Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
tarihin elle tutulurluğu. Şehrin dokusunun ve mimarisinin, cereyle değil, kazanla pişerdi. Evimizin karşısındaki Şehidiye
bir gizi imleyip sonra saklaması. Zamanı elinizle Camisi’nde cuma namazını kılan yoksullar yemek yiyebilsin-
tutmanıza, ona dokunmanıza olanak veren bu labirent ler diye avlumuza masa kurulur, sokak kapısı açık bırakılırdı.
görünüşlü şehrin, labirentliği hem tarihi içinde hem kendi Kışın sokak kapısını kapayan, avluda yarım metreyi
mekânı içinde söz konusu. Sanırım bu yüzden Borges bulan karı küremeleri için kar küreyici çağrılırdı. Şairin
okumalarından aldığım zevkte, kendimi başkalarından biraz Romanı’ndaki kar sahnelerini, kar küreyicilerini belleğimde
ayrıcalıklı hissetmeme neden olan bir şey bu.” izi kalmış bu resimlerden taşıyıp harmanlamış olmalıyım.
Ayrıca Mardin’in kültürel ikliminin, renklerinin, Gece Elbisesi de Ali’ye konuşan cinin çıktığı kuyu da
seslerinin, dokusunun beni yalnızca sanatsal geleceğime bizim evin avlusundaki kuyunun yansımasıdır bir bakıma.
değil, dünya edebiyatına da hazırladığı sonucu çıkarılabilir Elbette yazdıklarımdaki kişiler ben değilimdir ama onlara
bu alıntıdan. Bu sonuç bir diğer alıntıyla da pekiştirilebilir: gardırobumdan, sandıklarımdan bazı şeyler veririm.
“Değişik kültürleri barındıran, değişik dillerin Yapıtlarınızın arasına serpiştirilen bazı anlar, durumlar,
konuşulduğu, değişik inançların bir arada yaşadığı o şehir, sahneler, ayrıntılar farkında olarak ya da olmayarak
bana dünyanın çeşitliliğini, farklılığın önemini öğretti. çocukluğunuzdan, geçmişinizden devşirilir.
İlkel anlamıyla demokrasi duygusunu, kendimce
MEVSİMLER...
böyle edindim sanıyorum. Bana, farklı zenginliklerden,
Mevsimler nasıl gelirdi? Siz nasıl karşılar, nasıl
n
birikimlerden ve emeklerden zevk almayı, yararlanmayı
yazardınız bunu?
oradaki mozayik dokusunun sağladığını düşünüyorum.”
Sorunuza, karın ve kışın yanı sıra Mardin’in baharına, son-
‘YAPITLARIMDA MİMARİ BÜTÜNLÜK
baharına ait çağrışımlar da eklemem gerekir: Çağla ağaçla-
GÖZETME KAYGILARIMIN BİR KAYNAĞI DA
rından çağla toplayışlarımızı, evleri, avluları, sokakları saran
MARDİN’İN MİMARİSİ, GÖRSEL İMGELERİ’
reyhan kokusunu, sokak aralarında eşek sırtında yoğurt satan
O kentin göğünden, taş yapılı evlerinden, gizemli
köylülerin çığırışlarını, yazlarının dayanılmaz sıcaklığını...
n
sokaklarından size yansıyanlar nelerdi o günlerde?
Mehtaplı Gecelerde Hep Seni Andım metnimde, “Yazları
Yüzlerden, nesnelerden, ayırdına varmaya çalıştığınız
avluda yatardık geceleri... Yatakların avluya çıkma zamanı,
mekânın / ev’in dilinden söz eder misiniz?
diye bir takvim başlangıcı vardı o taş kentin, bir zaman
Yine aynı metnin izini sürerek söyleyecek olursam,
işareti... Yaz habercisi sıcakların, yavaş yavaş başlamasıyla
“Mardin’de taşın kullanımı çok önemlidir. Birbirine
birlikte, ev içlerinde tatlı bir telaş başlardı. Avluya çıkmanın
‘Abbara’ denilen karanlık tünellerle bağlanır sokaklar.
ilk habercisi eve çağrılan hallaçlardır” diye anlattığım o
Bu arada mimarlar odalarında birkaç konuşma yapacak
Abbaraların çoğu evlerin altından geçer. Işıktan
kuru yazlardan pek çok resim kalmış gözlerimde.
kadar meraklı oluşumu, bu konuda birikim edinmem de
koparak birkaç metre yürürsünüz karanlığın içinde; Aynı metnin devamında şöyle anlatırım:
Mardin’in bana, belleğime kazandırdığı zemin olmalı.
yukarıda odalar, sofalar, hayatlar... Abbaradan “Ardından tahtlar, ya da tahta divanlar çıkarılırdı
Bunun yanı sıra sorunuz bağlamında bir başka konuya
çıktığınızda sokak bitmemiştir. Bir süre sonra yeniden avlulara. Geçen yıllardan kalanların tahtaları onarılır,
değinecek olursam, insanın büyüme yıllarının kulak
karşınıza bir abbara dikilir. (...) yıkanır, ovulur, kazınır; güvercin pislikleri, rüzgârın
dolgunluğu önemlidir. Örneğin Arapça konuşulan bir
Sokağa bakan pencereleri insan boyunun üstünde,
getirdikleri, zamanın kiri temizlenir, üzerlerine yatak döşek
şehirde büyümenin getirdiği eski sözcüklere, onların
avluya bakan iç pencereleriyse insan boyunun altında
serilmeye hazır hale getirilirlerdi. Ya da onarılmayacak
seslerine, tınılarına, ritmine olan aşinalığın yazınıza nasıl
olduğu için, günün bazı saatlerinde değişik açılardan
kadar aşınmışlarsa, yenileri ısmarlanırdı marangozlara.”
sızdığı ve kattıkları da önemlidir.
odalara süzülen ışığın mekânda yarattığı tonlar, gölgeler,
Mardin’in yazı ayrı, yaz geceleri ayrıdır bende:
İlk şiir kitabım Osmanlıya Dair Hikâyat’ın dilinde,
beni Osman Hamdi’den Flaman ressamlara varana dek
“Geceleri, yatmadan önce avluda oturur, ahşap parmak-
tartımında, edasında bu kulak dolgunluğunun da mutlaka bir
açılan geniş bir yelpazeye hazırlayan şeylerden biri sanırım.
lıklara dayanarak, karşıda görünen Suriye’nin uzak ışıkları-
payı olmalı bunda.
Bir feodal zorlama gereği olsa gerek Mardin’in klasik
na dalar, hayal kurar, yıldızlarla konuşur ve caminin hemen
‘YAZDIKLARIMDAKİ KİŞİLER BEN
mimarisinde hiçbir evin penceresi ötekinin penceresiyle yüz
yanı başındaki yazlık bahçede çalınan şarkıları dinleyerek
DEĞİLİMDİR AMA ONLARA GARDIROBUMDAN,
yüze gelmez, hepsi bir diğerinin ancak duvarını görebilir.
uyurdum. Kimi zaman taş plaklar, kimi zaman günün 45’lik-
Ev içleri, başka hayatlar birbirinden saklanır.” SANDIKLARIMDAN BAZI ŞEYLER VERİRİM’
leri... Halk arasında ‘Park’ denirdi o yazlık bahçeye...”
Bu açıklamalar, kentin mimarisinin, görsel imgelerinin
Yıllar sonra yazdığım, Kibrit Çöpleri kitabımda yer
Biraz o ortamdan konuşalım istiyorum.
n
iç dünyamı, zevkimi, görme ve bakış biçimimi
alan “Çay Bahçesi Şarkıları” adlı kısa öykümde andığım
Kentin en seyirlik yerindeki (ki son Mardin
belirlemedeki önemini işaretlediği gibi, çeşitli yazılarımda
şarkılar belleğimde o bahçenin anılarıyla kalan şarkılardır.
yolculuğumda o evi gidip görmüştüm) evinizden, yaşam
ve söyleşilerimde ısrarla belirttiğim, yapıtlarımda mimari
O mekânın sırlarını, labirentlerini, sizdeki içerlek
ortamından anlatacaklarınız da olmalı? n
bütünlük gözetme kaygılarımın kaynaklarından birine
duruşun dilini kuran anlamını konuşalım.
Haklısınız, şehrin tam merkezindeydik. Yanı başımızda
ilişkin de fikir vermiş olur.
İçerlek duruş diye tanımladığınız şeyi doğru anladıysam,
o büyük PTT binasıyla Suriye topraklarına kadar uzanan
Kurmaca metinlerde varlığına önem verdiğim “dramatik
bunun bir nedeni iç dünyam olduğu gibi, Mardin’in bana
ovaya tam merkezden bakıyorduk. Temelde üç kişilik bir
yapı” anlayışı yalnızca tiyatro eğitimimden, dramaturgluk
dünyanın sırlarla dolu bir yer olduğunu çocuk yaşta
çekirdek aileydik ama gün içinde ev hep kalabalık olurdu.
deneyimimden değil yaşamımdan da kaynaklanıyor.
öğretmiş tarihi, dokusu, kültürel iklimi olabilir.
Avukat olan babamın müvekkilleri gelirdi, evde yemek ten- >>
11 Aralık 2025 25

