22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 19 MAYIS 2019 PAZAR 19 MAYIS Aklın kılavuzluğunda yaşamı yönetmek Prof. Dr. Sedat Sever Atatürkçülük demokratik, laik ve bağımsızlık ilkeleriyle bütünleşmiş bir düşüncedir. Sürekli değişim ve gelişim ilkesiyle beslenen bu düşünce sistemini yaşatacak ve geliştirecek en güçlü kaynak, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğidir. Sömürgeci işgalin ülkeyi dört bir yandan kuşattığı 1919’dan 2019’a gelinceye değin; Ulusal Bağımsızlık Savaşı kazanılmış, 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla birlikte egemenliğin ulusa geçişi somutlanmıştır. İşgalin 100. yılında; ulusu bağımsızlığa götüren gücün kaynağı olan, nice karar ve eylemleriyle çağdaş bir devlet oluşturan düşünsel yapıyı anlamak için bazı özlü saptamalar yapmakta yarar vardır. Bu düşünsel ve eylemsel yapıyı, tüm ilke ve değerleriyle kuşatan anlayışın adı ‘Atatürkçülük’tür. Bu düşünsel yapının, ulusun özgürlüğü adına eyleme geçmiş en önemli tarihsel olayları, Amasya Genelgesi, Erzurum ve Sivas Kongreleridir. 19 Mayıs 1919, sömürgecilerin parçalayıp yok etme aşamasına getirdiği, dağılmış bir imparatorluğun içinden, ulusal birlik ülküsüyle kurtuluş ve bağımsızlık savaşının başlatıldığı tarihtir. 22 Haziran 1919’da Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları tarafından Amasya’da yayımlanan genelgede, “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” belirlemesiyle ulusun kurtuluşu, ulusun iradesine bağlanır. Bu karar, tarihsel geçmişinde olduğu gibi, Türk halkının özgür yaşama istencinin onurlu bir haykırışıdır. Doğu illeri temsilcilerinin katılımıyla 23 Temmuz 7 Ağustos 1919’da Erzurum Kongresi, 411 Eylül 1919’da ülkenin bütün temsilcileriyle Sivas Kongresi toplanır. Kongrelerde alınan kararlarla yurdu işgal eden sömürgeci güçler ve işbirlikçilerine karşı başlatılan kurtuluş mücadelesi, Türk ulusunun aydınlanma çağının da kapılarını aralar. Atatürkçülük... Atatürkçülük, Türk toplumunun son derece geri kalmış koşullarına ve yaşamsal sorunlarına, kaynağını bilimden alan bir anlayışla çağdaş çözümler bulmuş bir düşünce sistemidir. Bu düşünce sistemi, ülkemizde çağdaş uygarlığa yönelişin adıdır. Daha yalın bir söyleyişle, Türk ulusunun bir aydınlanma sürecidir. Bu sürecin en belirgin özelliği, bireyin ve toplumun yaşamını yönlendirmede, aklın ve bilimsel düşüncenin işlevsel kılınmasıdır. Batı’da ‘Aydınlanma Çağı’nın temel güç kaynağı da bu işlevsel güç olmuştur. Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin düşünsel temellerini atarak ulusal dayanışmayı sağlayan; Batı ülkelerinin eğitim süreçlerinde uzun zamandır uygulanagelen özgür, bağımsız, bilimsel düşünme gücüne sahip bireyler yetiştirme anlayışının koşullarını ülkemizde de yapılandıran ve yaşama geçiren önderin adıdır. Başöğretmen Atatürk’e göre, “...Bir ulusu özgür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum olarak yaşatan da köleliğe, yoksulluğa düşüren de eğitimdir.” Atatürk’ün 27.10.1922’de Bursa’da öğretmenlere yaptığı konuşmadaki; “Akla uygun hiçbir nedene dayanmayan birtakım geleneklerin, inanışların korunmasında direnen ulusların ilerlemesi çok güç olur, belki hiç olmaz. İlerleme yolundaki engelleri aşamayan uluslar çağa uygun, akla uygun bir yaşama içinde olamazlar; genel yaşamda görüşü geniş olan ulusların ellerine düşüp onlara tutsak olmaktan kurtulamazlar” sözleri, onun ulusumuzu çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne taşıma gerekçelerini anlatır. Siyasal, hukuksal, toplumsal ve ekonomik yaşamda; öte yandan eğitim ve kültür alanlarında gerçekleştirilen devrimlerle, düşünsel gerekçeler uygulamaya konulur. Atatürkçülük demokratik, laik ve ba ğımsızlık ilkeleriyle bütünleşmiş bir düşüncedir. Sürekli değişim ve gelişim ilkesiyle beslenen bu düşünce sistemini yaşatacak ve geliştirecek en güçlü kaynak, Atatürk’ün Cumhuriyeti emanet ettiği Türk gençliğidir. Gençlerimizin Atatürkçü düşünce sistemini anlama; öğretmen ve eğitimcilerin bilime dayalı dünya görüşüyle donatılmış çağdaş bireyler yetiştirme sorumluluğu, Cumhuriyetimizin ve Atatürk Devrimlerinin en doğal güvencesi olacaktır. Bu bağlamda, 100 yıl önce Kurtuluş Savaşı’na önderlik ederek ülkeyi çağdaş uygarlığın aydınlığıyla buluşturan Mustafa Kemal’in, Atatürkçülük adıyla simgeleşen düşünsel yapısını önce kendi tarihsel, sonra da günümüz koşulları içinde anlamak, değerlendirmek, Cumhuriyeti emanet ettiği gençlerin temel ödevi olmalıdır. Günümüzde Atatürkçü olmak demek; Çağdaş değerleri savunmak, tam bağımsız bir Türkiye’den yana olmak demektir. Atatürkçü olmak demek yapılanlarla ye tinmemek, hep geleceğe yönelmek, gelecekle ilgilenmek demektir. Her türlü iç ve dış sömürüye, bağımlılığa karşı durmak demektir. Hurafeler ve dogmalar yerine akıl ve bilimin yol göstericiliğine inanmak demektir. Yaşamı, insanı ve evreni doğru anlamak ve anlamlandırmak için sürekli okumak ve araştırmak demektir. Onurlu yaşamaya adanmış olmak; aklının kılavuzluğunda yaşamını yönetebilmek demektir. Hukukun üstünlüğüne, katılımcı demokrasiye yürekten inanmak demektir. Sanatsal ve kültürel etkinliklerle iç içe yaşamak, şiiri, romanı, müziği, resmi sevmek demektir. Akşam yastığa başını koyduğunda huzur içinde uyuyabilmek; sabah aynaya baktığında dürüst, onurlu bir yüz görebilmek demektir. Din ve inanç sömürüsüne karşı olmak; insanlıktan, uygarlıktan ve barıştan yana olmak demektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear