26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 B AB üyelik sürecinin güvenlik boyutu eklentilerimiz ve ödenecek bedelin karşılaştırılması Cihangir DUMANLI C S TRATEJİ malarını artırması öngörülmektedir. [email protected] ürkiye ile AB arasındaki ilişki, iki taraflı bir ilişkidir ve her iki tarafın da bu ilişkiden beklentileri ile bunun karşılığında verecekleri vardır. Ancak son yıllarda AB konusunda kamuoyunu meşgul eden tartışmalar, özellikle basının öne çıkardığı hususlar, AB’nin Türkiye’yi almakla neler kazanacağı ve neler kaybedeceği ile, Türkiye’nin üyelikle neler kazanacağı üzerinde yoğunlaşmaktadır. Konunun bizim açımızdan esas can alıcı noktası olan, AB üyeliğinin Türkiye’ye ne kaybettireceği veya üyeliğin maliyetinin ne olduğu, bu maliyetin beklenen kazançlara değip değmediği. Bu ise AB muhipleri tarafından bilinçli olarak geri plana itilmekte, gizlenmekte ve tartışılmamaktadır. Türkiye–AB ilişkilerinde tarafların temel yaklaşımlarında bir asimetri bulunmaktadır. Türkiye’nin AB’ye yaklaşımında, ilişkinin ekonomik, sosyal, siyasal ve hukuksal boyutları öne çıkarken, AB’nin Türkiye’ye yaklaşımında belirleyici olan temel beklentisi, stratejik güvenlik çıkarlarını gerçekleştirmektir. Diğer bir deyişle, bizim bu ilişkiden beklediğimiz sosyal, siyasal, ekonomik ve hukuki kazanımlar karşılığında ödeyeceğimiz bedel, egemenlik, bağımsızlık ve ulusal güvenlik çıkarlarımızla ilgili olacaktır. Türkiye ile ilgili son belgelerde belirtilen “üye olmasa bile Türkiye’yi AB kurumlarına sıkı sıkıya bağlı tutmak” isteği AB’nin stratejik güvenlik endişelerinden kaynaklanmaktadır. T B, Türkiye’nin üyeliği ile Avrupa Güvenlik Stratejisi’nde belirlenen tehditlere karşı önlem alma ve hedeflerine varma konusunda ciddi adımlar atabilir. Bunlar; küresel güç konumuna yaklaşma, enerji yollarının güvenliği konusunda etkinlik, tehdit algılamalarının kaynaklandığı bölgeye yakınlık olarak sıralanabilir. Türkiye’nin ise kazanacağı tek bir güvenlik avantajı bulunmuyor. Çünkü AB, NATO’dan daha etkin bir güvenlik mekanizmasına salip değil. A AB güvenlik politikalarının Türkiye’ye etkileri ürkiyeAB ilişkilerinin güvenlik boyutunun sağlıklı değerlendirilmesi, her iki tarafın bu ilişkiden ne aldığı ve ne verdiği konusundaki resmin tamamının görülmesi ile mümkündür. Türkiye’nin tam üye olarak alınması, stratejik açıdan AB’ye aşağıdaki imkânları sağlayacaktır. ? Strateji Belgesinde öngörülen küresel oyuncu olma hedefine yaklaşacaktır. ? Strateji belgesinde sayılan tehditlerin çoğu bu bölgeden kaynaklandığından, bu tehditlere daha etkili karşı koyabilecektir. ? Ortadoğu, Güney Kafkasya ve Orta Asya ile ilişkileri ve bu bölgedeki ağırlığı artacaktır. ? Bölgede diğer küresel oyuncular, ABD, Rusya Federasyonu ve Çin’e karşı önemli bir avantaj elde edecektir. ? Türkiye’yi bu bölgelere müdahalesinde üs olarak kullanabilecektir. ? Enerji kaynaklarının ve yollarının güvenliğini daha etkin olarak sağlayacaktır. ? Bölgede gittikçe önem kazanan su kaynaklarının kontrolünde söz sahibi olacaktır. ? İki üyesi, Yunanistan ve GKRY’nin sorunları, onların istekleri doğrultusunda çözülmüş olacaktır. ? AB’nin en çok sıkıntı çektiği konulardan birisi olan askeri gücü artacaktır. TSK, Avrupa’daki NATO kuvvetlerinin yüzde 27 sini oluşturmaktadır. Bu ilişkiden, güvenlik bağlamında AB’nin kaybedeceği bir şey yoktur. Türkiye’nin de AB’ye üye olmakla kazanacağı ek bir güvenlik avantajı yoktur. Zira AB, NATO’dan daha güçlü ve etkili bir güvenlik mekanizmasına sahip değildir. Denklemin en az tartışılan, “Türkiye ne kaybeder” bölümüne gelince: Bir ülke veya bir örgütle güvenlik konusunda işbirliği yapılırken, belirleyici hususlar; güvenlik çıkarlarının ne derece ortak olduğu, bu çıkarlara yönelik tehdit algılamalarının ne derece örtüştüğü ve bu tehditlere hangi araçlarla ve nasıl karşı konulacağı konusundaki konseptlerin benzerliğidir. Her üç konuda da AB ile aramızda ortak hususlar olmakla birlikte, ba A İlişkilerde göz önüne alınması gereken diğer önemli bir husus da AB’nin geleceğindeki belirsizliklerdir. Karşımızda Anayasasını yapamamış, bütçe konusunda anlaşamamış, ekonomik gücüne uygun siyasi ve askeri gücünü geliştirememiş bir Avrupa var. Üyelik görüşmelerinin (müzakere değil) en az on yıl süreceği, zamanımızdaki hızlı değişim ortamında bu süre içerisinde dünyada, Avrupa’da, çevrede ve Türkiye’de birçok şeyin değişeceği göz önüne alınırsa, üyelik sürecinin ve sonucunun belirsizliklerle dolu olacağı anlaşılır. AB belgelerinde görüşmelerin ucunun açık olduğunun belirtilmesi bir anlamda bu belirsizliği yansıtmaktadır. Bu belirsizlik ortamında ulusal çıkarlarımızdan geriye dönülemez biçimde ödünler vermek son derece yanlıştır. AB güvenlik stratejisi B güvenlik politikalarını açıklayan temel doküman, 12 Aralık 2003 de kabul edilen“Avrupa Güvenlik Stratejisi”dir. Avrupa Güvenlik Stratejisinin ana fikri; 25 ülkeli, 450 milyon nüfuslu, A dünya üretiminin ®^ ünü gerçekleştiren AB’nin, bu potansiyeline uygun bir ağırlıkta, güvenlik alanında küresel bir oyuncu olmak istemesidir. Stratejiye yön veren diğer bir husus, AB’nin enerji bağımlılığıdır. AB, halen dünyanın en büyük petrol ve doğal gaz ithalatçısıdır. Enerji tüketiminin yüzde 50’sini dışarıdan karşılamaktadır. Bu oran 2030 da yüzde 70’e çıkacaktır. Bu nedenle, küresel oyuncu olmak isteyen AB, enerji kaynaklarının ve yollarının güvenliğini bu güne kadar olduğu gibi ABD’ye bırakamaz. Türkiye’yi, içine olmasa bile yanına almak istemesindeki en önemli faktörlerden birisi de budur. Strateji belgesi, AB’ye yönelik başlıca tehditleri; terörizm, kitle imha silahlarının yayılması, bölgesel çatışmalar, başarısız devletler ve örgütlü suçlar olarak sıralamaktadır. AB için üç stratejik hedef belirlenmiştir: 1. Tehditlerle başa çıkmak, 2. AB çevresindeki bölgede güvenliği sağlamak, 3. Etkin çok taraflılığa dayalı uluslararası düzenin kurulmasına yardımcı olmak. Tehditlere karşı, ileri savunma hattının Avrupa dışında olması ve krizler çıkmadan önce tedbir alınması öngörülmektedir. Çevresel güvenlik için Akdeniz’de, Güney Kafkasya’da ve Orta Doğu’da iyi yönetilen ülkeler zinciri kurulması istenmektedir. Belgede uluslararası toplumla ve BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşlarla sıkı işbirliği benimsenmiş, transatlantik ilişkiler ve NATO uluslararası güvenlik sisteminin ana unsurları olarak kabul edilmiştir. ABD’nin önleyici taarruz (preventive attack) konsepti yerine; askeri olmayan araçlara önem veren, önleyici bağlantı (preventive engagement) konsepti benimsenmiştir. AB’nin gerektiği şekilde aktif bir uluslararası oyuncu olabilmesi için, toplam 160 milyar Euro olan savunma harca ?
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear