26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 sorun Ortadoğu. Yani Ortadoğu’nun dengesini bozan Arapİsrail çatışmasının çözüme kavuşturulması, Basra Körfezi’nden Orta Asya’ya petrol üreten bölgede stratejik denklemi dönüştürmek, kitle imha silahlarının hızla çoğalması ve terör salgınını içermesi için tasarlanan bölgesel düzenlemeler aracılığıyla kilit yönetimlere katılım. Brzezinski bu sorunları çözmenin Amerika için hayati önem taşıdığının ve ABD’nin Ortadoğu’ya ihtiyacı olduğunun altını çiziyor. Ortadoğu’dan sonra parçalara ayrılmış Balkanlar, ABD için büyük önem taşıyor. TERCİH ATLANTİK İTTİFAKI "Amerika olmadan Avrupa bir hiçtir ve Avrupa’nın güvenliği Amerika’ya bağlıdır" sloganıyla ortaya çıkan Brzezinski, Avrupa’nın ulusal güvenliği için Amerika’nın küresel güvenliği sağlaması gerektiğine inanıyor. Ayrıca ABD’nin, en önemli stratejik ortağı olan Avrupa’yı bölme tutkusundan vazgeçmesi gerektiğini belirten yazar, "Eski veya yeni Avrupa diye bir şey yoktur, bunlar tarihi içeriği olmayan sloganlardır" diyerek Atlantik İttifakı’nın sözcülüğüne soyunuyor. Beyaz Saray’ın projesi olarak gündeme oturan Atlantik İttifakı’nı tanıtma ve kamuoyunu bu fikre alıştırma görevini üstlenen Brzezinski’ye göre, Nüfus olarak daha genç, daha dinç ve siyasi olarak bütünleşmiş bir Amerika, siyasi ve askeri açıdan birbirinden farklı, yaşlanan, birleşen fakat bütünleşmeden uzak ulus devletlerin oluşturduğu Avrupa ile kıyaslanamaz. Brzezinski Avrupa’nın bu süreçte Amerika’nın yanında yer alması gerektiğini buna karşın ABD üstünlüğünün tartışılamayacağını da sözlerine ekliyor. Yani ABD’nin asla yüzde 50 yüzde 50 gibi bir ortaklığa razı olmayacağını/olmaması gerektiğini belirtiyor. Irak’ı işgalinde bazı Avrupa ülkeleri ABD’ye karşı çıkmış, hatta kimi AB üyesi ülkelerde Bush yönetimini çok sert protesto eden geniş katılımlı gösteriler düzenlenmişti. Görülüyor ki "Atlantik İttifakı" projesi, Avrupa’dan bu tepkilerin "rövanşını" almaya yönelik bir teklif gibi gözüküyor. Bush yönetimine yol gösteren Brzezinski, Avrupa’nın gücünü pasifize etmeyi, dünyanın tek hegemonik gücü olarak ABD’nin kalmasını hedefliyor. Brzezinski’nin, AB üyesi ülkeleri kendi teklifine ikna etmek için gösterdiği nedenler ile Bush’un son NATO toplantısında yaptığı konuşmanın paralellik göstermesi de, "Atlantik İttifakı" teklifinin aslında Beyaz saray kaynaklı olabileceğinin bir göstergesidir. C S TRATEJİ konumda tutarken ABD gücünün daha büyük bir şekilde genişletilmesini gerektirecektir. Yani Amerika’yı eski süper güç yapacaktır. Brzezinski bu durumu şöyle özetliyor: "Bana kalırsa mevcut Amerikan dış politikası, hakimiyet kurmaya yönelik içgüdüsel bir arzuyla Amerikan üstünlüğünün sınırsız bir güç olmadığına yönelik giderek artış gösteren bir kabullenme arasında sıkışmış durumda. Bundan dolayı Amerika’nın, ortaklaşa geliştirilen politikalar adına uluslararası konsensüsü oluşturmada daha zekice ve diplomatik olması gerektiğine inanıyorum." Amerika’nın süper güç rolünü devam ettirebilmek için tek şansının hakimiyet kurmak değil işbirliğine girdiği ülkelere liderlik etmek olduğunu vurgulayan Brzezinski, yol göstericilik yapıyor gibi görünse de bazı projelerin mimarı olduğu da bir gerçek. Nitekim hala dünyayı yöneten en büyük gizli oluşumlardan biri olduğuna inanılan Trilateral Commission’un ilk yöneticiliğini de yapan Brzezinski’nin "Amerika’nın üstünde ama Amerika’nın yönetiminde" biri olduğu düşünülmektedir. ‘KÜRESEL BALKANLAR PROJESİ’ Brzezinski’ye göre Amerika’nın diğer misyonu, Türkiye, İsrail, Hindistan ve Rusya’nın işbirliğiyle Küresel Balkanlar’ı istikrarlaştırmak olmalı. "Küresel Balkanlar" olarak adlandırılan Avrasya'nın alt bölgesinin sınırları, Süveyş Kanalı’ndan RusKazak sınırına, oradan da Güney Afganistan'a kadar uzanıyor. Balkanların ilerde dünyanın en tehlikeli bölgesi olacağını iddia eden Brzezinski’ye göre bu bölge, patlayıcı potansiyeliyle dünyada kaosa neden olabilir. Yazar bunun nedenini açıkça ortaya koyuyor: Bölge, dünyanın petrol rezervlerinin yüzde 68'ine (ki bu dünya petrol üretiminin yüzde 32’sine tekabül ediyor), doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 41'ine (dünya üretiminin yüzde 15’i anlamına geliyor) sahip. Brzezinski’ye göre Avrupa’nın yanı başındaki kırılgan yapıya sahip Balkanlar’da istikrarlı bir yapı isteyen ABD, bu yolla Avrupa’yla da yakın ilişkiler kurmak niyetinde. ROBERTS’İN TERCİHİ Russell Roberts, Tercih kitabında klasik iktisadın şekillendiricisi David Ricardo’nun izinden gidiyor ve korumacılıkla Amerika’nın "istediği" ölçüde büyüyemeyeceğinin altını çiziyor. Roberts serbest ticaret mi korumacılık mı? sorusuna verdiği yanıtla karşısındakini ikna etmek uğruna belki de Amerika için yaşamsal önem içeren bir noktaya temas ediyor ve şöyle diyor: "Milli güvenlik. Amerika askeri önemi olan hiçbir alanda yabancılara bağımlı olmak istemez. Bize şantaj yapabilirler." Roberts tüm enerjisiyle serbest ticareti savunurken konu Amerika’nın ulusal güvenliğine gelince tehdit oluşturacak maddelerin ticaretinin engellenmesi, bu mallara kota uygulanması gibi önlemlerin alınabileceğini vurguluyor. "Pratikte kamusal ya da özel bir stratejik rezerv yaratmak, şantaj tehdidini ortadan kaldırmak için akıllıca olabilir" diyen Roberts, serbest ticaretin savunuculuğunu yaparken Amerika’nın ulusal güvenliğini her şeyin üstünde tutmayı ihmal etmiyor. Roberts’a göre her ne kadar serbest ticaretten tüm ülkeler avantajlı çıkacaklarsa da Amerika’nın karlı çıkması doğal olarak daha önemli. Bunun önemine değinirken kendi içinde bile çatışmaya düşen Roberts her ne olursa olsun serbest ticaretin ve karşılaştırmalı üstünlüklerin öncüsü David Ricardo’nun hayaleti olarak dünyaya gelmeye ve ikna turlarına çıkmaya devam edecek gibi görünüyor. KÜRESEL LİDERLİK Küresel hegemonya ile Amerikan demokrasisi arasındaki gerilim arttı. Ancak anlaşılan o ki Amerika küresel hegemonyası artık hayatın bir gerçeği. Fakat Brzezinski’ye göre hegemonya tarihsel olarak geçici bir evre ve yakında değilse bile zamanla Amerika’nın küresel hakimiyeti sönecek. Şimdi Amerika miras bırakacak gücü arıyor. Bunu yaparken de Brzezinski’ye göre Amerika’nın karşılıklı uzlaşmalara dayalı liderlik anlayışını benimsemesi gerekiyor. Ancak bu yolla dünyanın tek süper gücü olarak konumunu pekiştirmesi mümkün olacak, yani küresel liderlik anlayışı Amerika’yı artı süper güç haline getirecek. Buna karşın küresel egemenlik Amerika’yı eşsiz bir kuvvete sahip olan bir AMERİKA’NIN GÜÇLENMESİ! Brzezinski’nin Amerika’sı ile Roberts’ın Amerika’sı arasındaki benzerlik dikkate değer. Aradaki tek fark; Brzezinski ABD’nin küresel liderliğinin politik ve stratejik çıkarlarla temelleneceğini öne sürerken, Roberts Amerika’nın gelişen teknolojisinin ve ticarette sağladığı üstünlüğün kapitalizmin eseri olduğunu iddia ediyor. Sonuç olarak iki yazar da 4 sene arayla da olsa Amerika’nın üstünlüğünün her şeyin üstünde olduğunu vurguluyor. Görüldüğü gibi Amerika gerek filmlerle gerekse kitaplarla süper güç imajını korumaya özen gösteriyor. Üstelik bu kitapları tüm dünyada takip edilen yazarlar kaleme alınca okuyucu üzerinde istenilen etki bırakılabiliyor. Hal böyle olunca artık savaşlar meydanlardan sinemalara ve kitaplıklara taşınıyor. Dolayısıyla Amerika’nın istediği imaja ulaşmasını sağlayacak bu yapıtları "doğru" okumak gerekiyor. Kapitalist sistemin yarattığı en büyük güç olan Amerika’nın bu gücünü yitirmemek adına her yola başvurduğunu/başvurabileceğini dikkate almak bu anlamda önemli görünüyor. Brzezinski
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear