Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Months
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 19 MAYIS 2019 PAZAR 19 MAYIS Sonsuzluğa yürüyüşMustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlayan süreç, bugün hâlâ sürmesi gereken bir mücadeledir Av. Hüseyin Özbek TBB Başkan Yardımcısı 19Mayıs’la başlayan ilk adım, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara menzilleriyle milyonlarca adıma ulaşacaktır. 19 Mayıs 1919’da atılan “İlk Adım” bağımsızlık ve özgürlüğe doğru atılmıştı. Bağımsızlık ve özgürlük yürüyüşünün ilk adımı olur ama “Son Adım”ı olmaz Milli Kurtuluş’un simgesel ilk adımının 100. yılında Mustafa Kemal Paşa’nın, geniş yetkilere sahip 9. Ordu Müfettişi sıfatıyla Anadolu’ya gönderilmesini iki açıdan değerlendirmek durumundayız. Türk halkına diplomatik bir başarı olarak sunulan Mondros Mütarekesi’nin (30 Ekim 1918) ne anlama geldiği kısa zamanda ortaya çıkacaktır. Saray ve İstanbul Hükümetleri’nin, ödenebilir bir faturanın önsözü olarak baktıkları Mütareke’nin, çok daha derin bir tasfiyenin girizgâhı olduğu görülecektir. Samsun ve havalisinde Pontus Devleti kurmaya yönelik silahlı faaliyetler, yöre halkının savunma refleksini harekete geçirmiş, yerel direniş örgütlenmeleri uç vermeye başlamıştır. İngilizler, Mondros Mütarekesi’nin, Anadolu’nun tümüne yönelik işgal girişimlerine izin veren hükümlerini ileri sürerek Saray’ı ve Bâbı Âli’yi sıkıştırmakta, halka direniş değil teslimiyet telkin edilmesini istemektedirler! İngiliz baskısından bunalan Saray, Anadolu’dan itiraz değil, itaat beklemektedir. İngiliz şefkatinin, direnişle değil teslimiyetle sağlanabileceği düşüncesindedir! Bu nedenle yöreye sükuneti sağlayacak yetenekli ve otoriter bir paşanın gönderilmesi düşünülür. Bu durum Mustafa Kemal Paşa için tarihi bir fırsatın kapısını aralayacaktır. 6 ay... 13 Kasım 1918 16 Mayıs 1919 arası 6 aylık İstanbul süreci, Mustafa Kemal Paşa’ya İstanbul merkezli bir kurtuluşun olanaksız olduğunu göstermiştir. İstanbul’da (hükümette görev almak dahil) etkili bir görev talebi kabul görmemiş, diğer girişimleri de istenen sonucu sağlamamıştır. İstanbul’da geçirilen 6 ay, Anadolu merkezli bir mücadelenin kaçınılmazlığı düşüncesini pekiştirmiş, bu mücadelenin teorik, pratik ayrıntıları ve İstanbul ayağının oluşturulması yolunda adımlar atılmıştır. Mustafa Kemal Paşa’nın 7. Ordu Komutanı olarak Suriye’den çekilirken, İskenderun sancağı, Adana ve çevresinde, işgale karşı milis örgütlenmesinin temellerini atıp, direnişçilerin ihtiyaç duyacağı silah ve cephaneyi ordu envanterinden vermesi süreci ne kadar doğru okuduğunun çarpıcı örneğidir. Bu aynı zamanda, Anadolu merkezli, milletin sinesine dönerek vereceği mücadelenin, kafasında çok önceden tasarlandığının göstergesidir. 9. Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919’da, sivil ve askeri bürokrasi, mülki ve yerel yönetim üzerinde çok geniş yetkilere sahip bir Osmanlı Paşası olarak Samsun’a ayak basmaktadır. İlk adım, Saray ve Mustafa Kemal açısından farklı anlamlar içermektedir. Sarayın beklentisi, yukarıda değindiğimiz gibi, yöre halkına direniş değil, itaat telkin edilmesidir. Mustafa Kemal’in düşüncesi bir kutsal isyan önderi olarak, mazlum bir halkın hukuk meşruiyetine dayanan kurtuluş mücadelesi için çıktığı yolda, resmi otoritesini son ana kadar kullanmak, İstanbul’la köprüler atıldığında milletin sinesinde bir fert olarak yola devam etmektir. Samsun’da çok yoğun bir mesai, çözümü deha, liderlik ve sarsılmaz irade gerektiren çetrefil sorunlar onu beklemektedir. Resmi ve sivil her kesimle görüşmekte, halkı dinlemekte, yerel ve ülke çapında durum değerlendirmesi yapmakta, ulusal direnişin sivil ayağının oluşturulması için yoğun bir şekilde çalışmaktadır. 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıktığında çizdiği ülke panoraması durumu bütün çıplaklığı ile gözler önüne sermesi açısından dikkate alınmalıdır. Kurtuluş ve kuruluşun, ayrıntılarıyla ve belgeleriyle anlatıldığı, Atatürk tarafından kaleme alınan NUTUK 1520 Ekim 1927 tarihlerinde Cumhuriyet Halk Partisi kurultayında Atatürk tarafından 6 gün boyunca 36 saat 33 dakikada okunur. Samsun’a çıkışla başlayan Nutuk’ta çizilen ülke manzarası iç karartıcıdır ve kurtuluş imkansız görünmektedir: “1. Paylaşım savaşından yenik çıkılmış, ülke harap, halk yorgundur. Padişah ülkeyi değil saltanatı güvenceye alacak çareler aramakta, Damat Ferit hükümetleri korkak ve teslimiyetçidir. Ordunun silahları alınmakta, bağlaşıklar ateşkes hükümlerine bile uymamakta, keyfi bahanelerle, donanmaları ve askerleriyle İstanbul’dadırlar. Adana, Urfa, Maraş, Antep, Antalya, Konya, Merzifon ve Samsun’da bağlaşık askerleri ve subayları cirit atmaktadırlar. 15 Mayıs 1919’da bağlaşıkların onayıyla Yunan ordusu İzmir’e çıkmaktadır. Rum ve Ermeni Patrikleri, ülkeden pay kopartmak için ayrılıkçı eylemlere önderlik etmekte, Pontus çeteleri Trabzon, Samsun ve Karadeniz’de ayrılıkçı eylemler içindedirler. Teslimiyet ve yılgınlık psikolojisi toplumu etkilemekte, kurtuluşa önderlik etmesi gerekenler kurtuluşu olanaksız görmekte, işgalcilerin merhametine sığınmanın yararına inanmaktadırlar. İşgalcilerle işbirliğine ve ihanete soyunanlar, pervasız biçimde faaliyetlerini sürdürmekte, işbirliği ve teslimiyet özendirilmektedir.” Mustafa Kemal halkı inandırdı Mustafa Kemal Paşa’nın çizdiği tablo, kurtuluşun olanaksızlığını düşündürse de, O, özgürlük ve bağımsızlığın direnmeden geçtiğine inanmıştır. Mustafa Kemal’in liderlik dehası, bireysel inancını ve direnme kararlılığını bireysel tavır olmaktan çıkarıp toplumsal tavır, halkın genelinin refleksi haline getirebilme yeteneğindedir. O, inanmış ve inandığına halkını inandırmış adamdır. Samsun’da ilk günden itibaren attığı her adım, İngilizler başta olmak üzere bağlaşıklar tarafından kuşku ve tedirginlikle izlenmektedir. Saray da kuşkuludur. Veliaht yaveri kordonlu, Çanakkale kahramanı Sarı Paşa ne yapmak istemektedir? Padişah ve Halife Sultan’ının, velinimetinin buyruğu dışına mı çıkmaktadır? 22 Haziran’da Amasya’daki Paşalar buluşması sonrasında yayınlanan, direniş ve örgütlenme çağrısı, saltanat ve hilafet makamının kuşkularının haklılığını gösterecektir! Amasya genelgesi (22 Haziran 1919) ile Erzurum Kongresi (23 Temmuz 1919) arasında yaşananlar, Mustafa Kemal Paşa ile Saray ve Mütareke Hükümeti arasında tam bir sinir harbidir. Mustafa Kemal Paşa’nın asıl niyetini anlayan Saray, O’nun Anadolu’daki mül ki ve askeri bürokrasi üzerindeki otoritesini yok etmek için İstanbul’a dönme ihtarından başlayıp, azle, sonrasında ise tutuklanmasına kadar uzanan seçeneklerin hepsini deneyecektir. Mustafa Kemal’in asıl başarısı, paşa üniformasıyla geldiği Erzurum’dan sivil kıyafetle ayrılmasına rağmen, askeri ve mülki otoritesinin, halk nazarındaki itibarının daha da yükselmiş olmasında yatmaktadır. Anadolu’daki kolordu komutanları, valiler, mutasarrıflar, kaymakamlar, kısacası sivil ve askeri erkân Saray’ı mı dinleyecektir, Heyeti Temsiliye Reisi Mustafa Kemal’e mi kulak vereceklerdir? Bir mucize gerçekleşir. Yüzyılların davranış kültürüne dönüştürdüğü, mülkün sahibi Sultanın ve Halife Hazretleri’nin kutsal otoritesinin yerine “Milli İrade” almakta, Saray’ın tahditleri Anadolu’da etkisizleşmektedir! Samsun’dan, Amasya’ya, Erzurum’dan Sivas’a uzanan yol, hukuk meşruiyeti içinde yürünen bir yoldur. Halka gidilmiş, savaş yorgunu, canını, malını, uzak cephelerde evlatlarını kaybetmiş yorgun, bitkin bir halk, yeniden kıyama davet edilmiş ve bu davete topyekun uyulmuştur! Halk bağrına bastı 27 Aralık 1919’da Milli Mücadele’nin merkezi olacak Ankara’ya, Heyeti Temsiliye Reisi bir sivil olarak geldiğinde, 22 bin nüfuslu kasaba irisi bu kent, valisiyle, kolordu komutanıyla, esnaf örgütleriyle, uğrunda ölmeye ant içen seymen alayıyla, her kesimden halkıyla onu bağrına basacaktır. 19 Mayıs’la başlayan ilk adım, Amasya, Erzurum, Sivas, Ankara, menzilleriyle milyonlarca adıma ulaşacaktır. 19 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi olarak girilen yoldan 23 Nisan 1920’de yasama faaliyetine başlayan TBMM ile kurtuluşun meşruiyet organına ulaşılacaktır. Mazlum bir halkın emperyalizme karşı verdiği zorlu bir mücadelenin, gücünü haklı olmaktan ve hukuktan alan bir temele oturduğunda, meşruiyet sınırları dışına çıkmadığında halkın desteğini arkasına alabileceğinin kanıtı Türk Kurtuluş Savaşı’dır. Özellikle 23 Nisan 1920 sonrası, Yunan ilerleyişi ile eşgüdümlü olarak başlatılan iç isyanlar ve ihanet kalkışmalarının bastırılmasıyla, İstanbul karşısında gücünü ve otoritesini kanıtlayan Ankara, uluslararası camiada muhatap alınmaya başlamıştır. Bolşeviklerle yapılan Moskova Antlaşması Ankara’nın elini güçlendirmiş, arkasından İtalyanlar ve Fransızlarla yapılan görüşmelerle, İngilizler’in itilaf liderliği örselenmiştir. İstanbul’da otoritesi sıfırlanmış bir halife sultanla etkisiz bir mütareke hükümetine karşılık, gücü ve otoritesi uluslararası kabul gören Ankara vardır. TBMM Başkanı sıfatıyla adı konulmamış bir devletin ve rejimin de temsilcisi konumunda Mustafa Kemal Paşa’nın hukuk meşruiyetine verdiği önem ve gösterdiği saygı hayranlık uyandırıcıdır. Hukuku ve yargıyı siyasi gücün manivelası olarak görenlerin, Milli Mücadele’nin hukuki niteliğini, hukuki boyutunu hatırlamalarında ve örnek almalarında sayısız yarar vardır. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları, Cumhuriyet’in ilanından sonra özen ve duyarlılıkla, belirli bir program dahilinde yürütülen hukuk devriminin uluslararası dünyada saygın bir Türkiye’nin ön koşulu olduğunu çok iyi biliyorlardı. 19 Mayıs 1919’da atılan “İlk Adım” bağımsızlık ve özgürlüğe doğru atılmıştı. Bağımsızlık ve özgürlük yürüyüşünün ilk adımı olur ama “Son Adım”ı olmaz. Sonsuzluğa yürüyüştür. Özgürlük ve Bağımsızlık yürüyüşü. Bize özgür bir vatan bırakan, “İlk Adım”ın kahramanı ve yol arkadaşlarına, Kurtuluş’un 100. yılında en derin saygı ve şükranla. TÜRK GENÇLİĞİNE HİZMET VAKFI’NIN 19 MAYIS 1919’UN 100. YILDÖNÜMÜ BİLDİRİSİ Ulusal birlik ruhuyla gerçekleştirilen Türk Mucizesi, tutsak uluslara örnek bir insanlık bağımsızlık ateşidir. İçten ve dıştan, varlık nedenimiz Atatürk ilkeleriyle Lâik Cumhuriyetimize yönelik saldıranların değişik bahanelerle yoğunlaştığı, baskı ve dayatmaların birbirine eklendiği günümüzde yurttaşlık bilinci ve bağımsızlık tutkusuyla dolu olduğumuzu vurguluyoruz. Türk gençliğinin, Büyük ATATÜRK’ün emaneti, kutsal Cumhuriyetimizi canını adayarak koruyacağı andını yineliyor unutulmaz kahraman kurtarıcı ve kurucularımızı Gençlik ve Spor Bayramı’nı kutlamanın kıvancıyla minnet, şükran ve saygıyla anıyoruz. Atatürk yolunda bizi hiçbir güç çeviremez ve bu özgün yapıyı kimse yıkamaz. İnsan hakları, demokrasi ve inanç sömürücüleri, çıkarcılar, işbirlikçiler ve Cumhuriyet düşmanları ne yaparlarsa yapsınlar Lâik Türkiye Cumhuriyeti sonsuza değin bağımsız yaşayacaktır. Bu konuda en sağlam güvencemiz Atatürkçü Türk Gençliği’dir. Kamuoyuna derin saygılarımızı sunarız. Başkan Prof. Dr. Güngör ŞATIROĞLU