05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Blaise Cendrars’ın ‘Yolculuk Notları’ Önce yaşamak gerek Blaise Cendrars’ın Yolculuk Notları adlı kitabını Sinan Fişek dilimize kazandırdı. Kitap, tren ve daha çok gemiyle yapılan yolculukların izlenimlerini taşıyan, dünya coğrafyasını kültürüyle birlikte kavrayan şiirlerden oluşuyor. Bir gezginin seyahat güncesindeki doğallıkla, birbirine bağlanan olay ve durumların örüntüsüyle yazının öteki türlerine ilmik atan şiirler, minimal öyküyle arasındaki kan bağını işaret ediyor. Öyle ki, öykü unsurlarıyla örülmüş tek cümlelik şiirlerin tek cümlelik öykülerden farkı olmadığını görüyoruz. Ë Fadime USLU Haziran 2010 tarihli Cumhuriyet Kitap Eki’nde usta şair, çevirmen Cevat Çapan’ın “Şiir Atlası” köşesinde Sinan Fişek çevirisiyle Wallece Stevens’ın “Aynı Karatavuğa On Üç Farklı Bakış” ile “Anlamlı Altı Manzara” adlı şiirlerini okuduğumda heyecanlanmıştım. Bunun nedeni Stevens’ın etkileyici üslubu değildi sadece. Kült romanların ardından Fişek’in şiir çevirisini ilk defa okuyordum. Her ne kadar özellikle Yanardağın Altında ve Karanlığın Yüreği, şiiri bünyesinde barındıran kitaplar olsa da bu başka bir serüvenin habercisiydi. Beklenen oldu. UZUN YOL HİKÂYELERİ Cendrars, hiçbir şiirinde noktalama işareti kullanmamış. Vurguyu yapan işaretler değil, sözcüklerin ritmi. Bunda en büyük pay kuşkusuz Cendrars diline bütünüyle hâkim olan Sinan Fişek’in. Pek çok şiirde retorik mecaz, fonetik temelde çiftleştirilip birleştirilerek kurulmuş. Seçilen eşsesli sözcükler anlamı derinleştirerek özü söylemeyi başarıyor. “Kızartma Menüsü” başlıklı şiirin ilk üç dizesinde tekrar eden “çiğ” sözcüğü ile, tıpkı haikularda olduğu gibi, görüntüde sonsuzluğu betimleyen bir atmosfer kurmuş şair. Önce renkleri niteliyor bu sözcük, sonra güneşin çırılçıplak, ham, yersiz yakışıksız halini. Hemen ardından gelen üç dizede ise ilkel araçlarla kızartılan balıklar resmediliyor. Kızgın güneş altında, kızgın yağda balıklar pişiyor. Duyularla birlikte harekete geçen sezgisel ilişkiler finalde eşsiz bir anlam kazanıyor. Şair, açlığın sonsuz görüntüsünü ya da sonsuz açlığın imgesini söz konusu sözcükleri kullanmadan anlatıyor. “Kızartma Menüsü” adlı şiir, sömürü tarihinin çiğ halini yedi dizeyle özetliyor: “Gök çiğ mavi/ karşı duvar çiğ beyaz/ çiğ bir güneş vuruyor tepeme/ küçük bir terasa tezgâh kurmuş zenci kadın bisküvi/ tenekesinden dönme ocağında küçük balıklar/ kızartıyor/ iki küçük zenci şekerkamışı kemiriyor” (s. 104). Seçtiği tek sözcükle şiirinin ruhunu açıklıyor şair. Fişek şiirleri Türkçeleştirmemiş, Cendrars’a Türkçede yeniden can vermiş. Uzun yol hikâyeleri de denebilecek Yolculuk Notları’nda şair pek çok kez ilkel doğa görünümleriyle uygarlığın görüngülerini karşı karşıya getirmiş. Dağ, deniz, gökyüzü bir dekor ya da söz edilen durumun coğrafi tamamlayıcısı olmaktan çıkıp durumun kendisine dönüşüyor. Şiirlerde genellikle uygarlığın kazandırdığı algıyla çevresini gözleyen insanın bilincine yöneliyor şair. Doğa, bu bilincin yükünü gösteren aynaya dönüşüyor.“Rio de Janeiro” başlıklı şiirinde, denizde, dağların arasından geçerken gemi güvertesindeki bir grup insanın belleğindeki hareket tasvir edilmiş: “Şeker Dağı’nı arıyoruz her yerde ve on kişi yüz ayrı/ yerde gördüklerini söylüyorlar öylesine birbirine benziyor/ koni biçiminde dağlar/ Bay Lopart göğe karşı ceset gibi uzanmış bir dağ/ gösteriyor ölüm döşeğindeki Napolyon’a benzetiyor/ bense Wagner’e benzediğini düşünüyorum kendini/beğenmekten şişinmiş ya da iyice yağ bağlamış bir Richard Wagner/ Rio çok yakın şimdi kumsaldaki evleri seçebiliyoruz/ subaylar manzarayı Haliç’e benzetiyorlar/ başkaları kalelerin isyanını anlatıyor/ başkaları bir ağızdan koyun görünümünü bozan iri/ modern dikdörtgen otelin yapılmış olmasından/ yakınıyor (otel çok güzel)/ daha başkaları dağlardan birindeki ağaçların kesilmiş/ olmasından yakınıyor şiddetle/ sancak küpeştesine yaslanmış bakıyorum/ terk edilmiş bir adacığın tropikal bitki örtüsü/ muazzam bitki örtüsünü delen muazzam güneş/ küçük bir kayık içinde üç balıkçı/ hareketleri ağır ve düzenli/ çalışıyorlar/ balık tutuyorlar/ bakmıyorlar bile bize/ işlerinde güçlerinde” (s. 71). Ticari birer araca dönüştürülerek uluslararası piyasaya pazarın mallarıymış gibi sunulan ülkelerle özdeşleşen kültürel unsurlarını ironiyle ele alıyor şair. Sanatını teşhir ederek pazarlayan batının dünyaya afişe etmediği yüzünü keneflerde, zindanlarda, sömürge pavyonlarında, ele geçirilmiş zenci köylerinde gösteriyor. Cendrars “el” imgesini sıklıkla işliyor şiirinde. Katıldığı Birinci Dünya Savaşı’nda sağ kolunu kaybeden şair yitirdiği eli tıpkı doğduğu coğrafyayı özlemle hatırlaması gibi anıyor. Dünya edebiyatını olduğu kadar edebiyatımızı da derinden etkileyen bir şairyazar Cendrars. Dili kullanma biçiminden, şiirin yapısına seçtiği ayrıntı öğelerine kadar Nâzım Hikmet şiirindeki izleri açıkça görülüyor. Nâzım Hikmet’in “Havana Röportajı”, “Saman Sarısı” gibi uzun yolculuk şiirlerinin yanı sıra “Bugün Pazar” gibi kısa şiirleri Cendrars’ın dilinden yansımış gibi. Cendrars’ın “Pazar” başlıklı şiiri şöyle: “Denizde günlerden pazar/ hava sıcak/ kamarama kapanmışım erimiş tereyağında yüzüyorum/ sanki.” SERÜVENCİ BİR ŞAİR Cendrars’ın öykümüzdeki etkileri deyince akla ilk gelen isim Mehmet Günsür. Atmosferinde doğanın renklerini, sesini, durumunu yalın, kısa, net ifadelerle belirtirken birdenbire kişinin ya da durumun iç gerçeğine yönelen, anlatmadan söyleyen Günsür öyküleri Cendrars imgelerini taşıyor. Yazarın “İçeriye Bakan Kim?” adlı öyküsünde Cendrars’ın Beyazların Çocuklarına Küçük Zenci Masalları kitabından bölüm alıntılarına yer verilmiş. Günsür, “İçeriye Bakan Kim?”de Cendrars’ın eseriyle söyleşiyor adeta. Onunla duygu arkadaşlığını, benzer motifler kullanarak açığa vuruyor. “Caïque” öyküsünde, teknesinde konaklayan gezgine ozanın şiirinden dizeler yazıp veriyor. Dizeleri yazarken kendisini ne denli etkilediğini belirtiyor. Şairin “Yolculuk Notları”nda çok sık kullandığı dizeleri öyküsünde olduğu gibi kullandığı da göze çarpıyor. Günsür’ün öğrencilik döneminde yaptığı resimlerle açtığı sergisinin adı da Yolculuk Notları’nı çağrıştırıyor: “Şehir Hatları Yolcusunun Seyir Defterinden”. “Seviyorsan gitmek gerek,” diyen; reddedişleri, vazgeçişleri yaşama tutkusunu anlatan ozan, Günsür’ün değişmeyen başkarakteri adeta. Blaise Cendrars, bir serüvenci. Yolculuk Notları’nın önsözünde yazarın şu cümlelerine yer verilmiş: “Şiiri önce yaşamak gerek yazılması fazlalıktır. Yazarlığım bir meslek değildir; yaşamak bir meslek değildir.” Bu açıklamalar, “Niçin Yazıyorum?” başlıklı şiirinin gerekçeli ve uzun yanıtı aynı zamanda. İşte, üstü kalsın dercesine söylediği tek sözcüklük şiiri: “Çünkü…” (s. 159). Cendrars’ın yaşamla yazın arasında kurduğu bağı Fişek’in yazarlarından Kurt Vonnegut da benzer biçimde ifade ediyor: “Sanat ve edebiyat hayatınızı kazanmanın bir yolu değildir. Hayatı dayanılır kılmanın çok insani bir yoludur” diyor Vonnegut. 14 3 Cendrars gibi dolu dolu yaşanmış bir hayatın şiirini anlatan serüvencilerin kitaplarını Türkçeye armağan ediyor Sinan Fişek. Malcolm Lowry, Kurt Vonnegut, Dashiell Hammett, Viladimir Nabokov, Joseph Conrad, Hemingway ve Cendrars çevirmenin yazarları. Gezgin, göçmen, türlü işlerde çalışmış, gelişmiş bir yaşam bilgisine sahip sanatçılar. Cendrars ve Hemingway Birinci Dünya Savaşı’na, Vonnegut İkinci Dünya Savaşı’na, Hammett ise her ikisine katılmış, şiddetin yıkımlarını, sıcak savaşın dehşetini yaşamış. Lowry, savaş öncesi dönemin kaotik ortamını ele almış Yanardağın Altında romanında. Fişek’in çalıştığı sanatçıların bir başka ortak yönü de eserlerinde dünya coğrafyasıyla tarihine bütünüyle bakmaları: İnsanlığın karanlıkta kalan yanını keskin bir içgörüyle ortaya çıkarmaları, kişisel deneyimlerin damıtılmasıyla yazının güç kazanacağına inanmaları. Sinemada edebiyat uyarlamalarıyla tanınan John Houston’la Sinan Fişek’in yolu iki yazar kanalıyla kesişiyor. Dashiell Hammett’in “Malta Şahini”ni sinemaya uyarlıyor Houston. Fişek ise yazarın Sırça Anahtar, Kızıl Hasat, Türk Sokağındaki Ev kitaplarını Türkçeye çeviriyor. Houston ile asıl buluşma ise Malcolm Lowry ile. Lowry’nin sinemaya uyarlanması da, bir başka dile çevrilmesi de büyük güçlükler taşıyan kitabı Yanardağın Altında, iki sanatçı tarafından yeniden gündeme getiriliyor. Houston görüntüde şiirin imgelemini yer yer yakalasa da kitabın o görkemli tınısını aktarmakta başarılı olduğu söylenemez. Yanardağın Altında gibi ketum bir kitabın her dilde kendini ele vermesi kolay olmayabilir, fakat diliyle birlikte yazarın duygu dünyasının da içine girip oradan sesleniyor Fişek. Kitap incelemelerinde söz konusu olan dünya edebiyatından herhangi bir eserse, önce yazar ve eseri üzerinde durulur. Çevirmenin esere olan katkısı genellikle incelemelerin ardından değerlendirilir. Oysa edebiyat dil sanatı olduğundan, çevirmen yazarla birlikte kimi zaman da yazarından önce anılmalı. Dili, yeni bir dilin coğrafyasında var eden çevirmendir çünkü. Sinan Fişek, yazarından önce değerlendirilecek isimlerden. Yazarının kitaplarını seçtiği gibi çevirmeninin kitaplarını da tercih eden okur bunun farkındadır: Kapakta Sinan Fişek adını gördüğünde o kitap değerlidir. Yolculuk Notları/ Blaise Cendrars/ Çeviren: Sinan Fişek/ Can Yayınları/ 160 s. TEMMUZ 2011 SAYFA 9 Blaise Cendrars’ın Yolculuk Notları’na Uzun yol hikâyeleri de diyebiliriz. CUMHURİYET KİTAP SAYI 1117 CUMH
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear