18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

10 Güney Asya ve Uzak Doğuya yönleneceğinin açıklandığı dikkate alındığında, İran’ın yalnızca rejimi ve coğrafyası değil, ABD’nin gelecekteki rakiplerini enerji açısından besleyen bir kaynak olarak ta denetim altına alınması, Amerika’nın küresel politika ve çıkarları açısından son derece anlaşılır olmaktadır.(3) İsrail’in İran destekli Hizbullah ve Hamas örgütleri ile savaşımı ve bu ‘düşük yoğunluklu savaşın’Tel Aviv’e fiziki ve moral maliyetine Tahran’ın envanterinde bulunan uzun menzilli füzeler ve nükleer güç olma olasılığı da eklendiğinde, Washington ve Tel Aviv’in ‘pre emptive strikeönleyici vuruş’ konseptinde bir araya geliyor oluşları da aynı şekilde anlaşılır olmaktadır. C S TRATEJİ ran’ın coğrafi derinliği, ciddi stratejik konumu önem taşırken, yönetim anlayışı ABD ve İsrail ile ulusal çıkarlarının çatışmasına neden oluyor. Bu ülkenin ‘yumuşak karnı’ olarak gösterilen Azeri ve Kürt sorunlarının ne kadar etkin olabileceği ise tartışmalı. rası gerek boğazda egemenliği tartışmalı adalardaki askeri üslerinden denetimi altında bulunduran İran’ın; Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirliklerinden deniz yolu ile yapılan petrol taşımacılığını bir kriz anında bloke etme olanağına sahip olduğu düşünüldüğünde Tahran’ın olası bir sıcak çatışmada küresel ekonomik dengelerle oynayabilecek kartlara sahip olduğu ayrıca ortaya çıkmaktadır. İran’ın siyasal ve sosyal yönlerinin irdelenmesinden sonra bu ülkenin nükleer kapasitesinin hangi noktada bulunduğuna bakıldığında, Tahran’ın nükleer silah elde edebilmek için bağımsız kaynaklara göre 45 yıl geride olduğu anlaşılmaktadır. Bu süre her ne kadar ABD ve İsrail tarafından bir yıl olarak seslendiriliyorsa İran’ın stratejik konumu da, İran’ın nükleer programını yakından izleyen Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) yetkilileri nükleer silaha ulaşran’ın kendisine savunma konusunma süresini 23 yıl olarak açıklamaktada çok büyük bir stratejik derinlik dırlar.(4) kazandıran coğrafyasının Tahran’ı hangi ülkelerle sınırdaş yaptığına bakıldıAjans’a göre, Tahran’ın nükleer silahğında, ABD’nin kendi ulusal çıkarlarına lanma programı ile ilgili kesin bir tespidayalı bölgesel ve küresel endişeleri date henüz ulaşılamamış olmasına karşın ha da belirgin hale gelmektedir. İran, nükleer alt yapısını nükleer silah üretebilecek son noktaya ulaştırmak üzeKuzeyinde Ermenistan, Nahçevan Özre bulunmaktadır. Buşehr ve Natanz’daerk Cumhuriyeti, Azerbaycan, batısında ki nükleer tesislerinde uranyum dönüşIrak, Türkiye, Kuzeydoğusunda Türkmetürme ve zenginleştirme işlemlerini sürnistan, doğusunda Afganistan, güneydodüren ve nükleer silah üretiminde en ğusunda Pakistan ile ortak sınırı buluönemli madde olan plütonyumu lazerle nan İran’ın ayrıca Hazar Denizi, İran ve ayrıştırma teknolojisine de (füzyon) saOman Körfezlerine açılan kıyıları da dikhip olan İran’ın nükleer programını 20 kate alındığında bu ülkenin tüm kritik yıldır denetim dışı yürüttüğüne dikkat bölgelere uzanan coğrafyası ortaya çıkçeken Ajans yetkilileri, İran’ın nükleer mış olur. tesislerinin çok büyük bir bölümünün asİran Körfezinin açık denize çıkış nokkeri tesislerin içinde bulunduğu ve yeraltası olan Hürmüz Boğazını, gerek anakatına gizlendiği için yeterli denetim yapabilme olanaklarının bulunmadığının da altını çizmektedirler. Ajans yetkilileri İran’ın Natanz bölgesinde, uranyum zenginleştirilmesinde kullanılan T 1 ve T 2 tipi santrifüj imal etme kapasitesine ulaştığına dikkat çekerek, nükleer silah yapımında kullanılan ağır su üretimi konusunda yapılan çalışmaların ciddi bir ilerleme gösterdiğini kaydetmektedirler. Aynı yetkililer bütün bu gelişmelere karşın İran’ın nükleer silah üretimi için yeterli miktarda ağır suya sahip olmasının çok kısa bir sürede gerçekleşmesinin olası bulunmadığını da seslendirmektedirler.(5) Tahran’ın nükleer silah sahibi olmasında öngörülen süreler çelişkili olsa da tüm kaynakların üzerinde konsensüse vardığı nokta, İran’ın istediği takdirde görünür gelecek içinde nükleer silah üretme kapasitesine erişmiş olduğudur. İran’ın nükleer programının üzerindeki kuşkular; uzun vadede enerji gereksinimi olmamasına karşın nükleer enerjiye yönelmiş oluşu ve uyguladığı gizlilikten kaynaklanmakta olup, Tahran’ın Batı, ABD nükleer silahlanmadan sonra kuş nükleer programı ile uzun mengribiyle İranı gözetem altına aldı. (18 Ekim) zilli füze üretim programlarının İ ummak pratikte son derece zor görünmektedir. Kürt kartı ışarıdan bakıldığında İran’da bir ayrı yumuşak karın gibi görünen ve 1946 yılında Molla Mustafa Barzani önderliğindeki ayaklanmanın ardından kurulan Kürt Mahabad Cumhuriyeti bağlamında (1947 yılında İran Ordusu tarafından ortadan kaldırılmıştır.) oynanacak kart kimliği güçlenen İran’da yaşamakta olan Kürtlere gelindiğinde, bu kartın İran’ı destabilize etmede son derece yetersiz olduğu gözlemlenmektedir. Çünkü İran Kürtlerinin genel nüfus içindeki paylarının yüzde 23 oranında oluşu kitlesel bir hareketin önünde ciddi engel oluşturmaktadır. Öte yandan Kürtlerin, İran’da girişecekleri bir kalkışmanın, Tahran tarafından son derece sert bir şekilde bastırılacağı, bu yöndeki eleştiri ve uyarılara İran’ın itibar etmeyeceği gerçeği, Kürt kartının kullanımını çok ta geçerli kılmamaktadır. Bu bağlamda İran’daki mevcut rejimi değiştirmenin birincil önceliği; iç dinamiklerindeki rejim yanlısı ve karşıtı gruplar arasındaki ayrılık ve aykırılıkları körükleyerek bir iç kargaşa ve çatışma yaratarak Batı yanlısı bir yönetimin iş başına gelmesini sağlamak gibi görünmekte ise de bu yöntemin de başarıya ulaşma olasılığı oldukça zayıf görünmektedir. İran’da özellikle genç kesimin rejime karşı olduğu bilinmekle birlikte, dini inançların aynı zamanda bir yaşam tarz ve felsefesini oluşturduğu, Şia’nın bir dinin ötesine taşarak bireylerin yaşamlarını düzenleyen bir kurallar manzumesine dönüştüğü anımsandığında iç kargaşa çıkarılması mümkün görülse bile sonuca ulaştırılması Fars milliyetçiliğinin başat ve baskın etmen olduğu İran temelinde son derece zor görünmektedir. İran’da, rejimin en sert muhaliflerinin bile geleneksel milliyetçi yapıları düşünüldüğünde bu ülkede ABD yanlısı bir yönetimin işbaşına gelebilmesi şimdilik mümkün görünmemektedir. Bütün bu değerlendirmelerin, İran üzerinde ulusal çıkarları açısından düşünce üreten ülkelerce de üstelik çok ayrıntılı olarak yapıldığı dikkate alındığında önümüzdeki ay ve yılların İran bağlamında çok hareketli geçeceğini ileri sürmek gerçekçi bir yaklaşım olacaktır. Ne var ki tüm gelişmelere karşın İran temelinde Gordiom’un düğümünü çözecek olan kılıç yine de henüz çeliğe su verilme aşamasında görünmektedir. D İ birlikte değerlendirilmesi gerektiğine gönderme yapan diplomatik çevreler ve güvenlik uzmanları bu savlarına kanıt olarak 1300 kilometre menzilli Şahap 3 füze başlıklarının hafifletilerek daha fazla patlayıcı yüklenmesi amacı ile modifiye çalışmaları yürütüldüğüne ve bu çalışmaların aslında Şahap 3’lere nükleer kapasite kazandırılmasına yönelik bulunduğuna da dikkat çekmektedirler. İran’ın ‘yumuşak karınları’ ejimi, toplumsal dokusu, askeri güç ve yetenekleri, nükleer kapasitesinin özet olarak irdelenmesine çalışılan İran, sergilediği tüm gücüne karşın iki noktada yumuşak karın sahibi görünmektedir. Bunlar 1930’lu yıllardan beri sürekli olarak gündeme getirilen ancak bugüne kadar başarılı olamayan Azeri ve Kürt kartlarıdır. Ortak sınıra sahip olması ve Hazar Denizi’nin statüsüne ilişkin anlaşmazlıkların varlığını sürdürdüğü Azerbaycanİran ilişkilerine bakıldığında karşımıza çıkan kırılganlık, ABD’nin İran’a yönelik destabilizasyon planlamalarında önemli bir kart kimliğini taşımasına karşın çok ta kolay uygulamaya konulacak pratikte görülmemektedir. İran’da yaşamakta olan Azerilerin ikinci büyük etnik topluluğu (yüzde 20) oluşturmaları, yaşadıkları bölgelerin Türkiye ve Azerbaycan’a sınırdaş oluşu (TebrizRezaiye) nedeniyle Şah döneminden günümüze kuşku ile bakılan bu grubun ayrılıkçı bir hareketin odağına oturabileceği düşüncesi Tahran’ın rahatsızlık duyduğu konulardan birisi olarak karşımıza çıkarken, bu olgu İran’daki iç dinamiklerle ilgili kimi odakların zayıf karın temelinde dikkatlerinden kaçmamaktadır. İran’daki Azerilerin yakın geçmişte bağımsızlık savaşımına girişmiş olmalarından kaynaklanan bu tür arayışlar günümüzde ‘bağımsızlık’ temelinden Azerbaycan’ı da içine alan ‘Güney Azerbaycan ya da Büyük Azerbaycan’a dönüşmüş olmakla birlikte bu senaryonun gerçekleşebilme olasılığı son derece düşük görünmektedir. İran’da yaşamakta olan Azeriler her ne kadar Farslardan sonra ikinci büyük etnik topluluğu oluşturuyor olsalar da dinsel kimliklerini biçimleyen Şia anlayış ve felsefesi dikkate alındığında böyle bir ayrılıkçı hareket içinde yer alabileceklerini R KAYNAKLAR 1Milliyet Gazetesi, 9 Haziran 2005. 2Dünyada ve Türkiye’de Siyasal İslamcılık, Abdullah Manaz, Ayraç Yayınları,2005, s. 304323 3The Global Trends of 2015, George Washington University, USA, s.56 4Inspecting Iran Iran Military Jane’s Defense Analysis, Strike, 18.09.2002 5Chemicalnuclear weapons, UNSCOM, 15.10.2002
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear