Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Öte yandan Rusya Keban Barajı... Türkiye'ye sattığı doğalgazın başka yerlere, örneğin karlı olursa Avrupa'ya ihraç edilmesini de istemiyor. Bununla da kalmıyor, doğalgazın Türkiye'de depolanması ve dağıtımı işlerine de girmek istiyor. Türkiye'nin yapacağı yer altı depoları ihaleleri ile İstanbul Belediyesi’ne ait doğalgaz şirketi İGDAŞ’ın özelleştirmesine girmek istiyor. Belki son dönemde gündeme gelen Ankara'daki EGO'nun özelleştirmesine de katılacak. Kısaca doğalgazda Rusya'ya bağımlı olunduğunda, Rusya sadece sattığı gazın değil, satamadığı gazın da, sadece girdiği pazarın değil giremediği pazarın da iplerini eline almak istiyor. Türkiye kendisini doğalgazda Rusya'nın güdümünden kurtaracak bir fırsatı, Mavi Akım’da yakalamıştı. Mavi Akım’da fiyat, muhtemelen yanlışlıkla Türkiye'nin lehine olan bir formülasyon nedeniyle düşük belirlenmişti. Ruslar düşük fiyatlı formülü kabul etmeyince Mavi Akım tahkime gitmişti. Ancak Türkiye'nin doğalgaz alım miktarı ve fiyatını düşürecek bu fırsat, Başbakan Erdoğan ile Rusya Başkanı Putin'in baş başa 5 saat süren Soçi'deki toplantılarından sonra kaçırıldı ve hükümet tahkimden vazgeçerek tüm doğalgaz anlaşmalarını küçük kazanımlarla ama "yanlışlıkla yapılan formüle göre" çok daha büyük bir doğalgaz bedeli ödeyerek yeniledi. CHP'nin bu yenilenen anlaşmayla ilgili davasında, mahkemenin atadığı bilirkişi Türkiye'nin 14 milyar dolar zarara uğrayacağını tahmin etti. C S TRATEJİ 17 kilovatsaatlik (kvs) elektrik tüketiminin 2.5 katı büyüklüğünde, 400 milyar kvs’in üzerinde üretim yapabileceği ortaya çıkıyor. RANT AKTARIMI Bu kaynakların hepsi de yerli, hepsi de boşa bekliyor. Mesele bunları enerjiye dönüştürecek yatırımların yapılması. Hükümet, bakanlık ve EPDK bu kaynakların üretime özel sektör tarafından aktarılmasını istiyor. Kurmak istedikleri düzen, bu kaynakların özel sektöre büyük rant aktarılmasını içeriyor. Bir başka deyişle, Hükümet'in bu politikası, normalde kamunun elde edeceği karın veya kardan feragat ederek, kullanıcılara düşük fiyatlarla satacağı elektriğin, özel sektöre devredilmesini içeriyor. Hükümet tarafından sadece ilk planda devredilmesi düşünülen 800'ü aşkın santral ile ilgili su kullanım hakkının, ortalama 45 yıllık işletme süreleri boyunca özel sektöre 200 milyar doların üzerinde kar sağlayacağı tahmin ediliyor. Böylece bu karın, sadece kısıtlı sayıda özel sektör firması ve finansörüne Türkiye'nin ileriki yıllarını ipotek altına alacak garantili anlaşmalarla aktarılması öngörülüyor. Üstelik bu şirketlerin, sistemdeki belirsizlikler ve diğer nedenlerle söz konusu yatırımları gerçekleştirmemesi de olası. Bugüne kadar özel sektöre sunulan 13 bin MW’lık santral lisansından sadece 700 MW’lık bölümünün işletmeye girmiş olması bunun kanıtı. metreküpe çıktı. EPDK'nin düzenlediği dağıtım ihaleleri yoluyla da Türkiye'nin çeşitli bölgeleri doğalgazda tekel pazarlar haline dönüştürülüyorlar ve kullanılacak tüketim miktarı gittikçe artıyor. BOTAŞ'ın tahminine göre Türkiye'nin doğalgaz talebi 2010'da 43.3, 2020'de ise 62.5 milyar metreküpe ulaşacak. ELEKTRİK ÜRETİMİ ARTTIRILABİLİR Oluşturulma yolunda olan bu enerji sistemini savunanlar, doğalgaz (ve hatta nükleer) olmazsa Türkiye'nin enerji ihtiyacında açık oluşacağını ileri sürüyorlar. Enerji Bakanlığı da, özel sektörün bir kesimi de bu gerekçeye canla başla sarılıyor. Oysa Türkiye'nin linyit potansiyelinin üçte ikisi henüz işlemeye açılmış değil. Ülke potansiyel su kaynaklarının sadece yüzde 25 ila 35'i arasındaki bir bölümden faydalanabiliyor. Türkiye'nin mevcut kurulu gücünün yüzde 60'ı seviyesinde, 25 bin megawatlık (MW) santral kuracak rüzgar potansiyeli bulunuyor. Sadece hayvan atıklarından kurulacak santrallerle dahi yıllık tüketiminin yedide biri karşılanacak durumda. Elektrik Mühendisleri Odası'nın hesaplamalarından, linyit, su, rüzgar ve atıklardaki toplam potansiyelin tamamının işletmeye açılması durumunda, Türkiye'nin 2005'deki 173 milyar BAĞIMLILIĞIN DAYANILAMAZ FAYDALARI Türkiye'de konuyla ilgili herkes Rusya'ya bağımlılığın yaratacağı tehlikenin farkında. İtiraz edenler, doğalgaz piyasasındaki rant dağıtımı nedeniyle bu sistemin kurulmasını isteyenler. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı itirazlarını iki ana noktada yapıyor. Birincisi elektrik üretiminde doğalgazın artık Türkiye, petrolünün daha az kullanıldığını ileri büyük bölümünü sürüyor. Bakanlığın bu iddiası ithal ediyor... sadece oransal olarak doğru. Türkiye'de doğalgazdan üretilen elektriğin toplam elektriğe oranı, 2002 sonunda yüzde 66 iken, 2006'da yüzde 56'ya düştü. Ancak elektrik üretiminde kullanılan doğalgaz miktarı 2002'de 11.6 milyar metreküpten, 2005'de 15.4 milyar metreküpe çıktı. 2006'nın sadece 9 ayında, elektrik üretimi için 2002'nin tamamından fazla doğalgaz harcandı. Üstelik sadece elektrik için harcanan doğalgaz miktarı da önemli değil. Konutlardaki ve sanayideki kullanımın artması nedeniyle, 2002 ile 2006 arasında, Türkiye'nin tükettiği doğalgaz miktarı yılda 17.6 milyar metreküpten 30 milyar KAYNAĞI HÜKÜMET BULDU! Hükümet göz göre göre bu yönteme başvurmasını, her zamanki gibi "kamu kesiminin bu yatırımları yapmaya kaynağı yok" gerekçesiyle açıklıyor. Oysa Türkiye'nin kaynağı var. Bunu en iyi bilmesi gereken de kendisi; çünkü Hükümet, bu yıl içinde yaptığı küçük bir düzenlemeyle, IMF'nin istediği "faiz dışı fazla"nın dışında, 45 milyar YTL'lik kaynağı kendisi ortaya çıkardı. Bunu, kurumlar vergisi oranının yüzde 30'dan yüzde 20'ye düşürerek ve bu nedenle normalde devlet kasasına gidecek ve muhtemelen kamu yararına (örneğin söz konusu yatırımları gerçekleştirmekte kullanılacak) 45 milyar YTL'lik olası vergi gelirini özel sektöre bırakarak gerçekleştirdi. Oysa Hükümet bu gelir ile, HES'ler için kullanılan "1 megavatlık güce sahip santral 1 milyon dolara yapılır" kıstasından yola çıkarak, her yıl 4 bin MW’lık kurulu güce sahip, mevcut tüketimin yüzde 10'una yakınını karşılayacak, enerji fiyatlarını düşürecek ve ülkeye büyük fayda sağlayacak santraller yapabilirdi. Tabii eğer amaç "ülkeye fayda sağlamak" olsaydı...