26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

C S P atrikhane, okul üzerinde devlet denetimi kabul etmiyor, kendine özgü bir ayrıcalık istiyor. Yabancı öğrenci kabulünü şart koşan Patrikhane, Türkiye’deki Rum azınlığın haklarının savunuculuğunu yapmaktan çok,Türkiye’nin Soğuk Savaş koşullarında, Ruhban Okulu için aldığı karar, günümüzde tartışmalı konumda bulunuyor. ABD ve AB ile tek taraflı gelişen ilişkiler Türkiye’yi köşeye sıkıştırıyor. Tartışmada, Ankara’nın sığındığı tek liman olan Lozan Antlaşması ise imzalanan Çerçeve Belgesi ile tartışmalı duruma sokuldu. kendini Vatikan’la eşitleyecek imtiyazlar elde etmeye çalışıyor. Taleplerinin yerine getirilmesi, Türk eğitim sisteminin çözülme sürecinin başlangıcı olabilir. necticut’ta (ABD) bulunan ruhban okullarına göndermesi sorunu tüm boyutlarıyla çözecektir. Sonuçta, öğretmen ve öğrencilerin çoğunluğu/neredeyse tamamı Yunanistan vatandaşı olduktan sonra Türkiye açısından dünya Ortodoks rahiplerinin nerede yetiştiği fark etmeyecektir. Çünkü “dışarıda bir yerde yetişirlerse Türkiye düşmanı olabilirler” önermesi –hele ki denetim olmadığında zaten geçersiz kalmış olacaktır. Evrensel hukuka aykırı talepler uhban Okulu'nun özellikle de Teoloji Bölümü'nün Patrikhanenin istekleri doğrultusunda açılması isteği, Anayasa ve yasalara olduğu gibi Lozan Antlaşması'na, AB Anayasası Taslağı’na ve diğer uluslararası sözleşmelere de aykırı bir imtiyaz talebidir. 1924 tarihli Lozan Antlaşması, azınlıklara imtiyaz değil sadece Müslüman Türk halkı ile eşit muamele görme hakkı tanımasını düzenlemektedir. Nitekim uluslararası sözleşmeler de ‘Azınlık Hakları’nı, ‘çoğunlukla aynı haklara sahip olmanın garanti altına alınması’ yönünde değerlendirmektedir. Din görevlilerinin özel okullarda değil devlet okullarında yetiştirilmesi, Anayasa, Anayasa Mahkemesi kararı, YÖK Kanunu ve Milli Eğitim Temel Kanunu ile düzenlenmiş olan devlet politikasıdır. Türkiye'de dini tedrisatı cemaatlerden ve özel kişilerden alıp, devlet görevi olarak MEB’e veren 403 sayılı Tevhidi Tedrisat Kanunu, T.C. Anayasası'nın Türkiye Cumhuriyeti'ni laik bir devlet olarak niteleyen 2. maddesi ve eşitlik prensibini düzenleyen 12. maddesi ile bir arada düşünülmelidir. Özel ve özerk statüde bir ruhban okulunun açılması, sadece Ermenilerin, Süryanilerin ve kökten dinci İslamcıların da muhtemel okul açma talepleri ya da Batı Trakya Türklerine sağlanmayan aynı türden (karşılıklılık) haklarla ele alınamayacak kadar hassas bir özellik taşımaktadır. Patrikhanenin istekleri, azınlık haklarını aşan, vatandaşlar arasında eşitlik dengesini bozan ve azınlıklar lehine eşitsizlik yaratan bir siyasi imtiyaz talebidir. Ortodoksların dini ihtiyaçları ve Türkiye uhban Okulu’nun devlet denetimi ve gözetimi olmaksızın üstelik yabancı öğrenci ve öğretmen alımına izin verilerek açılması aslında “Rum azınlığın” ihtiyaçlarını aşan, yepyeni sorunlar ve talepler anlamına geliyor. Yoksa, taleplerin “Rum azınlığın” ihtiyaçları ve dini özgürlüklerin sağlanması ile doğrudan bir alakası bulunmuyor. Ülkedeki Rum azınlığın Ruhban Okulu’na ilgi göstermemesi durumunda okul, azınlık ihtiyaçlarını giderme amacını yerine getiremeyen TRATEJİ ÇİZGİLİ DÜNYA? Haftanın gündeminden 21 R R atıl bir kurum olacaktır. Öte yandan, yabancı uyruklu öğrenci alımının serbest bırakılmasının da pratikte ülke azınlığının ihtiyaçları ile bağlantısı olmayacaktır. Bu okulda yetiştirilmiş bir yabancı uyruklunun ülkede kalması için TC makamlarından alınmış bir izin, metropolit ya da Patrik seçilebilmesi için de TC vatandaşlığının sağlanması gerekecektir. Eklemek gerekir ki, öğrencilerin bir kısmı da çeşitli ülkelerde Patrikhane’nin yetkisini tanıyan Yunan asıllı Ortodoksların kiliselerine atanacak ve böylece “ekümeniklik” iddiası güçlendirilmeye çalışılacaktır. Böylesi bir süreç, okulun açılmasının ardından Türkiye için yeni tür iç ve dış kaynaklı baskıları getirecektir. Okulun ilk mezunlarını vermesi ile bu mezunlara TC vatandaşlığının verilmesi taleplerinin ısrarla dünya gündemine taşınması dönemi başlayacaktır. Öte yandan Türkiye’nin azınlıklarına karşı olan sorumluluğu da dünya üzerine yayılmış Yunan asıllı diğer tüm Ortodokslar lehine genişletilmiş olacaktır. Gerçekten de Ruhban Okulu yabancı öğrenci alımına izin verilme şartıyla açıldığında, Türkiye, Fener’in eğitimine ilgi duyan Ortodoksların dini eğitim ihtiyacını karşılamayı kabul etmiş olacaktır. Azınlıklara sağlanması gereken “dini özgürlükler” de kesinlikle başka hiçbir ülke için böylesi sonuçlar doğurmamaktadır. O halde ‘bugünkü hükümet alacağı bir kararla gelecek dönem hükümetlerini ve devleti ipotek altına sokacaktır’ önermesi kesinlikle yerinde olacaktır. Türk hükümetleri, kısa zaman sonra Patrikhane’nin işaretiyle hareket etmek veyahut da soruna köklü çözüm getirebilmek adına bir süre sonra her konuda tam bir serbesti tanımaya gitmek zorunda kalacaklar. Doğrusu bu da Patrikhane’nin “ekümeniklik” talebi ile oldukça örtüşen bir sonuç doğuracak. Böylesi bir serbestinin ya da imtiyazlar silsilesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşü döneminde dahi ve keza Bizans İmparatorluğu’nun hiçbir döneminde Patrikhane için söz konusu olmadığını da mutlaka eklemek gerekir. [1] Fener Rum Patrikhanesi bir vakıf olmadığına göre özel bir yüksek öğretim kurumu açabilmesi için başka esaslı ek düzenlemelere ihtiyaç olacaktır. [2] Bu konudaki en önemli tespit, 19501969 yılları arasında eğitimini tamamlayan 225 öğrencinin sadece 38’inin Rum asıllı Türk vatandaşı olması ve 162’si Yunan uyruklu olmak üzere 187’sinin yabancı uyruklu olmasıdır. Bu arada, 1952’de okulda eğitim veren 20 öğretmenin 12’sinin de Yunanistan vatandaşı olduğunun belirtilmesi yerinde olacaktır. Internatıonal Herald Tribune 4 Kasım Newsweek 14 Kasım Financial Times 4 Kasım The Guardian 4 Kasım
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear