Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Avusturya, Hırvatistan’ın en büyük destekçisi olarak ön plana çıkarken diğer Batı Balkan ülkeleri ile ilgili uygulamalarda da açık desteğini hiçbir zaman esirgemiyor. Kendi "Avrupalı" mitini yaratan Avusturya, "büyük medeniyetli küçük devlet" sloganı ile AB genişlemesine damgasını vurmak istiyor. Yine bu yolda, Türkiye’nin tam üyeliğini engellemek adına elinden geleni yapmaktan da geri kalmıyor. AVUSTURYA’NIN TÜRKİYE YAKLAŞIMI Avusturyalıların yüzde 80’i, Türkiye’nin AB’ye tam üyeliğine karşı. Bu oranın AB genelinde yüzde 52 olduğunu düşünürsek çok çarpıcı bir muhalefetle karşı karşıya olduğumuz ortaya çıkıyor. Daha da çarpıcı olan unsur ise, 2004 yılına kadar Türkiye’nin üyeliğini destekleyen belgelerin altında, dönemin dışişleri bakanı olmaları nedeniyle imzaları bulunan üç politikacının, yani Wolfganag Schüssel, Benita FerreroWaldner ve Plassnik’in, günümüz Türkiye karşıtlığının başını çekiyor olması. Özellikle FerreroWalder’in, bugün AB Komisyonu’nun Dış İlişkiler ve Komşuluk İlişkilerinden Sorumlu Komiseri olması nedeniyle AB içerisinde çok güçlü bir konumda olması, Komisyon gibi Türkiye’nin "dostu" olması beklenen bir kurumdan, Türkiye lehine bir tavsiye kararının çıkmasını büyük ölçüde zorlaştırıyor. 4 Ekim 2006 tarihindeki genel seçimler de gösterdi ki, Avusturyalı politikacılar için, bırakın Türkiye’nin tam üyeliğini, Türkiye ile ucu açık katılım müzakerelerini savunmak bile oy kaybettiren bir yaklaşım. Türkiye’yi, verilen sözlerin tutulması gerektiğine olan inançlarından dolayı destekleyen Sosyal Demokratların eski lideri Viktor Klima gibi birkaç politikacının varlığı, durumu değiştirmiyor. Türkiye, Avusturya’dan aldığı 2004 öncesi desteğin benzerini bir daha alabilecekmiş gibi gözükmüyor. Böylesine bir destek kaybının, AKP hükümetinin din ile ilişkilendirilen veya dinî açılımları olan uygulamalarının baskınlaştığı döneme denk gelmesi ise kesinlikle tesadüf değil. Anketler, AKP hükümetinin iktidarda olduğu süre boyunca, Avusturya’nın Türkiye’nin tam üyeliğine verdiği desteğin 17 Plassnik puan düşerek yüzde 10 seviyesine indiğini gösteriyor. Yine araştırmalar, Avusturya’da giderek yükselen İslam korkusunun kaynağında, Avusturya toplumu ile bütünleşmeyi reddeden ve dinî inanışlarında koyu muhafazakârlığa kayan Türkiye kökenli göçmenler olduğuna işaret ediyor. Kocasının biriki adım arkasından yürüyen ve baştan ayağa örtünmüş kadın görüntüsü, öncelikle Türkiye ile özdeşleştiriliyor. Sımsıkı örtünmüş karısını arka plana iterek sindiren takkeli bir adamın resmedildiği C S TRATEJİ 23 ve "Kötü Müslüman" adıyla bilinen karikatürler, gazeteleri ve duvarları süslerken Avusturyalılar, ülkelerinde yaşayan Türkleri ve genel olarak Türkiye’yi bu şekilde algılıyor ve hicvediyorlar. Merkez sağdaki Halkçı Parti’nin (ÖVP) dışişleri bakanlarının, seçmenlerinin ve Hıristiyan Demokratların çoğunun Türkiye’yi bu şekilde algılaması ve yansıtması artık alışageldiğimiz bir durum. Ancak bu noktada üzerinde önemle durulması gereken diğer bir husus da Avrupa’daki en Türkiye karşıtı sosyal demokrat partinin yine Avusturya’da bulunuyor olması… Sosyal Demokrat Parti’nin (SPÖ) lideri Alfred Gusenbauer, Türkiye’nin AB üyeliğine "AB’nin sonu olur" diyecek kadar karşı. Ortada Türkiye’nin algılanışı ile ilgili bir sorun olduğunu kabul eden SPÖ yetkilileri, kendilerine Avrupa İstikrar İnisiyatifi (ESI) tarafından yöneltilen soruları yanıtlarken Türkiye’den CHP’nin, özellikle Türk kadınının imajını iyileştirme çalışmalarında yetersiz kaldığını vurguluyorlar. Örneğin SPÖ’nün kadın sözcüsü, ESI’ya 4 Ağustos 2006 tarihinde yaptığı açıklama ile Sosyalist Enternasyonel’in Nisan 2006’da gerçekleşen Kadın Federasyonu toplantısında hiç Türk katılımcı olmadığını ne kadar yadırgadığını anlatmış. Sonuç olarak, gerçekleri yansıtsın veya yansıtmasın, Avusturya’daki Türkiye algılaması bu ve 2004’ten beri daha da kötüleşme eğilimi gösteriyor. AB yolunda Türkiye’nin önüne çok çetin engeller çıkaran bu ülkedeki Türkiye lehine faaliyetler, birkaç sivil toplum örgütü ve lobi kuruluşundan gelen cılız sese emanet. Her ne kadar Avrupa’daki Türkiye karşıtlığı, uğrunda mücadele edilerek değiştirilemeyecek, çoktan kaybedilmiş bir dava gibi gözüküyor ve Avrupalı sadece duymak istediğini duyuyorsa da yine de kendimizi anlatmaktan vazgeçmemiz gerekiyor. Türkiye, Avusturya ve diğer Avrupa ülkelerinde olumsuz algılanmasının nedenlerini tespit etmeli ve öncelikle kendisini geri kalmışlık ve gericilikle özdeşleştiren unsurlardan mutlaka kurtulmalıdır. S T R A T E J İ K İ T A P L I Ğ I İsa adına dünyayı sarsmak Evanjelizm Medya ve muhafazarkarlık Yazar: Heather Hendershot Salyangoz Yayınları, Haziran 2006, 400 sf. A BD’nin son dönemdeki küresel politikaları Türkiye’nin de bulunduğu bölgeyi yakından ilgilendiriyor. Irak’taki işgal, Afganistan’daki gelişmeler hem güney komşumuzda yaşanması hem de NATO ittifakı nedeniyle ülkemizi etkiliyor. ABD politikalarının dinsel kökenleri var mı? ABD Başkanı George W. Bush’un dindarlığı ve inançları bu politikaların oluşmasında ne kadar etkili? Bush’un da üyesi olduğu Evanjeliklerin ABD’deki etkinlikleri ne boyutta, bu dinsel grup ABD’de hangi yolla etkin duruma gelebildiler, öğretilerinin Hıristiyanlığın diğer kollarından ayrıldıkları noktalar nelerdir, Evanjelikler medyayı nasıl kullanıyor? Ve son olarak ABD’deki Evanjeliklerin siyasi yapının oluşmasına, dolayısıyla küresel siyasete etkileri var mıdır? Bu sorular, ABD’nin son dönem küresel politikalarının kökenlerini merak edenlerin yanıtını aradığı sorular. Dindar bir ABD Başkanı olarak Bush’un Ortadoğu’daki hedeflerini, "yeni bir haçlı seferi" olarak değerlendirmesi, dikkatlerin üyesi olduğu dinsel gruba çevrilmesine de neden oluyor. Türk okurların Evanjelikler hakkındaki meraklarını giderecek bir kitap Salyangoz Yayınları’ndan çıktı. Prof. Heather Hendershot’ın kapsamlı çalışması Evanjelikleri medya, sinema ve tüketim boyutlarıyla inceliyor. Yazar, günümüzde bolca üretilen komplo teorileri yerine somut verilere dayanarak Evanjelizmi araştırıyor. Hendershot’ın çalışmasının bazı alt başlıklarını sıralamak dahi bu gerçeği ortaya koyuyor: "Kar Amaçlı Peygamberler: Hıristiyan Kökenli Kültür Ürünleri. İyi Müzik Neden Hep Şeytan Olsun ki? Hıristiyan Müziği ve Seküler Pazar. İsa’nın Bakireleri: Hıristiyan Medyasının Cinsiyet Politikası." Kitap ayrıca Türkiye’de de toplum yaşamında, ürünleri, medya yaklaşımları ile zaman zaman gündeme gelen dinsel grupları anlama yönünde de bazı ipuçları veriyor. Dinsel yaklaşımın modern dünyada biçim değiştirmesi ve uyumlanmasını Evanjelizm özelinde merak eden okurların yararlanabileceği bir çalışma. STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI STRATEJİ KİTAPLIĞI