Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
22 Fransa ve Almanya işsizliğe önlem bulamıyor… C S TRATEJİ Avrupa’da küreselleşme bunalımı Doç. Dr. Yıldız SERTEL 8. Paris Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi F A ransa’da 2006 Mart ve Nisan aylarında yaşam hemen hemen durdu. Bütün büyük kentlerde milyonlarca lise ve üniversite öğrencisi sokağa döküldü. Grevler yüzünden metro, uçak seferleri büyük ölçüde aksadı. Dersler durdu, sokaklar boş, dükkanlarda alışveriş sıfır noktasındaydı. Sorun, Başbakan de Villepin’in Meclise sunduğu, "İstihdam Yasa tasarısı" idi. Tasarı, gençler arasında yüzde 20 oranını aşan işsizliğe çare gibi sunuluyordu. Oysa, işverene, 26 yaşından aşağı gençleri iki yıllık denemeden sonra istediği gibi işten atma hakkını tanıyan bu yasa, işsizliğe bir çare olmaktan çok uzaktı. İşverene büyük bit imtiyaz tanınıyor ve iş güvencesi ortadan kalkıyordu. O iş güvencesi ki Fransa’da kutsaldır. Avrupa’da uygulanan neoliberal ekonomi politikalarının olumsuz sonuçları AB’nin iki lokomotif ülkesi Fransa ve Almanya’da etkisini göstermeye başladı. Sermaye yatırımdan uzaklaşıyor veya ülke dışına çıkıyor. Bunun getirdiği işsizlik sorunu çözülemiyor. Arayışlar, Fransa örneğinde olduğu gibi tepki çekiyor. hakları çiğneniyor. Çin, Hindistan gibi ülkelerden gelen ucuz malların rekabeti yerli sanayiyi zedeliyor; serbest rekabet kuralları içinde yerli sanayiyi korumak zor oluyor. Korumacılık gündeme geliyor. Serbest rekabet geri tepiyor. gençlerin isyanı da Fransız toplumunun büyük bir dengesizlik yaşadığını gösteriyordu. Toplum; işi, sosyal ve sağlık sigortası, normal bir yaşam düzeni olanlar ile hiçbir şeyi olmayanlar arasında ikiye bölünmüştü. Bu da küreselleşmenin getirdiği düzen bozukluğunun bir başka göstergesiydi. FRANSA’DA 2005 Nisanında Avrupa Anayasası üzerine yapılan referandumda verilen "hayır" oyları, Fransa’nın iç politikasında bir dönüm noktasıydı. Fransız kamuoyu, bu Anayasayı "Büyük Sermayenin B’NİN ÇIKMAZI Anayasası" olarak görmüş; sosyal devlete yer verilmemesini kabul etmemişti. Buna ulusal Haftalarla süren eylemleri bütün sol partiler ve kararların ulusal çerçeve içine alınması, ulusal sendikalar destekledi. Fransa’da büyük bir dram ekonominin, ulus devletin korunması yaşandı, sonunda de Villepin ile Cumhurbaşkanı gibi istekler de önemliydi. Bu Chirac geri adım atıp, Meclisten geçmiş olan tasarıyı olaydan sonra Chirac, kabinesini hiçe saymak zorunda kaldılar. Ancak bu olay değiştirmek, de Villepin’i başbakan Fransa’nın ve hatta AB’nin bir çıkmazda olduğunu yapmak zorunda kaldı. De Villepin işe, gösteriyordu. işten atmaları kolaylaştıran Bu çıkmazı biraz deştiğimizde, arkasında neler yaptırımlar, sosyal yardımları görüyoruz? kontrol, özelleştirmeleri arttırma Bütün Avrupa’nın işsizlik sorunu. 2006 başlarında gibi önlemlerle başladı. Yıl yapılan AB Başbakanları Zirvesi’nde Birliğin 20 sonuna doğru, işsizlik hala yüzde milyonu aşan işsizine çare arandı ve "İstihdamda 10 oranındaydı, büyüme hızı düşüktü ve hareketliliğe" karar verildi. Yani işveren, işçileri tüketim azalmıştı. Bu gelişmelerin sonucu, 2005 istediği gibi işten atacak, yeni sonbaharında, bütün Fransa’da milyonu aşan işçilere yer açılacak, iş vatandaşın sokaklara dökülmesi garantisi ortadan kalkacaktı. ve genel greve İşte de Villepen de, gidilmesiydi. "rotasyon" olarak Çünkü artık adlandırılan bu gülünç ve çok işsizlik, düşük tehlikeli karar doğrultusunda ücretler, hareket ediyordu. düzensizlik ve Bütün bunların arkasında güvensizlik da serbest piyasa ekonomisi dayanılmaz bir yatıyor. AB Anayasası, üye hale gelmişti. ülkeleri bu ilkeye uymaya Paris, Lyon, zorunlu kılıyor. Fransız Marsilya ve diğer halkının referandumda büyük şehirlerde, Anayasaya "Hayır" işçi, köylü, memur, demesinin temel nedeni de aydın el ele bu bu. Çünkü, Anayasa büyük Fransadaki öğrenci olaylarında durumu protesto sermayenin Anayasası. Çünkü, protestocu bir genç... ediyorlardı. AB’nin temel ilkesi neoliberal Referandum, Fransız ekonomi işsizlik yaratıyor. Neden Sol’unda da yeni mi? gelişmelere yol açtı. Sermaye serbest olunca Seçim kampanyası üretimden başka alanlara kayıyor: sırasında Sosyalist Partisi Asya’da emeğin ucuz olduğu ikiye bölündü. Eski ülkelere, mali spekülasyonlara Başbakan, L. Fabius, "Artık gidiyor. İçerde yatırım olmayınca, liberal Fransa’ya ve Liberal sanayi geriliyor, fabrikalar kapanıyor, Avrupa’ya bir son vermek gerek. Sosyalişsizler sokağa dökülüyor. liberal denemelerin sonu geldi" diyordu. Sermaye serbest olunca, masrafları kısmak 2006 yılında Paris’in dış mahallelerinde için, uluslararası ölçüde şirketlerarası çıkan isyanlar büyük güçlüklerle birleşmeler oluyor, bu süreç içinde büyük ölçüde bastırıldı. Fransa’nın geleneğinde pek işten atmalar gerçekleşiyor. olmadığı halde sıkı yönetim ilan edildi. Sermaye, üretim masraflarını kısmak Dış mahallelerde yaşayan, toplumun için, ucuz el emeğini arıyor, yabancı işçileri dışlanan, iş bulamayan, horlanan bu yasa dışı çalıştırıyor. Yerli işçilerin sendikal ALMANYA’DA Sosyalist Partisi’nin başkanı Schröder Hükümeti 2000 yılından 2005 ortalarına kadar işsizliğe çare bulamadı ve nihayet, sosyal dengesizliği önleyemediği için, sonbaharda yapılan seçimlerde iktidardan düştü. Alman ekonomisi hala bunalımda. 2006 yılında Federal Hükümetin 22 milyar euro borç alacağı öngörülüyor. Bu borçlanma, bütçe açığını, milli gelirin yüzde 3’ünün üstüne çıkaracak. 2005 yılının sonunda kamuya borçlanma 1,5 trilyon euro’yu buldu. En büyük sorun büyüme hızının düşüklüğü ve iç pazarın durgunluğu. IMF’nin tahminlerine göre, 2006 yılında büyüme hızı yüzde 0,80,7 oranında olacak. 2005 yılı Şubatında işsizlik 5,2 milyondu ve de artması bekleniyor. Yoksulluk artıyor. İşsizliğin yanında ücretlerin düşük kalması da alım kabiliyetinin düşmesinde önemli bir etken. Schröder’in başkanlığındaki Sosyalist parti iktidarı döneminde, bir "ücret pazarlığı sistemi" kabul edildi. Bu sistem çerçevesi içinde işveren örgütleri ile işçi sendikaları arasında yapılan anlaşmalarla, düşük ücret artışları ve esnek ücret anlaşmaları kabul edildi. Almanya’da uzun zamandan beri süren ekonomik durgunluğun, iç Pazar tıkanıklığının temelinde yatan nedenler, bunlar. İç ve dış medya, Alman halkının harcamadığı, tasarrufların yüksek olduğunu söyleyip durdu. Aslında, Alman halkı harcayamadığı için harcamıyor. Çünkü Alman emekçisi işsiz veya ücreti yetersiz. CDU’nun (Hıristiyan Demokrat Parti) iktidara getirdiği Angela Merkel Hükümeti bu durumu değiştirebilecek, iç pazarı açabilecek mi? Sosyal demokratlara göre çıkar yol, "sosyal demokrasi." SPD Yönetim Kurulu Üyesi W. Thierse, İstanbul’da verdiği bir konferansta, küreselleşmenin Alman halkını yoksullaştırdığını ve Almanların geleceklerinden endişe ettiklerini söyledi. Alman halkının geleceğini güven altına alacak sosyal demokrat modeller arandığını açıkladı. Oysa SPD 4 yıl iktidarı boyunca bu modeli bulamamış, çünkü AB’nin temel ilkesi olan, neoliberal ekonomiden kopamamıştı. İstifa eden Maliye Bakanı Oscar Lafontain’in küreselleşmede kopma, Keynesci programa dönme projesini de kabul etmişti. Keynesci programda, ekonomiye devlet yaptırımları, mali sermayenin kontrolü, iş alanları açacak devlet yatırımları, yerli sanayiin korunması ve de sosyal yardımlarla halkın alım kabiliyetinin güçlendirilmesi