22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Terry Eagleton’dan ‘Marx Neden Haklıydı?’ Hayat ‘Marksizm bitmedi’ diyor Terry Eagleton, Marx Neden Haklıydı?’da, ‘Marksizm kapitalizmin eleştirisi’ olduğunun altını çizerek şimdide yaşanan ekonomik, sosyal, bireysel çıkmazların nedenlerine iniyor. Eagleton, “Marksizm öldü, gününü doldurdu” iddiasının geçersiz ve dayanaksız olduğunu ortaya koymaya çalışırken Marksizme yönelik en yaygın on itirazı özetleyip bunları tek tek çürütüyor. Marksizmin siyasi despotluğa yol açtığı, her şeyi ekonomiye indirgediği, insan doğasına safça inanan bir ütopyacılığa saplandığı, bir tür tarihsel determinizm olduğu gibi iddiaları tekrarlayanların, Marx’ın düşüncelerini ne kadar acınası biçimde hicvettiklerini gösteriyor. Kapitalizmin, büyük krizlerle temellerine kadar sarsıldığı günümüz dünyasında, Marx Neden Haklıydı? açıkyürekliliği ve nesnelliğiyle de öne çıkıyor. Ë Aysel SAĞIR arx Neden Haklıydı?, bir soru gibi gözükse de aslında bugün yaşanan bireysel ve toplumsal sorunların yalın bir yanıtı niteliğinde. Ancak, soru bir kez sesini duyurur duyurmaz, günümüz dünyasından birbirini bastıran tüm insanlığın uğultusu da sökün ediyor. Terry Eagleton, Marx Neden Haklıydı?’da, yaşanan ekonomik, sosyal çıkmazların nedenlerini analiz ederken bundan iki yüzyıl önce Karl Marx’ın söz konusu çıkmazlarla ilgili yaptığı belirleme ve araştırmaları genel çizgileriyle tekrar hatırlatıyor, Marx’ın kapitalist sistemle ilgili yüzyılları kapsayan analiz ve saptamalarını gözden geçiriyor. “SOSYALİZM YOKSULLUK KOŞULLARINDA GERÇEKLEŞMEZ” İroni bu ya, Eagleton hiçbir şey yapmıyor aslında: Bugün yaşanan ekonomik ve sosyal, dolayısıyla bireysel sorunları görünür kılıyor sadece. Hiç yorum yapmasına gerek kalmıyor, hatta ideolojik bir çerçeve çizmesine de. ZaSAYFA 20 11 AĞUSTOS ca da gerçekte arttı. Megazenginler silahlı ve korumalı topluluklarda barınırken milyarlarca gecekondu sakininin pis kokulu harap kulübelerinin etrafının dikenli tel örgülerle ve gözetleme kuleleriyle çevrildiği yerlerde oturdukları bir gelecek tahayyül edebilmek artık mümkün. Bu koşullarda daha kurnaz ve becerikli hale geldiği için itfaiyeciliğin modasının geçtiğini söylemeye benzer.” ASIL DÜZLEYİCİ META MODELİDİR Bugün geldiğimiz teknolojik aşamaya sığınıp Marx’ın iki yüzyıl önceki üretim güçleri ve üretim ilişkilerinde kaldığını işaret ederek “artık sınıfların ortadan kalktığını” sananların ise karşısına şöyle bir manzara çıkıyor: “Ayrımları karıştırmak, hiyerarşileri çökertmek, en çeşitli yaşam biçimlerini karmakarışık bir halde bir araya toplamak, kapitalizmin doğasında vardır. Hiçbir yaşam biçimi bundan daha fazla melez ve çoğulcu değildir. İş kimin kesin olarak sömürüldüğüne gelince sistem, hayranlık uyandıracak derecede eşitlikçidir. Büyük düzleyici, sosyalizm değil, meta modelidir. Meta potansiyel tüketicinin nerede okula gittiğiyle, kafiye yapmak için bir sözcüğü şöyle değil böyle okumasıyla ilgilenmez. Tam da Marx’ın şiddetle karşı çıktığı tür bir aynılığı dayatır. Dolayısıyla ileri kapitalizmin sınıfsızlık aldatmasını besleyip durmasına şaşırmamalıyız. Bu, sadece sistemin gerçek eşitsizliklerinin arkasına saklandığı bir dış görünüş değildir; onun doğasında vardır. Ekonominin bazı sektörlerinde eski tip hiyerarşiler yerini, ademi merkeziyetçi, iletişim ağı temelli, grup yönelimli, bilgi yoğun, ilk isimle hitap edilen, resmi olmayan örgütlenme biçimlerine bırakmış olabilir. Ama sermaye hiç olmadığı kadar az sayıda elde toplanmayı sürdürüyor ve her saat yokluk çekenlerin ve mülksüzlerin safları şişiyor. Yönetim kurulu başkanı kot pantolon ve tenis ayakkabısıyla dolaşırken yeryüzünde bir milyardan çok insan her gün açlık çekiyor. Yerkürenin güneyindeki megaşehirlerin çoğu berbat kokan, aşırı kalabalık, salgın hastalıkların kol gezdiği varoşlarda yaşayan insanlar dünya nüfusunun üçte birini temsil ediyor. Daha genel olarak kent yoksulları dünya nüfusunun en az yarısı kadardır.” Marx Neden Haklıydı? toplam on bölümden oluşuyor. Her bölüm, Marx’ın kapitalist yapının temel dinamikleriyle ilgili yaptığı analiz ve saptamalarına karşı geliştirilen karşıt savlardan yapılan alıntıyla başlıyor. Ama ilginç olan Marx’ın tezlerini değersizleştirmek için ortaya atılan tüm karşı savları da hayat çürütüyor. Marksizme alabildiğine hâkim olduğunu anladığımız Eagleton’ın da bu karşı savları, tam da tüm dünyaya hâkim olan kapitalist iktisadi yapının insanlara biçtiği yaşam modelini göstermesi yetiyor. Marx Neden Haklıydı?/ Terry Eagleton/ Çeviren: Oya Köymen/ Yordam Kitap/ 264 s. Günışığı Kitaplığı/ 234 s. M ten kapitalist sistem, ideolojik örtüsünü insanlığın üstüne geçirmiş bulunuyor. Marx’ın, eğitim ya da niyet etmenin davranışlarımızı değiştirmeye yetmeyeceğini, sosyal varoluşumuzun ve düşüncelerimizin sınırlarını beliryeceği düşüncesini hatırlatan Eeagleton, Marx’ın insanlığın bilincini doğru yapılandıran, düşünce sistemini oluşturan argümanları tek tek sıralarken içinde bulunduğumuz pratik sürecin somut verileriyle de bunu güçlendiriyor. Daha doğrusu bugünün somutuyla, Marx’ın düşünce ve tespitini bazen yan yana, bazen de karşı karşıya getiriyor Eeagleton. Sonuç mu? Fazla söze gerek olmaksızın dev bir yoksullar ordusu, milyonlarca trajedi, savaş, açlık ve şiddet yüzünü gösteriyor bir anda yaşadığımız atmosfer içinden. Zaten Marx da iki yüz yıl önce tam da bu nedenle, insanlığın yaşadığı bu büyük acıya çözüm bulmak için yola çıktığından ve o yoldan bugüne seslendiğinden, onunla yeniden karşılaşmanın önemi büyük oluyor. Eagleton çalışmasında, asıl olarak, dört bir yandan Marksizmin bittiğine yönelik gelen seslere yanıt veriyor. İnsanlığın yaşadığı açlık, yoksulluk, savaş ve daha nice sorunlar azalmayıp, çok daha fazlalaştığı için Marksizmin bitmediğini söylemiyor sadece, bu büyük yalanı insanlığa yutturmak isteyenleri karşısına alıp Marx’ın bugün daha güçlü bir şekilde geri döndüğünün altını çiziyor. Eeagleton’ın Marx’ı putlaştırdığı, onun teorisini bir ayet gibi insanlığın kurtuluş reçetesi gibi okuyucusuna sunmadığını vurgulamakta yarar var. Zira Marx’ın teorik çıkarsamalarının, felsefesinin sadece ona özgü olmadığını, Hegel, Feuerbach, JeanJacques Rousseau gibi zenginlikleri olan düşünce ve eylem adamlarından beslendiğini, tüm insanlığın birikimi olduğunu teslim ediyor. Diğer bir yandan da, aynı bakış açısının dünden bugüne Marx’ın bıraktığı yerden, başka öznelerle onun daha da zenginleşerek devam edeceğinin haberini veriyor. SINIFSIZLIK ALDATMASI Eagleton, Marx’ın, sosyalizm ve kapi2011 talizmle ilgili analizlerini özetlerken her iki sistemi de şimdiye kadar nasıl yanlış ve eksik anladığımızla ilgili hatırlatmalarda bulunuyor. Bunlardan en önemlisini de kapitalist yani gelişmiş bir kapitalist sistem ve iktisadi yapı olmadan, sosyalist sistemin de olamayacağıyla ilgili vurgusu oluşturuyor. Tam da bu hatırlatma, Sovyetler’in niye çöktüğüyle ilgili sorunun cevabıyla birlikte sosyalizme yönelik kaygıları da ortadan kaldırıyor: “Marx hiçbir zaman sosyalizmin yoksulluk koşullarında gerçekleştirilebileceğine inanmamıştır. Böyle bir projenin zamanın içinde, ortaçağda interneti keşfetmek gibi garip bir bağlamı olurdu. Stalin’e kadar, Lenin, Troçki ve diğer Bolşevik liderler dahil, hiç kimse böyle bir şeyi tahayyül etmemişti. Eğer ortada çok az zenginlik varsa, bunu herkesin yararına olacak biçimde düzenleyemezsiniz. Kıtlık koşullarında toplumsal sınıfları kaldıramazsınız çünkü herkesin ihtiyacını karşılayamayacak kadar az olan maddi servete ilişkin çatışmalar, sınıfları yeniden diriltecektir.” “Marksizm, kapitalizmin eleştirisidir” ilkesini sürekli hatırlatarak, Marx’ın en temel tezlerini öne süren Eagleton, içinde yaşadığımız iktisadi yapıyla ilgili tekrar tekrar değinide bulunuyor. Marx’ın sınıfsal gerçeklik gibi insanlara hediye ettiği değerli saptamalarının bugün artık geçerli olmadığı gibi karşı ideolojik cepheden gelen seslere mevcut yapıyı göstermek yetiyor. “Kapitalizm sadece soykırım, açlık, emperyalizm ve köle ticaretinden ibaret değildir. Bu sistem büyük yoksunluklar yaratmadan, refah yaratmayı başaramamıştır. Aynı zamanda böyle bir eleştiri dünyanın büyük bölümünü dönüştürmüştür. Bundan da şu çıkar: Kapitalizm var oldukça Marksizm de var olmalıdır. Bu iddiayı daha ayrıntılı incelemeden önce, Marx’ın da, sorguladığı sistemin sürekli değişen doğasının farkında olduğuna işaret edelim. Sermayenin ticari, tarımsal, endüstriyel, tekelci, mali, emperyal gibi değişik tarihsel biçimlerine ilişkin kavramları Marx’a borçluyuz. Sermaye dünya çapında şimdiye kadar olduğundan daha çok tekelleşti ve yağmacı oldu; işçi sınıfı sayı CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear