Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
H. Miray VURMAY TUSAM Ortadoğu Araştırmaları Masası mvurmay@tusam.net Hizbullah ile yaşanan çatışmanın İSRAİL’DE DÜMEN SAĞA böyle olunca da zaten kurulduğu günden ayrıntıları fırtınalar koparıyor… Hal bu yana "kronik güvenlik paranoyası" ile C S TRATEJİ 17 İ srail halkı gibi savaş kazanmaya, özellikle de asgari kayıplarla, çok kısa sürelerde düşmanı yenmeye alışmış bir halk için son yaşanan İsrailLübnan/Hizbullah Savaşı farklı bir "deneyim" olarak tarihteki yerini çoktan aldı. 34 gün süren savaş BM’nin 1701 sayılı kararı uyarınca BM Barış Gücü askerlerinin bölgeye gitmesi ile "şimdilik" bitmiş görünüyor. Ancak savaş her ne kadar cephede "bitmiş" gözükse de ardında bıraktığı etkiler, için için yanmaya devam eden bir ateş misali hem Lübnan’ı hem de İsrail’i iç politikada kavurmaya devam ediyor. Lübnan/Hizbullah Savaşı askeri olarak, daha doğrusu bir "kayıplar bilânçosu" olarak ele alındığında, Hizbullah’a nazaran daha az insani kayıp verildiği için İsrail adına "kazanılmış bir savaş" kabul edilse de Hizbullah karşısında alınan "ideolojik/psikolojik yenilgi" ve savaş sonrasında ortaya atılan iddialar İsrail’i savaştaymışçasına yıpratmaya devam ediyor. Başka bir deyişle İsrail iç dengelerini derinden sarsan savaş, teoride "kazanılmış" olmasına rağmen halk hiç de böyle düşünmüyor. Özellikle de savaş sonrasında gün yüzüne çıkan "savaş günahları", Hamas ve Hizbullah tarafından kaçırılan askerlerin akıbetinin halen belirsizliğini koruması halkın tepkisini bir kat daha arttırıyor. Savaş biter bitmez patlak veren istihbarat skandalları, ordunun güvenilirliğinin halk nazarında ciddi anlamda zedelenmesine neden olan askeri strateji hatalarının ortaya çıkması İsrail’de her şeyden önce büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bu nedenle İsrail’de Haaret’z gibi halkı etkileme kapasitesine sahip gazetelerin manşetlerinden düşmeyen, halkın zihnini sürekli meşgul eden bir sorgulama, bir öz eleştiri süreci yaşanmaya başlandı. Nasıl olur da Hizbullah gibi bir gerilla grubu başta ordu olmak üzere, İsrail’in "dillere destan" gizli servisi MOSSAD ve iç istihbarat servisi Şin Bet ile adeta kedifare oyunu oynayabilirdi? Her yıl savunmaya harcanan milyonlarca Şekel’e rağmen, son teknolojiyle donatılmış askeri sistemlere rağmen İsrail gibi bir "güvenlik devleti" nasıl bu kadar büyük bir istihbarat açığı verebilirdi? Olmert, Peres birlikte... İsrail hükümeti zorda henüz etkisini kaybetmemişken İsrail’in yine etkili gazetelerinden biri olan Maariv’in sütunlarına taşıdığı bir diğer haber tartışmaları daha da alevlendirdi. Haberde İsrail ordusuna ait bir helikopter birliğinin yüzlerce lav silahı ve 500 kadar el bombasını "yanlışlıkla" cephedeki İsrail birlikleri yerine Hizbullah militanlarına verdiği iddiası, ayrıca İsrail Hava Kuvvetleri’nin, içerisinde üst düzey Hizbullah yöneticileri bulunduğu gerekçesi ile füze yağmuruna tuttuğu evden 9 İsrail askerinin cesedinin çıkarıldığı, bunun da yine "yanlış" istihbarat sonucu meydana geldiği ifadeleri yer alıyor. İsrail basınında yukarıda dile getirilen "savaş itirafları"nın ardı arkası kesilmezken hükümet uçurumun kenarına her geçen gün biraz daha yaklaşıyor. Daha önce tanık olmadığı bir "istihbarat skandalı" ile yüz yüze olan İsrail halkı ise yaşanılanlar karşısında kelimenin tam anlamı ile şaşkın ve aynı zamanda son derece kızgın. İsrail’in Hizbullah ile girdiği son çatışmaların ayrıntıları ortaya çıktıkça şok gelişmeler yaşanıyor. Hizbullah’ın İsrail askerlerini dinlediği iddialarının gazetelere yansıması, Olmert hükümetini zora soktu. yaşayan İsrail halkının kadim güvenlik endişesi öfke ile perçinleniyor. Böylesine bir haleti ruhiye içerisine düşen İsrail halkına ise tarihi tecrübelerle sabit bir siyasi tavır değişikliği yapmak, yani mecburi istikamet "aşırı sağ"a yönelmek düşüyor. Nitekim tarih yine kendinden hoşnut bir tekerrür ile savaş sonrasında yaşanan sosyopsikolojik travmayı dindirebilmek için İsrail siyasetinin dümenini sağa kırmakta gecikmiyor ve ilk "denge ayarı" hükümetten geliyor. Halkın giderek sağa kaydığını gören, son savaş ile uğradığı güven kaybının bir dahaki seçimlerde kendisine oy kaybı hatta iktidar kaybı olarak geri döneceğinin farkında olan Olmert, hükümeti ve daha da önemlisi siyasi istikbalini "sağlama almak" için koalisyonun sağ kimliğini güçlendirme harekâtına girişti. Bu bağlamda aşırı sağcı Yisrael Beitenu (Evimiz İsrail) Partisi’ni hükümetin olası bir kazada fazla hasar görmesini önleyecek bir "hava yastığı" işlevi görmesi için 11 milletvekili ile beşinci ortak olarak İşçi Partisi’nin itirazı ile çıkan kısa metrajlı krize rağmen ortağını ikna ederek koalisyona dahil eden Olmert böylece hem Knesset içerisinden gelebilecek "sağ kroşelere" karşı hazırlıklı olmuş olacağını hem de halkın tepkisini yumuşatabileceğini düşünüyor. Tabii bir de 2007’nin başında yapılacak kritik bütçe görüşmelerinde karşılaşılabilecek tehlikeleri önleme içgüdüsünün payını da unutmamak gerekiyor. Hükümet cephesinde bunlar yaşanırken son seçimlerde Kadima’nın gölgesinde kalan Likud’da da gözle görülür bir hareketlenme söz konusu. Olmert hükümetinin savaş sırasında kaybettiği ne varsa gizliden ve derinden, Benjamin Netenyahu’nun namı diğer "Bibi"nin, yani Ariel Şaron’un "gider ayak" estirdiği Kadima rüzgarının tepetaklak ettiği Likud’un hanesine kar olarak yazılıyor. Yapılan kamuoyu yoklamaları da Netenyahu’nun ayak seslerinin giderek yükseldiğini açıkça gösteriyor. Başka bir açıdan bakıldığında karşımıza farklı bir sebepsonuç ilişkisi daha çıkıyor. İsrail halkı sağa yönelerek aynı zamanda Lübnan/Hizbullah Savaşı’nda kırılan "ulusal onur"unu tamir edeceğini umuyor. LÜBNAN’IN TELAFİSİ GAZZE Mİ? İsrail siyasetinden bunlar yaşanırken tüm bu olaylar, İsrail’in Gazze’de giriştiği son operasyonla birleştirildiğinde, hani Şeytan ayrıntıda gizlidir derler ya, akıllara ilginç bir ayrıntıyı getiriyor. Hatırlanacağı üzere İsrail 25 Haziran’da bir askerinin kaçırılması ile Gazze’ye yönelik Yaz Yağmurları Operasyonu’nu başlatmış çok geçmeden de Hizbullah ile savaşa girişmişti. Hizbullah ile savaşırken de Gazze’yi "boş bırakmayan" İsrail şimdilerde Güz Bulutları Operasyonu ile yeniden büyük bir şiddet ve sınır tanımazlıkla Gazze’ye saldırıyor. Skandallarla sarsılan, ciddi boyutlarda "karizma" kaybına ve güven erozyonuna uğrayan İsrail ordusu/hükümeti Lübnan’da Hizbullah karşısında kaybettiklerini, Gazze’de Hamas karşısında geri kazanmaya mı çalışıyor ne dersiniz? SAVAŞ İTİRAFLARI İsrail’de eteklerden birer birer dökülen "savaş günahları" ile gündem iyiden iyiye kızışmışken, Haaret’z Gazetesi’nin savunma editörü Ze’ev Schiff’in 4 Ekim 2006’da yayınlanan makalesinde ortaya attığı iddia, söz konusu tartışmaların doruk noktası oldu adeta. Schiff makalesinde Hizbullah’ın İsrail subaylarının çağrı cihazlarını ve cep telefonlarını dinlediğini, İsrail’in o çok övündüğü istihbarat ağının bu son savaşta kilitlendiğini, bunun karşısında ise Hizbullah’ın güçlü bir devlet gibi son derece titiz ve başarılı bir istihbarat çalışması yürüttüğünü ileri sürerek İsrail’in ne denli büyük bir skandallar zinciri ile karşı karşıya olduğunu gözler önüne serdi. Bu haberin halkta yarattığı şaşkınlık ve kızgınlık