Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Kaan Kutlu ATAÇ HÜ Doktora Öğrencisi Washington’a göre tüm bölge terörist... C S TRATEJİ bölge dinamiklerini de dikkate alınarak izlenmesi gereken bir süreçtir. Bu süreç, karşı tarafı anlamaya yönelik bir zihni yapılanmayı da gerektirmektedir. ABD’nin bölgeye yönelik demokrasinin yayılmasına ve özgürlüklerin genişlemesine dayalı açıklamaları ne denli samimi olursa olsun bölgedeki petrol sevkıyatının güvenliği ile ilgili kaygılar ön planda yer almaktadır. 11 Eylül’ün sonrası küresel boyuttaki şiddetini arttıran terör olayları, Filistinİsrail uyuşmazlığı, HAMAS’ın Filistin’de seçimleri kazanması gibi gelişmeler, ABD’nin hayati çıkarları için geleneksel otokratik müttefikleri ile ilişkisini korumak zorunda kalacağı şeklindeki değerlendirmeleri gündeme getirmiştir. Bölge insanında ABD’ye karşı bir söylem gelişirken ABD’nin müttefiki olan baskıcı yönetimlerle belirli bir program dâhilinde (Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika İnisiyatifi’nde olduğu gibi) işbirliğine gitmesinin güç olacağı düşünülebilir. Öte yandan diğer bir engel de eski SSCB ve Doğu Bloğu ülkelerinde olduğu gibi Sosyalist yönetimlerin liderlik yapısının halk baskısı ile devrilmesi durumu Batılı güçlerin politikalarını kolaylaştırıcı bir rol oynamışken benzer bir durum Ortadoğu ülkeleri için geçerli olmamasıdır. Arap hükümetlerinin her ne kadar son zamanlarda bazı olumlu uygulamalar için çalışmalar başlatmış olsalar da, düzenlemelerin nihai hedefinin uluslararası baskıların dengelenmesi ve iç muhalefetin yükselen sesinin bastırılması olduğu söylenebilir. Bölge yönetimlerinin baskıya karşı işbirliğinden daha çok savunma amacı taşıdığı yönünde görüşlerin ağırlık kazandığı bir anda ABD’nin bölge ile ilgili politikalarını hayata geçirmesi çok zorlu bir çabayı gerektirmektedir. Bölgenin ekonomik ve siyasi liderlerinin %60,3’ünün ABD’nin desteğinin bölgedeki reformculara engel olacağını, %94,4’nün ise Ortadoğu hükümetlerinin çoğunun siyasal ve ekonomik reformlara yalnızca söylem düzeyinde ilgi gösterdiklerini belirtmeleri bu anlamda değer kazanmaktadır. Bölge insanın önemli bir kısmının ABD politikalarına ve mevcut rejimlerin hükümetlerine güven duymadıkları söylenebilir. Demokrasi ve reform temelli bir ABD politikasının bölgede başarılı olacağı yönünde bazı ciddi çekinceler bulunmaktadır. Demokrasi ve özgürlük kavramları etrafında şekillenen yeni ABD politik söylemi, Arap yönetimlerin istikrarına bağlı olarak petrolün Batı pazarlarına güvenli ve ucuz taşıması prensibine dayalı uzun yıllara yayılmış geleneksel politikasına aykırı düşmektedir. Çünkü demokrasi ve özgürlüğün yayılmasının sonucu olarak iktidara gelecek hükümetlerin ABD’nin bölgesel çıkarları için önceki otokratik rejimlerin sağladığı desteği sunacağının garantisi bulunmamaktadır. Rice’ın da açıkça itiraf ettiği gibi, ABD’nin son altmış yıldır bölgede uyguladığı politikalar istikrarı ve özgürlüğü gerçekleştirilememiş, 11 Eylül saldırılarının ertesinde bölgedeki rejimlerin sağladığına inanılan istikrarın da aldatıcı olduğu ortaya çıkmıştır. ABD yönetimi, istikrar pahasına demokrasiden ve özgürlükten ödün verilmesinin ağır faturasıyla karşı karşıya kalmıştır. Bu anlamda ABD’nin yeni stratejisi, saldırgan bir dış politika aracı olarak fiziki güç kullanımı seçeneğini kullanmakla karşı karşıyadır: Kendi çıkarlarının aleyhine olduğuna inandığı, özellikle teröristlere barınak sağladığını düşündüğü düşman rejimleri yıkmak veya D önemin ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, ABD’nin Ortadoğu ile ilgili planlarını içeren ABDOrtadoğu Ortaklık İnisiyatifi’nin duyurusunu yaptığı zaman ‘bağımsızlık’, ‘özgürlük’ ve ‘eşitlik’ kavramlarını dış politika önceliği olarak belirtmişti. Bu ilanla Ortadoğu halkları daha iyi sosyal ve ekonomik koşulların yaratılacağı konusunda müjdelenmişti. İnsani değerler taşıyan bu ideal kavramlar, siyasi ve ekonomik açıdan hiç kuşku yok ki, tarihin her döneminde itici bir güce sahip olmuştur. Baskıcı yönetimlerden kurtulma, siyasal mekanizmalarda yer alma ve özgürlük vaatleri, son iki asırdır modern siyasal tarihin Ortadoğu’sunda hayat bulmuş gözükmektedir. ABD tarafından dış politikasının önceliklerinden birisi olarak başlayan bu inisiyatif süreci, ABD’nin bölgede son altmış yıldır uyguladığı politikalarında köklü değişikliği ortaya koyması bakımından da önemlidir. Özellikle Soğuk Savaş’ın başlangıcından bu yana ABD dış politikası, istikrar adına dost baskıcı rejimlerin desteklenmesi ve/veya iktidara taşınması ve bu rejimlerle ittifak arayışlarının mücadelesinin verildiği bir dönemi içinde barındırmıştır. ABD yönetimince 11 Eylül saldırılarına neden olarak köktendinci ideolojiler ve bu ABD’nin Ortadoğu söylemi ideolojileri destekleyen baskıcı yönetimler gösterilmiştir. Yine ABD açısından Ortadoğu coğrafyası bu tür yapılanmaların odağında yer almaktadır. Bunun için belirlenen strateji, sorunlu Ortadoğu’da ABD’nin çıkarlarını ortaya koyabilecek bir dönüşümü gerçekleştirerek, bu sorunun kaynağının yok edilmeye çalışılmasıdır. Rice’ın ifadesi ile ‘Demokrasi geçmişi olmayan Geniş Ortadoğu’da, özgürlüğün eksikliği nefrete dayalı bir ideolojinin büyümesi için verimli bir zemin hazırlamaktadır; bundan dolayı demokratik barış vaadi ve özgürlüğün desteklenmesi güvenlik için tek gerçekçi yol olarak ortaya çıkmaktadır’. Bu söylem Bush yönetiminin resmi politikaları olarak gündemdedir. Ancak ABD’nin resmi ifadelerinin inandırıcılık, güvenilirlik ve samimiyetten yoksun olduğu yönünde bölgeden sesler de yükselmektedir. ABD’li yetkililerin açıklamalarına yönelik tepki, ABD ve Batı’nın salt kendi çıkarları uğruna bölgenin baskıcı rejimlerini desteklemesi şeklinde kısaca ifade edilebilir. Dolayısıyla bu siyasetle ilgili olarak bölgede, genelde Batı’nın özelde ise ABD’nin çıkarlarına hizmet edecek süreci yansıttığına dair belirgin bir inanış hâkimdir. Öte yandan, yerleşik Batılı demokrasilerin başka ülkelerdeki demokrasilerin gelişimine destek vermeleri de zorlu ve ABD, 11 Eylül sonrası Ortadoğu’yu terörün merkezi olarak görüyor. Bu durum bölge insanının ABD’ye nefret duymasına neden olurken, Ülkenin müttefiki olan yönetimlerle de işbirliğine gitmesinin güç olacağı ifade ediliyor. Rice