26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

faturasının da bütçeye yükü yadsınamaz. Öyle ki, 70 doların üzerinde seyreden petrol fiyatlarının Türkiye’deki büyümeyi yüzde 2 oranında azaltacağı söyleniyor. Bu bağlamda Türkiye’nin enerji tüketiminde yüzde 44 ile birinci sırayı alan petrolün fiyatında istikrarın sağlanması önem taşıyor. Petrol fiyatlarının yükselişi ne kadar sürecek bilinmez ama en büyük petrol ithalatçısı ABD bu duruma daha fazla sessiz kalmayacak gibi görünüyor. Dünyadaki fosil yakıt (petroldoğalgazkömür) rezervlerinin yüzde 91,5’ini barındıran Ortadoğu’ya hakim olma mücadelesinden vazgeçmeyen ABD’nin İran’a karşı tutumu ile geçmişte Irak’a müdahale etmek için öne sürdüğü bahanelerin örtüşmesi de bu mücadeleyi kanıtlar nitelikte. ABD’NİN REZERVLERİ Fiyatı 70 dolar/varil seviyesini aşan petrolün bir numaralı ithalatçısı ABD’nin stratejik rezervlerini kullanıp kullanmayacağı pek konuşulmasa da stratejik rezerv tutma konusu tüm ülkelerce kabul edilmiş bir uygulama gibi görünüyor. 1974’deki petrol krizinden sonra petrol arzında sıkıntı yaşamamak için petrol stoklayan pek çok ülke bugün petrol stoklamayı zorunlu hale getirmiş durumda. Geçmişten bu yana ortaya çıkan petrol krizlerinin ana aktörü olan Ortadoğu ile bu krizlerden elini bir an olsun çekmeyen ABD’nin uluslararası alandaki çekişmesini daha renkli hale getiren stok rezervler, ABD için pek de kurtarıcı olarak görünmüyor. Bugün ABD’deki stratejik petrol rezervi 1 milyar varilden az, yani ABD’nin ancak iki aylık ihtiyacını karşılayacak kadar. Ancak ABD bu rezervi sadece arz sıkıntısı yaşamamak için değil gerektiğinde (!) piyasaya müdahale ederek fiyatlarla oynayabilmek için de tutuyor. Bunun için milyarlarca dolarlık yatırım yapmaktan kaçınmayan ABD için petrol, diğer ülkelere göre daha önemli. Gerek ekonomik nedenler gerek siyasi istikrarsızlıklar gerekse petrolün geleceğine yönelik endişeler, stratejik rezerv bulundurmayı zorunlu hale getirse de, bunu uygulayabilecek bir ekonomiye sahip olan pek fazla ülke yok. ABD’nin bile sadece iki aylık ihtiyacını karşılayacak kadar stok yapabilmiş olması, bu işin ciddi bir maliyete katlanmayı gerektirdiğini gösteriyor. Bu sebeple Türkiye’nin stratejik petrol rezervi bulundurmadığına şaşırmamak gerekiyor. Petrole her geçen gün daha bağımlı hale gelen başta ABD olmak üzere tüm ülkelerin keşfedilmeyen 600 milyar varillik petrolü bulma ya da var olan 800 milyar varil petrole hakim olma niyetinin olduğu söylense de bunu uygulayan tek ülke ABD gibi görünüyor. Irak’tan sonra İran’daki petrol rezervlerine de göz diken ABD’nin elinde pek çok yönden koz da bulunuyor. Uluslararası bankalardaki İran sermayesini dondurabileceği belirtilen ABD’nin 1980–88 dönemindeki gibi İran’ı yoksullaştırabileceği tezleri ağırlık kazanıyor. Bu durum, İran ekonomisi için –Ahmedinecad önemsemiyor gözükse de olumsuz bir gelişme olacaktır. ABD’nin İran’ı nükleer çalışmaları nedeniyle tehdit etmesi ve oluşan gerginliğin ilk sonuçları petrol fiyatlarına yansıyor. Yüksek fiyatların büyümeyi 12 puan aşağı çekmesi ve milli geliri olumsuz etkilemesi, kaçınılmaz. olacaktır. Ortadoğu’da yaşanan karmaşanın neden olduğu petrol fiyatlarındaki artış, beraberinde savaş ve kriz dönemlerinin tek dayanıklı rezerv kaynağı olan altının değerini de artırdı. Ortadoğulu yatırımcıların kendi bölgeleri yerine Türkiye ve Çin gibi gelişen piyasalara yönelmeleri sonucu bozulan güven ortamında yatırımcılar daha güvenilir araçlara yönelmeyi tercih ediyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde ise azalan döviz rezervleri gibi artan döviz rezervlerinin de tehlike yaratması, merkez bankalarının rezerv tutma araçlarını değiştirmelerine neden oluyor. Hal böyle olunca dayanıklı bir rezerv aracı olan altına ve istikrarsız ortamın etkisiyle her geçen 42,5 milyar dolar ithalat gerçekleştiren İran’ın ihracat kaleminin tamamına yakınını petrol oluşturuyor. Karşılıklı çıkar sağlamak söz konusu olduğu için dış kaynak bulmakta da zorlanmayan ülkenin ödemeler bilânçosu iyileşme gösteriyor, kısacası İran liberalleşmeye (!) çalışıyor. Küresel ekonomiye dahil olmasını petrole borçlu olan İran için şu aşamada ABD’nin uluslararası ticaret kapılarını kapatması bir anlam taşımıyor. Öyle ki, bu kadar ekonomik tehdide rağmen dik başlı olmayı sürdürüyor. Petrolün etkisini gösterdiği bir diğer alan da kuşkusuz sanayi. Bu yolla hizmetler sektörünü geliştiren İran’ın, uygulanan ambargolara karşı koyabileceği düşünülmüyor. Çünkü ülkede tarımın ekonomideki payı yüzde 10 civarında ve İran da diğer ülkeler gibi beslenmeye çalışıyor. Her ne kadar Hürmüz Boğazı’nın kapatılması endişesini taşımadığını göstermeye çalışsa da Ahmedinecad’ın ekonomik sistemi bozacak nitelikte bir manevra yapmaması bekleniyor. Aksi takdirde oluşabilecek bir petrol krizinin sorumlusu her zamanki gibiABD değil, İran C S TRATEJİ 17 gün fiyatı artan petrole olan talep artıyor. Ancak altının üretiminin olmaması talebin karşılanamamasına bu da altın fiyatlarının artmasına yol açıyor. İran’ın nükleer konusundaki ısrarının tetiklediği ve ABD’nin İran’a yönelttiği tehditlerin körüklediği petrol fiyatlarındaki artış, kısa vadede çözüme ulaşacak gibi görünmüyor. ABABD ve ÇinRusya arasındaki anlaşmazlığın giderilmemesi halinde ise İran elini kolunu sallamaya, ABD tehditlerini sürdürmeye ve bu kararsız ortamda petrol fiyatları tırmanmaya devam edecek gibi görünüyor. Sürdürülebilir kalkınmanın olmazsa olmaz koşulu olan kesintisiz enerji kaynaklarına duyulan ihtiyacın günden güne artması, ülkeler arasındaki enerji rekabetini de kızıştırıyor. Bu rekabete henüz girmeyen Türkiye’nin de artık kendi enerji kaynaklarını yaratması şart gözüküyor. Sınırların sadece 15 kilometre uzağında var olan petrolün uzantısının Türkiye’de bulunma olasılığı oldukça yüksektir. Suriye sınırında yapılan son çalışmalarda bulunan petrol bunun kanıtı sayılabilir. Milyarlarca yıl önce Türkiye’nin Güneydoğusu’nu SuriyeIrakİran sınırından ayıran Tetis Denizi’nin büyüklüğü düşünüldüğünde, petrol bununla sınırlı kalmayacaktır. Keşfedilmeyen petrol rezervleri ile ilgili bir gelişme yaşanmadığı takdirde yüksek petrol fiyatları, başta enflasyonu artırarak milli geliri düşürmeye devam edecektir. Petrol fiyatlarındaki yükseliş tüketime, dolayısıyla rafinerilere de yansıyor.. İRAN’IN PETROLE BAĞIMLILIĞI 2005 yılı içerisinde 55,42 milyar dolar ihracat ve
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear