15 Mayıs 2025 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

“Sevmek, bir insanı sevmekle başlar her şey” diyerek olarak değiştirdi (1952). ‘ALEMDAĞ’DA VAR BİR YILAN’ doğayla insanı kaynaştırdı. Ertesi yıl acının, korkunun, kuşkunun, hastalığın, terk ‘YAZMASAM DELİ OLACAKTIM!’ “Ben denizi, balığı, balık tutanı, ekmeğini denizden edilmişliğin, iletişimsizliğin egemen olduğu Alemdağ’da “Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. çıkaran insanı çok severim” (“Son Kuşlar”) diyerek Var Bir Yılan yayımlandı. Yazı yazmak da, bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu denizi yazdı en çok, örneğin onlarca balığa geçit yaptırdı Bu kitabında, kahramanı “Panco” olan “Öyle Bir insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim. Hırs, hiddet öykülerinde: Mercan, palamut, kolyoz, ispari, torik, Hikâye”, “Yalnızlığın Yarattığı İnsan”, “Panco’nun Rüya- neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt sinagrit, sardalya, uskumru, yunus, fok, vatos, lüfer, sı”, “Alemdağ’da Var Bir Yılan”, “Yani Usta”, “İki Kişi- aldım. Oturdum. Ada’nın tenha yollarında gezerken canım karagöz, barbunya, çiroz, orkinos… ye Bir Hikâye”, “Sarmaşıklı Ev”, “Dülger Balığının Ölü- sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım Onlarca ağacı, bitkisi, çiçeği, otu, dikeniyle toprağı; mü”, “Yılan Uykusu” ve “Nereden gelirse gelsin dağlar- çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum ağustos böceği, inek, eşek, hamam böceği, at, sivrisinek, dan, kuşlardan, denizden, insandan, ottan, böcekten, çiçek- öptüm. Yazmasam deli olacaktım...” (“Haritada Bir Nok- koyun, tilki, tospağa, köpek, kedi, kirpi, karınca, öküz, ka- ten. Gelsin de nereden gelirse gelsin! Bir hişt sesi gelmedi ta”) diyen Sait Faik, 1948-52 arasında yayımladığı ve di- rınca, koyun, kuzu, yarasa, yılan, tatarcık, kertenkele, si- mi fena. Geldikten sonra yaşasın çiçekler, böcekler, insa- linde, söyleminde, biçeminde, kahramanlarında, anlattığı nek, arı, at sineği, çakalıyla hayvanları; martı, leylek, ta- noğulları. Hişt hişt! Hişt hişt! Hişt hişt!” cümleleriyle bi- çevredeki değişiklikleriyle yazdığı öykülerle öykücülüğü- vuk, bıldırcın, saka, papağan, iskete, ökse, kırlangıç, ör- ten “Hişt Hişt”, gibi en başarılı öyküleri yer aldı. müzde Sabahattin Ali’yle birlikte büyük usta olmuştu: dek, keklik, kanarya, karga, karabatak, saka diyerek kuşla- ‘MAHKEME KAPISI’ rı selamladı: ‘LÜZUMSUZ ADAM’! Ölümünün ardından öykülerinden oluşan Az Şekerli, “Tabiat çoğunca dosttur. Düşman gibi gözüktüğü zaman “Lüzumsuz Adam”, “Mürüvvet”, “İp Meselesi”, “Ka- öykü ve röportajlarından oluşan Tüneldeki Çocuk, bile insanoğluna kudretini ve kuvvetini tecrübe imkânları meriyeli Mezar”, “Menekşeli Vadi”, “Ayten” gibi öyküle- mahkemelerde yaptığı 28 röportajının yer aldığı Mahkeme veren, yüz vermez bir babadır; fırtınasında kayığını rinin yer aldığı, adını Sabahattin Ali’nin koyduğu Lüzum- Kapısı kitaplaştırıldı. batırdığı zaman yüzmesini, rüzgârında kulübenin damını suz Adam; “Hallaç”, “Baba-Oğul”, “Karanfiller ve Do- Muzaffer Uyguner, 1977’den sonra kitaplarına girmeyen öykü, uçurduğu zaman daha sağlamı, daha hünerliyi bulmayı mates Suyu”, “Bir Sarhoşluk”, “Gramafon ve Yazı Maki- şiir ve yazılarını Balıkçının Ölümü-Yaşasın Edebiyat, konuşma öğretiyor; canavarıyla karşı karşıya bıraktığı zaman adale nesi”, “Sakarya Balıkçısı”, “Kestaneci Dostum”, “Sinag- ve mektuplarını Açık Hava Oteli, çeviri ve uyarlamalarını kuvvetini sınıyordur.” (Son Kuşlar, “Haritada Bir Nokta”) rit Baba” ve ilk kitabının yayımlanma sevincini anlattı- Müthiş Bir Tren, öykü, yazı, mektup, konuşmalarını Sevgiliye ğı “Hallaç” gibi öykülerinin yer aldığı Mahalle Kahvesi; ASKERİ MAHKEMEYE VERİLDİĞİ ‘ŞAHMERDAN’ Mektup ve Bitmemiş Senfoni; Sevengül Sönmez mektup ve “Kumpanya”, “Kriz”, “Gauthar Cambazhanesi” adlı üç VE BAKANLAR KURULU KARARIYLA kartlarını Karganı Bağışla, dergilerde kalmış hika^ye ve yazılarını uzun öyküsünün yer aldığı Kumpanya; birbirine bağlı öy- TOPLATILAN ‘MEDARI MAİŞET MOTORU’... Hikâyecinin Kaderi, Sait Faik Müzesi’nde bulunan belgeleri külerden oluşan Havada Bulut; “Kumarbaz”, “Çatışma”, “İpekli Mendil ve Semaver”, “Bir Kadın”, “Üçüncü Büyüyen Eller’de yayımladı. “İyilik Unutulmaz”, “Yüksek Kaldırım”, “Mektup”, “Ser- Mevki”, “Garson Bir Vapur” gibi öykülerinin olduğu seri Çocukla Köpek”, “Sonbahar”, “Simitle Çay”, “Gü- NURULLAH ATAÇ: ‘BUGÜNKÜ 1936’da ilk öykü kitabı Semaver; çocukluk günlerinin ğüm” gibi öykülerinin yer aldığı Havuz Başı; “Gün Ola HİKÂYECİLERİMİZİN EN ÖZLÜSÜ, EN USTASI, gözlemlerini içeren “Sarnıç”, “Bir Karpuz Sergisi”, Harman Ola”, “Ağıt”, “Balıkçısını Bulan Olta”, “Hari- EN BÜYÜĞÜ’ “Mavnalar”, “Park”, “Plaj İnsanları” gibi öykülerinin tada Bir Nokta”, “Sivri Ada Geceleri”, “Türk Ülkesi”, FETHİ NACİ: “BİR ‘SEVGİ’ PEYGAMBERİ” de olduğu Sarnıç (1939) ve sevdiği insanların dünyalarını “Yandan Çarklı”, “Pay”, “Dondurmacının Çırağı” öykü- YAŞAR KEMAL: ‘YAPIDA VE ÖZDE MODERN tanımak için sürekli gezerek gözlemlerini öyküleştirdiği lerinin yer aldığı Son Kuşlar. “Projektörcü”, “Eşek”, “Zemberek”, “Şeytan Minaresi” HİKÂYECİLİĞİMİZİN BABASI’ Nurullah Ataç’ın “Bugünkü hikâyecilerimizin en özlüsü, gibi öykülerinin yer aldığı, “Çelme” öyküsü nedeniyle ‘BEN NE HİKÂYECİYİM NE DE BİR ŞAİR. “halkı askerlikten soğutmak”la suçlanarak askeri İKİSİ ORTASI ACAYİP BİR ŞEY. en ustası, en büyüğü” dediği Sait Faik’in “bir ‘sevgi’ pey- gamberi” olduğunu yazdı Vedat Günyol. Sait Faik’e “Ya- mahkemeye verildiği ve beraat ettiği Şahmerdan (1940) ilk NE YAPALIM BENİ DE BÖYLE KABUL EDİN!’ öykü kitaplarıydı. Boşvermişlik, toplumdan uzaklaşma, kent yaşamına pıda ve özde modern hikâyeciliğimizin babası” diyen Yaşar Kemal, onun Türkçesinin ve “Hikâyelerinde anlattığı, bir Halinden memnun küçük insanların mutlu dünyasını sevgisizlik, umutsuzluk, karamsarlık, içine kapanma yansıttığı ve insanları ayrım gözetmeden sevdiğini ağırlıklı olan bu öykülerinde günlük konuşma dilini düş içinde görünen insanlarının gerçek” olduğunu söyledi. Sait Faik’i 70. ölüm yıldönümünde Fazıl Hüsnü gösteren, dilinin coşkulu ve şiirli havasının habercisi olan zenginleştirerek kullandı: “Hikâyelerimde şiir kokusu bu kitaplarındaki öykülerin ortak özelliği insan sevgisiydi var diyorsunuz. Bir iki tane de şiir yazdım. İçinde hikâye Dağlarca’nın şiiriyle, özlemle ve şükranla anıyorum: “Ölmüş Sait/ Deniz mavisinden erken/ Bunca sevgiden ve çalışana duyduğu sevgiyi insan sevgisine dönüştürerek kokuları var dediler. Demek ki ben ne hikâyeciyim ne de anlatıyordu. bir şair. İkisi ortası acayip bir şey. Ne yapalım beni de sonra/ Ölmüş annesini öperken./ Ölmüş, eli ayağı uzak/ Burgaz Adası’nda yaşayan Ali Rıza’nın erkek berberi Camların üstü buğu/ Ölmüş çocuklar izin vermeden/ böyle kabul edin.” olan kızı Melek ve evlatlığı motor ustası Hikmet’in 1953’te uzun öykü sayılan “Konsolosun Kızı Nevin”in Yüzünde sarışın çocukluğu./ Yıldızlar gitmez gün doğmaz/ yaşadıklarını aktardığı öykü parçacıklarından oluşan özne olduğu Kayıp Aranıyor romanıyla Şimdi Sevişme Ölmüş korkunç uykusu yerde/ Ölmüş belli belirsiz düşcek/ Medarı Maişet Motoru (1944) Bakanlar Kurulu kararıyla Vakti adlı şiir kitabını yayımladı: “İlk urbamız: İNCİR. İlk Üşür balıklar öykülerde./ Ölmüş/ Ölmüş ağaç bir, gölgesi toplatıldı, yeniden basılırken adını Birtakım İnsanlar günahımız: ELMA. Not: Ben günahsızım” (Elma ve İncir). iki/ Ama neden ölmüş/ Ölmek, yaşamaktan iyi mi ki.” n 15 Mayıs 2025 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear