23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

16 Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net ünih Konferansı’nda Putin’in ABD’ye yönelttiği "tek hegemon" eleştirisi ABD basınında tepkiyle karşılansa da, benzer eleştirilerin en çok seslendirildiği ülkelerden birisi belki de ABD’dir. Özellikle Bush yönetiminin Irak bataklığına saplanmasının ardından yükselen eleştiriler, daha önce Yeni Muhafazakarlar’ın yaklaşımını destekleyen akademisyenler tarafından da aktif olarak dile getiriliyor. Irak Savaşı, dünyanın tek süper gücünün, gücünün bile sınırlı olduğunu açıkça gösterdi. Bazı ABD’li uzmanın değerlendirmelerine göre, tek taraflılık olarak özetlenebilen ABD dış politikasındaki "Bush devrimi" sona erdi. Bush ekibinin ateşli devrimci sloganları dünyanın soğuk gerçekleriyle nihayet tanıştı. Buna rağmen, özellikle ikinci dönemin başında eski devrimci söylem kullanılmaya devam etti. Bush, şer güçler tarafından kuşatılan yalnız "iyilik savaşçısı" ABD imajını çizmekten vazgeçmedi. (P. H. Gordon, "The End of the Bush Revolution", Foreign Affairs, S.4, 2006) Dünyanın Batı tarafından yönetilmesi için yeni planlar yapılıyor C S TRATEJİ eleştiren Fukuyama’nın önerdiği "demokratik çok taraflılık" aslında "demokratik tek taraflılık" olarak da ifade edilebilir. "Demokratik çok taraflılığı" savunanlar, sadece demokratik ülkelerin dünyayı yönetme meşruiyetine sahip olduklarını iddia ediyorlar. Buna göre, kendi halklarını temsil etmeyen otoriter ülkelerin de bulunduğu BM "demokratik meşruiyete" sahip değildir. Buna karşılık, sadece ve sadece iç politikada "ortak iyilik" için çalışan liberal demokratik yönetimler dış politikada da "ortak iyilik" için çalışabilirler. Bundan yola çıkılarak bugünkü dünyada ulusal egemenliğin tek başına uluslararası ilişkilerin kurucu ilkesi olamayacağı vurgulanıyor, uluslararası ilişkilerdeki meşruiyet kavramı yeniden tanımlanmaya çalışılıyor. Buna göre, bu meşruiyetin kaynağı egemen devletlerin iradesi değil, sadece liberal demokratik devletlerin iradesidir. M ‘Büyük Karadeniz’de ABDAB ortaklığı Münih Güvenlik Konferansı, küresel bir rahatsızlığa dönüşen ‘tek kutupluluk’ tartışmasını alevlendirdi. ABD politikalarının sonuçlarını görerek, bazı makyaj nitelikli revizyonlar önermeye başladı. Son birkaç yılda ABD’de tek taraflılığa alternatif olarak üretilen analizler oldukça çoğaldı. Mesela "Bütün dünyanın demokrasileri, birleşin!" çağrısını yapan yazarlar, Bush yönetiminin ikinci döneminde de ABD’nin ihtiyaç duyduğu çok taraflılığı uygulamaktan uzak olduğunu iddia ediyorlar. Yazarlara göre Bush’un ikinci dönemindeki çok taraflılık, birinci dönemdeki tek taraflılığının daha nazik şeklidir. Akabinde yazarlar, dünyanın yönetilmesi için demokratik ülkeler topluluğu ya da başka bir deyişle Demokrasiler Uyumu’nun kurulmasını öneriyorlar. (I. Daalder, J. Lindsay, "Democracies of the World, Unite", The American Interest, OcakŞubat 2007) Buna benzer bir öneri Fukuyama’nın "NeoConların Sonu: Yol Ayırımındaki Amerika" kitabında da yer almıştı. Yeni Muhafazakarlar’ın tek taraflılığını şiddetli bir şekilde Merkel ve Gates... ‘KÜRESEL İŞBİRLİĞİ’ ‘DEMOKRATİK ÇOK TARAFLILIK’ Tek taraflılığın sadece Batı dışındaki dünya ile olan ilişkilere değil, transatlantik ilişkilere de zarar verdiği ve ABD içindeki fikir ayrılıklarını etkilediği, Bush yönetimi tarafından da fark edilmişti. Afganistan, Irak ve Filistin’deki demokratikleştirme planlarının suya düştüğü, bütün dünyada dışarıdan dayatılan demokratikleşmeye karşı tepkinin büyüdüğü her geçen gün daha fazla ortaya çıkıyor. Ancak ABD’nin yetersizliğini açıkça dışa vuran gelişme Irak hezimeti oldu. Bu gelişmelerin üzerine Soğuk Savaş’tan sonra ABD’nin kendi güçlü konumunu iyi kullanamadığı yönündeki eleştiriler artmaya başladı. Yeni Muhafazakarlar’la yollarını ayırdığını ilan eden Francis Fukuyama, 2006’da yayınlanan kitabında ABD’nin tek başına küresel güvenlik tehditlerine karşı çözüm üretemediğini kabul ediyor ve çok taraflılığın şart olduğunu vurguluyordu. 2004 yılında Yeni Muhafazakârlarla yollarını ayırdığını ilan eden Francis Fukuyama, dünyanın idare edilmesi için çok sayıda uluslararası kuruluşun kullanılması gerektiğine vurgu yapıyor. Yükselen Asya güçlerine gelince Fukuyama, Çin’i muhtemel bir tehdit, Hindistan’ı ise ABD’nin müttefiki olması gereken bir ülke olarak görüyor. Bundan yola çıkılarak AsyaPasifik bölgesinde hem Çin’i kapsayan hem de Çin’i dışlayan uluslararası örgütlerin kurulması öneriliyor. Fukuyama, başlangıçta ABD, Japonya, Avustralya, Yeni Zelanda ve belki de Hindistan’ı içeren "Doğu Asya’nın demokratik devletlerinden oluşan bir koalisyonun oluşturulması" gerektiğine işaret etmişti. Bu koalisyonun "öncelikle entegre bir ekonomik alan ve muhtemelen daha sonra yeni bir güvenlik paktı" olabileceği belirtiliyor. (Francis Fukuyama, NeoConların Sonu: Yol Ayırımındaki Amerika, 2006, s. 176) Aslında Fukuyama, Yeni Muhafazakarlar’ın itibarını zedeledikleri demokratikleşme ve demokratik barış fikrine yeni bir açılım sağlamaya çalışan liberal uluslararasıcılardan birisidir. Son dönemde bu yazarlar, kaba kuvvetin ve tek taraflılığın ABD’nin dünyadaki etkinliği açısından tahrip edici olduğunu, "yumuşak gücün" ve "çok taraflılığın" kullanılmasının hem dünyanın demokratikleşmesi hem de ABD’nin
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear