26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

parçalar ve ara ürünlerin Çin’de biraraya getirilerek hedef ihracat bölgeleri olan ABD ve AB’ye ihraç edildiğini açıklıyor. Yani bu mallar büyük bir üretim ve dağıtım ağının bir parçası. Bunun sonucu olarak malların fiyatı düşük oluyor ama aynı zamanda paranın büyük bir bölümü Çin’de kalmıyor. Dolayısıyla bu ticaret fazlalarından Çin’in payına daha küçük bir bölüm düşüyor. C S TRATEJİ Cintao’nun ABD ziyaretini protesto eden göstericiler... 9 ÇİN DİPLOMASİSİ Çin’in Güney Amerika’daki ekonomik girişimleri ve bundan dolayı bölgede etkili olmaya başlaması, Washington’u rahatsız ediyor. Tahran’ın nükleer silahlanma programını önleme çabasında Pekin’in şimdiye kadar sergilediği tavırdan fazlası beklenmiyor. Çünkü Çin dış politikasını, genellikle iç enerji ihtiyacına göre belirlemeye çalışıyor. Dolayısıyla Çin, şimdiye kadar kendi ülkesinin çıkarları söz konusu olmadıkça diplomatik gücünü devreye sokmamaya çaba gösterdi. Ancak Çin, gerçekten eşit ve büyük bir ülke olarak kabul edilmek istiyorsa, küresel sorunlara sorumluluk ve paylaşım bilinciyle yaklaşması gerekiyor. Nitekim Bush, Beyaz Saray’da Hu’ya hitaben konuşmasında "uluslararası sistemin paydaşları olarak ülkelerimiz birçok çıkarı paylaşıyor" demesi dikkat çekti. Bush’un "paydaş" sözcüğünü kullanmasının kasıtlı olduğu düşünülüyor. ABD yönetimi Çin’i uluslararası sistemde "sorumlu bir paylaşımcı" olmaya, yani dünyaya dar ticari çıkarlarının penceresinden değil, daha geniş bir açıdan bakmaya çağırdığına işaret ediliyor. Hu Cintao Bush ile görüşmesinden sonra gazetecileri kabulünde, ABD’nin aleyhine gelişen ticari dengesizlik durumunun, Çin’e uygulanan teknoloji yasağının ve Çin malının ABD pazarına girmesini engelleyen tedbirin kaldırılmasıyla normale döneceğini savunarak, sorunların kaynağının ABD olduğunu ima etti. Sonuç itibari ile Hu Cintao ve Bush görüşmesinde ele alınan konularda hiç bir anlaşma sağlanamadı. Son 500 yıllık uluslararası ilişkiler tarihinde yeni yükselen güçler her zaman mevcut hegemon güce karşı meydan okumuştur. Şimdi Çin yükseliyor. Çin’in giderek artan rolü, Hu Cintao’nun yaptığı diğer ziyaretlere bakınca da anlaşılıyor. Hu Cintao, ABD’nin ardından Suudi Arabistan, Fas, Nijerya ve Kenya’ya gitti. Çin ve Arap ülkeleri ile Afrika ülkeleri arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 50. yıldönümü kutlandı. Suudi Arabistan önemli bir Arap ülkesi, Ortadoğu’da ve Müslüman dünyasında önemli etkiye sahip. Hu Cintao’nun Suudi Arabistan’a yaptığı ziyaret, Çin’in Arap ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmek için yapacağı önemli bir diplomatik atak olarak değerlendirilirken, Afrika kıtasının kuzeyinde yer alan Fas, batısında yer alan Nijerya ve doğusunda yer alan Kenya’ya yaptığı ziyaretler ise, Çin’in Afrika’nın tümüne yönelik bir diplomatik atağı olarak değerlendiriliyor. Çin liderinin ziyaret ettiği ülkelerin hiçbiri ne önde gelen uluslararası oyuncular, ne de Çin’in bölgesel komşuları. Yorumlara göre, "Bush ile Hu Cintao’nun buluşması tam teşekküllü bir süper güç zirvesi olarak nitelendirilmeyebilir. Ama 10 yıl sonra... İşte o zaman iki ülke lideri buluştuğunda tüm dünyanın nefesini tutması gerekebilir"(1) ABD’deki Çin uzmanları, artık yoğun bir şekilde, ABDÇin ilişkilerini mercek altına almış durumda. Çin’in uluslararası, siyasî ya da ekonomik sistemini, yani İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD’nin bin bir zorlukla oluşturmuş olduğu sisteme karşı nasıl bir politika izleyeceği tartışılıyor. Çin, bu sistemin meydan okuyucusu mu? Yoksa koruyucusu mu? Ya da sistemi revize edecek bir güç mü? Çin lideri Hu Cintao’nun ABD ziyareti bu sorunun tartışmayı başlattı. Çin’in enerji üzerindeki taleplerinden dolayı İran’ın nükleer silah geliştirmesine ve Sudan hükümetinin Darfur’daki insanlık dışı uygulamalarına karşı yaptırım uygulamasına yanaşmaması, Çin’in uluslararası aktörler içinde sorumlu olmadığının göstergesi şeklinde yorumlanıyor. Çin, enerji uğruna ABD ile sorunu olan Venezüella, Angola, Sudan, İran ve Zimbabwe gibi ülkelerle yakın ilişkilerini geliştiriyor. ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage, "bazen insanlar Hu Cintao dostlarınızdan sizi anlamaya çalışır" diyerek, Çin’in bu politikasının ABDÇin ilişkilerine zarar verdiğini ima ediyor. Center for Strategic and International Studies kuruluşunun uzmanı Andrei Shleifer, ABD ile Çin arasında yaşanan sorunların, ikili ve jeopolitik çerçevede gelişmekte olduğunu belirterek, bu problemlere uygun bir çare bulunmadığı takdirde iki ülke arasındaki problemlerin küresel çapta siyasî çatışmalara sebep olabileceğini ileri sürüyor. Ekonomist Martin Wolf da ABDÇin ilişkilerinin iyiye gitmesinin dünya için önemli olduğunu vurgularken, dünyanın iki ülke arasında yaşanacak çatışmaları kaldıramayacağını ileri sürüyor.(2) ABD uzmanlarının yükselmekte olan Çin’e karşı endişeli olduğu açık. Buna karşı Çinli uzmanlar daha farklı açıdan meseleye yaklaşıyorlar. Çinli uzman Tao Wentao, yükselmekte olan Çin’in ABD’ye meydan okuyacak bir ülke olmadığını ve meydan okuma niyetinin de olmadığını belirtiyor. ABDÇin ilişkisinin, 21. yüzyılın en ilgi çekici uluslararası ilişkilerinden biri olacağı açık. İki ülke arasındaki ilişki, ilerde uluslararası, siyasî ve ekonomik sisteme biçim verebilecek nitelikte. Pekin hükümeti ‘barışçı yükseliş’ söylemiyle Washington’u yatıştırmaya çalışıyor, ABD ise teori temeli olmayan ‘barışçı yükseliş’ söylemine şüphe ile bakıyor. Washington, Pekin’i kendisinin oluşturduğu uluslararası sisteme çekmeye çalışıyor, ancak Çin temkinli yaklaşıyor. Çin tarih boyunca birçok kez büyük ülke olmanın gururunu yaşamıştı, ancak 1840’daki Afyon Savaşı Çin’in bu gururunu kırdı. Bugün tekrar büyük olma gururunun yükselmekte olduğunu görüyoruz. Ancak ABD’nin yükselmekte olan Çin’i nasıl karşılayacağı hakkında henüz somut bir Çin politikası yok. ABD’nin bu yıl yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde (National Security Strategy) Washington’un, refaha kavuşmuş, ABD ile birlikte meydan okumalara karşı koyan ve ortak çıkarları olan bir Çin’i görmek istediğini yazıyor. Bu bağlamda ABDÇin ilişkilerinde, bazı konularda işbirliği yapılırken bazı konularda çatışma olacağı muhtemeldir. Yani bir süre ikili ilişkileri törpüleme dönemi yaşanacaktır. Dipnotlar: (1): Independent, 19 Nisan 2006 (2): Financial Times, 18 Nisan 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear