26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Zbigniew Brzezinski, Türkiye’nin jeostratejik önemini çok iyi anlamış ve Türkiye’yi Avrasya satranç tahtasında jeopolitik eksen ve bir dereceye kadar aktif bir oyuncu olarak tanımlamıştır.(1) Bütün bu nedenlerle ABD, Türkiye’yi vazgeçilmez bir müttefik olarak görmektedir. Soğuk Savaş’ın ardından her alanda uyuşmayan TürkABD ilişkilerinin yeninden tanımlanması gerekiyor. ABD, ‘devletlerin dostu yoktur, çıkarları vardır’ sözünün, başka ülkeler için de geçerli olduğunu kabul etmeli. yetkilileri, Türkiye’nin askeri yeteneklerle katkıda bulunduğu Afganistan’daki askeri müdahalenin teröre karşı küresel savaşın bir parçası, Irak’a yapılan müdahalenin sebeplerinden birinin ise Saddam Hüseyin’in terörist gruplara sağladığı sözde destek olduğunu iddia ediyorlar. Ancak, aynı ABD yetkilileri, Kuzey Irak’ta üslenen PKK terör örgütüne karşı tedbir almayarak ve Türkiye’nin harekâtına izin vermeyerek ciddi bir çelişkiye neden olmaktadır. Bu çifte standart, Türk halkına izah dilmesi zor bir başka ciddi ikileme neden olmuştur. Irak olayı, ikilemler tarafından yönlendirilen, Soğuk Savaş sonrası TürkAmerikan ilişkileri için bir sınav niteliği taşımıştır ve karşılıklı çıkarlar çoğunlukla birbiriyle örtüşmemiş; tersine ayrışmıştır. Halen Suriye’de rejim değişikliği ve İran’da nükleer programını engelleme amaçlı, nükleer tesislere yönelik önleyici darbe ve ABD’nin stratejik girişimlerine Türkiye’nin muhtemel katkıları tartışılmaktadır. Suriye de, Iran da Türkiye’nin komşularıdır. ABD’nin stratejik girişimlerinin çoğu Türkiye’nin çevresinde gerçekleşmekte ve Türkiye’yi zorlu kararlarla baş başa bırakmaktadır. ABD ise bölgesel istikrarın Türkiye’nin yaşamsal çıkarı olduğunu ve her ABD stratejik girişiminin bunu ve bölgenin tarihi dengelerini tahrip ettiğini anlamakta pek istekli görünmemektedir. Soğuk Savaş sonrası dönemde, Türkiye ile ABD’nin karşılıklı çıkarlarının her zaman ayrıştığını söylemek de doğru olmaz. Örneğin, ABD desteğiyle inşa edilen BaküTiflisCeyhan Petrol boru hattı, karşılıklı işbirliğinin önemli bir modelini oluşturmuş, hem ABD’nin hem de Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmiştir, küresel enerji güvenliğine de ciddi katkılarda bulunacaktır. C S TRATEJİ 21 Orgeneral Başbuğ konuşmasının sonunda ‘Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin, belirli bir konuya bağlanamayacak kadar geniş ve kapsamlı olduğunu ve her iki ülkenin milli çıkarlarını dikkate alan bir denge içinde bulunduğunu, bulunmak zorunda olduğunu’ belirterek tamamlamıştır. Kanımca, Orgeneral İlker Başbuğ TürkAmerikan ilişkilerini uygun bir şekilde analiz etmiş, en önemli noktayı, gelecekteki sağlıklı ilişkiler için dengeli karşılıklı çıkarlar ile ilgili anlayışa olan ihtiyacı vurgulamıştır. TürkAmerikan jeopolitik/jeostratejik ilişkilerinin, geçmişte olduğu gibi yalın ve kolay olmadığının anlaşılması gerekir. Soğuk Savaş sonrası dönemde, tarafların çıkarları geçmişte olduğu gibi her zaman uyuşmamakta ve hatta güncel jeostratejik şartlarda ayrışabilmekte ve bu nedenle de TürkAmerikan ilişkileri kaygan ve riskli zeminde gelişmekte ve Türkiye’nin jeostratejik değeri dolayısıyla, ABD bu gerçeği kabullenmekte zorlanmaktadır. Ben şahsen, potansiyel risklerin ortadan kaldırılması ve gelecekte daha sağlam zemin oluşturulması amacı ile yeni dönem TürkAmerikan ilişkilerinin ayrıntıları ile tartışılması ve yeniden tanımlanması gerektiğine inanıyorum. ABD yetkililerinin, Charles De Gaulle’ün ‘Devletlerin dostu yoktur, çıkarları vardır’ sözünün sadece ABD’nin değil; Türkiye dahil bütün ülkelerin uluslararası ilişkilerine egemen olduğunu ve sadece ABD’nin değil; Türkiye’nin de ulusal çıkarlarına yansıdığını anlamaları son derece önemlidir. Orgeneral Başbuğ’un da vurguladığı gibi TürkAmerikan ilişkilerinin geleceği, karşılıklı çıkarların dengelenmesiyle belirlenmelidir. Bu nedenle de, yeni dönemin ilişkileri tartışılıp yeniden tanımlanırken, uyuşan karşılıklı çıkarların da tanımlanması da gerekmektedir. Bu kapsamda, Türkiye’nin, ABD’nin stratejik çıkarlarını, zaten sınırlı olan stratejik kabiliyetiyle dengelemek amacı ile GüneyKafkasya’da, Karadeniz’de, Doğu Akdeniz’de daha büyük roller ve sorumluluklar üstlenmesi de yararlı olabilecektir. Sir Winston S. Churchill’in ‘büyüklüğün bedeli sorumluluktur’ sözüyle bağlantılı olarak, böyle bir anlayış, ABD’nin ‘büyüklüğünün’ sorumluluğunu yansıtabilecektir. Bir başka deyişle, ABD büyüklüğünü, dayattığı jeostratejik çıkarlarıyla değil, sorumluluk göstererek kanıtlayabilir. ABD yetkilileri, ABD’nin ‘savaşan bir ülke’ olduğunu ifade etmektedir. Türkiye, savaşan bir ülke olmak istememektedir ve eğer Türkiye savaşmak zorunda kalırsa, bunu ABD çıkarları değil, Türkiye’nin yaşamsal çıkarlarının etkilenme şiddeti belirleyecektir. En önemlisi, TürkAmerikan çıkarları örtüşmediği, ayrıştığı zaman ABD, yanında olmayan bir Türkiye ile yaşamayı, karşısında olan bir Türkiye ile yaşamaya yeğlemenin daha iyi bir seçenek olduğunu anlamalıdır. ABD’nin, dayatmalarının Türkiye’yi Avrasya’ya daha da yaklaştırdığını ve böyle bir eğilimin bölgesel çıkarlarını gelecekte ciddi bir şekilde tehlikeye sokabileceğini kavraması da gerekmektedir. Dipnot: (1) The Grand Chessboard, s.41 AYRIŞAN ÇIKARLAR Bütün bu gerçeklerden dolayı ABD, Türkiye ile stratejik ilişkisini, Soğuk Savaş sonrası dönemde de devam ettirmek arzusundadır. ABD’nin, askeri harekatını idame ettirmek ve desteklemek için Türkiye’nin coğrafyasını, Soğuk Savaş’ın askeri ihtiyaçlarını karşılamak için inşa edilmiş olan tesisleri, yeni küresel jeostratejik yapı içinde bir ileri harekat üssü olarak ve Türk Silahlı Kuvvetleri’ni kendi askeri stratejik tahditlerini dengelemek için kullanma arzusu içinde olduğunu gösteren olaylar yaşanmıştır. ABD, Türkiye’nin Müslüman çoğunluklu laik devlet yapısına Genişletilmiş Orta Doğu Projesi içinde model olarak değer vermekte; Türkiye’yi bu proje içinde, jeostratejik açıdan önemli bir bölgede olması ve stratejik yetenekleri nedeni ile kilit ülke olarak tanımlamaktadır. Soğuk Savaş döneminde örtüşen ABD’nin bölgesel ve Türkiye’nin güvenlik çıkarları artık her zaman örtüşmemekte, zaman zaman ayrışabilmektedir; bu da ABDTürk siyasi ilişkilerindeki ana stratejik farklılığa neden olmaktadır. Bütün bunlara rağmen Türkiye, Soğuk Savaş sonrası dönemde, eski Yugoslavya’daki NATO operasyonlarına destek sağlamış; Afganistan’da, ABD liderliğindeki teröre karşı savaş için asker göndererek ve NATO görevli bir birlik karargâhıyla katkıda bulunmuştur. Türkiye’nin Irak’a coğrafi yakınlığı nedeniyle ABD’nin müdahalesi, Soğuk Savaş sonrası TürkAmerikan ilişkileri için bir sınav niteliği kazanmıştır. ABD işgali öncesi, Irak kuzeyinde de bir cephe açılması ve 4. ABD Piyade Tümeni’nin Türkiye üzerinden giriş yapması planlandı; ancak, TBMM 1 Mart 2003 tarihinde ABD isteğini reddetti ve kuzey cephesi seçeneği gerçekleştirilemedi. Saddam Hüseyin’in otokratik rejimini yıkmak ve demokratik bir Irak kurmak için Irak’ı işgal ettiklerini söyleyen ABD yetkilileri, TBMM’nin 4. Tümeni’nin Türkiye üzerinden giriş yapmasını engelleyen kararının egemen bir devletin demokratik hakkı olduğunu anlamak istemedi ve bu nedenle de ABD’nin bu tutumu ciddi bir çelişki oluşturdu. Bunun sonucu olarak ABD, Türkiye’nin güvenlik çıkarlarına karşı, Kürtlerle yakın ilişki geliştirerek Türkiye’yi cezalandırdı. Buna ilave olarak, bir albayın komutası altındaki Amerikan askerleri, sanki düşmandan intikam alıyor gibi, 4 Temmuz 2004 tarihinde Kuzey Irak’ta Türk Özel Kuvvetler mensuplarını tutukladı. Bir başka deyişle, ABD askerleri, Kore Savaşı’nda hayatlarını feda ederek bir ABD tümenini imha olmaktan, Amerikan ordusunu ise çevrilmekten kurtaran Türk askerlerini tutukladı ve aşağıladı. Bu olay, üstesinden gelinmesi imkânsız bir ikilem oluşturdu ve Türk halkında Amerikan karşıtı duyguların yoğunlaşmasına neden oldu. ABD YENİDEN TANIMLAMA 6 Haziran 2005’te yapılan TürkAmerikan Konseyi’nin 24. yıllık konferansında Orgeneral İlker Başbuğ, ‘Müttefikler arasında da görüş ayrılıkları olabileceğini kabul etmemiz gerekir. Önemli olan husus, ortak noktaların sayısının çokluğu karşısında farklılıkların o an için kabul edilebilecek ve idare edilebilecek düzeyde bulunmasıdır. Bu nedenle de bizlere düşen temel görev; ABD ile Türkiye arasındaki çıkarların kesiştikleri noktaların iyi tespit edilmesi ve bu alanların genişletilmesidir’ demiştir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear