 200 kadar nükleer başlık ve bunların dışında düşük nükleer güçlü çeşitli kara mayını ile topçu mühimmatına sahiptir. Ayrıca İsrail’in nükleer programının, nükleer başlık taşıma kapasiteli, 500 km. menzilli Jerico1, 1500 km. menzilli Jerico2 ve 4500 km. menzilli Jerico3 balistik füzelerle desteklenmiş olmasıyla da güç kazandığı ortadadır. G ünümüzde ülkeler arasında ahenkli bir düzenin tesisi insanlık açısından önemlidir. Bu bağlamda teknolojik gelişmelerin ve yapılan buluşların insanlığın bütün kesimleri için açık olması da gerekir. Bu teknolojik gelişmeye 20. yüzyıla damgasını vurmuş nükleer teknoloji de dâhildir. Ama maalesef dünyamızın kontrolünü elinde tutun ülkeler özellikle nükleer teknolojiden bütün ülkelerin yararlanması konusunda cimri, hatta kararlı ve art niyetli bir şekilde olumsuz davranmaktadırlar. Hatta bugün gelinen noktada, özellikle Müslüman ülkelerin nükleer teknoloji edinmeleri konusunda ciddi bir engelleme yaşandığı da artık açığa çıkmıştır. Dünyada bugün çalışmakta olan 435 nükleer reaktörün 31 ülkede bulunması ve bu reaktörlerden sadece birinin bir İslam ülkesinde olması dikkat çekmektedir. Pakistan’ın, nükleer santrale ve teknolojiye sahip tek İslam ülkesi olması üzerinde önemle durulması gereken bir husustur. Bu ülkenin de nükleer teknolojiye büyük engellemelere karşı verilen mücadeleyle, gizlice sahip olmayı başarması ve hatta atom bombasına da sahip olması, milli ve fedakarane bir politika sonucudur. Hindistan’ın rahatça nükleer teknolojiyi nükleer bomba imaline uygun plütonyum üretmeye elde edip uygulamasına, askeri alanlarda başlamıştır. geliştirmesine göz yumulmuşken Pakistan bu konuda özellikle ABD’den yoğun bir baskı ÜKLEER TEKNOLOJİNİN görmüştür. Hatta ABD eski başkanlarından Baba George Bush bizzat 1990’lı yıllarda, bomba imal ENGELLENMESİ edilmesinde kullanılabilecek bazı kritik yardımcı Bir taraftan dünya haritasında nükleer malzemenin Türkiye tarafından Pakistan’a teknolojinin ve santrallerin var olmadığı ülkeler, öte satılmasını engellemek için muhtıra verip yandan buna fazlasıyla sahip olanların yarattığı Türkiye’yi ambargoyla tehdit etmiştir. çelişkiyi irdelerken şu hususlara değinmekte yarar Buna karşın Kanada tarafından Hindistan’a vardır: 1950’li yılların ortasında sağlanan plütonyum Gelişmiş, gelişmemiş birçok Hıristiyan ülke üreten bir araştırma reaktörünün kurulmasına ve bu (Arjantin, Brezilya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, ülkenin 1970’lerde nükleer bomba konusunda Macaristan, Hindistan, Litvanya, Meksika, denemelere başlamasına açıkça göz yumulmuştur. Slovakya, Slovenya gibi) nükleer santrallere ve Bütün bunlar, 1956’da BM’de 82 ülke tarafından kurulması kabul edilen Uluslararası İran’lı kadınların batı karşıtı gösterileri... Atom Enerjisi Ajansı’nın (IAEA), atom bombası imalini engelleme ve kontrolü fonksiyonuna rağmen gerçekleşmiştir. Aynı şekilde İsrail’in Fransa’dan sağladığı Dimona Nükleer araştırma reaktörü de bu ülkenin bu gün envanterinde sayısının 200 civarında bulunduğu söylenen nükleer başlık geliştirme kapasitesine ulaşmasını sağlamıştır. 1958’de Negev çölünde inşa edilen bu tesis ile İsrail 1964 yılından itibaren yılda yaklaşık 8 kg. Günümüzün önemli enerji kaynaklarından olan nükleer teknoloji, Müslüman ülkelerin edinmesine neredeyse kapalı durumda. Dünyanın birçok ülkesinde nükleer santraller kurulurken, Müslüman ülkelerin bu çabaları sürekli engelleniyor. N Nükleerde çifte standart