24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Cihangir DUMANLI cdumanli@hotmail.com Riga’daki zirveden yansıyanlar... C S TRATEJİ olmasalar da ABD’nin başlattığı Afganistan ve Irak harekatlarına katılmak zorunda kalmışlardır. Bugün artık NATO için alan sınırlaması kalmamış, dünyanın neresinde olursa olsun müdahale olanaklı hale gelmiştir. Bu konudaki tek kısıtlama, oybirliği ile karar alan örgüt üyelerinin tümünü ikna etmektir. Soğuk Savaşı 16 üye ile tamamlayan örgüt, 1999’da üç üye (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya), 2004’de yedi üye (Litvanya, Letonya, Estonya, Slovakya, Slovenya, Bulgaristan ve Romanya) alarak üye sayısını 26’ya çıkardı. Halen üç devlet (Hırvatistan, Makedonya, Arnavutluk) üyelik sürecinde bulunuyor. Bu genişleme ile NATO’nun ağırlık merkezi doğuya kayarken, oybirliği ile karar alma da göreceli olarak zorlaştı. Ancak Almanya ve Fransa gibi eski ülkeler zaman zaman ABD’ye karşı tavır alırken (Irak Savaşı’nda olduğu gibi), Doğu Avrupalı yeni üyeler genellikle ABD’yi koşulsuz destekliyorlar. N ATO’nun en yüksek karar organı Kuzey Atlantik Konseyi (NAC) devlet ve hükümet başkanları düzeyinde 28–29 Kasım’da Litvanya’nın başkenti Riga’da toplandı. Bu, eski bir Sovyetler Birliği ülkesinde yapılan ilk NATO zirvesi idi. Soğuk Savaşın başlangıcında Sovyet tehdidine karşı Avrupa’yı savunmak maksadıyla 1949 yılında kurulan NATO’nun varlığı, Soğuk Savaş’ın bitmesi ile birlikte tartışılır hale geldi. Ancak yeni dönemde dünya egemenliğini sürekli kılmak isteyen ABD için Avrasya’da varlığını sürdürmesi yaşamsal önemde idi. ABD için Avrupa’daki tek etkin köprübaşı olan NATO’nun devam etmesi vazgeçilmez bir koşuldu. NATO’nun varlığını sürdürmesi, Soğuk Savaş sonrasında ekonomik ve bir derecede siyasal birliklerini pekiştirirken askeri harcamalarını kısan ve silahlı kuvvetlerini küçülten Avrupalıların da işine gelmekte idi. Üstelik 11 Eylül’den sonra Batı’nın güvenlik gündeminde öne çıkan başta terörizm olmak üzere yeni asimetrik tehditler, hiçbir ülkenin veya örgütün tek başına başa çıkabileceği cinsten değildi. Bütün bu nedenlerle NATO 1991 Roma Zirvesi’nden başlamak üzere kendisini değişen güvenlik ortamına uydurarak hayatta kalmayı başardı. NATO’nun Soğuk Savaş sonrası dönemindeki değişiminin başlıca unsurları, stratejik konseptin değişmesi, görev alanındaki sınırlamanın kalkması, Varşova Paktı’nın dağılması ile Orta ve Doğu Avrupa’da ve Balkanlarda oluşan stratejik boşlukları doldurmak maksadıyla örgütün bu bölgelere yeni üyeler ve yeni ortaklar edinerek yayılması, komuta ve kuvvet yapısını değişen koşullara uydurması, yeni tehditlere uygun yeni yetenekler geliştirmesi olarak özetlenebilir. NATO Ortadoğu’ya yöneliyor Riga’da gerçekleştirilen NATO Zirvesi, daha önceki zirvelerin devamı yönünde işledi. Çeşitli statülerde 65 DÜNYANIN EN BÜYÜĞÜ yeni üyeler edinmekle yetinmedi, ülkeyi kapsayan NATO, günümüzde NATO komşu bölgelerdeki etkinliğini artırmak 1994 yılında Barış İçin OrtaklıkBİO dünyanın en büyük güvenlik ittifakı için (PfP) girişimi başlattı. Halen 20 ülkeyi kapsayan girişim kapsamında bu ülkelerle durumunda. 23 ayrı konuda sivil ve askeri işbirliği genişlemesini ve üye olmayan ülkelerle de işbirliği ve diyalog mekanizmaları kurulmasını ve yeni yeteneklerin geliştirilmesini öngörmekte idi. NATO’nun değişimindeki en önemli unsur, alan sınırlamasının kalkmasıdır. Soğuk Savaş’ta bir savunma örgütü olan NATO, ancak üye ülkelere bir saldırı olduğu takdirde o ülkeleri savunmak üzere kendi sınırları içerisinde bir harekat yapabilirdi. O yıllarda alan dışı (out of area) harekat NATO’da en çok tartışılan konulardan birisi idi. Örgüt ilk kez 1995’de BosnaHersek’te daha sonra 1999’da Kosova’da icra ettiği harekatlarla kendi üyelerinin toprakları dışına çıkmıştı. Örgütün başat askeri ve siyasi gücü olan ABD için tehdidin küresel boyuta ulaşması üzerine, NATO ülkeleri pek istekli YENİ NATO KONSEPTİ Riga zirvesinde geçerliliği bir kez daha vurgulanan yeni stratejik konsept 1991 Roma Zirvesi’nde oluşturulmuş ve 1999 Washington Zirvesi’nde geliştirilmişti. Bu konseptte NATO’nun esas görevi olan, üyelerinin kolektif güvenliğini sağlama görevinde bir değişiklik olmadığı vurgulanırken, örgütün askeri boyutu yanında politik boyutuna ağırlık veriliyor. Askeri görevlerin yanında, çatışmaları önleme, kriz yönetimi, istikrar ve yeniden yapılandırma görevleri önem kazanıyor. Konsept aynı zamanda örgütün yapılıyor. Ortaklar arasında bulunan Rusya ve Ukrayna ile ayrı ve daha kapsamlı işbirliği modelleri geliştirildi. Üyelik ve ortaklık dışında üçüncü bir halka olarak, yedi Akdeniz ülkesi ile "Akdeniz Diyalogu"; dört Ortadoğu ülkesi ile de "İstanbul İşbirliği Girişimi" adı altında ilişkiler geliştirilmiş durumda. Son ve en geniş halka ise "temas edilen ülkeler" (contact countries) adı altında Avusturalya, Yeni Zelanda, Japonya, G.Kore, Arjantin gibi "aynı düşünen ülkeler" grubudur. Bütün bunlar toplandığında NATO bugün çeşitli statülerde 65 kadar ülkeyi kapsamaktadır. Söz konusu ülkeler dünyadaki silahlı kuvvetlerin ve askeri harcamaların çok büyük bir kısmını kapsaıyor. Bu durum NATO’yu dünyanın en büyük askeri örgütü yapıyor. NATO, değişim sürecinde komuta yapısını NATO’nun Riga zirvesinden.. sadeleştirdi, Soğuk Savaş’ta 20 olan karargah sayısını 11’e indirdi. Aynı şekilde kuvvet yapısı da değişti, "yüksek hazırlık dereceli" ve "düşük hazırlık dereceli" kolordular oluşturuldu. (İstanbul’daki 3. Kolordumuz yüksek hazırlık dereceli altı kolordudan birsidir). Kuvvet yapısındaki en önemli değişimlerden birisi de herhangi bir kriz bölgesine beş gün içinde gerekirse zorla girebilecek, gittiği bölgede en az 30 gün kalabilecek 25000 kişilik NATO Müdahale Gücü (NRF)’nün oluşturulmasıdır. Riga zirvesinde NRF’in operasyonel hale geldiği açıklandı. Türkiye, 2007’nin ilk altı ayında bu gücün 3000 kişilik kara unsurunu oluşturacaktır.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear