25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 C S TRATEJİ 11 Eylül’den Andican Olayları’na, ilişkilerin niteliği… Amerika’nın Karimov açmazı Seyhun Şahin zbekistan Üst Kanadı (Senato) tarafından Ağustos ayının sonunda Hanabad Üssü’ndeki ABD askeri varlığının ülkeden ayrılması yönündeki kararı, Irak’ta gittikçe büyük bir çıkmaza sürüklenen ABD için Orta Asya’da da işlerin yolunda gitmediğinin somut göstergesiydi. Aslında bu yıla Bush’a karşı sert çıkışları bulunan Soros’un katkısıyla da olsa Akayev yönetimini devirerek "Lale Devrimi" ile başlayan ve Doğu Avrupa’da başlattığı rüzgarı Kafkasya’nın ardından Orta Asya’ya taşıyan ABD için bu kadar kısa sürede olumsuz bir ortamın oluşması fazlasıyla sürpriz sayılırdı. Bölgeden ayrılmanın aksine daha fazla hareket alanı yaratmaya çalışan bir ülke için kolay üstesinden gelinebilir bir sorun değildi bu durum. Üstelik o kadar çaba harcanarak iktidara taşınan Bakiyev bile seçimleri büyük bir üstünlükle kazanmasının ardından ilk açıklamasında Manas Üssü’ndeki ABD askeri varlığını tartışmaya açması da ilginçti. Gerçi şahinlerin gözünden bir anda düşen Savunma Bakanı Rumsfeld, Bişkek ziyaretiyle bu sorunu gidermeye çalışsa da pek istenilen sonuçların alınamadığı görülmektedir. Astana’da yapılan ŞİÖ zirvesindeki çıkış ve son olarak Tacikistan’ın da Amerikan askeri varlığının sıkıntılarından bahsetmesi bölgede ortak merkezli diplomatik atağın başlatıldığı hissini doğurmaktadır. Kısa sürede ortaya çıkan ve bölgedeki tüm ülkelerin bir şekilde taraf olduğu olayları irdelediğimizde Özbekistan’ın merkezi konumda yer aldığı söylenebilir. Çin elbette hızlı büyüyen ekonomisine paralel siyasi aktör olma gayretini sergilese de son gelişmelerin odağında hep aynı nokta karşımıza çıkmaktadır: Özbekistan. Bu nedenle bölgesel ve uluslararası boyutta yansımaları bulunan gelişmeyi yakından irdelemek yararlı olacağı kanısındayız. Zira 11 Eylül’ün ardından Rusya ve Çin gibi bölgesel aktörlerin tepkisini çeken yakınlığın Mayıs ortasındaki Andican olaylarının ardından tersine dönmesinin nedenleri geniş bir kesimin ilgi alanında yer almaktadır. Detaylara girerken aslında bu sürecin iki ülke arasında yaşandığını savlamak pek doğru olmayacaktır. Çünkü taraflardan biri devlet değil bir lider yönetimidir. Bu nedenle diğer ülkelerle olduğu gibi Özbekistan’ın ABD ile ilişkilerinde de Karimov’un kişisel tutumu ön plandadır. Örneğin büyük kızı Gülnara Karimova’nın dokuz yıl evli kaldığı Afgan kökenli ABD vatandaşı Maksud Mahmu Ö ndican kentinde yaşanan olaylar Özbekistan’ın bölgeA de kendisine önemli destekler sağlayan, ABD ile arasındaki ilişkilerini kopma noktasına getirdi. Çok sayıda insanın ölümüyle sonuçlanan olaylar üzerine başta AB üyesi ülkeler olmak üzere batılı devletler ve sivil toplum örgütleri Karimov yönetimininin sert tavrını ağır dille eleştirdi. tan’a hiç ummadığı fırsatı yaratmıştır. Stratejik konumu, Afganistan ile sınır olması, özellikle Kuzey Bölgesi’ndeki etkin güçlerle etnik yakınlığı dışında sahip olduğu askeri kapasitesi, Karimov’u önemli kılmıştır. Ve diğer bölge liderleri gibi o da durumu kendi yönetimini güçlendirmede kullanmaktan geri kalmamıştır. Dolayısıyla Afganistan üzerinden uluslararası teröre karşı oluşturulan mücadele aynı zamanda Özbekistan ve diğer bölge ülkelerine kendilerini ifade etmeyi beraberinde getirmiştir. Karşılıklı diplomatik temaslar, büyük çoğunluğu askeri yardımları kapsayan anlaşmalar, ki bunlar arasında Karimov’un Washington ziyareti (Mart2002) ve Bush ile görüşmesinin ardından Stratejik Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması, çeşitli başlıklar altında Özbek yönetimine sağlanan maddi kaynaklar mevcut Özbek yönetiminin gücünü perçinlemesini, ülke içerisinde daha rahat hareket etmesini sağlamıştır. Elbette muhaliflerin uluslararası terör ile ilişkilendirilmesi zor olmamıştır. Afganistan operasyonuna destek, üslerin kullanılması, insani yardımların Termez’deki geçiş noktası ve Amuderya üzerinden ulaştırılmasında transit ülke görevinin üstlenilmesi, Özbekistan’da Karimov yönetiminin ABD tarafından kuvvetli biçimde desteklenmesini, başta askeri yapının güçlendirilmesi olmak üzere ekonomik ve sosyal reformların yürütülmesinde kullanılmak üzere bol miktarda kaynak şeklinde karşılığını bulmuş oldu. Amerika’nın Orta Asya’ya yönelik politikaları konusunda çok fazla yorum yapmaya gerek yok. Süreç içerisinde kurulan ilişkinin Özbekistan cephesindeki yansımalarına gelince; Afganistan Operasyonu’nda güvenlik tehdidi oluşturan gruplar büyük güç kaybetti. Sınırların kontrol altına alınması ülke içerisinde daha rahat hareket, polis ve istihbarata muhalefeti kontrol fırsatı verdi; ABD tarafından gösterilen yakınlık ülke içerisinde ve bölgede "saygın lider" imajına yardımcı oldu; di’den ayrılmasının ardından çocukların velayeti ve mal paylaşamı nedenleriyle yargıya yansıyan ve 2001 yılında bu ülke tarafından hakkında uluslararası tutuklama kararının çıkarılmasına neden olan olaylar iki ülke ilişkilerinde en büyük sorunu teşkil etmektedir. Taşkent başta olmak üzere ülke genelindeki büyük ticari faaliyetlerin hemen hemen hepsinde söz sahibi olan Karimova, ticari ilişkilerini MoskovaTaşkent hattıyla sınırlandırılmış şekilde yürütmektedir söz konusu karar gereği. Benzer bir sorun küçük kızı ile de yaşanmıştır. Doğal olarak son yıllar Özbekistan’ın ABD ile ilişkilerini kişisel gelişmeler belirlemiştir. Magazinel bir durum yaratmış olsa da devletlerarası ilişkilere yansıması bakımından bu örneğin verilmesi zorunludur. Ayrıca bu durum sadece Özbekistan ile sınırlı olmayıp, bölgedeki diğer ülkeler için de geçerlidir. 11 Eylül sonrası iyasi ilişkilere döndüğümüzde; Afganistan, SSCB’nin dağılmasında önemli bir unsur olmasının yanında ortaya çıkan yeni cumhuriyetlerin de en büyük güvenlik endişesini oluşturmuştur Orta Asya’da. Özbekistan da bu kaygıyı en üst düzeyde yaşayan, fiili olarak terörist eylemlerin hedefi haline gelen bir ülkedir. Afganistan’da örgütlenerek Kırgızistan ve Tacikistan üzerinden ülkeye rahatlıkla giriş yapan gruplar, Özbekistan’ın güneyi başta olmak üzere çok geniş coğrafyada eylemler düzenlediler. Bu nedenle bugün 14. bağımsızlık yılını kutlayan ülke, bütünlük ve güvenliğini politikanın önceliğine yerleştirmiştir. 11 Eylül’de yaşanan saldırıların ardından Amerika’nın Orta Asya’yı dış politikasının merkezine yerleştirmesi Özbekis Hibe ve krediler, silahlı kuvvetlerde ihtiyaç duyulan modernizasyon çalışmalarını hızlandırdı; Serbest piyasa ekonomisine geçiş sürecindeki reformların gerçekleştirilmesi için ABD ile birlikte uluslararası kuruluşlar tarafından sağlanan kredi ve yardımlar, yönetime yakın iş çevrelerinin ticari faaliyetlerine ivme kazandırdı. Ülke içerisinde hızlı bir çevresel yenilenme ve yapılaşma sağlandı; Belirli dönemlerde görülen, planlayıcıları ve uygulayıcıları konusunda yeterli kanıtların bulunmadığı bazı eylemler ABD tarafından hoşgörü ile karşılanmaya başlandı. Bu yöndeki eleştiriler Özbek yönetimini çok fazla etkilemedi. Karimov’un görev süresinin uzaması ve parlamento seçimleri benzer özelliklere sahip ülkelerdeki gibi algılanmadı; Kısacası her iki taraf da istediği sonucu aldı. Rusya ve Çin ise bu yakınlaşmadan oldukça edirginlik duydu. içerikleri konusunda çok fazla bilgi verilmeyen anlaşmaların yanı sıra yukarıda bahsedilen Stratejik Ortaklık ve İşbirliği Anlaşması Rusya ve Çin’i harekete zorlayan unsurdu. Andican olaylarının etkisi ayıs ortasında Fergana VadiM si’nde yer alan Andican kentinde yaşanan olaylar iki ülke ilişkilerini beklenmedik şekilde kopma noktasına getirdi. Sayıları halen tartışmalı olan pek çok kişinin ölümüyle sonuçlanan olaylar üzerine başta AB üyesi ülkeler olmak üzere batılı devletler ve sivil toplum örgütleri güvenlik güçlerinin sert tavrını ağır dille eleştirdi. Medyanın baskıya karşın yansıttığı görüntüler bunun nedeniydi. Irak halkını özgürleştirme! Misyonunu üstlenmiş bir ülkenin, yaşananları görmezden gelmesi, savunması öyle kolay olmayacaktı, olmadı da zaten. Andican olayları hem Özbekistan için hem de bölge için bir dönüm noktası olabilecek özellikler taşıyor. Amerika’yla birlikte İsrail ve Rusya’nın da medya tarafından sorumlu tutulması açısından da ilginç bir durum. İnternet sitelerindeki kanıtlar arasında; ABD’nin Taşkent Büyükelçiliği Sekreteri M.Goldman’ın muhaliflerle kitlesel eylemler ve Karimov sonrası hakkında araştırmaya başlaması ve Washington’a raporlaştırması, Şubat ayında daha önce Taşkent Büyükelçiliği görevini yürüten, SSCB döneminde istihbari çalışmaları nedeniyle Moskova tarafından istenmeyen adam ilan edilen Josef Pressel’in ZarafşanNewmont altın üretim şirketinin başkan yardımcılığına atanarak Taşkent’e gelmesi, ancak Nevai’de bulunan işletme yerine Büyükelçilik yetkilileri ve Öz S ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear