26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

dille açıklanamamakta ve olup biten denetlenememektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait İncirlik Üssü’nün, şüpheyle bakılan bir savaşta, İsrail’in hedef gözetmeyen saldırılarına cephane sağlamak için kullanılması AKP hükümetinin, ABD politikalarına odaklanmış asimetrik çıkar ilişkisinde "pasif aktör" rolü üstlendiğini gösterir niteliktedir. İNCİRLİK ÜSSÜ’NÜN YASAL STATÜSÜ İncirlik Üssü’nün hukuki durumu, niteliği ve kullanımına ilişkin sorular yakın dönemde birçok kez Meclis gündemine geldi. Türkiye’deki ABD üslerinin kullanımı ile ilgili 2004 yılı içerisinde Meclis’te yöneltilen sorulara Ulusal Savunma Bakan’ı Vecdi Gönül’ün verdiği cevaplarda ve dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Org. İlker Başbuğ’un yaptığı açıklamalarda ortaya çıkan en önemli nokta Türkiye’de hiçbir yabancı üssün bulunmadığına yapılan vurgu oldu. Buna göre İncirlik Üssü hukuki olarak TSK’ya ait 10. Tanker Üs komutanlığıdır; ülkede NATO veya ABD’nin üssü bulunmamaktadır. Ulusal Savunma Bakanı’nın 2 Mart 2004’de Meclis’te yaptığı konuşmaya göre "kamuoyunda ABD üssü olarak bilinen TSK tesisleri geçmiş dönemlerde kapatılmıştır." Şu anda İncirlik’te konuşlanmış yabancı askerî birliklerin varlığı ve Üssün müşterek kullanımı ise üç ayrı anlaşmaya dayanmaktadır. İncirlik’te konuşlanmış ABD ve İngiliz kuvvetlerinin varlığı, ABD ile Türkiye arasındaki Savunma ve Ekonomik İşbirliği Antlaşması SEİA (1980), Kuzey Atlantik Antlaşması NATO (1949) ve Birleşmiş Milletler Şartı’nın "ortaklaşa kendini savunma doğal hakkı"nı düzenleyen 51. maddesine dayanmaktadır. NATO kapsamındaki işbirliği, esas itibariyle, NATO Antlaşması’nda da belirtildiği gibi "üye ülke topraklarının savunulması", yani ortak "meşru müdafaa" hakkıyla sınırlıdır. İncirlik Üssü’nün NATO kapsamında, bu en temel NATO prensibi dışında özellikle Amerika’nın Soğuk Savaş sonrası Ortadoğu’daki çıkarlarını korumak amacıyla yaptıklarına benzer operasyonlarda veya başka amaçlarla kullanılması uluslararası hukuka ve NATO Antlaşması’na aykırıdır. Bu ihlalin ilk çarpıcı örneği 1958’de Üssün ABD tarafından Lübnan ve Ürdün’deki çatışmalara müdahale etmek amacıyla kullanılmasıdır. Daha sonra 1960 ve 1965 yıllarında, İncirlik’ten kalkan iki U2 uçağının Sovyet topraklarında istihbarat çalışması yaparken düşürülmesi de, İncirlik’in söz konusu NATO prensibi dışında ABD operasyonları için kullanıldığını açıkça göstermektedir. Bu durum NATO’nun "alandışılık" sorununa çok somut bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye görünürde denetimini sağlamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden (TBMM) geri dönen Irak Tezkeresi’yle ABD, Irak’ın işgalinde Türkiye topraklarını kullanma planlarını gerçekleştirememiştir. Sonrasında Süleymaniye’de yaşanan çuval krizi, Şanlıurfa’nın Dağyanı köyüne ‘yanlışlıkla’ düşen füze ve ardından İncirlik’teki kelepçe kriziyle ilgili haberler, ABD’nin Türkiye ile ilişkisinden nasıl asimetrik kazançlar sağlamaya çalıştığını, bunu başaramadığında ise bu göreceli müttefiklik ilişkisini nasıl tek taraflı olarak ihlal ettiğini göstermiştir. ABD, müttefikliği veya "Ortak C S TRATEJİ 15 kullanmış oldu. Tartışmalarda ilk göze çarpan noktalardan biri de, Türkiye’nin kendi toprakları üzerinde kurulmuş bir üs üzerindeki kontrolünün kısıtlanmış olması, statüsü ve kullanımına yönelik kuralların ise manipülasyona açık hale getirilmesidir. Hukuki açıdan ne NATO ne de ABD Üssü olan İncirlik Üssü, daha önce de Türk hukukunun ülke topraklarında çiğnenmesine konu olmuştur. 1959’da Albay Morrison’ın üs dışındaki vukuatları ve daha yakın zamanda bir Türk binbaşının ve eşinin ABD askerleri tarafından kelepçelenmesi gibi olaylarda da görüldüğü gibi İncirlik Üssü’nün kontrolü ve Üs’te konuşlanmış Amerikan ve İngiliz askerlerinin varlığı, Üssün hukuki statüsünün ve siyasistratejik özelliklerinin dışına çıkmaktadır. SON GELİŞMELER IŞIĞINDA TÜRKAMERİKAN İLİŞKİLERİ TürkiyeABD ilişkileri, İncirlik Üssü’ne ilişkin tartışmalar ve yakın dönemde "sarsılan" karşılıklı müttefiklik ilişkileri ışığında yeniden ele alınmalıdır. Amerikan’ın dış politikası, dolayısıyla Türkiye ile olan ilişkileri, değişmiştir. Amerika’nın medya destekli ve şovenist "terörle savaş"ı kendi içinde gerçek bir savaş değil, sadece bir taktiktir. Amerika tek kutuplu hegemonyasını ve yeni siyasi alanını, terörle savaş bahanesiyle Amerikan topraklarının dışına taşıyarak, böylece kendini güvene alarak gerçekleştirmektedir. Bu süreçte Türkiye ve diğer müttefikler, Amerika’nın kendi sınırlarının ötesinde açtığı yeni cephelerde, kendi hegemonyasının sürdürülebilmesi için doğrudan ya da dolaylı bir şekilde kullanılmaktadır. Türkiye’nin AB üyeliğine verilen destek, Genişletilmiş Ortadoğu Projesi, içi boş Stratejik Vizyon Belgeleri’nin imzalanması, AB’nin Güvenlik ve Savunma Politikası’na ve acil müdahale kuvvetlerinin oluşturulmasına destek vermesinden de anlaşılabileceği gibi ABD’nin Türkiye ile ilişkisini anlamsızlaştırmış, böylece ABD klasik diplomatik yöntemlerinden sapmıştır. Bu bağlamda ABD dış politikasının yeni, tek bir tehdit algısı vardır; terör. "Terörle savaş," Soğuk Savaş’ın birbirine kenetlenmiş müttefiklik ilişkilerini yapıbozuma uğratmış, bir yöntem olarak artık gerekirse insan hayatı, ülkelerin ekonomileri ve kültürlerinin yıkımı üzerinde yükselecek uluslararası bir denge politikası halini almıştır. Bu yaklaşımın öngördüğü tek kutupluluk, uluslararası siyasette müttefiklik, çıkar ve çatışma kavramlarının, eninde sonunda Makyavelist bir strateji anlayışı karşısında kaçınılmaz bir biçimde değişeceğini göstermektedir. Batı ile Doğu arasında bir köprü görevi yüklenmiş olan Türkiye, ABD ile ilişkilerinde değişmez müttefiklik tanımlamalarına takılıp kalmamalı, ulusal egemenlik ve ulusal çıkarlara dayalı bir dış politika geliştirmelidir. İncirlik Üssü tartışmaya mahal vermeyecek şekilde, uluslararası hukuk ve anlaşmalara uygun olarak ve ABD’nin asimetrik çıkarlarına alet edilmeden tam kontrolün sağlandığı bir üs olmalıdır. ABD’nin müttefikleri, Washington’un sınırları ötesinde açtığı cephelerde, kendi hegemonyasının sürdürülebilmesi için doğrudan ya da dolaylı bir şekilde kullanılıyorlar. Türkiye de Genişletilmiş Ortadoğu Projesi ile Stratejik Vizyon Belgeleri’yle bu ülkeler arasına girmiş görülüyor. Stratejik Vizyon"u bir kenara itip, ikili ve uluslararası anlaşmaların hukuki ve ahlaki yükümlülüklerini, TBMM ve dolayısıyla Türk milletinin egemenlik haklarını hiçe saymış ve Türkiye’yi cezalandırmaya yeltenmiştir. Bu açıdan Türkiye ve ABD arasındaki stratejik müttefiklik ilişkileri, özellikle son dönemlerde ciddi anlamda tartışmalı hale gelmiştir. ABD, Bush döneminde uyguladığı dış politikayla diplomasiye dayalı eski ikna gücünü ve güvenilirliğini kaybetmiş gözükmektedir. Eski Amerikan Dışişleri danışmanı ve akademisyen Zbigniew Brzezinski’nin belirttiği gibi, ABD’nin müttefikleri arasındaki anlaşmazlıklar, eskiden birbirinden ayrı tutabildiği düşmanlarının arasındaki ayrılıklardan fazla; bugün düşmanları arasındaki birlik ise eskiden birarada tutabildiği müttefikleri arasındaki birlikten daha güçlüdür. ABD özellikle Irak işgali sırasında ve sonrasında Fransa, Almanya ve Türkiye gibi müttefik ülkelerin desteğini kaybetti. İsrail’in Lübnan’ı işgali sırasında orantısız güç kullanımına göz yumması, hatta buna "meşru müdafaa" adı altında destek vermesi, ABD’nin ve operasyonun Hizbullah’a karşı gerçekleştiriliyor olması, Fransa ve Almanya ile arasını bir ölçüde düzeltmesine rağmen, dünya kamuoyunda zaten zarar görmüş olan güvenilirliğini neredeyse yok etti. Bu güven kaybının Türkiye’deki yansımalarından bir tanesi de İncirlik Üssü etrafında dönen tartışmalarda görüldü. Buna göre Amerikan tarafı son sevkıyat krizinde Üssü, bir kere daha belirtilen hukuki ve stratejik amaçlar dışında DEĞİŞEN ABD DIŞ POLİTİKASININ TÜRKİYE’YE YANSIMASI Özellikle son 10 yılda, İncirlik Üssü’nün kullanımına ilişkin prosedürler gözden geçirilmiş ve
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear