Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
etkinliğinin korunması açısından daha faydalı olduğunu savunuyorlar. Demokratik ülkeler arasındaki işbirliğine vurgu yapan bu fikirler "küresel NATO" fikirleriyle birleşiyor. Fukuyama’ya göre NATO, BM’ye göre çok daha az "demokratik meşruiyet" sorununu yaşamıştır. Bu anlamda NATO, liberal demokratik ülkelerin örgütsel işbirliğinin parlak bir örneği olarak görülüyor. ABD’nin ortaya attığı ve 2006’da NATO’nun Riga zirvesinde müttefikler tarafından isteksizce ve muğlak bir şekilde desteklenen "küresel işbirliği" şeması, "demokratik çok taraflılığın" bir embriyonu olarak görülebilir. ABD’nin önerdiği orijinal şemaya göre NATO, görev alanının dışındaki AsyaPasifik bölgesinde Japonya, Güney Kore, Yeni Zelanda, Avustralya gibi ülkelerle işbirliği yapma yoluna gitmelidir. 2004 yılında ABD bu konuda bir ikna sürecini başlattı. Plana göre Avrupa dışında bulunan, ancak NATO’nun Putin askeri operasyonlarına katılma potansiyeline sahip olan ülkelerle NATO çerçevesinde "küresel işbirliği forumu" oluşturulacak. "Demokratik çok taraflılığı" savunanlara göre böyle bir gelişme, küresel güvenliği koruyacak "demokratik ittifakın" kurulması yönünde atılacak ilk adım olacaktır. (I.Daalder, J. Goldgeier, "Global NATO", Foreign Affairs, Eylül Ekim 2006) "Demokratik çok taraflılığın", AsyaPasifik bölgesinde askeri bir bloğun yayılması şeklinde gerçekleşmesinin planlanması son derece düşündürücüdür. Sonuçta dünyada kalıcı barış ve istikrarın oluşturulması uğruna tasarlanan bu girişimin, bu blok dışında kalan büyük güçler tarafından tehdit olarak algılanması kaçınılmaz olarak görülmektedir. Bunun sonucunda AsyaPasifik bölgesinde ve bütün dünyada barış ve istikrar değil, güvensizlik ve istikrarsızlık yaratılacaktır. Soğuk Savaş sonrası farklılaşan ABDAB ilişkileri ise bir daha eskiye dönmeyecek noktada… ABD’nin ‘küresel NATO’ önerisi blok içinde muhalefetle karşılaştı. Ancak Karadeniz Bölgesi’nde ABD ve AB ortak çıkarlara sahip... Güney Kafkasya’nın NATO tarafından kapsanması ve bu ülkelere geleceğe yönelik olarak AB üyelik perspektifinin verilmesi yoluyla bölge ülkelerinin Batılılaştırılması planlanmaktadır. Bu plana uygun olarak ABD, birkaç sene içerisinde Ukrayna ve Gürcistan için NATO’ya üyelik yolunun açılmasını istiyor. Ukrayna ve Gürcistan’ın, perspektifte ise C S TRATEJİ 17 sistemi konusunda NATO ülkelerinin desteği ve anlayışının önemli olduğunu, ancak onaylarına ihtiyacın bulunmadığını belirtti. Avrupa güvenliğini doğrudan etkileyen bu konuda ABD’nin tek taraflı olarak hareket etmesi, Avrupa ülkelerini rahatsız ediyor. "Eski Avrupa" ülkeleri sadece ABD’nin tek taraflı girişimlerine değil, NATO çerçevesine taşıdığı meselelere de şüpheyle bakıyorlar. Yukarıda bahsedilen "küresel işbirliği forumu" böyle bir konudur. Diğer taraftan ABD, eski Avrupa ülkelerinin cılız askeri desteğinden şikâyetçidir. Riga zirvesinde Afganistan konusunda müttefiklerden beklediği desteği alamayan ABD, AB ülkelerini "benimle olanlar" ve "olmayanlar" olarak bölmeye devam etmektedir. Münih konferansında ABD Savunma Bakanı Robert Gates, NATO üyelerinin savunma harcamalarının milli gelirin yüzde ikisi olması gerektiğini, ancak 26 NATO üyesinden sadece altısının bu şartı karşıladığını vurguladı. Gates’e göre NATO’nun yol gösterici ilkesi, "gelecek kuşaklar için, transatlantik topluluğun güvenliğine ve çıkarlarına yönelebilecek herhangi bir tehdide karşı savunma ittifakını kurmaktır." Konuşmasından anlaşıldığı kadar bunun yolu ise, NATO’nun sınırları dışına güvenlik ve demokrasi ihraç etmek olarak görülüyor. Eski Avrupa ülkeleri ise, gereksiz bir şekilde Batı dışındaki dünyanın tepkilerinin çekilmesinden yana değildir. Bu yüzden "küresel işbirliği" Riga’da tartışılmadan önce Fransa’nın muhalefetiyle karşılaşmıştır. Fransa’ya göre, "küresel işbirliği" şeması NATO amaçlarını değiştirdiği gibi, dünyaya Batı tarafından yanlış bir mesajın gönderilmesine sebep olacaktır. Transatlantik işbirliğinin onarılması için çok sayıda mekanizma harekete geçirilmiş olsa ve ABDAB menfaatleri birçok alanda uyuşsa da, bu aşamada, küresel konularla alakalı olarak transatlantik işbirliğinin yeniden canlandığından bahsetmek mümkün değildir. 2004 yılında Atlantiğin iki tarafından gelen uzmanların katılımıyla "Atlantik İşbirliğinin Yenilenmesi" adı altındaki projeyi yürüten Charles A. Kupchan, 2006’ya gelindiğinde transatlantik işbirliğinin artık hiçbir zaman eskisi gibi olmayacağını belirtti. Buna göre transatlantik işbirliğinin sonunu getiren Bush’un tek taraflı politikası değildir. Daha doğrusu Bush’un tek taraflı politikası, Soğuk Savaş’ın bitimiyle ABD iç politikasında meydana gelen değişimin sadece sonucuydu. Transatlantik işbirliğini bitiren gelişmeler ise, Soğuk Savaş’ın bitmesiyle AB ve ABD’nin geçirdiği değişim ve dünyada meydana gelen jeopolitik değişimdir. Ortak tehdidin olmadığı bir ortamda ortak transatlantik kimliğini yitiren Batı dünyasının çıkarları birçok alanda hiçbir zaman uyuşmayacaktır. Çözüm olarak uyuşan çıkarlar üzerinde işbirliğine odaklanması öneriliyor. (C.A.Kupchan, "The Fourth Age: The Next Era in Transatlantic Relations", The National Interest, EylülEkim 2006) ABD ve AB’nin birçok açıdan çıkar uyuşmasının bulunduğu alan, "büyük Karadeniz" olarak ifade ettikleri ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu alandır. Burada da yöntem konusunda bazı ayrılıklar bulunmasına rağmen, son kertede transatlantik uyumun yaşandığı söylenebilir. Transatlantik işbirliğinin uygulama alanı olarak büyük Karadeniz bölgesinde, ABD ve AB’nin çıkarlarına uygun olarak Türkiye’nin kimliği ve dolayısıyla çıkarları değiştirilmeye çalışılıyor. Ancak bu işin transatlantik kardeşlerin dişine göre olmadığını belirtmek durumundayız. ‘BÜYÜK KARADENİZ’ NATO’nun küreselleşmesi konusundaki tartışmalarda da kendisini gösteren "demokratik çok taraflılık" fikri, transatlantik işbirliğinin canlandırılması konusunda da devrede. Büyük Ortadoğu Projesi’nin yan ürünü olarak ortaya atılan Geniş Karadeniz veya Büyük Karadeniz projesi, canlanan transatlantik ilişkilerin ve aynı zamanda "demokratik çok taraflılık" fikrinin uygulaması olarak görülebilir. ABD’nin Alman Marshall Fonu nezdinde yapılan çalışmalarda, Ukrayna, Moldova ve Güney Kafkasya cumhuriyetlerinin Batı’ya bağlanmasının ancak transatlantik işbirliği yoluyla yapılabileceği ortaya kondu. ABD, söz konusu bölgenin genişlemiş Avrupa ve geniş Ortadoğu arasında bulunmasından ve kilit enerji transit bölgesi olmasından dolayı, Avrupa güvenliği açısından hayati önem taşıdığına işaret ediyordu. Bölgede demokrasinin özendirilmesi ve dondurulmuş çatışmaların çözülmesi gerektiği vurgulanıyordu. Eski Sovyet alanında sınırlı etki araçlarına sahip olduğunun farkına varan ABD, büyük Karadeniz’in Batı tarafından kapsanması açısından NATO’nun mükemmel bir araç olacağı fikrine kapıldı. AB genişlemesinin durmasından dolayı AB’nin "yumuşak gücünün" zayıfladığını düşünen uzmanlar, NATO için ortaya yeni bir fırsat çıktığı kanısındadır. NATO çerçevesinde yapılan ortak girişimlerin transatlantik işbirliğini canlandıracağını uman ABD, özellikle Almanya’nın dönem başkanlığına ümit bağlıyordu. Gerçekten de yeni Doğu politikası üretilmesi konusunda aktif adımlar atan Angela Merkel hükümeti, NATO’nun transatlantik işbirliğinde önceliğe sahip olması gerektiğini düşünüyor. Geniş Karadeniz bölgesinde transatlantik işbirliği fikri, Avrupa ülkelerinin ve ABD’nin ortak çıkarlara sahip olduğu savıyla temellendiriliyor. Ukrayna, Moldova ve Moldova, Azerbaycan ve Ermenistan’ın NATO yoluyla Batı’ya bağlanmasının, bölgede kalıcı barış ve istikrarı yaratacağı iddia ediliyor. Hâlbuki Almanya gibi bazı Avrupa ülkeleri, Rusya’nın muhtemel tepkisinden dolayı bu plana ihtiyatlı yaklaşmaktan yanadır. Bu tereddütleri iyi hesaplayan Rusya yönetimi, aslında "Transatlantik İşbirliğinin Onarılması" şiarı altında yapılan 2007 Münih Konferansı’nda Batı’nın büyük Karadeniz projesine rest çekmiştir. Transatlantik ittifaka nifak sokmaya çalışan Rusya’nın ne derece başarılı olduğunu söylemek ise zor. Ancak Almanya ve Fransa’nın transatlantik işbirliği konusundaki şüphelerine yenileri eklenmiş oldu. Münih Konferansı’nda Putin’den önce konuşan Merkel, NATO içerisinde istişare olması gerektiğine özel bir vurgu yaptı. Merkel, Ortadoğu ve İran gibi meselelerin de NATO bünyesinde istişare edilmesi yoluyla transatlantik işbirliğinin geliştirilmesi gerektiğini ima etti. TRANSATLANTİK ANLAŞMAZLIK Almanya gibi ülkeler, daha etkin transatlantik işbirliği için ABD ve Avrupa ülkeleri arasında istişarenin şart olduğunu dile getirmeye çalışıyor. Buna karşılık bütün bu "yeni transatlantik işbirliği" edebiyatına rağmen ABD, stratejik meseleler konusunda tek taraflı davranmaya devam etmektedir. Dünyada gürültü koparan Putin’in Münih konuşmasında bu konuya özel bir vurgu yapılmış, ABD’nin Avrupa’da füze savunma sistemi kurma planları örnek olarak verilmişti. Nitekim Mart ayının başında Brüksel’de açıklama yapan ABD Füze Savunma Sistemi Ajansı’nın başkanı, füze savunma