Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
gözler, Temmuz ayında yapılacak olan Tayvan askeri tatbikatına çevrilmiş durumda. Çin’in son yıllarda ilişkilerini geliştirdiği ülkelerin başında yanı başında bulunan Güneydoğu Asya ülkeleri geliyor. Özellikle Myanmar’la arasındaki askeri ilişkiler oldukça derindir. Bengal körfezine hâkim bir noktada bulunan Myanmar, Çin’in enerji ve ticaret trafiğinin geçtiği deniz yollarını ve Hindistan’ın deniz gücünü kontrol edebilecek bir konumda bulunuyor. Özellikle Çin donanması bu ülkenin deniz üsleriyle ilgileniyor. Son günlerde, ABD’nin Myanmar’ı sürekli gündeme getirmesi bu nedenledir. ABD, Çin’in stratejik avantaj kazanmasını istemiyor. Çünkü Japonya ve Güney Kore’ye giden enerji yolları da buradan geçiyor. Bu nedenle, Bush’un Asya ziyaretinde Kuzey Kore ile birlikte Myanmar’a da demokrasi gelmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle otoriter bir yönetime sahip olan Myanmar’da yakın zamanlarda "demokrasi yanlısı bir halk hareketi" çıkması kuvvetle muhtemeldir. 1950’lerde Amerikalılar, Çin’in etkisiyle Güneydoğu Asya’daki küçük ülkelerin birbirini izleyerek komünistlerin eline geçeceğinden korkuyorlardı. Uluslararası ilişkiler literatürüne "domino etkisi" olarak geçen bu korku, 1954 yılında, ABD öncülüğünde Güneydoğu Asya Antlaşma Örgütü’nün (SEATO) kurulmasına neden oldu. Şimdi, ABD, o dönem ki korkuyu kendisi için bir avantaj olarak kullanmak istiyor. Nepal’de başlayan "demokrasi yanlısı" halk hareketlerinin Güneydoğu Asya’nın küçük ülkelerine birer birer yayılacağı açıktır. C S TRATEJİ Cintao’nun ABD ziyaretindeki protestolardan... 7 tutum sergilemeye başladı. Son zamanlarda, Dalay Lama, bir din adamı ve önderi olarak Tibet’e dönmek istediğini, bağımsız bir Tibet kurmanın amacı olmadığını vurguladı. Çin ise, Dalay Lama’yı dini bir lider olarak tanımadığını açıklayarak, bağımsızlık yanlısı faaliyetlerine son verdiğini kamuoyu önünde açıklaması halinde sıradan bir Çin vatandaşı olarak Çin’e gelebileceğini ifade ediyor. Dalay Lama, gerçekten de ABD yönetimini yönlendirebilme gücüne sahiptir. Her Amerikan başkanı Çin’i ziyaret etmeden önce Dalay Lama ile mutlaka bir araya gelmektedir. Bush’un Kasım 2005’de Pekin’i ziyareti öncesinde Beyaz Saray’da Dalay Lama’yla görüştüğü biliniyor. ABD, Tibet’te Vatikan benzeri tarafsız ve özerk bir dini merkez olmasını istiyor ve bu yönde destek veriyor. Dalay Lama’nın geçtiğimiz ay Darmasala’da taraftarlarına yaptığı konuşmada Tibet’e gitmek istediğini bir kez daha belirtti. Dalay Lama’nın geçmiş konuşmalarında da Tibet’in Asya’nın dini bir merkezi haline getirilmesini vurgulamıştı. Çin ise, böyle bir gelişmeyi açıkça toprak bütünlüğüne karşı bir tehdit olarak görüyor. Çin, buna karşılık 13 Nisan’da Cejiang eyaletine bağlı Hangcu'da dört gün süren Birinci Dünya Budist Forumunu düzenledi. Forumu Çin’in Dalay Lama’nın yerine atadığı dini lider yönetti. 30 ülkeden 1000'e yakın Budist rahip ve rahibenin katıldığı forumun bir başka önemi ise, ''komünist'' Çin'in ilk uluslararası dini toplantısı olmasıdır. UYGURLAR FEDA MI EDİLDİ? Irak’ın işgalinden sonra, ABD’nin hararetle gündeme getirdiği Kuzey Afrika’dan Çin Seddi’ne büyük Ortadoğu Projesi, bölgeye demokratik yönetimlerin gelmesini savunuyordu. Bu bağlamda, halk hareketleri ABD’nin yeni stratejisi içinde önemli bir yer teşkil ediyordu. Bu ortam içerisinde ABD’nin esir milletler içerisinde gördüğü Uygurların, 14 Eylül 2004’de Washington’da sürgünde bir Uygur hükümeti kurmasını destekledi. 2001 yılında, ABD ile Çin arasında yaşanan casus uçak krizinde Amerikan uçağının Uygur Özerk Bölgesi üzerinde keşif uçuşu yaptığı iddia edildi. ABD, Çin’i çevreleme politikası açısından Uygurlarla yakın işbirliği içerisine girdiği iddia ediliyor. Ancak 11 Eylül hadisesi ve Çin’in baskısıyla Doğu Türkistan İslami Hareketi’nin terör örgütü olarak kabul edilmesi, Uygurlarla ABD’nin ilişkilerini etkiledi. 2004’deki girişimle ABD, bu soğukluğu kapatmak istemekteydi; ancak Avrasya coğrafyasında işler, ABD’nin istediği gibi gitmedi. Bölgede artan ABD karşıtlığı kendisini Türkiye’de dâhil olmak üzere birçok yerde gösterdi. Bunun sonucu olarak, Büyük Ortadoğu Projesi daha doğmadan ölmüş gibi gözüküyor. Başta pek fazla sesini çıkarmayan Türkiye’nin bu sessizliği, sürgünde Uygur hükümetini destekliyor şeklinde yorumlanmıştı; fakat ortamdaki değişime Türkiye’de uyarak sürgündeki hükümetin Başbakanı Enver Yusuf ’un 2005 yılında Türkiye’ye girişine izin vermedi. Geçen iki yıl içerisinde Uygur hükümetinin dünya kamuoyu nezdinde etkili bir faaliyet gösterememesi ve Bush yönetiminin tıpkı Tibet konusunda durduğu gibi tam manasıyla Uygurların arkasında durmaması nedeniyle sürgünde hükümet fikri bir pratiğin ötesine geçemedi. Kuşkusuz bütün bu gelişmelerden Çin kazançlı çıktı. Son ABD gezisinde, Bush’un Uygurlar konusuna hiç değinmemesi, bir tesadüf değildir. Zaten bunun böyle olmadığını Çin Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Çin Kang, 20 Nisan’da düzenlediği basın toplantısında şöyle açıklamıştır: "Doğu Türkistan terör güçleri uluslararası terörün bir parçasıdır, uluslararası toplumun ve insanların can ve mal güvenliği için tehdit oluşturmaktadır." Görüldüğü üzere, Çin, ABD ile ilişkilerinde Uygurları terör kapsamında gündeme getirerek, ABD’yi taktiksel bir hareketle, kurulmasında katkıda bulunduğu Uygur hükümetini desteklemekten uzak tutuyor. TİBET’İN VATİKANLAŞTIRILMASI ABD’nin Çin’e yönelik politikalarının olmazsa olmazı, Tibet konusudur. 1950’lerden bu tarafa Tibetli Budist lider Dalay Lama, sürgünde yaşıyor. Dalay Lama’nın dünya kamuoyunda oldukça büyük bir etkinliği bulunyor. Özellikle, ABD’de gerek yönetimde gerekse toplumun üst tabakasında bir hayli taraftarı bulunuyor. Bu nedenle de Tibet konusu her zaman gündeme geliyor. Yıllardan beri, Dalay Lama ve ekibi Tibet’in bağımsızlığını savunuyor. Fakat son yıllarda, Dalay Lama, bu söyleminden farklı bir YENİ MÜCADELE ALANI AZERBAYCAN Son günlerde, Azerbaycan, ÇinABD mücadelesinin odak noktası haline gelmiş bulunuyor. Öteden beri, petrol zengini bu ülkeyle stratejik ilişkilerini geliştirmeye çalışan Çin, Hazar denizinin batı bölgesinin stratejik öneminin farkında. İran’ın Şanghay İşbirliği Örgütüne gözlemci statüde kabul edilmesiyle, bu zengin havzanın bir kısmı ŞİÖ’nün etki alnının içine girdi. Çin, Azerbaycan’ı ŞİÖ’de görmek istiyor. ABDTürkiye ikilisi de Azerbaycan’ı ÇinRus eksenine kaptırmamak için çaba sarf ediyor. ŞİÖ’nün yeni hedefi Azerbaycan ve Türkmenistan’dır. ABD yönetiminin İlham Aliyev’i