Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
‘KÜLTÜR VE SANAT DÜŞMANLIĞI UYGARLIK DÜNYASININ KERTERİZİ GİBİDİR!’
‘GECİKMİŞ BİR ÇAĞDAŞLAŞMA SAVAŞI İÇİNDEYİZ!’
gerçekleşmezdi. Sanatsal yaratıcılığın getirdiği rahat soluk-
gerekir ki konulara bağlı yorumlar benim kişisel görüşlerim- tarihi üzerine yazılar yazdınız, yazdığınız diğer kitaplarda
dir. Katılıp katılmamak okura bırakılmıştır. Ama kesin olan lanma çağcıl uygarlığa uzanan yolumuzu aydınlatan ışık oldu.
ülkenin tarihi dönüşümlerinin kentler, sanat ve sanatçılar
bir şey varsa o da doğrudan tanıklığa dayandığıdır. Bu yanıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün parçalanmış bir impa-
üzerindeki izdüşümlerine, güncel siyasetin sanat üzerinde-
öznellik yanının ağır basması son derece doğal. Zaten anıları ratorluktan çekip çıkararak çağdaşlaşma yolunda bir yeni
ki baskıcı yönüne değindiniz.
diğer anlatılardan ayıran en önemli özellik de bu değil midir? Cumhuriyet kurma çabasının nereleri kapsadığını görebilme
Anı niteliğinde olmalarının yanı sıra yazdıklarınızda biraz
açısından ilginç bir örnek olduğu söylenebilir.
önce de bahsettiğiniz tarihsel kırılmaları görmek ve bu kırıl-
‘SANATÇILARI ‘İNSAN’ YÖNLERİYLE ELE ALDIM’
Kentler ve İzler (Telgrafhane Yayınları) kitabım temel-
maların sanata nasıl yansıdığını izlemek olanaklı.
Bir kişinin penceresinden görülen, gösterilmeye çalışılan bir
de Ankara’nın sanat politiği üzerine yoğunlaşmıştı. Cumhu-
Ülkemizde yaşanan politik dönüşümler ülkemiz sanatına
dünya var orada. Artık ulaşılması olası olmayan bir dünden
riyetin başkenti olarak geçmişindeki köklü birikimin üzeri-
nasıl yansıdı sizce? Kitabı oluştururken hatırladıklarınız-
kalan kalanlar. Dünya üzerinde bir iz bırakarak çekip giden-
ne kurulan yeni anlayışın dönemsel gelişimlerini incelemeye
dan yola çıkarak nasıl bir yön belirlediniz?
ler anlatılmaya çalışılıyor. Hele de bu kişiler birer sanatçıy-
çalıştım bunda. Yaklaşık 100 yıllık zaman aralığında politik
Kitabı oluştururken bir yandan tanıdığım sanatçıları günde-
sa izlerinin daha geniş boyutlu ve kalıcı olduğunu biliyoruz.
değişimlerin kent yüzüne yansımalarına bakmak endişesiyle
mime alırken öte yandan ortamdaki etki ve tepkileri aktarmaya
Yaşadıkları dönemin geçicilikleri içine tutkularını, coşkula-
yazıldı bu kitap. Çünkü kent yüzeyi rant konusunda birçok
çalıştım. Elbette koca koca yaşamları anlatırken bir kitabın sı-
rını, aşklarını, kıskançlıklarını ve de kavgalarını bırakarak ge-
kişi ve kurumun iştahını kabartmıştır hep.
nırlı sayfaları arasına sıkıştırmanın güçlüğünü bilmez değilim.
çip gittiler dünyadan. Sahip oldukları sanatçı duyarlığı belki
Ayrıca politik güreşlerin arenası da sayılabilir. Yaşam
Buradaki anlatıları o insanların yaşamlarına yapılmış küçük
daha yüksek frekanstan dışarı çıkardı bu duygularını.
alanı olarak kentin, arsa spekülasyonlarına oldukça açık ol-
dokunuşlar olarak düşündüm. Yaşanmış iyi ya da kötü anla-
Sonuçta onlar yaratma sürecinde tüm öteki insanca duy-
masının yanı sıra ideolojik düşüncenin uygulama alanı-
ra bir ışık olsun istedim. Anılar yaşamın yitikleri içinden bazı
gularını yapıtlarının hamuru içinde yoğurarak kattılar. Bun-
dır da. Tüm bu durumlar ele alındığında kentin -burada
şeyleri çekip kurtarmaktır çünkü. Kaybolmasın istedim onlar.
lara da tanık oldum. İyisiyle, kötüsüyle... O nedenle kitapta,
Ankara’nın- son derece hareketli, serüvenlerle dolu bir yaşa-
Sanat dünyası anlamlar ve kavramlar üzerine kurulmuş-
sanatçıları “insan” yönleriyle ele almaya çalıştım. Bunu ya-
mı olduğunu söylemekte sakınca yoktur.
tur. Ona yüklenenler bir yerde toplumdaki düşünce sistemi-
parken bir de asıl büyük pencereden bakmayı unutmadım hiç.
nin izdüşümü sayılır. Bu dediklerimi gösterebilmek adına
‘ÇİRKİNLİĞE VE KARANLIĞA İNAT’
sanat tarihinin önemli yapıtlarına bakmaya çalıştım. Tuvalin
‘SANAT BİR YÖNÜYLE BİREYSELDİR, UNUTMAMALI!’
Çirkinliğe ve Karanlığa İnat (Telgrafhane Yayınları) kita-
Ardındaki Tarih (Cumhuriyet Kitapları) kitabıma aldığım
n Nedir o büyük pencere?
bım birbirinden bağımsız yazılardan oluşuyor. Bağımsız di-
tablolar bu endişeyle incelendi.
Sanat bir yönüyle bireyseldir, unutmamalı. Sanatçı içine
yorum ama tümünün ortak paydasında sanat ve sanatçılar
Dönem kaynaklarıyla birlikte değerlendirilen resimler in-
çekildiği sırça köşkünde yalnız kalarak yapıtıyla hesaplaşır.
var. Bireysel gibi görünen kimi sanatçıların yaşamlarına ba-
celendiğinde ışığı odaklayan mercek gibi bir işlev yüklendi-
Ama yapıt sanatçıdan kurtulduktan sonra bir yönüyle topluma
kıldığında görülecektir ki onların öykülerinde toplumun de-
ği görüldü. Her tablonun oluşturulma sürecine bakıldığında
kavuşur. Deyim yerindeyse belleklerde anonimleşir. Artık o
ğişik katmanlarının yansıması yer almaktadır.
dönemin kültürel, politik, toplumsal hatta ekonomik yapısı-
aşamadan sonra toplum içinde oluşacak etkileşimlerle yüzle-
Bir anlamda birey olarak sanatçı, içinde yer aldığı toplu-
na ilişkin kimi ipuçlarını görmemek olanaksız.
şecektir. Taşıdığı anlamlar ile insanların onlara yüklediği an-
mun izdüşümü gibidir. Kendi içine dalar gibi yapar ama as-
lamların çarpışması gündeme gelip yerleşir.
lında tüm toplumu kurcalamayı sever. Onun iğneleyici bakı-
ÖZ VE BİÇİM!
Söz gelimi ülkenin içine düştüğü politik ortam bir sanat ya-
şını yapıtındaki yansımasında görebiliriz rahatça.
İşte sanatçı kendisine seçtiği konunun çatısını kurarken tüm
pıtına “tehlikeli” yaftasını vurmakta duraksamaz. Anlatmak
Seçilen birbirinden farklı dönem ve ülke örneklerine ba-
bu etkenlerin sentezini yaparak tuvalinin karşısında yerini alır.
istediğim bu duruma ilişkin sayısız örneğe sahip bir toplumuz.
kıldığında burada dillendirilen sorunların yalnızca bize özgü
Yeri gelmişken bir sanat yapıtında iki noktanın varlığına de-
Geçmişe dalarken bir nokta dikkatimi çekti. Dönemlere ilişkin
olmadığını söyleyebiliriz. Ülkemizde yaşanan olayların ben-
ğinmekte yarar var: Öz ve biçim. Bilindiği gibi biçim dışarı-
davetiye, katalog ve kitaplar bu noktayı daha da somutlaştırdı.
zerlerini değişik tarihlerde başka ülke sanatçılarının da yaşa-
dan görünen yüzdür. Öz ise o biçimlerin ortaya çıkışına neden
80’lere kadar açılan sergilerde, sanatsal ekinliklerde yurt
dığını öğrenmek bir ölçüde şaşırtabiliyor bizleri. Ancak bu-
olan geri plandaki düşünsel birikimi simgeler.
dışından gelen hareketlilikler oldukça önemli. Birçok ülke-
rada zamanın eşleşmesi sorunu dikkatleri çekiyor.
Söz konusu özellikler kimi zaman sanatçıların başına olma-
den gelen sergilerde önemli sanatçıların yapıtları izlenebi-
Günümüzde bizde görülenlerin gelişmiş ülkelerin eski ta-
dık işler de açmıştır. Özellikle baskıcı yönetimlerin bu konuda
liyor. 80’lerden sonra bu etkinliklerde önemli düşüşler dik-
rihlerinde kalması galiba sorunun can damarı sayılmalı. Bu
başı çektiği söylenebilir. Kitapta bu konuyu irdeleyen örnek-
kat çekici. Bugünden bakınca nedeni kolayca anlaşılabiliyor.
yönüyle bizim gecikmiş bir çağdaşlaşma savaşı içinde bu-
lerin bulunduğunu söylemekle yetinelim şimdilik.
12 Eylül 1980 darbesi ile başa geçen yeni yönetimin kül-
lunduğumuz gerçeği yüzümüze vuruyor.
tür ve sanat düşmanlığı her yönde varlığını göstermekte ge-
‘100. YILINDA CUMHURİYET’İN SANATI’
Atatürk ve Cumhuriyet’le başlayan çağdaşlaşma hareketinin
cikmedi. Uluslararası Asya-Avrupa Sanat Bienali’nde yaşa- n Batılılaşma yolunda ülkemiz sanatında olduğu gi-
kazandığı ivme sonradan gelen tutucu politikacıların toplumu
nan Polonyalı sanatçıya ait tablonun “müstehcen” (!) oldu- bi çağdaş ülkelerde de tarihi dönemeçlerde sanat sıklıkla
ilerletmeme anlayışı nedeniyle yavaşlayacak, bazen de geri-
ğu gerekçesiyle yasaklanması uluslararası toplumda ülkemi-
baskıya uğramış, sanatçılar bunu dile getirmişlerdir. Cum- ye saracaktı. Bugün içinde bulunduğumuz politik ve kültürel
ze olan bakış açısını olumsuz kılmakta gecikmedi. huriyetin kuruluşunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
yozlaşmanın temeli bu bakış açısına dayanıyor ne yazık ki.
Zaten kırılgan olan ülkemizin dış politikası üzerine bir de sanatçılara ne kadar önem verdiğini biliyoruz. Bunlar dışında “Latin Amerika Portreleri”, “Van Gogh”,
“müstehcen” gibi bir gerekçeyle sanata getirilen yasaklama Bugün baktığınızda sanatsal yaratıcılığın desteklenmesinin
“İbrahim Çallı” ve “Zehra Aral” ortak kitaplarında katkı-
söz konusu yargıyı iyice perçinleyecekti. ülkemiz yakın tarihine katkısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
larım bulunuyor. Yalnızca sanatçıların var olduğunu söyle-
Anılan tarihten sonra yabancı kamu destekli sergilerin yur- 2023’te yayımlanan 100. Yılında Cumhuriyet’in Sanatı (Cum- mek bencil ve dar açılı bir anlayışı değil, toplumu aydınlat-
dumuza getirilmesinde gözle görülür bir düşüş yaşanacaktır. huriyet Kitapları) kitabımız adına yakışır bir şekilde dönem
ma işlevi üstlenenlerin varlığına işaret ediyor.
Bu durumun kişisel bir görüş olmasından öte gözlemlere da- sanatını kavrayıcı bir anlayışla ele alınmıştı. İçeriğine uygun Sorun da tam bu noktada belirmekte. Sanatın sorgulayıcı
yalı bir gerçeklik olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
olarak 100 yılın resim ve heykel sanatı tarafımdan ele alındı. ve uyarıcı etkisinden rahatları kaçan tutucu politikacılar için
Ne yazık ki olumsuzluk yargısı o günlerden beri hiç de- Türk tiyatrosunu Ayşegül Yüksel, Türk sinemasını Burçak Ev- en büyük tehlike çıkıyor önlerine. Bu anlamda sanatçıların
ğişmedi. Nedeni açık. Kültür ve sanat düşmanlığı uygarlık ren, müzik bölümünü ise Evin İlyasoğlu hazırladı. varlığını öncelemek toplumdaki karanlığı yırtmanın en kes-
dünyasının kerterizi gibidir. Hangi gerekçelerle, ne gibi gös- Okurlar bu kitapta 100 yılını tamamlayan Cumhuriyet dönemi-
tirme yollarının başında geliyor demektir. Aydınlığa ulaş-
terilerle ortaya çıkılırsa çıkılsın bir kez bu damgayla anılır nin sahip olduğu sanatsal birikim konusunda genel bir değerlen- manın başka bir yolu yoktur. Çağdaşlaşmak sanıldığı gibi
olursanız ötekiler solda sıfır kalır. dirmeyi bulabilirler. Osmanlı’nın “kul”larından Cumhuriyet’in kolayca ulaşılan bir hedef olmaktan çok uzakta. İnsanlık ta-
n Yalnızca Sanatçılar Vardır kitabınızdan önce de sanat birey olma sürecine giden zorlu savaşım sanat olmadan asla rihi bu yolun zorluklarla aşılabildiğinin örnekleriyle dolu. n
13 Şubat 2025 11