Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası Washington’un çabaları, Tahran’ı güçlendiriyor C S TRATEJİ 5 ABD, Ayetullah Humeyni’den sonra dünyadaki Şiilerin ruhani lideri olan İran asıllı Ayetullah Ali Sistani’nin ülkede seçim yapılması konusunda önerdiği modeli kabul etmek zorunda kaldı. Böylece seçim, Ayetullah Sistani’nin fetva ve söylemlerinin dışına çıkmayan Şii grupların zaferi ile sonuçlandı. "Oy vermek dini vecibe" diyen Sistani bütün Şiilerin sandığa gitmesini sağlamış oldu. Bundan başka Ayetullah Ali Sistani, uzun yıllardan beri İran tarafından desteklenen ve seçimi kazanan Iraklı Şii grupların birlikte hareket etmelerini istedi. Bu durum, ABD’nin Irak’ın geleceği için yetiştirdiği bazı laik grupların Irak’ın siyasal denkleminden uzak kalmasına yol açtı. Dolayısıyla, Irak merkezli olan ve kendi çıkarlarını koruyacak bir hükümeti oluşturamayan ABD, ülkedeki siyasi süreç üzerinde etkisini kaybetti. Irak’ın siyasi gidişatını kontrol edemeyen ABD, Şii kökenli iktidar ile iktidarı kaybetmiş olan Sünni gruplar arasında çıkan çatışmaları da kontrol edemiyor. ABD’yi tam bir çıkmaza sokan bu gelişmelerden kurtulmaya çalışan Bush idaresi, faturayı başta İran olmak üzere Irak’a komşu olan ülkelere kesti. Bu bağlamda, ABD, İran’ın nükleer çalışmalarını hedef alan bir tehdit söylemini gündeme taşıdı. ABD’nin bahse konu olan söylemi, bazen açıkca askeri müdahale tehdidi olarak bazen de Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi aracılığıyla cezalandırma şeklinde olmak üzere dile getiriliyor. Bütün bu tehditlere rağmen İran, bir taraftan nükleer çalışmalarına devam ederken diğer taraftan da nükleer çalışmaları konusunda ABD’yi köşeye sıkıştırmak için Avrupa ülkeleri ile müzakerelerde bulunarak büyük kazanımlar elde etti. Buna paralel olarak, bölgedeki Irak merkezli stratejik derinliğini güçlendirmeye çalışan İran, İbrahim Caferi’nin başbakanlığı döneminde kültürel, ekonomik ve savunma alanından istihbarat alanına kadar uzanan işbirliği anlaşmasını Irak’la imzaladı. (Belirtmek gerekir ki bugünkü Irak başbakanı olan Maliki de bu anlaşmanın geçerli olduğunu ifade etmiştir.) Bu dönemde, İran’ı Irak ve Suriye’yi bağlayan bir demir yolunun yapılması ve aynı yol üzerinde petrol boru hattının döşenmesi konusunda da iki ülke arasında resmi anlaşma yapıldı. Gelişmeler gösteriyor ki, Irak’ı işgal edip İran’a karşı olarak bir üs haline getirmeye çalışan ABD, ülkede uyguladığı yanlış politikalar nedeniyle, İran ile Irak’ın tarih boyunca görülmedik biçimde birbirine yakınlaşmasını sağlamış oldu. ABD yanlış Irak stratejisi örneğininin bir benzerini de Lübnan konusunda İsrail’e sınırsız destek vermekle uyguluyor. İsrail’in bu savaştaki hesaplarının yanlış çıkması ne Hizbullah’ın ne de İran’ın Lübnan üzerindeki etkisinin zayıflatılamaması ile sonuçlandı. Öte yandan İran destekli Hizbullah’ın, İsrail’in Arapların sandığı kadar güçlü olmadığını dünyaya kanıtlamış olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla, İran’a karşı uyguladığı bölgesel siyasetinde başarısız olan ABD, eski Irak Baas partisinin uzantısı olan ve yeni kurulan "ElAvde" (DÖNÜŞ) partisinin faaliyetlerine destek vermeye başladı. Fakat bu gelişme, ABD’yı bugünkü sıkıntılı durumundan daha da sıkıntılı günlere taşıyacaktır. Öte yandan, önümüzdeki dönem gerek Irak’taki gelişmeler gerekse Lübnan’daki gelişmeler ABD’nin başını oldukça ağrıtacaktır. 19 80–1988 yılları arasında devam eden İranIrak savaşından ağır ekonomik ve askeri kayıplarla çıkan İran, 1991 yılında Kuveyt’i işgal eden Irak ordusunun ABD tarafından yenilgiye uğratılmasına paralel olarak gerek ekonomi gerekse askeri bakımından bir toparlanma süreci başlattı. Genel toparlanmaya ek olarak, Saddam rejiminin 2003 Nisanı’nda ABD tarafından devrilmesiyle beraber de İran’ın Irak’taki nüfuzu önemli oranda arttı. Bu arada uzun zamandır sürdürdüğü nükleer çalışmaları ile geliştirdiği çeşitli balistik füzeleri sayesinde İran önemli bir bölgesel güç haline geldi. Tüm bu gelişmeler sayesinde ABD’nin bölgeye yerleşmesine rağmen İran’ın bölgede giderek artan nüfuzu gelişmelerden etkilenmedi. Ayrıca, İran destekli ve Şii kökenli hareket ve akımların faaliyet gösterdiği ülkelerde İran’ın etkisinin gün geçtikçe artması, ABD’nin yanı sıra İsrail’i de rahatsız ediyor. Irak’taki askeri varlığını İran’a karşı caydırıcı bir güç olarak kullanmak konusunda başarısız olan ABD, Lübnan’da faaliyet gösteren İran destekli Hizbullah’ın gücünün İsrail aracılığıyla ortadan kaldırılmasına yeşil ışık yaktı. Ne var ki İsrail, Lübnan’a karşı giriştiği savaşta hedeflerine ulaşamadı ve İran destekli Hizbullah’ın bölgedeki direniş hareketinin daha da güçlenmesine sebep oldu. Bu gelişme, ABD’nin bölgede son zamanlarda artmış olan etkisini azaltarak köşeye sıkıştırmaya çalıştığı İran’ın Irak’tan sonra Lübnan’da etkinliğini koruduğunu gösteriyor. Dolayısıyla İran, Irak ve Lübnan İran’ın stratejik derinliği ve ABD ABD’nin Irak’taki askeri varlığı İran için hiçbir caydırıcılık teşkil etmezken, aksine İran Irak’taki nüfuzunu artırıyor. Aynı durumun Lübnan’da da geçerli olması dikkat çekiyor. Hizbullah’ı destekleyen İran’ın İsrail’in örgütü daha da güçlendirmesi nedeniyle bölgedeki ağırlığının kat kat artığı gözleniyor. merkezli bölgede Amerikan çıkarlarını istediği zaman zedeleyebilecek durumda olduğunu gösterdi. Üstelik anlaşılıyor ki, Birleşmiş Milletler tarafından nükleer çalışmalarından dolayı yaptırıma maruz kalma tehditleriyle hareket alanı kısıtlandığında bile İran, bölgedeki etkinliğini sürdürebiliyor. IRAK VE LÜBNAN’DAKİ GELİŞMELERDE Şİİ FAKTÖRÜ ABD, 9 Nisan 2003 tarihinde devirdiği Saddam rejiminin yerine kendi istekleri doğrultusunda ülkeyi yönetecek bir siyasal yönetiminin kurulmasını başaramadı. Bunun sonucu olarak da Ahmedinecad yönetimi, Hizbullah üzerindeki etkisinin yanısıra Irak’ın Güneyinde de Şiiliği kullanarak etki sağlıyor.