Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Doç. Dr. Birol AKGÜN Selçuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü on haftalarda Türkiye ve ABD arasında artan askeri ve siyasi görüşme trafiği, kritik bir konjonktürden geçen iki ülke ilişkilerinin önemini ve değerini taraflara yeniden anımsattı. Bu yazıda Ermeni tasarısı ve PKK (Kuzey Irak) sorunu ekseninde TürkiyeABD ilişkilerindeki son gelişmeler ve bunların iç siyasete yansımaları değerlendirilecektir. Soğuk Savaş döneminde ortak tehdit algılaması ve iki ülkenin stratejik çıkarları doğrultusunda kurulan TürkiyeABD ilişkileri, Irak savaşı öncesinde yaşanan 1 Mart kriziyle ciddi bir kırılmaya uğradı. İki ülkenin siyasi ve askeri elitleri arasında oluşan güven bunalımı, Süleymaniye’de yaşanan Türk askerine çuval giydirme olayı ile krize dönüştü. Amerikan halkı değilse bile, Bush yönetiminin tek yanlı dış politikası nedeniyle ABD Türkiye’de en çok nefret edilen ülke konumuna geldi. Ancak iki ülke halkları arasındaki ilişkilerin uzun tarihi geçmişi, çok boyutlu ittifak bağlantıları, bazı sağduyulu devlet adamlarının gayretleri ve nihayet iki ülkenin kesişen yaşamsal çıkarları nedeniyle son dört yılda ilişkiler yavaş yavaş onarılmaya başladı. Bu süreçte Irak, Türkiye ve ABD arasındaki ilişkilerin hem gelişmesinde hem de bozulmasında önemli bir rol oynadı. Son aylarda ise Türkiye ve ABD’yi karşı karşıya getiren iki temel konu var: Kuzey Irak’taki PKK varlığı ve Ermeni soykırımı iddialarının ABD kongresinin gündemine getirilmesi. Dışişleri Bakanı Gül ve Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın ABD ziyaretlerini öncelikle bu iki konuda önümüzdeki aylarda iki ülke arasında patlaması muhtemel siyasi ve askeri krizleri önlemeye yönelik son hamleler olarak okumak gerekir. TürkiyeABD ilişkilerinin sıcak sorunları… C S TRATEJİ ABD VE KUZEY IRAK Bush yönetimiyle Ankara arasında, Irak’a ilişkin anlaşmazlıkların temelinde ise iki ülkenin Irak ve bölgenin geleceğine ilişkin farklı vizyonları yatmaktadır. Öncelikle terörle mücadele adına ABD’nin 2003’te başlattığı tek taraflı ve meşruluk temeli olmayan Irak operasyonu Türk halkı ve askersivil siyasi elitlerince baştan beri şüpheyle karşılanmıştır. Buna rağmen, Irak kaos içinde olsa bile bugün fiilen ABD’nin işgalindedir ve Bush yönetimi halkına ikinci bir Vietnam mağlubiyeti yaşatmamak için bir an önce kendi kendini yöneten ve kendi ülkesinde asayiş ve düzeni sağlayacak "etkin bir Irak hükümeti" kurarak bu ülkeden çekilmek istemektedir. Etnik ve mezhepsel temelde bölünmüş bir Irak’ın bütünlüğün korunmasının siyasi formülü olarak da gevşek bir federasyon çözüm olarak görülmektedir. Merkezi hükümete bağlı Irak Milli Ordusu’nun kurulmasının uzun zaman alacağı varsayımından hareket eden ABD, ülkenin orta bölgesinde kendi birlikleriyle asayişi sağlamayı, kuzey (Kürt bölgesi) ve güneyde (Şia bölgesi) ise güvenliğin ABD ile uyumlu çalışacak yerel güçlere bırakılması planlanmaktadır. Nitekim bu çerçevede İngiltere Basra civarında güvenlik ve asayişin sorumluluğunu Başbakan Maliki’ye yakın Şia güçlerine bırakarak Irak’taki birliklerini çekmeye başlamıştır. Son olarak Danimarka da askerlerini çekeceğini açıklamış ve ABD dışişleri bakanı Rice da çekilmelerin plana uygun olduğunu açıklamıştır. S Ermeni ve Kürt kışkırtması TürkABD ilişkilerinin en sıcak sorunlarını Ermeni iddiaları ve Irak kökenli Kürt kışkırtmaları oluşturuyor. Bu iki sorunun çözümü için tarafların birbirine anlayış göstermesi gerekiyor. bir sonucudur. Zira temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi, Los Angeles’te yoğunlukta bulunan Ermeni seçmenlerin oyuyla seçilmiştir ve bu konuda kendisini siyaseten Ermenilere medyun hissetmektedir. Hem Gül’ün hem de Büyükanıt’ın son ziyaretlerinde muhataplarına Türkiye açısından konunun önemini bir kez daha hatırlatmaları yerinde olmakla birlikte, Irak sorunu nedeniyle ciddi bir güven kaybına uğrayan Beyaz saray’ın telkinlerinin kongredeki Demokrat çoğunluk üzerinde ne kadar etkili olacağı tartışmalıdır. Açıkçası sorun, ABD’nin iç siyasetiyle yakından ilişkilidir ve bu konuda Türkiye açısından uzun dönemde sonuç alıcı yöntemler diplomasi koridorlarından değil, Ermenilerin de başarıyla izlediği örgütlü lobicilikten ve tanıtımdan geçmektedir. ABD’de azımsanmayacak, ama farklı nedenlerle bölünmüş ve ihmal edilmiş bir Türk azınlık potansiyeli vardır. Bu potansiyel ise ancak modern diplomasinin bir parçası olan, bulunduğu ülkedeki soydaş ve yurttaşların "akredite" olup olmadığına bakılmaksızın ülke çıkarları lehine topyekün hareketlendirilmesi suretiyle kullanılabilir. Ve şüphesiz ki bu konuda, Türk Dışişleri Bakanlığı’ndaki genç ve yetenekli diplomatlara önemli görevler düşmektedir. PKK ve kuzey Irak konusunda yaşanan kafa karışıklığı da bundan farklı değildir. TÜRKİYE’DEN BEKLENEN Bu çerçevede Amerikan yönetimi Kuzey Irak’ta yeni çatışmalar ve güvenlik sorunları yaşamamak için bölgenin kontrolünü, kendisinin Irak içinde en yakın müttefiki olarak gördüğü Kürt gruplara bırakmak istemektedir. Uzun dönemde ise ABD kuzey Irak’ta muhtemelen petrol kaynaklarına yakın bölgede kalıcı askeri üsler kuracaktır. Bu çerçevede ABD Türkiye’den; 1 Irak ulusal hükümeti (Talabani ve Maliki) ile ilişkilerini geliştirmesini ve böylece yeni Irak yönetiminin uluslararası meşruluğunun güçlendirilmesini; 2 2005 Irak Anayasası’na uygun olarak Barzani liderliğinde kuzey Irak’ta oluşturulan Kürt Bölgesel Yönetimi’ni tanıyarak ilişkilerini normalleştirmesini, 3 Türkiye’nin güvenlik sorunlarını ve diğer duyarlılıklarını (PKK ve Kerkük) askeri değil, siyasi olarak ikili görüşmelerle çözmesini istemektedir. Öyle anlaşılmaktadır ki, Gül ve Büyükanıt’ın ziyaretleri Irak konusunda iki ülke arasındaki siyasi görüş farklılıklarını giderememiştir. Dahası, Büyükanıt’ın basın toplantısında Barzani ve Talabani’yi PKK’yla işbirliği yapmakla suçlaması ve Amerikan gazetelerinin bunu son uyarı olarak anlamalarını başka türlü yorumlamak zordur. Üstelik Türkiye’deki asker ve sivil aktörler arasında Irak sorununa bakışla ilgili ciddi görüş ayrılıkları da vardır. Tam da bu noktada, bazı belediyelerin nevruz törenlerine Talabani ve Barzani’yi de davet etmeleri ise, AKP hükümeti ile askerler arasındaki PKKkuzey Irak ve genelde Kürt sorununa ilişkin çatlağı derinleştirmeye yönelik bir provokasyon girişimidir. Seçim sathı mailine giren ülkemizde gerginlikleri artırmak yerine, çözümü dünya ve Türkiye gerçeklerini göz önüne alan makul bir çerçevede aramak, özgürlük, güvenlik ve istikrar isteyen herkesin çıkarınadır. Bunun alternatifi ise halkın ümidini ve vizyonunu yitirmesi ve içe kapanmacı bir milliyetçiliğe sığınarak, ülkenin yeniden şiddet, çatışma ve kriz sarmalına sürüklenmesidir. Böyle bir Türkiye ise ne halkımızın ne de AB ve ABD gibi dostlarımızın arzusu olmamalıdır. ERMENİ İDDİALARI VE ABD Türkiye ve ABD arasındaki ilişkileri zehirleyen bu iki konuyu ABD ve Türkiye açısından daha yakından değerlendirmek gerekir. Birincisi Ermeni iddialarının tanınmasına ilişkin karar tasarısıdır. Ermeni sorunu, ABD açısından hiçbir zaman öncelikli bir dış politika konusu olmamıştır. Yalnızca Türkiye’nin üst düzeydeki uyarıları nedeniyle zaman zaman Amerikan Başkanının, Amerikalı diplomatların ve hatta Pentagon’daki generallerin müdahalesini gerektirecek krizlere dönüşmüştür. Ermeni sorunu ABD’de daha çok, kongre üyelerinin kendi seçim çevrelerindeki Ermeni seçmenlerin oylarını garantiye almak için başvurdukları bir siyasi taktik olarak gündeme gelmektedir. Ermeni diasporasının yüz yıllık sistemli propagandalarının bir sonucu olarak, ABD halkı Ermenilere karşı derin bir sempati beslemekle Gül ve Rice... birlikte soykırım iddialarını tüm dünyaya tanıtmak gibi bir Amerikan milli politikası yoktur. Kaldı ki, böyle bir yaklaşımın 11 Eylül sonrasında ABD’nin küresel düzlemde Kafkaslar, Ortadoğu ve Orta Asya’yı önceleyen yeni dış politikası bağlamında Amerikan çıkarlarına hizmet etmeyeceği de açıktır. Soykırım iddialarının 2007’de yeniden temsilciler meclisine getirilmesi ise Bush yönetimin isteğiyle değil ve hatta yönetime rağmen rakip parti demokratların 2006 seçimlerinde Kongre’de çoğunluğu ele geçirmelerinin