26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

12 C S TRATEJİ Doç. Dr. Türel Yılmaz, ABDİran gerginliğini ‘İran büyük güç umhuriyet Strateji Ankara ABD ile İran arasındaki gerginlik sürüyor. ABD İran’a yönelik politikalarını uygulamaya koymak için uygun ortam oluşturmaya çalışıyor. İran ise nükleer hedeflerinden vazgeçmeyeceğini sürekli açıklıyor, ABD’nin baskılarıyla başa çıkabilmek için yoğun çaba yürütüyor. Yaşanan krizi ve bölgeye yansımalarına ilişkin sorularımızı Gazi Üniversitesi’nden Doç. Dr. Türel Yılmaz yanıtladı: ABD ile İran arasındaki nükleer gerekçeli gerginlik ne aşamada? Aslında bunun geçmişini hepimiz biliyoruz. 2004 yılında İran, AB üçlüsü dediğimiz İngiltere, Fransa ve Almanya ile yapılan görüşmelerle uranyum zenginleştirme faaliyetlerini askıya almıştı. Fakat 2006 yılının başında birdenbire yeniden uranyum zenginleştirme faaliyetlerine başladı ve gerginlik tırmanmaya başladı. Yani hep kriz diyoruz ya, bu kriz zaten 11 Eylül 2001’den beri vardı. Bu olaydan sonra gözler İran, Suriye ve Irak’a çevrildi. Hangisiyle başlanacak diye tahminler yapıldı sürekli. Bence bunların hepsi bir bahaneydi. Irak’ta nükleer silahlar, biyolojik silahlar var. Bu gerekçesiyle Irak’a girildi. Sonra anlaşıldı ki sonuç fiyasko… C zenginleştirebildiğini gösteriyor. Nükleer silah yapabilmesi için yüzde 95’ini zenginleştirmesi gerekiyor. Sonuç itibariyle İran bu faaliyetinden vazgeçmeyecek. Bundan vazgeçmeyince de gerginlik durulmayacak. İran bunu barışçı amaçlarla yaptığını söylüyor. "Alternatif bir enerji kaynağı üretmeye bakıyorum" diyor. Bu, petrol kaynaklarına sahip olan İran için inandırıcı görünmüyor. Ama biliyoruz ki, önümüzdeki yıllarda bu enerji potansiyeli yok olacak. Bütün devletler, geleceğe yönelik hazırlık yapıyorlar. İran da, potansiyeli olan bir ülke olarak bunu gerçekleştiriyor. Ama ben bunu barışçı amaçlarla kullanıyorum diyor. BM’DEN KARAR ÇIKMASI ÇOK ZOR BM sürecinden bir sonuç çıkabilir mi? Şu anda BM Güvenlik Konseyi ve Almanya da buna dahil. Bunların kendi aralarında bir uzlaşı yok gibi BM GK’den bir karar çıkar mı? Şu aşamada imkansız demek istemiyorum ama imkansıza yakın. ABD’nin istediği yönde İran’a yönelik bir karar çıkmayacak gibi görünüyor. Dediğim gibi bu altı ülke arasında bir uzlaşı yok. Bir kere burada Rusya ile Çin faktörünü bir tarafta tutuyorum. Çünkü her ikisi de İran’la alışverişi, ticareti olan ülkeler. Rusya ile Çin’in İran’a yaklaşımı ABD’nin önünde engel mi? Kesinlikle öyle. Bunların ticaretlerine baktığımız zaman Rusya, olası çatışma durumunda en büyük silah alıcısını, en büyük ticari ortağını kaybedecek. Çünkü İran’la Rusya arasında gerçekten çok büyük ticaret var, silah alışverişi var. Çin’e gelince, bu sürekli basına da yansıyor. İran’la sürekli olarak enerji alışverişine ilişkin anlaşma imzalıyor. Çin enerji ihtiyacının büyük bir kesimini İran’dan karşılıyor. Ve önümüzdeki döneme ilişkin 200 milyar dolarlık anlaşmalar imzaladıkları söyleniyor. Çin bunu kolay kolay, terk edemez, İran’ı karşısına alamaz bu durumda. Rusya ve Çin açısından durum gerçekten kritik. Güvenlik Konseyi’nde ABD URANYUMU YÜZDE 3.5 ZENGİNLEŞTİRDİ Sonra Suriye’ye ilişkin Hariri suikastı çıktı. Sıra Suriye’de dendi. Bu da olmadı nedense 2006’da bu kriz birdenbire tırmanıverdi. İran’a süre verdiler 28 Nisan’a kadar uranyum zenginleştirme faaliyetlerine son vereceksin dediler. Fakat İran’ın bırakmak gibi, vazgeçmek gibi bir niyeti yok. Kesinlikle vazgeçmeyecek. Ve hatta uranyumu zenginleştirdiğini açıkladı. Ama duyduğumuz ve okuduğumuz kadarıyla, bazı Rusya kaynaklı bilgiler, sadece uranyumun yüzde 3.5’ini Doç. Dr. Türel Yılmaz ‘İran, uranyumu yüzde 3.5 oranında zenginleştirdi. Nükleer silah için yüzde 95 oranında zenginleştirmesi gerekiyor. BM’den ABD’nin istediği yönde bir karar çıkması bence olanaksız gibi. Rusya ve Çin’in ABD’yi desteklemeleri için mevcut durumdan daha iyi koşulları yakalamaları lazım. Bu da ABD’nin çıkarlarıyla çelişiyor.’ ile birlikte hareket edebilmeleri için Çin ve Rusya’nın şuna ikna olması gerekiyor: ABD bölgede bir düzen yaratmaya çalışılıyor. Bu yaratılan düzenin şu anda İran’la ilişkilerindeki kazançlarını kaybolmaması, ABD’nin oluşturacağı düzende daha fazlasını tazmin etmesi gerekecek. Bu olanaklı mı? Şimdi ABD’nin niye bölgede olduğunu anlamak gerekiyor. Çeşitli spekülasyonlar yapılıyor. İşte ABD bölgede Çin’i Rusya’yı dengelemek, enerji kaynaklarını, iletim hatlarını kontrol altına almak için orada. Şimdi oluşturacağı düzene Rusya ve Çin’i de dahil ederse o zaman ABD niye orada boşu boşuna hem para, hem emek hem de insan kaybediyor. Veya daha fazlasını Çin ve Rusya’ya verecekse… Bence Çin ve Rusya’nın politikaları kesinlikle İran aleyhinde olmayacak. Güvenlik Konseyi’nden bu yönde bir karar çıkarmak kolay olmayacak gibi geliyor bana. Hem Çin hem de Rusya bölgede çıkarlarını maksimize etme çabasındalar… Mesela Rusya, Sovyetler dağıldığından beri krize girdi ama hepsinden çıkmayı da başarıyor. ABD ile işbirliğine razı olması Rusya için bir yenilgi olacakmış gibi geliyor bana. Çin için de keza aynı şey geçerli. İran’ın nükleer güç elde etmesiyle, bölgenin diğer nükleer gücü İsrail ile birlikte değerlendirildiğinde ne gibi sonuçlara yol açar? Mesela burada İsrail söz konusu olunca benim aklıma "çifte standart" geliyor. İsrail eskiden beri bir nükleer güç. Batı gözüyle baktığımızda sanki İsrail bölge için tehdit oluşturmuyor. Ama nedense bir İran bölge için bir tehdit unsuru olarak görülüyor. Oysa bölge içinde en fazla düşmanı olan ülke İsrail. Yani İsrail’in bu silahı kullanma nedeni daha fazla. Ama tabi kullanmayacaktır. Ama sonuç olarak burada bir çifte standart var. İki ülke birbirine düşman. İran, İsrail’i küçük şeytan olarak nitelendirir. Ahmedinecad’ın son söylemlerini herkes biliyor. Nükleer kriz sonrasında ABD müdahale ederse İran’ın ilk hedefi bence İsrail olacaktır. Söylemleri de bu yönde. İsrail de ABD ile işbirliği yapacaktır. Hedef alabileceği tek ülke İsrail gibi gözüküyor. İran’ın nükleer silahı olmadan da İsrail’i vurma yeteneğine sahip. Son geliştirdiği füzelerle bunu yapabilir. Ama esas tehlike bu füzelere içine nükleer başlık takılabilmesi daha önemli tabii. Bölgede bir "dehşet dengesi"nden bahsediliyor… Kesinlikle öyle. Tıpkı 1967’deki Küba Krizi’ndeki gibi. Dehşet dengesi oluşmuş durumda. Şu anda krizin eşiğinde. Ama bir nükleer savaş olmayacağından eminim. Çünkü nükleer güce sahip olmak bir caydırıcılık unsuru. Çünkü bütün devletler biliyorlar ki bu silahlar bir kere kullanıldığında, bir kere menzilden çıktığında durdurmak mümkün değil. Ama şunu bilmek gerekiyor İran bölgedeki hiçbir ülkeye benzemez. Kriz büyüdükçe İran’da Azerisi olsun Arabı olsun hepsi Şii çatısı altında birleşiyorlar. Şu anda yapılan araştırmalarda İran halkının yüzde 80’den fazlasının nükleer çalışmaları desteklediği ortaya çıkıyor. Hepsi de ABD’nin aleyhinde. Ahmedincead’ın söylemleri kendisini güçlendiriyor. ABD’nin söylemleri de Ahmedinecad’ı güçlendiriyor. İran olası harekat karşısında ne yapabilir? İran kapalı bir kutu gibi. Görünen şu 1979’dan beri kapalı bir kutu gibi. Ülkenin çeşitli yerlerinde yer altı tesisler kurulduğunu biliyoruz. Kendileri çıkıp uranyumu zenginleştirdik diyorlar. Bu blöf olabilir. Ama olmayabilir de… Zaten uluslararası ilişkilerde
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear