Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Dilek FİLİZFİDANOĞLU TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Arş. Masası dfidanoglu@tusam.net D ünya Bankası, IMF ve AB dayatmalarıyla izlenen politikalar sonucu Türk tarımı zor günler geçiriyor. 19701980’li yıllarda tarım ürünlerinde kendi kendine yetebilen, hatta pek çok tarım ürününü ihraç eden ülkemiz, bugün başta temel gıda maddelerinden buğday ve mısır olmak üzere birçok tarım ürününü ithal eder duruma geldi. Bu duruma gelinmesinin en önemli sebebi şüphesiz AB’ye dahil olma sevdası uğruna verilen tavizlerdir. AB'ye uyum çalışmalarının en kapsamlı başlıklarından birini oluşturan tarım konusunda, AB'nin vermiş olduğu "Türkiye 20102020" başlıklı planda "Tarım nüfusunu önce yüzde 20'lere sonra yüzde 10'lara çekin" talimatı bulunuyor. AB’nin, yaşamsal öneme sahip olan tarım konusunda kendi üreticilerine prim desteği verirken, Türkiye'ye tarım nüfusunu azaltması yönünde talimatta bulunması, nüfusunun yaklaşık yüzde 3540’ı tarımla uğraşan bir ülke için oldukça vahimdir. En azından bunun kısa zamanda sağlanması mümkün değildir. Elbette kalkınma için öncelikli koşul sanayi ve hizmetler alanının genişletilerek tarım sektörünün daraltılmasıdır. Ancak dünyanın 13. büyük tarım arazisine sahip olan bir ülkenin tarım nüfusunun AB’nin getirdiği kısıtlamalarla üstelik diğer sektörlerde genişleme sağlanmadan azaltılması, ekonomik olmanın ötesinde sosyal bir sorun halini alabilir. Kendi destekleme politikalarını Türkiye’nin uygulamasına karşı çıkıyorlar… C S TRATEJİ 5 Cumhuriyet Gazetesi tarafından 1517 Kasım 2006 tarihleri arasında düzenlenen 1. Ulusal Tarım Kurultayı'nda bu bağlamda oldukça önemli saptama ve çözüm önerilerinde bulunulmuştur. Kan kaybeden tarımın tekrar canlanabilmesi için dikkate alınması gereken bu önerileri şu şekilde özetleyebiliriz: ? Kalkınma için planlı ekonomi vazgeçilmezdir. Devlet, yönlendirici, destekleyici ve denetleyici rolünü yerine getirmelidir. Ancak, gerektiğinde ekonomik etkinlik içine de girmelidir. ? Türkiye’de tarım sektörü makro dengelere oturtulmalı ve sorunların çözümüne bütüncül bir bakış açısıyla yaklaşılmalıdır. Mikro dengeler bu ana politikalara göre biçimlendirilmelidir. ? Küçük köylü çiftçiliğinin tasfiyesi, Türkiye'nin sosyoekonomik gerçekliğiyle örtüşmemektedir. Kırsal kalkınma sanayi ve hizmetleri, kooperatifler aracılığıyla yaratılmalıdır. Küçük köylü üreticiliğinin tarıma katkısı ve ekonomikliği için demokratik kooperatifçilik ekseninde örgütlenilmesi zaman geçirilmeden gerçekleştirilmelidir. Bu uygulamanın yoğun göçü önleyeceğine inanılmaktadır. ? Türkiye'nin göç olgusu kırsal kalkınmayla birlikte düşünülerek, kırsalın desteklenmesi politikaları kapsamında kırsaldan kent varoşlarına göçün plansız geçişi durdurulmalıdır. ? Üretici aynı zamanda sanayici olmalıdır. ? Rekabet edebilme hedefinden önce, kendi kendine yeterliliği esas alan plan, politika ve programlar hazırlanmalıdır. Bu bağlamda AB'nin tarımı 40 yıl boyunca bu yaklaşımla desteklediği anımsanmalıdır. ? Tarım nüfusunun yaşlanması, gençlerin kent yaşamını seçmeleri ve işletmelerin zaman içinde büyüyerek pazara yönelmesi gibi nedenlerle tarımsal mekanizasyona gereksinim artacaktır. Türkiye'de bu kapasiteyi karşılayacak traktör ve tarım makineleriyle ilgili yan sanayi yeterlidir. ? Köylü nüfusun fazlalığı veya azlığından önce büyük bir sorun olarak karşımızda duran istihdam ve verimlilik sorunlarının çözümüne çaba harcanmalıdır. ? Türkiye'nin sahip olduğu bitki ve hayvan varlığına ilişkin genetik yapının korunması için gen bankaları kurulmalı, genetik ve biyoteknolojik çalışmalarla tarımımızda verimlilik artırılmalı, organik, sürdürülebilir tarım ve iyi tarım uygulamaları çerçevesinde bilimsel altyapı desteklenmelidir. ? Tarımsal eğitim, gerek orta, gerekse yüksek öğrenim düzeyinde yeniden planlanmalı, uzmanlaşma olanakları sağlanmalıdır. Kırsal bölgelerde o bölgeye uygun tarım dersleri, seçmeli veya ana ders olarak ilköğretim ikinci kademesiyle lise ve meslek lisesi programlarına yansıtılmalıdır. ? Türkiye'nin kalkınmasında tarım temel ve stratejik bir sektör olmaya devam etmektedir. Gerek kırsal kalkınmanın, gerekse ülke kalkınmasının kalkış noktası ise, sosyoekonomik politikaların oluşturulmasıyla buna uygun planlama ve stratejilerle uygun mekanizmalar geliştirilmelidir. ? Tarım politikalarında ABD/AB yönetimindeki IMF ve Dünya Bankası'nın direktiflerine dikkat edilmeli, AB uyum paketi kapsamında dayatmalara karşı çıkılmalıdır. Buradan hareketle AB politikalarıyla tarıma vurulan darbeler, çiftçinin topraktan koparılması, işsizliğe, yoksulluğa itilmesi ve ekilmeyen tarım arazilerinin Türkiye için meydana getirdiği kayıp göz ardı edilmemelidir. Özellikle genetiği değiştirilmiş tohumlarla yapılan tarımın Türkiye’nin geleceği için oluşturduğu tehlike dikkate alınmalı, bu konuda daha kapsamlı araştırmalar yapılmalıdır. Türk çiftçisinin, tarım arazileri, iklimi ve akarsularıyla avantajlı konumda olan ülke topraklarında bu avantajı kullanarak tarım yapabilmesi gerekmektedir. Bunun için de tarıma yapılan destek tekrar gözden geçirilmeli ve çiftçinin önündeki AB engeli kaldırılmalıdır. Türk çiftçisine AB engeli AB tarımdaki nüfusun azaltılmasını istiyor. Kendi üyelerinin bu sektöre yönelik destekleme politikalarının Türkiye’de uygulanmasına karşı çıkan AB, Türk tarımının tasfiyesi sonucunu doğuracak politikaları savunuyor. aktarılacak kaynak milli gelirin yüzde 1'inden az olmayacak. VERİMLİ TOPRAKLARIN ÇÖKÜŞÜ Tarım ve hayvancılıkta dışa bağımlı konuma getirilmeye çalışılan Türkiye’de, mülklerin yanı sıra tarım arazileri de yabancılara satılıyor. Türkiye’de tarımla geçinen nüfus 1015 yıl öncesinde yaklaşık yüzde ellilerde iken bu oran şu anda yüzde otuzlara düşmüş durumda. Bunda elbette Et Balık Kurumu (EBK), Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Yem Sanayi (YEMSAN) gibi tarım ve hayvancılıkta çiftçinin destekçisi olan kurumların özelleştirilmelerinin payı büyüktür. Özelleştirmeler sonucu tarımın ve çiftçinin büyük darbe aldığı ve yokluğu hala hissedilen bu kurumlardan, EBK’nin tekrar kurulmasının gündeme gelmesi göstermektedir ki bazı kurumların özelleştirilmesi sektör sorunlarına çözüm olmuyor. Buna rağmen devletin denetiminde olması gereken TEKEL ve Şeker Fabrikaları gibi kurumları özelleştirme çalışmalarından hala vazgeçilmiyor. Türkiye’nin önemli tarım ürünlerinden buğday, şekerpancarı, mısır, tütün ve çay üretiminde son yıllarda görülen ciddi miktardaki azalma ve son yedi yılda tarımdaki büyümenin sadece yüzde 3,5 civarında gerçekleşmiş olması, 2006 yılı sonunda tarımla ilgili beklentileri de olumsuz etkiliyor. Sektörde bu yıl küçülme bekleniyor. Bununla Fındık birlikte 2006 yılının üçüncü üç aylık işçileri... verilerine göre tarım sektöründeki işgücü 139 bin azalırken, istihdamın da 181 bin azaldığı görülüyor. Bütün bunlar AB’ye uyum çerçevesinde Türk çiftçisi ve tarımının yok olması pahasına izlenen politikaların bir ürünüdür. Tarımda umduğunu bulamayan çiftçiler, kırsal kesimden kentlere göçe yönelmekte dolayısıyla büyük şehirlerde işsizlik, geçim sıkıntısı ve ruhsal anlamda çöküntülerle karşı karşıya kalmaktadırlar. Geçmişte milli gelirin yaklaşık yüzde 4’ü tarımda desteğe ayrılırken bu oran son yıllarda yüzde 1’in altına düştü. Bu gelişmeler 2007 yılı bütçesinde tarım için önlem alınmasına sebep oldu, Milli Eğitim'den sonra en yüksek ödenek artışı yüzde 28,9'la Tarım Bakanlığı'na yapıldı. Tarım Kanunu gereği bütçeden tarıma ÇİFTÇİ’YE SON DARBE TBMM’de kabul edilen, 5553 sayılı Tohumculuk Yasası, tarım alanında çiftçiye vurulan son darbe niteliğinde. Bu yasa ile Türk tohumu çok uluslu şirketlere teslim edilerek tarımda dışa bağımlılık gündeme geliyor. Artık çiftçimiz kendi istediği ürünü hatta kendi istediği tohumu ekemeyecek. Yasanın ya da AB’nin uygun gördüğü, genetiği değiştirilmiş tohumlar 13 bin bitki çeşidinin bulunduğu ülkemiz topraklarına ekilecek. Yetiştikten sonra tekrar tohum olarak kullanılamamaları nedeniyle her yıl ekilecek tohumlar için çiftçiler tekrar para ödeyecek. Adana Valiliği, Çukurova Üniversitesi ve