Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
E C S yor.(3) Bu bağlamda IMF yetkililerinin söylediği ve dikte ettiği programın uygulanması zorunlu görünüyor. Ekonomik programların devamı ise, IMF ile rakamsal ilişkinin süreceğini gösteriyor. Dahası, imzalanan üç yıllık standby anlaşması ile ekonomi politikasının IMF’ye bırakıldığı açıkça görülüyor. Başka bir deyişle, hassas dengeler üzerinde kurulmuş olan ve alt yapısını ta TRATEJİ 17 konomi yönetimimize AB ve dünya bankası da ortak... IMF’nin alacağının yüzde 26’sı Türkiyeden Aybike Koca TUSAM Çalışma Hayatı ve Türkiye Araştırmaları Masası akoca@tusam.net özden geçirme çalışmalarını tamamlamak üzere Ankara’ya gelen Uluslararası Para Fonu (IMF) heyeti, 12 Ekim 2005 tarihinde Hazine Müsteşarlığı’nda çalışmalara başladı. 30 Temmuz 2005’te onaylanan standby anlaşması çerçevesinde verilen 10 milyar Dolar’lık kredi üzerinde görüşmeler yapmak ve reformların gerçekleşip, gerçekleşmediğini görmek amacıyla ülkeye gelen heyet, daha çok ekonomik programa uygunluğu denetledi. Yapısal reformların gerçekleşmemesi sebebiyle daha önce görüşmelere ara veren heyet, bu kez reformlara takılmadı. (1) Görüşmelere 3 Ekim 2005’ten sonra devam edilmesi ve Türkiye’nin AB ile müzakerelere başlamasının IMF tarafından olumlu karşılanması, "IMF’nin Türkiye politikası değişiyor mu?" sorusunu akıllara getirdi. ürkiye, borcunu yeni borçla kapatan ülkeler sıralamaT sında en önde geliyor. Brezilya, IMF ile yeniden masaya oturmayarak borçlarını biraz da zamanından önce ödemeye başladı. Türkiye ise IMF’nin toplam alacağının yüzde 26’sını ödemekle yükümlü. Ekonomilerine yardımcı olduğu hiçbir ülkede başarılı olamayan IMF, yapısal reformlar konusunda Dünya Bankası ve AB’nin Türkiye’de söz sahibi olmalarına ses çıkarmıyor. lamda ekonomik olumsuzlukların düzeltilmesine ve istikrarlı yapının oluşturulmasına, dış ticaret açığının giderilmesi ile başlanmalıdır. Bu çerçevede ithal hammadde ve ara malı kullanımı yüksek olan üretimler azaltılmalı, yerli hammadde ile üretim yapılarak ihracatın yönü değiştirilmelidir. Dış ticaret açığının finanse edilebileceği düşüncesine kapılarak ekonomiyi kendi haline bırakmak, IMF’nin denetimine bırakmaktan daha vahimdir. Bu nedenle ekonomik iyileşmenin en önemli argümanı sayılan dış ticaret açığının bir an önce kapatılması gerekmektedir. Son dönemde ekonomiyi etkileyen en önemli veriler arasında petrol fiyatları da bulunuyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standart & Poors’un internet sitesinde yer alan bir makalede, petrol fiyatlarındaki artışın sürmesi halinde Türk ekonomisinin bu durumdan olumsuz etkileneceği ve Türkiye’nin kredi notunun düşürülebileceği belirtiliyor. Bu makalenin yayınlanmasıyla eş zamanlı olarak Amerika Merkez Bankası’nın (FED) da uzunca bir dönemden sonra faiz değişikliğine gitmesi ise Türkiye ekonomisindeki kötü gidişatı körüklemeye yetiyor. Tüm bu gelişmelerin gölgesinde hareket eden IMF yetkililerinin ise Türkiye’den vazgeçmeye niyeti görünmüyor. Çünkü IMF’nin 2009 yılına kadar gerçekleştireceği yaklaşık 50 milyar SDR’lik tahsilatın yüzde 26’sını, Türkiye’nin borcu oluşturuyor. Yeniden anlaşma masasına oturmayan Brezilya, yaptığı ödemeler sayesinde en borçlu ülke olmaktan kurtulurken Türkiye, borcunu borçla kapatmaya devam ediyor. (1) Heyet, Bankacılık Yasası ve Sosyal Güvenlik Yasası’nın Meclis’ten geçmemesi sebebiyle, 21 Eylül 2005 tarihinde görüşmelere ara vermişti. (2) 13.10.2005 tarihi itibariyle TCMB kurlarına göre, 1 SDR = 1.9728 YTL = 1.44851 Dolar (3) Brezilya’nın standby anlaşmasını imzalamaması, Türkiye’yi borçlu ülkeler listesinin zirvesine taşımıştır. G Finan cial T imes 17 Ekim IMF’de politika değişikliği MF heyeti, ziyaretinde, faiz dışı fazla ve enflasyon rakamları üzerinde durdu. Türkiye’nin yüzde 6.5’lik faiz dışı fazla ve yüzde 5’lik enflasyon oranı hedefini gerçekleştirebilmek için ekonomik programı takip etmesi gerektiğini ifade eden IMF yetkilileri, AB’ye adaylık sürecinde gösterilen başarının devamı için de reformların sürmesi gerektiğini belirttiler. Bu bağlamda yapısal reformlar, IMF tarafından değil, AB ve kısmen de Dünya Bankası tarafından yürütülecek gibi görünüyor. IMF’nin, prestij kaybettiği deneyimlerinin ardından, Türkiye gibi bir ekonomiden vazgeçmesi mümkün görünmüyor. Bu bağlamda yapısal reformların kontrolünün AB’ye ve kısmen de Dünya Bankası’na bırakılması, ekonomik gücü kaybetmemek için verilen bir "taviz" olabileceği gibi, sadece ekonomik programlara yönelmek adına bir "elden çıkarma operasyonu" olarak da görülebilir. Buna göre Türkiye ekonomisi artık sadece IMF’nin değil, IMF, AB ve Dünya Bankası üçlüsünün elinde olacak gibi görünüyor. İmzalanan son standby anlaşması ile Türkiye’nin IMF’ye, 2009 yılına kadar, 11 Milyar 970 SDR anapara ve 817 milyon SDR faiz ödemesi gerekiyor.(2) Böylelikle Türkiye, IMF’ye en çok borcu olan ülke konumuna geli I mamlamadan dış ticarete yönelen pek çok gelişmekte olan ülke gibi Türkiye’nin de ekonomisinin emin ellerde olduğunu söylemek gerçekçi olmayacaktır. IMF’nin üzerinde durduğu bir diğer konu da Türkiye’nin günden güne artan cari açığı. Gayri Safi Milli Hasıla’nın (GSMH) yaklaşık yüzde 6.5’ini oluşturan cari açık, 2005 yılında Türkiye ekonomisinin en önemli kırılganlık noktasını oluşturdu. İlk kez, bir ayda dört milyar Dolar’ın üzerinde açık veren Türkiye’de dış ticaret sorunu, 2006 yılında da devam edecek gibi görünüyor. Türk ekonomisine yansımalar evlet İstatistik Enstitüsü (DİE) verilerine göre Türkiye, ilk sekiz ayda, 28 milyar 556 milyon dolar dış ticaret açığı verdi. Geçen yıla göre yüzde 28.5 artan bu açığın yüzde 36.3’ü Rusya ve Çin ile gerçekleştirilen ticaretten kaynaklandı. Rusya ile artan ticaret açığının kaynağını petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki artış oluş D turdu. Ticaret açığında listenin üçüncü sırasında 2 milyar 750 milyon dolar ile İsviçre bulunuyor. Bu ülkeyi 2 milyar 741 milyon dolar ile Almanya, 2 milyar 226 milyon dolar ile Güney Kore, 1 milyar 831 milyon dolar ile Japonya, 1 milyar 633 milyon dolar ile İtalya, 1 milyar 379 milyon dolar ile Ukrayna ve 1 milyar 340 milyon dolar ile Fransa takip ediyor. Dış ticaret açığının tehlikeli boyutlara ulaşması ve IMF yetkililerinin bu konuda önlem alınması gerektiğini açıklaması, Türkiye piyasalarını olumsuz etkileyen bir gelişme oldu. Bu bağ