Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
etmeyeceği belli değildir. Çünkü Rusya Hamas’ı terörist bir grup olarak görmediği gibi, Putin’in giderek kuvvetlenmesi sonucu , Rusya’nın 2002’den daha farklı bir tutum almasını ve yeni arayışlar bakımından sesini daha fazla duyurmasını da bekleyebiliriz. Rusya diğer taraftan Hamas’a bazı tavsiyelerde de bulunuyor. Örneğin Halid Meşal’in 34 mart Moskova ziyareti sırasında Hamas’ın politik bir grup olması, değişim göstermezlerse siyasi alanda ciddi bir geleceği olmayacağı, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov tarafından Hamas heyetine söylendi. ? Hamasın gizli gizli İsraillilerle teması olduğu da söylenmektedir. Fransızların çoğu zaman gerçekleri aksettiren siyasi hiciv dergisi Le Canard Enchainé, Hamas’ın FKÖ’ye karşı bir denge oluşturması için başlangıçta Mossad tarafından desteklendiğini yazdı. Aynı yoldaki iddialar, UPI haber ajansı tarafından da dile getirildi. Gizli temaslar Ortadoğu’da sıkça görülür. Bir nevi gizli diplomasidir. ? Filistin Devleti’nin kurulması için en son varılan nokta Dörtlerin geçen yıl 1 mart 2005’te Londra’da yaptıkları toplantılardan sonra açıklanmıştır: ? Doğrudan görüşmeler yoluyla iki devlet, ? İsrail’in güvenliğinin sağlanması, ? Filistin’in İsrail’e bitişik egemen, bağımsız, ekonomik, sosyal ve siyasi bakımdan yaşayabilir bir devlet olması 242, 338, 1397 ve 1515 sayılı Güvenlik Konseyi kararlarının önemi. ? Filistin’e mali yardım için bir başka Dörtlü daha var. Dünya Bankası, IMF, Arap Birliği ve 20 ülke (Katkıda bulunacak bu 20 ülke arasında Türkiye yok) C S TRATEJİ 11 ? Uluslararası ilişkilerde beklenmedik olağanüstü değişiklikler olmazsa, sorunun çözümü zaman alacak. ? Çözüm bulunması geciktikçe zaman İsrail’in lehine gelişecek. ? Hamas birinci derecede siyasi sorumluluk yüklenirse, uzlaşma için yasasında köklü değişiklik yapması ve uygulamaya koyması gerekecek. Aksi halde şiddet devam edecek. ? Hamas dış dünyanın siyasi desteğine muhtaçtır. Hamas tanınmıyor ve şiddet yanlısı olarak biliniyor. Halid Meşal başkanlığındaki Hamas heyetinin Kahire ziyaretinden sonra Türkiye, İran ve Rusya gezileri destek arama gezileridir. Türkiye’nin bu ziyaretten bir kazancı olmamıştır. Her iki tarafa da eşit mesafede durduğumuzu söylemek, pek inandırıcı görünmüyor. ? Türkiye’nin önerebileceği bir formül görünüşe göre yoktur. Çeyrek asırlık son gelişmeler beğensek de beğenmesek de çözümün çerçevesini çizmiştir. Diğer taraftan İsrail genel seçimlerinden sonra oluşacak yapıyı beklemek ve değerlendirmek de lazımdır. ? Türkiye’nin yatıştırıcı, aşırı ve haksız taleplere karşı çıkan, barışçı,insancıl ve kalıcı çözüm şeklini destekleyen bir tutum izlemesi yerinde olur. Aktif politika görüntüsü için gereksiz davranışlar dış politika dengelerimizi bozar. TÜRKİYE’NİN DURUMU Türkiye Filistin sorununun çözümü, Filistin devletinin kuruluşu için ne yapabilir, ne gibi katkılarda bulunabilir. Mutlaka aktif bir siyaset izlemesi lazım mıdır gibi sorular akla geliyor. Irak’taki Türkmen kenti, dünyanın en büyük ilçesi… Telafer’in nüfus yapısı değiştiriliyor Dr. Hicran KAZANCI TUSAM Orta Doğu Araştırmaları Masası üfusu yaklaşık 350 bin olan Telafer, Irak, Suriye ve Türkiye üçgeninin üzerinde yer alıyor. Telafer’de yaşayan söz konusu nüfusun tamamına yakınını Türkmenler oluşturuyor. Ayrıca, Telafer’de yaşayan nüfusun yüzde 65’ine yakınını Sünniler, yüzde 35’ine yakınını ise Şiiler teşkil ediyor. Saddam döneminde Irak’ın birçok kentinde olduğu gibi Araplaştırma politikasına maruz kalan Telafer, aynı zamanda dünyanın en büyük ilçesi olma özelliğini de taşıyor. Tamamen siyasi nedenlerden dolayı ilçe statüsünde tutulan Telafer, Irak’taki Türkmen bölgesinin dış ülkeler ile özellikle Türkiye ile bağlantı noktası durumundadır. Telafer’in bu jeostratejik önemi dikkate alınarak, Saddam devrildikten sonra, Türkiye tarafından iki ülke arasındaki sınır kapısı olan Habur Sınır Kapısı’na alternatif olarak, Habur’un güneybatısında yer alan Ovaköy’de bir sınır kapısının açılması gündeme getirilmişti. Bir başka ifade ile Ovaköy Sınır Kapısı’nın açılması, Türkiye’nin Irak’ta yaşayan Türkmenler ile bağlantısını Kürdistan Demokratik Partisi’nin (KDP) kontrol ettiği Habur Sınır Kapısı yolu ile sağlaması yerine, doğrudan bir bağlantı kurması ve Türkiye’nin 1991 yılından itibaren Irak’lı Kürt partiler üzerinden yürüttüğü Irak politikasının merkezine Irak Türkmenlerini yerleştirmesi anlamına geliyor. N Türkiye’nin Irak Türkmenleriyle doğrudan coğrafi bağlantı kurmasına olanak veren Telafer, son dönemlerde ABD desteğindeki Peşmergelerin yeni hedefi. Kürt devleti önündeki engelin ilk aşaması Telafer olarak görülüyor ve nüfus yapısı değiştiriliyor. lahlı saldırılar, günlük yaşamın bir parçası haline gelmiş durumda. Fakat söz konusu bahaneleri ileri süren ABD’nin, Telafer’e yaptığı tüm saldırıların, aynı bahane ile harekât düzenlediği diğer şehirlerden gerek sebep gerek yöntem açısından çok farklı olduğu biliniyor. Nitekim Telafer’deki saldırıların önceden planlamış bir projenin uygulama aşamasının bir parçası olduğu son derece açık. Telafer’e yapılan tüm saldırıların öncesinde kentin büyük bir kısmı kuşatılıyor ve bölgede bulunan gençler tutuklanıyor ve Telafer kentte yaşayan halktan arındırılıyor. Daha sonra, tüm ev ve binalar yerle bir edilip kullanılmaz hale getirilecek şekilde bombalanıyor. Buna ilave olarak, Irak’ın bazı bölgelerinde olduğu gibi Telafer’de de ortaya çıkarılan SünniŞii çatışması, Telafer’de yaşayan Türkmen halkı arasında da ŞiiSünni kutuplaşmasına neden oluyor. Bu da ABD ve ABD’nin desteklediği peşmergelerin uygulamakta oldukları planın başarıya ulaşmasına zemin hazırlıyor. Bu bağlamda, Irak’ın kuzeyinde bir Kürt oluşumuna ve bu oluşumun coğrafi açıdan geliştirilmesine baştan beri destek veren ABD, Telafer’in peşmergelerin egemenliği altında olmasına katkı sağlamış oluyor. TelaABD askerlerinin fer’in peşmergelerin Irak’ta oluşturduğu hâkimiyeti altına girkontrol noktası... mesi için başlatılan girişimler, Saddam’ın devrilmesinden sonra, özellikle de Kerkük’ün demografisinin değiştirilmesine ilişkin izlenen politikalara paralel olarak başlatıldı. Ancak, peşmergelerin Telafer’e yönelik bu amaçlarına ulaşmaları Telaferliler tarafından engellendi. ABD’nin destek ve yardımı olmadan, peşmergelerin Telafer’i kontrol altında tutmaları imkânsız görünüyor. Bu bağlamda, Kerkük’te hâkimiyet kurmayı kısmen başaran peşmergeler, Musul’daki güç dağılımını da lehlerine dönüştürmeye çalışıyorlar. Ancak, Telafer’i ele geçirmeden Musul üzerinde her hangi bir şekilde egemenlik kurulması söz konusu bile değildir. Dolayısıyla, Telafer’i kontrol etmek için şehrin Türkmen yapısının bozulması yani demografisinin tamamen değiştirilmesi gerekmektedir. Buna göre, Telafer’e yapılan her saldırı öncesi boşaltılan yerlere, ilk önce peşmergelerin daha sonra da peşmergelerin ailelerinin yerleştirilmesi bu amaca hizmet etmektedir. Bu gelişmelere dayanarak, Kerkük’ten sonra Telafer kentinin de demografisinin değiştirilmesi operasyonu aşamalı olarak devam ediyor denilebilir. Türkiye’deki etnik çatışma odaklı gündemin gölgesinde kalan bu gelişmeler, Irak’ın kuzeyindeki Türk varlığının yanı sıra Türkiye’nin güney doğusunda yaşayan halkın arasındaki kardeşliğe de büyük bir darbe vuruyor. Belki de, etnik terörün Türkiye’de son günlerde yeniden yükselişe geçmesinin bir sebebi de Irak’ta yaşanan gelişmeleri perdelemeye çalışmaktır. Ancak, artık Irak’ta Telafer’i, Kerkük’ü yakanlarla Türkiye’nin güney doğusunda gerginlik yaratmaya çalışanların ortak hareket ettikleri gerçeğini gizlemek mümkün değil. NÜFUS YAPISI DEĞİŞTİRİLİYOR Saddam rejiminin devrilmesinden bu yana Telafer kentine, ABD ve askeri üniforma altında gizlenen Kürt peşmergeler tarafından periyodik olarak yoğun saldırılar düzenleniyor. ABDpeşmerge ittifakı tarafından Telafer’e yapılan askeri saldırılar için öne sürülen bahanelere bakıldığında ise, Telafer’deki direnişçilerin varlığı, Suriye sınırından sızan silahlı milislerin temizlenmesi ve ABD askerleri ile Irak güvenlik güçlerinin kentteki varlığını hedef alan saldırıların önlenmesi gibi artık kalıplaşmış olan söylemler olduğu görülüyor. Ancak, Telafer’in yanı sıra Irak’ın birçok kentinde ABD ve ABD tarafından yetiştirilen Irak güvenlik güçlerine yönelik düzenlenen si