22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Konstantin Kosteneçki’den tarihi araştırma Osmanlı’ya dair eşsiz bir kaynak Konstantin Kosteneçki’nin Stefan Lazareviç: Yıldırım Bayezid’in Emrinde Bir Sırp Despotu, Hüseyin Mevsim tarafından Türkçeye de kazandırıldı. Kitap, Eski Bulgar edebiyatı ve aziz yaşamöyküsü türü hakkında, ayrıca el yazma üzerinde şimdiye dek yapılan araştırma ve incelemelerle ilgili de bilgi içeriyor. Ë Kadriye CESUR okuzuncu yüzyılın ikinci yarısından on sekizinci yüzyıl ortalarına değin uzanan gelişim sürecinde eski Bulgar edebiyatının başlıca işlevi, Hıristiyan dininin dogma ve ideolojisini yayma ve uygulanışına hizmet ederek dinsel bir dünya görüşünü aşılamaydı. Eski Bulgar edebiyatında bu amaca en uygun görünen “aziz yaşamöyküsü” olarak adlandırılan düzyazı türü. Aziz yaşamöyküsünü, dinleri uğruna yaşamını yitiren ve kilise kurumu tarafından aziz ilan edilen, kutsanan kişilerin yaşamıyla dini hizmetlerini mucize ve fantastik öğelerle bezeyerek şematik bir kurgu, açık kurallarla belirli bir içerik çerçevesinde anlatan metinler olarak tanımlayabiliriz. Eski Bulgar edebiyatının yaklaşık dokuz yüzyıllık tarihinin 350 yıllık evresi Osmanlı İmparatorluğu egemenliğinde yaratılıp varlık gösterir. Bundan dolayı bu yazında Osmanlı’nın politik, toplumsal ve kültürel yaşamıyla ilgili bugün tarihçilere kaynak oluşturabilecek hem sayıca hem de nitelik olarak çok ilginç tanıklıklara rastlarız. On beşinci yüzyıl Bulgar yazarı Konstantin Kosteneçki’nin 1431’de tamamladığı Stefan Lazareviç’in Yaşamöyküsü adlı yapıtı bunların başında yer alır. On beşinci yüzyıl eski Bulgar, bunun yanı sıra Güney Slav ve daha geniş ölçekte tüm Slav kültürü ve yazınında olağanüstü önemli konumda olan Konstantin Kosteneçki’nin yaşamıyla ilgili bilgiler kısıtlı. Yine de, bugün neredeyse kesin olarak Kosteneçki’nin 13731378 arasında Kostenets’te dünyaya geldiği, Baçkovo Manastırı’nda eğitim gördükten sonra on beşinci yüzyıl başlarında Sırbistan’a kaçarak Despot Stefan Lazareviç’e sığındığı, buradan Sırp patriğinin yanına ve daha sonra Kudüs’e gönderildiği, yaşamının büyük bir kısmında öğretmenlik, yazarlık, çevirmenlik yaptığı ve 1431’den sonra izlerinin yittiği bilinir. Kosteneçki’nin yaşadığı ve tanıklık ettiği on dördüncü yüzyıl sonuyla on beşinci yüzyıl başları Balkan Yarımadası’nın tarihsel açıdan alabildiğine çalkantılı bir dönemidir: Osmanlı Türklerinin Balkanlara yerleşmesi, Kosova Meydan Savaşı, Ankara Savaşı, Timur, Fetret Devri, Husçuluk hareketi gibi dünya tarihinde izler bırakan önemli olaylar hep o döneme ait olgular. Despot Stefan Lazareviç, sadece Sırbistan açısından değil, bütün Balkan Yarımadası için çok kritik bir dönemde yaşamını yitirir. Kilise kurallarına göre bir kişinin aziz ilan edilmesi için olmazsa olmaz koşullardan biri, ölümünden belirli zamanın geçmesini beklemek, mezarı üzerinde bazı emarelerin belirdiğini ve mucizelerin gerçekleştiğinin görülmesi gerekir. Bu koşul yerine getirilmediğine göre Stefan Lazareviç, ortaçağda aziz ilân edilmez ancak Sırp halkı onu bu mertebede görür ve öyle benimser, halkının gözünde o bir azizdir. Stefan Lazareviç D Araştırmacılara göre, Bulgar yazar Kosteneçki zor bir ikilemle karşı karşıya kalır: Ya bildik yaşamöyküsü yazma geleneğini izleyerek kahramanının yaşamını ve yaptıklarını toplum hayatından kopuk olarak anlatacak ya da onu çağın tarihsel ve toplumsal aynasına tutarak yansıyanları geniş bir tabloda sunacaktır. Yazar, daha zor olanı; ön hazırlık ve uzun zaman gerektirecek olan ikinci yolda karar kılar. Başka bir deyişle, alışagelmiş bir yaşamöyküsü yazmak yerine, kronolojiyi izleyerek tarihname niteliğinde bir eser yaratmak istemiştir ve yapıtının sonunda bu gayesini kendisi de belirtmiştir. Bulgar yaratıcı, kahramanını sadece Tanrı’ya hizmet eden bir kulu olarak değil, toplumsal yaşamın aynasında, ülkenin yazgısının emanet edildiği bir devlet adamı, vatanı için çarpışan, savaş alanlarında zaferler kazanan mert bir asker kimliğinde gösterir. Yazar, kitabını kahramanının hayatı ve yaptıklarıyla sınırlamayarak Lazareviç’in hem tarihsel hem de kişisel yazgısını, Sırbistan’ın o dönemde politik ve başka türlü ilişkileri bulunan ülkelerin tarihleri bağlamında açıklamaya çalışır. Böylece “Stefan Lazareviç’in Yaşamöyküsü”, çağını anlatan zengin bir tarih tablosuna dönüşür. Tarihsel belge değeri yazarın, olayların büyük bir kısmına bizzat tanıklık etmesinde yatar. Bu da kuşkusuz tarihsel gerçeklik izlenimini artırır. Stefan Lazareviç: Yıldırım Bayezid’in Emrinde Bir Sırp Despotu/ Konstantin Kosteneçki/ Çeviren ve Yayıma Hazırlayan: Hüseyin Mevsim/ Kitap Yayınevi/ 116 s. Şair k görü lojik zeng yor b yarlığ deng gibi. Türk siklik de şii girm latma meye erkek dıkça dili e şiiri k Ë V nci Ponat’ın öyküleri Sular Aynı Akmıyor Çeşitli dergilerde yayımlanan öykü, şiir, tanıtım yazıları ve ilk kitabı Çiçeğimi Soldurmam‘ın ardından İnci Ponat Sular Aynı Akmıyor adlı kitabındaki on üç öyküºyle okuru selamlıyor. Ë Nurullah CAN nci Ponat’ın imzasını son yıllarda özellikle Türk Dili dergisinde yayımladığı öykülerde görüyoruz. Ayrıca Berfin Bahar, Kıyı, Denizsuyukâsesi, Tay, Sanat Yaprağı gibi dergilerde öykülerinin yanı sıra şiir, gezi ve kitap tanıtım yazıları da yayımlamış. Öyküleriyle bazı ödüller de kazanmış son yıllarda. Yazı yaşamına kitap olarak 1996’da Varlık Yayınları’nca yayımSAYFA İ lanan Çiçeğimi Soldurmam adlı anlatıroman türünde bir ürünüyle başladı. Şimdi on dört yıl sonra bir öyküler toplamıyla okura ulaşıyor. Kitapta on üç öykü yer alıyor. Ömer Seyfettin’in kurduğu, Sait Faik’in ve Memduh Şevket Esendal’ın sürdürdüğü, günümüzün seçkin öykücüleriyle yaşayan türün son imzalarından biri. Bir aile, bir ev yaşamı öykücüsü diyebiliriz İnci Ponat’a. Daha çok büyük kentlerin orta halli evlerinde ve sokaklarında geçiyor öyküler. Öyküleri hem durum hem olay öykücülüğü içinde değerlendirilmelidir. Sokak ve ev dili kullanıldığı gibi zaman zaman üst dil de öykülere damgasını vuruyor. Öykülerinde zaman diziminde atlamalar da var. Bilinçakışı yöntemini kullanarak kişilerin ruhsal durumlarını da işleyebiliyor. Zaman zaman şiirsel bir dil de esiyor. Öyle sert geriye dönüşler, ağır psikolojik yaklaşımlar, kırsal kesimin sert yaşantısı, şiddet ve dini motifler yok öykülerde. Postmodern öykülerin pek revaçta olduğu günümüzde klasik anlatımları yeğlemiş. Zira, postmodern eğilimlerin Türk öykücülerinin üstünde hayli eğreti durduğunu sezmiş. İlk öyküsü “Haydarpaşa’ya Doğru”da çocukluğunun izleri var. Orta Anadolu’dan İstanbul’a yol alan bir trende ailesi bireylerinin mutlu ve heyecanlı halini önümüze seriyor. Ailenin iki çocuğu var ve çocuklardan biri yazarımız. Diyaloglar doğal ve yalın: “Denizi gördüm, denizi gördüm!” Ağabeyinin trenin gürültüsünü bastıran sesini umursamıyor. Babasının kucağında bir o yana bir bu yana sallıyor başını. Kulaklarında kiraz küpeleri, “O denizin yavrusu” diyor babası. “Sapanca gölü ama kocaman.” “Kırmızı Kelebekli Bluz” öyküsü ise günümüzün büyük şehirlerinde çok rastlanan bir kapıcı zengin ev sahibi çelişkisini yansıtıyor. Yürek burkan, insanın içini ince ince acıtıyor. “Hepimiz Aynı Yerden” adlı öykü, etnik farklılıkların, kültürlerin yarattığı dramların yumuşak anlatımlı bir bakışı. Bu inceltilmiş anlatıma karşın 2009’da Ankara Barış Meclisi tarafından düzenlenen bir öykü yarışmasında üçüncülük ödülü almış. “Kuşlar”, bence kitabın en iyi iki öyküsünden biri, belki de en güzeli. Yaşlı bir oyuncakçının, tahtadan kuşlar yapan ve bunun için yaşayan kalender bir adamın yaşantısına değinmiş. Sonunda ölüm kaçınılmaz bir son olarak işlenmiş. Öyküyü okurken aklıma Japon yönetmen Akira Kurosava’nın “Yaşamak” (İkiru) filmi geldi. Bu filmde kanserden öleceğini bilen ve ölmeden önce çocuklar için tek başına bir park yapmaya çalışan yaşlı adamın öyküsü vardır. Sonunda park biter ve adam mutlu ölür. Burada öykülerin hepsini anlatmak zor. Bu çabayı okurlar göstersin diyelim. Bakalım bundan sonraki kitabında neler kotaracak İnci Ponat? Aynı minval üzere sürdürecek mi öykülerini yoksa başka tekniklerle değişik alanlara mı açılacak? Sular Aynı Akmıyor/ İnci Ponat/ Ürün Yayınları/ 74 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121 ri m m li b girra gib madığı Fecri A Garip ş dan yok minde ş Mihrî H Leylâ H Tevhîde Nakiye nım, Fıt Hanım, Hanım, Cumhu Leman, Nusret adlarıyl yor. Bu ailelerd çok iyi e ları da u tılmama dıkları ş olduğu lüklerin lemez. D keklerin le yazm lerini. K rından, le. Onla tün öze redeyse Görü kadının gerekiyo nar, Sen Ama 19 patlama kadınla hissedil yici bir B 18 11 AĞUSTOS 2011 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear