25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kadın şairler üzerine ar karşıazma yaatınonu na oda ön ek a bir sü ek tamak gaar ı’ya topn yazadalaker Üç şair kadın, üç şiir kitabı Şair kadınların sayısında görülen patlama; bu sosyolojik durum, Türk şiirinin zenginleşmesini de getiriyor beraberinde. Erkek duyarlığı, kadın duyarlığıyla dengelenmeye başlanmış gibi. Şair kadınlarla birlikte, Türk şiirinde büyük bir eksiklik olan kadına özgü dil de şiir dili olarak işlerliğe girmiş insanı anlama ve anlatma olanaklarını geliştirmeye başladı. Şair kadınlar, erkek egemen söylemi kırdıkça, kadın bireye özgü dili eksiksiz kurdukça, Türk şiiri kazançlı çıkacak. Ë Veysel ÇOLAK aşka açılardan, başka ölçütler kullanarak da Türk şiirinin gelişip gelişmediğine bakılabilir. Örneğin yirmi birinci yüzyılda şair kadınların çoğalması ve Türk şiirinde varlık göstermesi, önemli bir gelişme. 1923’e gelinceye kadar şair kadınların sayısı birkaçı geçmez. Sümer şairi Ludingirra gibi bir ilk Türk şair kadının olup olmadığı bilinmiyor. Halk, Divan; Tanzimat, Fecri Ati, Beş Hececiler, Yedi Meşale, Garip şiiri kadın duyarlığından ve algısından yoksun. Zorlandığında Osmanlı döneminde şair kadın olarak Zeynep Hatun, Mihrî Hatun, Ani Hatun, Fıtnat Hanım, Leylâ Hanım, Şeref Hanım, Âdile Sultan, Tevhîde Hanım, Feride Hanım, Hatice Nakiye Hanım, Sırrî Hanım, Münire Hanım, Fıtnat Hanım (Trabzonlu), Habibe Hanım, Hasibe Maide Hanım, Hatice İffet Hanım, Leylâ Hanım (Saz), Nigâr Hanım; Cumhuriyetin ilk yıllarında da Makbule Leman, İhsan Raif, Şükufe Nihal, Halide Nusret Zorlutuna, adlarıyla karşılaşılıyor. Bunların zengin ailelerden gelmesi, çok iyi eğitim almaları da ustan çıkartılmamalıdır. Yazdıkları şiirler taklit olduğu için özgünlüklerinden söz edilemez. Daha çok erkeklerin yazdığı dille yazmışlardır şiirlerini. Kendi algılarından, duygularından uzaktırlar genellikle. Onların şiirlerinde bir kadın insanı bütün özellikleriyle bulmak olanaksızdır neredeyse. Görünen o ki modern Türk şiirinde şair kadının varlığını Gülten Akın’la başlatmak gerekiyor. Bu doğrultuda Melisa Gürpınar, Sennur Sezer hemen anımsanabilir. Ama 1980’den sonra, bu bağlamda tam bir patlama yaşanıyor denilebilir. Artık şair kadınların Türk şiirindeki ağırlığı daha bir hissedilir olmuştur. Dahası, onların belirleyici bir konuma geldiklerini söylemek yanlış olmaz. Kadınlar, Türk şiirinde bir cephe açıyorlar kendilerine. Bunu doğrulayan çok örnek var. Bunlardan Hülya Deniz Ünal, bir şiir tutkunu. Hayatın Yerine Harfler (2004) ve Su Yalnızlığı (2006) kitaplarından sonra Denizkabuğu (Zımba Yay., 2011) adlı yeni kitabını da yayımladı. Böyle bir ad seçerek, kendi adıyla da ilişkilendirmiş şiirlerini. Böylece, bireysel eğilimini de duyumsatmak istemiş. Elbette yazdıkları kendisiyle sınırlı şiirler değil. Çünkü hayatın bütün alanlarına uğruyor. Kadın insandan yola çıkıyor ama genelde toplumsal insanın sorunlarına eğiliyor. Toplumsalcı olduğu söylenebilir. Özlem Tezcan Dertsiz de şair kadınların açtığı cepheyi sağlamlaştıranlardan. Türk şiirine girişi, bir coşku da getirmişti. 2000’de Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülünü ve aynı yıl Ali Rıza Ertan şiir ödülünü kazanmıştı. Bunun sonrasında da Şimdi Gitsem Güz (2004) adlı kitabı yayımlanmıştı. Şimdilerde ise Faili Mecnun (Zımba Yay., 2011) adlı kitabı yayımlandı. Bu addan yola çıkarak kitaptaki şiirlerin “bir aşk kırgınının” sözleri olduğu düşünülmemeli. Öyle değil çünkü. Özlem Tezcan da kadın insana çeviriyor yüzünü. Erkek egemen Türk toplumunda henüz fark edilmemiş kadının gölgeli yerlerini aydınlatıyor. Kadından yana, teraziyi dengelemeye çalıştığı söylenebilir. Erkekleri uyaran, bir kadın manifestosu denilebilir bu şiirlere. Kadınların saydamlığına karşın, erkeklerin karanlığı yüzleştiriliyor de denilebilir. Şair kadınlar arasında, şiirin arayıp bulduğu biri Aslıhan Tüylüoğlu. Durmadan “Bir Kadın Masalı”na çalışıyor. Çiçeklerin; begonya, iğde kokularının, balkon yalnızlarının şairi gibi görünüyor. İlk verdiği algı bu ama öyle değil. İçindeki, dibi olmayan bir kuyudan sesleniyor daha çok. Olanı değil, olması gerekeni göstermek istiyor insana. Çelişen insanî durumları şiirleştirirken bir yürek yorgunu olarak kendisi beliriyor şiirlerde. Bireyselliğin evrenselliği var yazdıklarında. İlk kitabı Balkon Yalnızları’da (2008), hayatın kıyısında durdurulan ve eylemsiz bırakılan kadını anlatıyor. Hayatın buluşturuculuğunu, kadınerkek buluşmasının önemi vurguluyor. Ama şiirlerine sinen hüznü de koruyor. Buradan bakınca Aslıhan Tüylüoğlu için, hüznün şairi olduğu söylenebilir. Yeni kitabı Yokuş Çıkan Su (Etki/ Dize Yay., 2011) adlı kitabında ise hayatı eksiksiz yaşamanın coşkusu var. Kitabın adından da anlaşılacağı üzere, direnen kadıninsanın şiirleri. Kadına dayatılanlara karşı çıkışın; kadın kokuşlu şiirleri. Şair kadınların çoğalması ve başarısı, Türk şiirinin nicel olduğu kadar nitel bir gelişmesini imliyor. Günümüzde bunu örnekleyen Hülya Deniz Ünal, Özlem Tezcan Dertsiz ve Aslıhan Tüylüoğlu’yu, bu üç şair kadını, coşkuyla karşılamak ve anlamak gerek. Çünkü önemli bir olgu bu, başlı başına incelemeyi gerektiriyor. 11 AĞUSTOS 2011 SAYFA 19 ayatı zaryazitik kelea çaYan bir belbir yaklik B e sim/ uklarDenizi rültücağınarında ı. “Sa zün ngin ev nın içidlı öymların tıma düzenlmış. biri, dan adaılmaz a Japon u) filmi meden çalışan ve bayı aki kil üzere e deği / 74 s. 1121 CUMHURİYET KİTAP SAYI 1121
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear